hesabın var mı? giriş yap

  • link

    istanbul belediyesinin yeni çıkaracağı ve şahıslara satmayıp kiralama yoluna gideceği taksi plakaları taksici sözcülerini gerdi.

    oy baskısıyla her istediğini yaptırmaya alışmış taksiciler dumura uğradı. halkın menfaatini koruyan başkana sevgiler.

  • -"şeni çiri me" * ne demek biliyor musun kızım?
    -biliyorum baba... "senin derdin benim olsun" demek...
    -senin derdin olmasın kızım, senin derdin hiç olmasın...
    baba ağlamaya başlar.

    ben gözlerimi kaçırırım.
    babaya 20 gün ömür biçilmiştir.
    20 gün ve sonraki günler ve 20 yıldır ne zaman aklıma gelse babamın gözyaşları benim içimden akar.

  • sebebini anlayamadığım dert. 5-6 katlı otoparkta ilk kattan yer bulmak için o katı tavaf eder, 2 dk aşağı kata inmek yerine 10 dk o katta tur atar. buldu mu da o yeri bekleyip trafiği tıkar, katleder. sonra bi de sorar "kaçıncı kata park ettin?". cevap 3-4. kat ise, "benim ilk katta ahuahau" gibi bi cevap gelir. hayattaki en büyük başarıları zannedersem. cidden sebebini bilen yeşillendirebilir mi?

  • fransa'nin guneyinde yer alan bir kasaba. 50bin civari nufusuyla en buyuk gecim kaynagi turizmdir, cité denilen eski kalesi basariyla korunmus ve kaleicine yerlesmis dukkanlarin da bu butunlugu bozmasina izin verilmeyerek gelen turistlerde ortacag satosunu geziyormus izlenimi yaratilmistir. bu kale ayni zamanda ayni adi tasiyan alman kutu oyununa da isim babasi olmustur.

  • yaklaşık 15 gündür hayatımı kabusa çeviren illettir kendileri.

    bugüne kadar evde kaç kedi besledim, sokakta kıstırdığım kaç milyar hayvan tarafından parçalandım bilmiyorum. bundan yaklaşık 1 ay önce yine sokakta yoğurduğum kedilerden biri tarafından yolundum. "bana bir şey olmaz yeaa" diyerek hayatıma devam etmeden önce bunun ne gibi sonuçları olabileceğini sorduğum veteriner kuduz ve tetanos ihtimalleri haricinde bir de lenf bezi iltihabından bahsetti. ilk iki ihtimali her zamanki gibi hiç hesaba katmayıp 3.yü de fazla sallamayarak hayatıma devam ettim, ta ki boyun ile kulak arasında kalan bölgemde koca bir yumru oluşana kadar.

    veteriner bana doktorların yumru gördüklerinde yarattıkları panikten ve basit bir antibiyotik tedavisiyle çözülebilen bu durumu oldukça sancılı bir sürece çevirebildiklerinden bahsettiği için gittiğim sağlık ocağındaki doktor bir şey demeden kendime koyduğum teşhisi paylaştım. o da hiç polemiğe girmeden karıştırdığı bir kitap sonucu bana augmentin yazıp yolladı. günde 2x1000 miligram antibiyotik vücudumda yerini alırken olaylar da giderek kötüye gitti. ilacın 4. gününde ateşim 39 olmuş, yumrularım da boyun ve ense bölgemi hormonlu dev bir patatese çevirmişti.

    antibiyotiğimin 5. gününde küçük tatlı bir quasimodo olarak kendimi acil serviste buldum. galon galon kan verip, enfeksiyondan göğüs hastalıklarına uzanan çeşitli hastane birimlerinde bütün haftaya yayılan maceradan maceralara koştuktan sonra yeni bir antibiyotik ve benim baştaki teşhisimin onaylanması ile eve döndüm.

    içimi dolduran işlevsiz antibiyotik, tükenen bünye, yerlerde tansiyon ve oynak bir şeker garifiği sebebiyle hastalığın 15. gününde hala kendime gelmeye çalışıyorum. o sığır doktor başta doğru antibiyotiği* verebileydi hiç yaşanmayacak olan bu tüketici sürecin sonunda yeni yeni insanlığa dönerken şimdi de hayat kurtarıcı ilacımın midemde yarattığı tahribatla boğuşuyorum.

    bu yaşadıklarımın hayvanlarla değil ama doktorlarla arama ciddi bir mesafe soktuğunu söyleyebilirim. modern tıp dünyası bununla nasıl baş edecek bilemeyeceğim tabi.