hesabın var mı? giriş yap

  • uzun zamandır açmak istiyordum bu başlığı ama bir türlü fırsat bulamadım. bugüne kısmetmiş.

    yemeksepeti malum açıldığı günden beri online yemek siparişinde 1 numara. ara ara rakipleri çıksa da bugüne kadar kimse karşısında durabilmiş değil. piyasada tekel yani.

    son birkaç yılda farketmişsinizdir joker indirim diye birşey getirdiler. bilmeyenler için; yemeksepeti size bir veya birkaç restorant öneriyor ve siz bu restorantlardan yaptığınız 40 tl lik siparişe 25, 70 tl lik siparişe 45, 120 tl lik siparişe ise 70 tl ödüyorsunuz. ilk bakışta çok avantajlı bir kampanya gibi duruyor. her çıktığı vakit insan değerlendirmek istiyor. biz de tabii öyle yapıyoruz.

    sonrasında normalde sipariş verdiğimiz restoranların joker indirim verdikleri zaman ürünlerinde ciddi bir değişiklik olduğunu farkettik. yani firma normalde aldığını dönere 200 gram ekliyorsa joker indirim esnasında porsiyonu büyütmenize rağmen 100 gram döner gönderiyor size. aynı durum pizza için de geçerli. adamlar normalde hazırladıkları pizzaya ekledikleri malzeme ile joker indirim halinde verdikleri pizzaya ekledikleri malzeme arasında yarı yarıya fark oluyor.

    bu durumu ara ara farkettim ama önemsemedim. en son 2 porsiyon döner istediğim bir restoranttan yarım porsiyona yakın döner gelince eh dedim. artık yeter.

    yemeksepeti ne bu şikayetimi birkaç defa ilettim ama normalde müşteri ilişkileri oldukça iyi olan yemeksepeti joker indirim konusundaki şikayetleri sallamadığını farkettim. müşteri temsilcisine mail olarak dönerin resmini atıyorum ama nafile.

    bu şark kurnazlığını ortaya koymak lazım. yemeksepeti indirim yapıyorum kisvesi altında açıkça müşterilerinin kazıklanmasına göz yumuyor.

    edit: imla ve ay-yıl olayı.

  • johannes gutenberg 'in geliştirdiği mekanik hareketli matbaa teknikleri ile birlikte 16.yy'da orta avrupada yaklaşık 270 şehirde baskı faaliyetleri yürütülüyordu. görsel
    1500 yılına gelindiğinde 150 ile 200 milyon kopya kitap basılmıştı. desiderius erasmus 'un yaşamı boyunca 750binden fazla kopta kitap satışı olduğu tahmin ediliyor. sadece luther 'in broşürleri bile 300bin kopyadan fazla basılıp dağıtıldı.

    osmanlı maatba ile çok önce tanışmasına rağmen ilk türkçe eserlerin basılması 1727 yılana kadar gecikti. 1727 açılan müteferrika matbaası, ibrahim müteferrika'nın 1747 yılında ölümüne kadar 20 senede sadece 10bin ila 11bin kopya arası kitap bastığı tahmin ediliyor. basılan kitapların sadece %70'i satılmış, toplamda sadece 16 eser basılmıştı. 2981 adet kitap satılmadan müteferrika'nın mirasçılarına kaldı. buradan anlıyoruz türk halkı hiçbir zaman okuma alışkanlığını kazanmadı.

  • karşı apartmandan yarım saattir kesişilen rastalı kızın bildiğin aşk merdiveni çiçeği gömülmüş saksı çıkması. gecenin arsızlığına verip fazla pişmanlık duymamak gerekiyor.

  • bence duygusal degil. kisisine göre güzel ya da değil denilebilir. o mesajı alan kişiye bağlı. ama bence duygusal değil çok akıl ile yazılmış bır sey. nedir bu sanki kendini ikna etmeye çalışır gibi eşinin yaptığı fedakarlıklari sıralıyor. bana bunları bunları yaptı haberim olsun der gibi.

    bana böyle tebriklerde çocukların merkeze konması da hiç romantik gelmiyor. insan aşkından bahsetmeli mantıkla düşünülen şeylerden değil. ya da çocuklardan. bana anne baba olunca aşık olma partner olma eş olma durumları tamamen ortadan kalkmış gibi davranilmasi acıklı geliyor.

  • patronu acun’un tertip ettiği engizisyon mahkemesi yargıçlarından biri! bütün kibir ve ahmaklığıyla gariban bir çocuğu binlerce insanın önünde küçük düşürme pahasına, bu pespaye tiyatroyu oynamakta beis görmemiştir.

    edit: tekrar edeyim: bir suçu varsa rahatsız olan şikayetçi olur. o da yasalar önünde kendini savunur, cezasını çeker! size mi düşüyor yargılamak! sizi ne ilgilendiriyor bir insanın yemek yapma becerisi dışındaki görüşleri, hayat tarzı, ideolojisi. siz kimsiniz arkadaş! yarın acun çıkın takla atın dese, takla mı atacaksınız reyting için! bu kadar mı aç ve çaresizsiniz! çoluk çocuğunuz var! ayıptır günahtır.

  • geçenlerde, internette gezinirken gözüme takılan ve okuyup araştırdığımda da'' vay be'' dediğim olay.
    diğer bir adı ise suni yağış ,yani havanın insan eliyle değiştirilmesi olayı.biraz daha açacak olursak şöyle başlayabiliriz.

    çoğu zaman mevsimlerdeki anormal değişiklikler insanları etkilemişlerdir .işte bu etki kuraklık zamanlarında daha fazla görülmüştür.çünkü her canlı gibi bizimde besin maddelerine ve suya ihtiyacımız vardır.bundan mütevellit insanoğluda evrimin kendine verdiği gelişmiş aklı kullanıp ,hava olaylarını kendi lehine çevirmeye çalışmıştır.bunu ilk olarak vincent schaefer ve ırving langmuir adlı kişiler(1940'lı yılların sonuna kadar) bulutları tohumlamak için uçaktan, ezilmiş kuru buz (katı co2) parçacıkları attılar.

    1947'de bernard vonnegut adlı kişi ise, gümüş iyodürü bulut tohumlama işleminde kullandı. gümüş iyodür, buz kristaline benzer bir kristal yapısına sahip olduğu için -4°c ve daha düşük sıcaklıklarda etkili bir buz çekirdeği olarak hizmet eder. gümüş iyodürü kullanmak, kuru buzdan daha kolaydır . çünkü bir uçağın kanadından çıkan veya yer yüzeyindeki kaynaklardan çıkan yanıcı maddelerden buluta taşınabilir. diğer maddeler örneğin kurşun iyodür ve bakır sülfür de etkili buz çekirdeği olmasına rağmen, gümüş iyodür bulut tohumlama işlemlerinde en yaygın olarak kullanılmaktadır.

    gelelim nasıl çalıştığına:

    bulutta yağmur damlalarının oluşması bergeron— findeisen teorisine göre şekillenmektedir. bu teoriye göre, buz kristalleri olmadan yağış olmaz. ancak daha sonra yapılan araştırmalar bazı bulutlarda buz kristalleri olmadan da yağış meydana geldiğini ortaya koymuştur. bu tip yağışlar daha çok okyanus üzerinde oluşan kümülüs tipi bulutlarda meydana gelmektedir. bergeron ve findesien buz kristallerinin yağışın ettiklerini şöyle açıklamaktadırlar; içinde buz bulunan, bir de su bulunan ayrı iki ortam düşünelim. her iki ortamda da sıcaklık aynı olsun. buzun buhar basıncı, suyun buhar basıncından daha azdır. aynı ortamda su ve buz bulunması durumunda buza göre havanın nemi %100 doymuş halde iken, suya göre doymamıştır. bunun bir neticesi olarak su için yoğunlaşma henüz başlamamasına rağmen buz kristalleri üzerinde yoğunlaşma devam eder. buz kristalleri büyümeye devam ettikçe bulut damlacıkları da buharlaşmaya başlar. böylece büyüyen kristaller aşağıya düşmeye başlar. düşerken diğerleriyle birleşerek daha iri bir hal alırlar. eğer düşme esnasında bulutun altındaki hava bu buzu eritecek kadar ılıksa, onlar yere yağmur olarak, eğer o kadar ılık değilse dolu veya kar olarak düşer.yani buzlu bir bardağın etrafında havadaki su buharı nasıl yoğunlaşır veya buz dolaplarında buzlanma da havadaki su buharını hızlı bir şekilde dondurur.

    işte suni tohumlamada gümüş iyodür amonyum nitrat, kadmiyum iyodür, diğer higroskopik materyaller çekirdek vazifesi görmek üzere yağmur bulutuna püskürtülmektedir. bu durum havadaki su buharını hızlı bir şekilde yoğunlaştırır veya dondurur. en tesirli olanı ise gümüş iyodürdür. ancak bu maddelerin tesir derecesi sıcaklıkla değişir. örneğin, bir gram gümüş iyodürün oluşturduğu kristal sayısı -6 °c de 10 iken 14 °c de bu sayı 1010 ise çıkar. netice olarak suni tohumlama olabilmesi için öncelikle nem oranı yüksek bir bulutun mevcut olması ve bulut üstü sıcaklığın belli bir değere düşmesi gerekir.yani komplike bir durumdur rüzgar hızından tutunda her şey olayı etkileyebilir.tohumlamadan 15 dakika veya birkaç saat sonra yağış olabilir. orta şiddetle sağanak üreten yaz kümülüs bulutları ve alçak kış bulutları uygun tohumlama imkânı sunar.

    ayrıca bulut tohumlamada 3 yöntem vardır.
    1-statik bulut tohumlama : gümüş iyodür gibi kimyasal maddeleri bulutların içine yaymak
    2-dinamik bulut tohumlama: yerden dikey hava akımlarını artırarak bulutların daha fazla suyu yağmura çevirmek
    3-higroskopik (nem çeken) bulut tohumlama: bulutların alt kısımlarına patlayıcılar ve fişekler ile tuz dağıtmak.

    yağmur bombararı

    nasıl olduğuna dair şekil

    dünyada suni yağış/hava modifikasyonu kullanan ülkeler

    son söz:bu konu benim ilgimi çekmişti ,umarım sizde beğenirsiniz paylaşmak istedim.birde bu konu hakkında uzman değilim okuduğum bilgilerden derleme yaptım saygılarla.

  • zamaninda tam tersini yasamistim. hatunun biri benimle muhabbet acma yoluna girmisti.

    -selam:)
    -s ss selamm
    -muzik cok iyi degil mi?(ayni zamanda hafiften oynuyo)
    -evet. burasi her yonuyle iyidir:)
    -sana katiliyorum:)
    -evet
    -ya yanlis anlamazsan bir sey diyecem sana
    -niye yanlis anlayayim ya soyle soyle :)
    -ya biz 6 kisiyiz sen teksin. rica etsem masalari degistirebilir miyiz?
    -taam. olur. ok. peki.
    -tesekkurr:)

    dosdogru eve gitmistim amk.

  • köy yerlerinde altyapı olmadığı için foseptik çukuruna asılan sakatat hikayesi geldi aklıma:

    okulların tatile girmesiyle köydeki evlerine giden aileler, yaz tatili bittiğinde, evden çıkmadan önce bir kuzu ciğerini ipe bağlayıp tuvaletin çukurunun üzerine asarmış.
    döndüklerinde foseptik çukurunun tertemiz ve bomboş olduğunu görürlermiş...

    sistem şöyle çalışıyor:

    asılı olan ciğere, bir müddet sonra kurtçuklar üşüşüyor. o kurtçuklar ciğeri yiyip çoğalıyor. onlar çoğaldıkça ciğer azalıyor.
    bir gün kurtçuklar ciğeri tamamen bitirince, aşağıya düşüyorlar. bu sefer oradaki pislikleri yemeğe başlıyorlar...
    kurtçuklar yine çoğalmaya başlıyor; bu defa da çukurdaki pislikler azalıyor, çukurdaki pislikleri de yiyip bitiriyorlar...
    aç kalan kurtçuklar, en sonunda birbirlerini yemeye başlıyorlar... nihayet, onlar da bitiyor ve foseptik tertemiz...

    ülkedeki son durum da aynen bu şekilde işte:

    yıllar evvel bir ciğere saldırdılar...
    saldırdıkça da çoğaldılar.
    şimdi ciğer bitti,
    ve lağım çukuruna düştüler...
    o kadar açtılar ki, oradaki pislikleri de yediler...
    doymadılar...
    şimdi birbirlerini yiyorlar.
    yakında tertemiz olacak her yerler ...

  • ahmet çakar'ın vurulduktan birkaç gün sonra yaptığı "...sonra bilincimi kaybetmişim. gözümü hastanede açtım, bir baktım karşımda reha muhtar! kendimi cehennemde sandım" açıklaması.