hesabın var mı? giriş yap

  • "@gencserkan ulan zır cahil ulan allahin belasi bu dumanı savaş uçaklarının görüş açısını engellemek için yapiyolar."

    koordinat neydi? koordinat emekti.

    eşşek çünkü uçak pilotu, aşağı kadar inip bakıyo nerede ne var diye.

  • şurada sulardaki bor ile ilgili bir şeyler yazmıştım:

    (bkz: #86276882)

    burada konsantrasyon verilmediği için durum ne, bilemiyoruz. içme sularındaki bor standardı türkiye'de 1 ppm (mg/l), avrupa'da 2 ppm, who'nun önerdiği değer ise 0.5 ppm. sorun şu ki, akdeniz kuşağındaki ülkelerde (ispanya, italya, yunanistan, türkiye, kıbrıs, israil ve hatta lübnan) yeraltı sularında bor genellikle yüksek çıkıyor. örneğin şuradaki özete bakın:

    https://www.tandfonline.com/…/02772248.2020.1778701

    trabzon'da düşük iken (0.001 ppm), kayseri'de yüksek (5.5 ppm). isviçre'de de düşüktür muhtemelen. güneye inildikçe artıyor. beypazarı'nda da yüksektir çok büyük ihtimalle, zira kütahya'da filan da yüksekti diye okumuştum. işin garibi sınır değer koysanız da yeraltından gelen suda bor yüksekse yapacağınız bir şey yok pek, zira arıtımı zor ve pahalı. seçici iyon değiştiricilerle arıtılabiliyor, hayvan gibi fiyatı var. bir de düşük konsantrasyonları arıtmak yüksek konsantrasyonları arıtmaktan çok daha zor. o yüzden yeraltından çıkan içme sularında sınır değerleri aşsa da devam ediliyor bu sular içme suyu olarak kullanılmaya. doğal kökenli olduğu için zararlı değil deyip çıkıyorlar işin içinden.

  • muhakkak ki başka denize kıyısı illerde de benzer problemler vardır ama istanbul'da artık iyice limitlerinden çıkmış, diğer insanların hafta sonu gezintilerini sabote etmeye başlamış olay. balıkçılığı ya da olta balıkçılığını yasaklayacak değiliz ama bu işin yapılacağı yerlerin artık belirlenmesi şehir için elzem hale gelmiş görünüyor. zira bu hobiye/işe gönül vermiş insanların belli ki şehirde yaşayan diğer insanları önemsediği ve umursadığı yok.

    sahil şeridi olduğu gibi bu arkadaşların işgali altında. yürüyüşe çıksanız ya kafanızın üstünde misina gezecek ya oltanın denize sallanmasını bekleyeceksiniz. banklar ise tamamen bu insanlara ait. olta takımları, kovalar, balıklar için rezerve. olmasa bile balık artıkları ve kokudan zaten kullanmak mümkün değil.

    hani deseniz ki sadece belli yerlerde böyle, oraya değil de başka yere gidelim. ama değil boğaz sahili boydan boya işgal altında. tek bir yürüyüş yolu yok ki balıkçıların istilası altında olmasın da rahat rahat hava alınıp, kafa dinlenilsin. bir de belediyenin çevreciliğe büyük katkısı olan yeni dolgu alanları filan tamamen bu işe bırakılmış gibi.

    bu işin bir şekilde önüne geçilmeli ve avlanma için belli alanlar insanlara gösterilerek yürüyüş yollarının ve boğaz kıyısının herkesin kullanabileceği hale getirilmeli. ha olacak değil ya işte yazıp ümit etmiş olalım.

  • taze taze yazalım.

    iş yerindeki çaycı göreve yeni başlamış, 50'li yaşlarda, kafası hafif kırık, ilgili, işini iyi yapmaya çalışan bir abimiz. izin alan arkadaşımızı ertesi gün "aradınız mı? sağ salim varmış mı?" diyecek kadar hatırşinas...bu devirde böylesi biraz fazla geliyor, her sözünde dumur oluyoruz.

    fakat hiç birisi az önce, yıllardır kullanılan lavaboyu, "bu çok kirlenmiş, zor temizlenir, leke çıkmaz, değiştirelim" deyip, bile isteye kırıp yeni lavabo getirtip, eskisini de "ya allaaaaah!" nidalarıyla balkondan aşağıya atması kadar dumur edici değildi. neyse ki yanıbaşımızdaki şantiyenin bu tarafında herhangi birisi yokmuş. adam bakmadan fırlattı lavaboyu yahu!

    bütün bunların hepsini 5 dakika içinde ve müthiş sakin bir şekilde yaptı. şimdi yeni lavaboyu yerine takıyor.

    ed: biz 4. kattayız, lavabo hâlâ aşağıda eflatun film logosu gibi durmakta. çaycı abi devam ediyor, yeni lavabo gıcır...

  • videoda zibidi çocuk "polise versen ne olur?" diyor. yani daha önce de böyle durumlar yaşadığında, polise şikayet edilse de bir sorun yaşamamış demek ki. veya arkam sağlam bana bir şey olmaz babam halleder demek istiyor. böyle böyle kabile devletine döndürdünüz ülkeyi, kendi adamımız diye abuk sabuk esnafları ihalelerle, rantlarla zengin iş adamı yaptınız. hepsi çoluk çocuk torun torba mafya gibi geziyor amk ortalarda...

  • turabi, gönüllüler 5 kişi kalınca klasik döngüyü an itibariyle başlattı.

    - acun abi, 5 kişi kaldık, bir elin beş parmağı gibiyiz, birimiz gitse...

    sonrasında:

    - acun abi, 4 kişiyiz, bir arabanın dört tekeri gibiyiz, birimiz gitse...

    daha sonra:

    - acun abi, 3 kişiyiz, sacayağı gibiyiz, birimiz gitse...

    çok sonra:

    - acun abi, 2 kişiyiz, afedersin karı-koca gibiyiz, birimiz gitse...

  • ne güzel yazmış işte, nesini anlamıyorsunuz ki.
    ben mealini yapayım.

    “biz dizide oynarken (hatırla sevgili) bu tarz siyasi göndermeler yapardık. rte de o dizide iyi şiir okuyan bir genç olarak canlandırıldı. kendisinin edebiyata merakı bilinen bir şey, ki zaten şiirleriyle halkın gönlüne girdi..dolayısıyla; özellikle sezen aksu gibi edebiyatı ve yeteneğiyle öne çıkan bir sanatçıya, üstelik kendisi şiir için hapis yatmışken, bu kadar saldırması anlamsız”

    demek istemiş.

    edit:türkçeyi türkçeye çevirerek deli fav aldım. sağolun. sözlükte bu kadar mülteci olduğunu bilmiyordum

  • yeni işe baslayanlara sorumluluk verilmekten hiç çekinilmeyen bir iş ortamıdır. staj yaptığım dönemde ilk gün manager a "mr. soyadı" diye hitap etmiştim de, öyle olmuyor bu işler falan demişti. 1 hafta sonra ceo yla falan tanıştım hep ismiyle falan hitap ediliyor tabi o zamanlar garip gelmişti.
    sorumluluktan bahsediyorduk. miktarı bende kalsın yüksek meblağlı projelere daha stajyarken beni tek sorumlu yaptılar ki, ben kendime o sorumluluğu vermem. yani vermezdim o zaman öyle düşünüyordum.
    yaş farkı gerçekten hiç önemli değil. bu da en onemli farklardan biri olsa gerek. 40 yıldır sektörde olanlar var, onlardan daha tecrübesizmişim, gençmişim konuşurken veyahut ortak çalışırken hiç bir ima görmedim. öyle olunca da insanın özgüveni doğal olarak artıyor.
    şöylede bir olay yaşamışlığım var:
    8 ay önce falandı bir hata yapmışım ki dillere destan. suçu atacak kimse bile yok . strese bindim tabi. managerım senin hatan değil, şirketin yeterince düzenli olmamasının hatası falan dedi.
    valla reyizsin diyecektim de reyiz in ingilizcesi o an aklıma gelmedi.
    adamın dibisin dicektim , bottom of a men. o da saçma olacaktı ondan da vazgeçtim.
    1hafta sonra bi büyük rakı aldım verirken de dedim ki sen delikanlı adamsın peynir kes, kavun doğra yanında bundan iç lion milk.