hesabın var mı? giriş yap

  • herhangi bir onkoloji hastanesine giderek akciger kanseri olmus insanlarla yapılan kısa bir gorusme en etkili sigara bırakma yontemidir.

  • bob dylan, paul mccartney ve miles davis ile birlikte 20. yy'ın en büyük üç müzik insanından biridir. müzik tarihi onsuz yazılamaz. gelgelelim 39 stüdyo albümü çıkaracak kadar üretken biri olarak, arada kötü yorumlar alan pek çok çalışması olmuştur.

    bu açıdan street-legal (1978) çok özel bir yerdedir. çünkü bu albüm çıktığında kötü yorumlar almamış, adeta aşağılanmıştır. öyle böyle kötü yorumlar almamıştır. yerin dibine sokulmuştur.

    bunun ne kadarının dylan'ın herhangi bir işine bu kadar kötü yorum yapılmasına yönelik koruyuculuğumdan, ne kadarının nesnel yaklaşımım olduğunu bilmesem de, benim kişisel olarak bayıldığım bir albümdür bu. 70'lerdeki son iyi dylan albümünün desire olduğu söylenir. benim için bu street-legal'dir.

    bilhassa soundu ve dylan'ın denedikleri ile eleştirilir bu albüm. halbuki öyle bir dönemdir ki bu, dylan'ı o sounda pek çok etken adeta zorlamış, bu albümün soundu için onun zihnine girmiştir.

    sound kısmına gelmeden önce, dönemin dylan için fazlasıyla travmatik olduğunu söylemek gerek. eşi sara'dan boşanmak üzeredir ve çocuklarının velayet davası vardır. idolü elvis tam bu sıralarda ölmüştür. bu yüzden ağır bir depresyona girmiştir. uzun zamandır üzerinde çalıştığı deneysel filmi renaldo and clara gösterime girmiş, beğenilmemiştir.

    yani kafası aslında tam olarak müziğe odanaklanmış halde değildir. yine de ortaya çıkan kalabalık müzisyen kadrolu, dylan'ın diğer albümlerinde rastlamadığımız kadar "neşeli", orkestral ve klasik r&b'vari çoklu kadın geri vokalli albümün tümüyle dylan'ın kafa karışıklığından kaynaklandığını söyleyemeyiz.

    dylan zaten 75'de rolling thunder revue projesinin konserlerinde böyle kalabalık ekibi sahnede kullanmış, bütün yan handikaplarına rağmen keyif de almıştır. bu "kalabalık içinde olma ihtiyacı"nın evliliğindeki sıkıntılardan kaynaklandığı da söylenebilir. çünkü sahne dışında da öyle yaşamaya başladığı zamanlardır bunlar dylan'ın.

    örneğin 1977'de günlerce leonard cohen'in phil spector prodüktörlüğünde çıkardığı death of a ladies man albümünün kaydında takılır allen ginsberg'in de başını çektiği bir klanla.

    zaten street-legal'deki kalabalık kadın vokal ve onların şarkıdaki rolleri için onu etkiyen bir cohen'in tarzı olmuştur, bir de dylan'ın klasik r&b tutkusu. (tamam kabul, belki cohen'den etkilenmemiş de olabilir. bu konuda yaygın bir inanış yok. belki ben böyle varsaymak istiyorumdur.)

    tam bu esnada elvis hayatını kaybeder. aralarında herhangi bir irtibat olmasa da, dylan için elvis bir idoldür. o olmasaydı, kendisinin de olmayacağını söyleyecek kadar tutkulu bir hayranıdır elvis'in. new morning albümündeki went to see the gypsy şarkısını onun için yazdığı rivayet edilir. öldüğünde, haberi aldığında yanında olan çocuklarının sanat eğitmen "elvis'in müziğini beğenmediğini" söylediği için onunla bir hafta tek kelime etmemiş, derin bir yasa bürünmüştür.

    elvis'in ölümünden sonra çıkan ilk dylan albümü olan street-legal'in soundunun elvis'in son yıllarındaki kalabalık orkestralı konserlerinin bir benzeri olması bu açıdan hiç de tesadüf değildir. bir saygı duruşudur.

    ki zaten bu albümden hemen önce çıktığı japonya turnesinde dylan kendisi ile sahnede çalan müzisyenlere elvis'in kendi orkestrasına yaptığı gibi bir örnek kostüm diktirişi grupta huzursuzluklara sebep olmuştur.

    dolayısıyla street-legal'in yadırganan tonu, dylan'ın 75'de kendi başına girdiği bir yolda, karşısına çıkan cohen ve elvis'in de etkisiyle oluşmuştur desem yanlış olmaz.

    albümün kayıt süreci de sancılı olmuştur. kadronun biraraya getirilmesi, dylan'dan kaynaklanan ve bazıları da ondan kaynaklanmayan sebeplerle uzamıştır. müzisyenler sık sık değişmiştir. örneğin married with children dizisinde peggy karakterini canlandıran katey sagal, ilk kadın vokal ekibindedir. fakat o oluşturulan grubun ses aralığı ile dylan'ın onlardan talep ettiği ses aralığı uyuşacak gibi değildir. sagal daha sonra bunu ilk gün fark ettiklerini, fakat korkudan dylan'a söyleyemediklerini anlatacaktır.

    fakat bunca travmatik bir dönemde yapılmasına ve kayıt sürecindeki sıkıntılara rağmen street-legal hiç de eleştirildiği kadar kötü bir albüm değildir.

    bir dylan albümüne neden girdiği asla anlayamayacağın new pony adlı şarkıyı bir kenara koyarsak, çok iyi şarkılar vardır. changing of the guards, no time to think, is your love in vain?, true love tends to forget gibi dylan klasikleri arasına girmemes, haksılık olacak parçalar bu albümde yer alır. senor, we better talk this over ve where are you tonight? da yine başarılı şarkılardır.

    o dönem hayatındaki en mühim değişiklik olan boşanmasının izini de şarkılarda sürmek mümkündür. gerçi kafası karışıktır dylan'ın bu konuda. yeri gelir günah çıkarır ve pişmanlığını dile getirirken, kimi yerde ileriye bakar.

    örneğin baby stop crying, "berbat bir adamla birlikte dibi gördün sevgilim" dizesi ile başlar.

    ya da we better talk this over'da;

    "bunun hakkında konuşsak iyi olur
    belki ikimiz de ayıldığımızda
    sadece elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan
    bir insan olduğumu anlayacaksın

    bu durum ancak daha da zorlaşır
    neden yok yere acı çekelim?
    buraya kadarmış deyip, kendi farklı yollarımıza gidelim
    henüz çürümemişken" der.

    sözünü ettiğim dylan-elvis ilişkisi ile ilgili son bir anektod ile bitireyim entry'yi. daha önce elvis, dylan ve george harrison'ın birlikte stüdyoya girip kayıt yapacağı, fakat elvis'in gelmediği söylenirdi. yakın zaman önce yapılan bir röportajda konu dylan'a sorulduğunda, "gelmeyen elvis değil, george ile bendim" der sanatçı. eminim bu doğru değildir. ama dylan'ın verdiği cevap bu.

    not: şarkı sözlerinin çevirileri mahir ünsal eriş/ bob dylan sözler/kara plak yayınları

  • başlık : steve jobs ile nejat işler in bi alakası var mı
    entry: yoksa sadece soyisim benzerliği mi?

  • billy wilder'ın, 1945 yapımı brief encounter'daki küçük bir sahneden esinlenerek yazdığı söylenen süper film. karakterlerin diyalogları kadar filmin dili de nüktelidir. -mini spoiler- jack lemmon'ın shirley maclaine'e "şurada kız arkadaşım bekliyor" dedikten sonra kadına doğru ilerlemesi, kadının heyecanla etrafa bakınması, ve sonunda jack lemmon'ın dümdüz markete, kadının ise başka bir adamın koluna girmesi -mini spoiler- bugünün seyircisini bile bir güzel faka bastırır.

  • recep tayyip erdoğan (kenan evren, turgut özal, adnan menderes, süleyman demirel vb): bunlar yönetenler.

    ferit şahenk (aydın doğan, yıldırım demirören, ahmet çalık, acun ılıcalı vb.) bunlar para babaları, işveren, medya.

    somalılar ( reyhanlılılar, ermenekliler, ordulular, sivaslılar vb.) bunlar da halk. katiline aşık olan halk!

  • "bizim gibi kadınları çok takdir ediyorum ben. çalışıp kendi parasını kazananları." beyanatıyla beni acı içinde bırakmış olan kadın. gören de 12 saat fabrikada çalıştı, kadın haliyle çocuk okuttu, dimdik ayakta kaldı sanır. kadınlığı bebek taklidi yaparak ifade eden birinin, "tek taşımı kendim aldııım" hezeyanı kadının tek başına ayakta durabilmesi mevzusunda ne kadar muhatap alınıyor bilmiyorum ama ben kendisini muhatap almak yerine, onu övmek yerine fabrika işçisi emekçi ablaları överim, onların arkasına takılırım.

    abla yemin ederim içimi parçaladın ha, kadınlığın gururusun yemin ediyorum. reklam müziği ve yabancı müzisyenlerden alınmış bir tavırla müzik yapmak ne kadar zor, ne kadar zorlu bir iş. "o beni prenses peri sanıyoooooo." diye şarkı yapıyorsun arkadaş. alternatif kitleden bazı insanlar da "ya bu herhalde değişik ya, iyidir destekleyelim." diyorlar da kendine yer buluyorsun. bir de işte "biz böyleee tek başımızaaa, dimdik ayaktaa kaldık yaaa, çok süperiizzz, gideyim iki panda dansı yapayım, daha da özgürleşeyim." tripleri, bak 15 yaşında kardeşim var, o yapsa "ya git be" derim.

    bir de kendini överken fazla ego kusmamak için yanına aldığı, "bizim gibi" örneğindeki diğer kadın da sertab erener ha, o yani. kendisini sertab erener gibi biriyle eş değerde başarılı görüyorsa, panda dansına devam etsin bence.

  • metroda kulak misafiri olduğum iki yaşlı amcanın arasındaki şu konuşma;
    -benim bir arkadaşım var gazeteyi gözlüksüz okuyor.
    -gözlüksüz müü?
    -eveet.
    -vay bee...

    gülümseyerek dinledim çünkü gerçeklik budur, çok içten geldi bu muhabbet. bizim de böyle diyeceğimiz günler gelecek...

  • babam 7 yaşındayken babası ölmüş. annesi de kısa bir süre sonra başka bir adamla evlenip onun yanına taşınmış. bir gün okuldan evine geldiğinde kapıyı kapalı bulmuş babam. camdan tırmanıp eşyalarını almış ve yuva diyebileceği tek yerden böylece sürülmüş.

    hayatı yurtlarda ya da amcalarının yanında geçmiş. aile nedir bilmemiş pek. kimsenin evladı olmamış. ama kızkardeşime ve bana muhteşem bir baba olmuştu, yattığı yerde dinlensin...

    1.75 boyunda 56 kilo bir adamdı, mide geliştirememiş ki zavallı, çabucak doyardı. yine de, evimizin bir geleneği olarak, yemeğin en güzel yerleri kardeşime ve bana verilirken şaka yollu şöyle derdi:

    "biz küçükken yemeğin iyi tarafı büyüklere verilirdi. biz büyüdük, şimdi de çocuklara veriliyor. şu yemeğin iyi tarafından yemek nasip olmayacak bu gidişle."

  • hani diyorlar ya akp gitsin şu kadar senede normale döneriz filan..
    akp ülkenin içine öyle bir sıçtı ki bundan sonra normale nahh döneriz.

  • --- spoiler ---

    çocuğun okuluna "kırmızı, dar, göğüs dekolteli, mini elbise" ve yüksek topuklarla, koca eşliğinde gidilir ve psikolojik danışmana sorulur: bu çocuk neden böyle?

    --- spoiler ---