hesabın var mı? giriş yap

  • bana bir anımı hatırlatmış olay. ilkokulu askeriyenin içindeki bir okulda okudum ben. asker çocuğu olmayan benim gibi öğrenciler de okula kayıt yaptırabiliyordu. neyse okulun hemen yanında bir yemekhane vardı arkadaşlarım hep lahmacun alıp yerdi ordan. bir keresinde babaannemden para istemiştim ben de lahmacun yemek istiyorum oradan diye. o da hemen bana para verip ertesi gün gider yersin diye tembihlemişti.öğle arası olur olmaz oraya koştum iki lahmacun istedim ama asker para ile değil fiş falan aldığını söyledi. ben de tam boynu bükük gidecekken oradaki bir asker bana iki lahmacun bir de ayran verdi. ulan ne sevinmiştim. güzel insanlar hep var olsunlar be!
    gerçi daha sonra bu fiş durumunu bilen ve benim askeriye disindan geldiğimi bilen arkadaslarim benim için lahmacun çalmış bu diye öğretmene şikayet etmişlerdi. o asker abi de durumu anlatmıştı. çok yaşa asker abi. bu da böyle bir anımdır.

  • akp yalayıcısı 55+ dayıların teyzelerin, siz bilmezsiniz yağ kuyrukları vardı deyişi aklıma geliyor. umarım bu sıralara da gitmek zorunda kalırsınız, temennim odur ki sefalet içinde ölür gidersiniz.

    manyağın biri de yazmış yok muydu lan yalan mı diyor pahalı da olsa alabiliyorsun diyor, ulan mesele zaten pahalı olması hıyar ağası vasat herif! ulan boşu boşuna oksijen tüketiyor böyleleri kafayı yiyeceğim artık ya!

  • kimisine huzur verirken kiminin sinirlerini bozan sestir.
    peki eklemlerimizi belirli bir şekilde bükünce neden böyle bir ses çıkar?
    bilim insanları bunu farklı biçimde açıklasalar da en yaygın olanı kemiklerin birbirine sürtmesidir. bir başka açıklama ise, eklemlerimizin arasında baloncuk patlaması gibi ses gelmesinin nedeni gerçekten de baloncuk olmasıdır.
    çıtlatılanlar arasında en yaygın olanı parmak eklemleridir. bütün bu ses çıkaran eklemler snovial eklemdir.bunlar vücudumuzdaki en esnek eklemlerdir. iki kemiğin arasındaki eklem sıvısı yani snovial sıvı denilen yoğun bir sıvı bulunur. bu sıvıda hiyalüronikasit ve lübrisin gibi uzun nemlendirici moleküller bulunur. temel görevi eklemlerin birbirlerinin üzerinden kaymalarını sağlamaktır. bu sıvı eklemlerden ses gelmesi açısından önemlidir. sıvıda çözünmüş gaz molekülleri bulunur. parmak çıtlatırken eklemler arası iyice gerilir ve boşluk artar fakat sıvı miktarı sabit kalır. bu da alçak basınç oluşturur. böylelikle baloncuğun etrafını saran sıvı bir basınç oluşturup, baloncuğun patlamasına neden olur. gaz sıvı içine dağılır ve yaklaşık 20 dakika sonra tekrar sıvı içinde çözünür.

    parmak çıtlatma sesine sinir olan bazı arkadaşlar ve endişeli anneler ise bunun eklemde kireçlenmeye yol açacağını düşünür. zamanında bunu çok işiten dr. donald unger 50 yıl boyunca sadece sol elinin parmaklarını çıtlatarak bir deneye imza attı. sonuç olarak hiç çıtlatılmamış sağ el ile 50 yıl çıtlatılan sol el arasında hiç bir fark yoktu. kendini bilime adamasından mütevellit ig nobel ödülüaldı.

    ilerleyen zamanlarda yapılan çalışmalar gösterdi ki parmak çıtlatmak; ellerin şişmesine ve kavrama gücünün azalmasına neden olabilir. ama kanıtlanan en büyük tehlikeli insanların sinir olmasıdır.*

  • ulan şerefsizim gözlerim doldu. şu ülkeye hala yatırım yapıyor adamlar. bu saatten sonra yolunuza taş koyacak olanlara da kafam girsin.

    tanım: uzun süredir beklediğim olay.

  • hemen herkesin bilgisayarla ilk tanıştığında yaptığı, şimdi çoğu komik gelen mallıklardır.

    sene 1985-86 falan, babamın aldığı commodore 64 sayesinde hayatımda ilk kez bir bilgisayarı kanlı canlı görmüştüm.

    babam bilgisayarı televizyona bağladı, açtı. bilgisayar açılır açılmaz oyunlar başlayacak sandığım için elimde joystick ile bekliyorum.

    meşhur mavi açılış ekranı geldiğinde hayal kırıklığı yaşamıştım. babam da -anlamamıştı herhalde ki- bırakıp gitmişti.

    oyunun kasetle yüklenen birşey olduğunu da bilmiyorum daha. ready yazısı bana bakıyor ben ona bakıyorum, ne yapacağımı da bilemiyorum.

    bir komut verilip bilgisayar anlasın diye bir tuşa basıldığını ve o tuşun return olduğunu da öğrenmişim bir yerlerden, çocuk aklıyla "oyun oyna" yazıp return'e basmıştım ve hayatımın ilk syntax error'ünü almıştım.

    hala hatırladıkça gülerim.

  • yeni işe baslayanlara sorumluluk verilmekten hiç çekinilmeyen bir iş ortamıdır. staj yaptığım dönemde ilk gün manager a "mr. soyadı" diye hitap etmiştim de, öyle olmuyor bu işler falan demişti. 1 hafta sonra ceo yla falan tanıştım hep ismiyle falan hitap ediliyor tabi o zamanlar garip gelmişti.
    sorumluluktan bahsediyorduk. miktarı bende kalsın yüksek meblağlı projelere daha stajyarken beni tek sorumlu yaptılar ki, ben kendime o sorumluluğu vermem. yani vermezdim o zaman öyle düşünüyordum.
    yaş farkı gerçekten hiç önemli değil. bu da en onemli farklardan biri olsa gerek. 40 yıldır sektörde olanlar var, onlardan daha tecrübesizmişim, gençmişim konuşurken veyahut ortak çalışırken hiç bir ima görmedim. öyle olunca da insanın özgüveni doğal olarak artıyor.
    şöylede bir olay yaşamışlığım var:
    8 ay önce falandı bir hata yapmışım ki dillere destan. suçu atacak kimse bile yok . strese bindim tabi. managerım senin hatan değil, şirketin yeterince düzenli olmamasının hatası falan dedi.
    valla reyizsin diyecektim de reyiz in ingilizcesi o an aklıma gelmedi.
    adamın dibisin dicektim , bottom of a men. o da saçma olacaktı ondan da vazgeçtim.
    1hafta sonra bi büyük rakı aldım verirken de dedim ki sen delikanlı adamsın peynir kes, kavun doğra yanında bundan iç lion milk.