hesabın var mı? giriş yap

  • evimin hemen iki bina yanına açılmış büfenin sahibiyle muhabbet etmeye başladıktan sonra adam "abi telefon et sen ben getiririm gold'u" dedi...
    sonunda balkonda bulunan sepeti ne için kullanacağımı anlamıştım ve mutlu olmuştum. pazar akşamı aradım büfeyi "abi iki gold bırakır mısın?"dedim
    çıktım balkona sarkıttım sepeti, bekledim bir süre ve işte o an bir aydınlanma yaşadım. ben "cemil" olmuştum...
    o kadar okudum, kariyer peşinde oradan oraya gittim hatta bir de üzerine 30 oldum. bugün gelip "ne oldun?" deseler "cemil oldum" derim.
    neyse ki çok beklemeden geldi abimiz, eğer biraz daha gecikseydi daha kötü çıkarımlara ulaşabilirdim.

    (bkz: ne birası sevim)

  • akp edremit ilçe başkanının abisi olan plaj işletmecisinin polisi şehit etmesi olayıdır.

    edit: tamam evladım polis ölü şehit falan değil rahatlayın mesaj atıp durmayın.

  • homer simpson ve ailesinin yasadigi eyalet. malumunuz simpsonlar springfield sehrinde yasiyor ama dizi boyunca hicbir zaman dizinin hangi eyalette gectigi soylenmiyor. abd'de 32 farkli eyalette "springfield" adinda sehir oldugu icin simpsons'un hangisinde gectigi diziyi uzun zamandir takip edenler tarafindan surekli tartisilan bir konuydu. aslinda bir cok ipucu illinois'i veya indiana'yi gosteriyordu. zaten springfield illinois'in baskenti oldugu icin ayri bir oneme sahipti ve dizideki sehre benzeyen bir cok yani vardi.

    aslinda dizinin baslangicinda ufukta bazi daglar gozukuyordu ve illinois ve indiana gibi eyaletlerin tepsi gibi duz olmasi ve buyuk bir daga ev sahipligi yapmamasi bu sehirleri kisa surede elemeliydi ama dizinin hayranlari tarafindan buna pek dikkat edilmedi. genelde o donemde ortaya cikan aile konulu komedi dizileri midwest bolgesinde gectigi icin (ornegin married with children) bu dizinin de burada gectigi dusunulmus.

    dizinin yapimcisi ve yazari olan matt groening ne zaman bir konferansa veya tv programina katilsa kendisine ilk sorulan sorulardan biri hep "simpsons dizisinin gectigi springfield hangi sprinfield?" oluyordu ve kendisi her zaman bu soruyu yuvarlak cevaplarla gecistiriyordu. en sonunda kisa bir sure once cevabin "oregon" oldugunu ortaya cikartan net bir ipucu geldi. bay groening "springfield benim dogup buyudugum memleketimin cok yakininda" diyerek ipucu verdiginde hersey artik cok acikti cunku kendisi portland'da dogup buyumustu ve en yakindaki springfield oregon'daydi.

    bu gercek ortaya ciktiktan sonra oregon eyaletindeki springfield kasabasi ziyaretcilerin akinina ugramaya basladi. sehri ziyaret edenler "harbiden de benziyormus" demeye basladi. birazdan sehirdeki esnaf da uyaniklik yapip bir cok mekani simpsons temali olarak yeniden dizayn etmeye baslayinca sehrin ekonomisi bir anda yeniden canlandi. ornegin bugun sehrin duvarlarinda simpsons grafitileri ve her yerde simpsons temali heykeller mevcut. bolge halki kisa sure icinde cinlik yaparak olayi paraya cevirmek icin ne gerekiyorsa yapmis.

    su sayfa olay fotografli olarak aciklanmis ve dizideki cesitli mekanlarin gercek hayattaki versiyonlari gosterilmis: http://goo.gl/ti54bm

    sunu da ekleyeyim, dizideki bir cok olay homer'in calistigi nukleer elektrik tesisinde geciyor ama oregon'da buyuk olcude temiz enerjiye gecildigi icin 1992'den beri hicbir nukleer elektrik tesisi bulunmuyor. zaten tartismalar surerken cogu insanin oregon'daki springfield'i direk listeden elemesinin en buyuk sebeplerinden biri de buydu.

    hazir baslamisken biraz daha bilgi vereyim. matt groening daha lise yillarindayken "bart simpson" adinda bir roman yaziyor ve afacan bir cocugun basindan gecen olaylari anlatiyor. yillar sonra diziye konu olan bart ile kitaptaki bart arasinda epeyce paralel mevcut.

    ------------------

    bu arada oregon'da gecen bir baska populer kultur ogesi de twilight film serisi. her ne kadar kitaba ve senaryoya gore olay washington eyaletinde gecse de filmdeki tum manzarali sahneler oregon'da cekilmis. ornegin plaj sahneleri cannon beach kasabasinda cekilmis ve orman sahnelerinin cogu da tillamook ve clatsop ormanlarinda cekilmis. yine de bunun reklamini springfield kadar iyi yapamamislar cunku bu filmin turizmi buyuk olcude washington'daki forks kasabasina akiyor. demek ki springfield esnafi cannon beach'e gore daha cinmis.

  • zara markasının türkiye de ürettiği bir pantolonu aynı tarihte bir çok avrupa ülkesinde sattığından daha pahalıya satarak ülkemiz vatandaşlarını kazıklamasıdır. onca lojistik maliyete rağmen sadece bu ürünü değil bakabildiğim tüm ürünlerin fiyatları, diğer avrupa ülkelerinden hemen hemen %70 e kadar daha pahalı olabilmekte . pantolon aynı pantolon, kumaş ve dikiş bire bir aynı, üretim yeri türkiye yorumu size bırakıyor, bu fiyatlardan alışveriş yapan herkesi sevgiyle kucaklıyorum.

    türkiye 229.95 tl

    united kingdom 16 gbp (güncel kurla 159 tl)

    bulgaria 30 leva ( güncel kurla 137 tl)

    not:bu durumun vergiden kaynaklandığını düşünenler için kutukcu çok güzel açıklamış.

    not 2: fiyatlar aynı tarihte ve bütün ülkelerde birinci indirim döneminde alınmıştır.

    not 3:ülkemizdeki kira ve çalışanlara ödenen ücretler gibi giderlerin diğer avrupa kıtası ülkelerinden çok daha düşük olduğunu ve aslında firmanın ürünü diğer ülkelerden çok çok daha ucuz fiyatlara satabilmesi durumunda aynı karı elde edebileceğini de unutmamak gerek.

  • üniversite yıllarının ekseriyetle bitmesi ve hiç nefes almadan işe başlamam ile evrilmiş olduğum insan. yani tabii ki arkadaşlar var fakat zamanla aramamaya ve sormamaya başladıkça bağlar kopuyor ve kayboluyor. bir de üstüne istanbul ve iş hayatının yoğun temposu büyük faktör bu durumlarda. bu durumu sorun olarak görmüyorum çünkü, kitap - müzik - film - bomonti gibi etmenlerle hayatımı kısmen stabil bir düzeyde tutuyorum. çoğu zaman rahatlatıcı oluyor. çünkü insanlarla anlaşmak kolay değil, özellikle kolay anlaşılabilir bir yapıda değilseniz. böyle bir duruma alışıp, tekrardan eski arkadaşlarla görüşmeye başladığınızda, kimseye eyvallahınız olmuyor artık. herhangi bir blöf ya da naz ile falan hiç uğraşmıyorsunuz. direkt bağlantıyı koparıyorsunuz. çünkü böyle zamanlar size çok açık bir şekilde tek başına yaşamanın rahatlığını öğretmekte. süreç her ne kadar biraz kaotik olsa da.
    çok takılmamak lazım yani, herkes bir süreç için bu duruma düşüyor.

  • bu adamın kol saatinin bir büyüğünü izmir belediyesi konak'a, iki büyüğünü de ingilizler londra'ya koymuş..
    hakan ünsal ekrana cıkınca sağ alt köşede duran saati kaldırıyorlar. nasılsa cemil cümle saati hakan ünsal'ın kolundan okuyabiliyor.. olmamış diyoruz ve 10 üzerinden 3 veriyoruz

  • - sana adanın gizemini anlatayım mı?
    - anlat.
    - anlat demekle olmaz. sana adanın gizemini anlatayım mı?
    - e anlat ulan.
    - ehehe anlat ulan demekle olmaz. sana adanın gizemini anlatayım mı?
    - anlat laaaan.
    - anlat laaaan demekle olmaz. sana adanın gizemini anlatayım mı?

    ...

  • bilmeyeneler için bu lafı spor literatürüne ekleyen isim galatasaray eski başkanı ali tanrıyar'dır. 1988 yılında yapılan seçimleri kazanınca tv de naklen yayında"‘galatasaray çağ atlıyor. ben galatasaray’ı seviyorum ve sevmeyen de ölsün.’ der. 1988-89 sezonunun ilk hazırlık maçında sahasında kahramanmaraş ile oynayan fenerbahçe tribünlerinde küçük bir pankart vardır, “fenerbahçe’yi sevmeyen de yaşasın”..

  • greekcitytimes'da yer alan "türk dizileri neden yunan televizyonlarından kaldırılmalı?" başlıklı yazıdır.

    yazının içinde türk dizilerinin nasıl bir fantezi olduğu, gerçek türkiye'yi yansıtmadığı ve diğer ülkelerin türkiye algısını şekillendirmek için yapılmış beyin yıkama araçları olduğu ve türkiyeyi dışarıya karşı sevimli göstermeye ve turist çekmeye çalışan planın bir ürünü olduğu gibi şeylerden bahsediliyor.

    yazının tamamı ingilizce ancak önemli bazı kısımlar ve onların türkçe hali şu şekilde;

    --- spoiler ---

    for fifteen whole years, 55 different turkish series have put the turkish language in almost every greek home, with countless hours of screenings that show ideal images of a fantastic european turkey that looks like a real paradise, says leonidas koumakis of the ınternational hellenic association.

    -

    uluslararası helen derneği'nden leonidas koumakis, "15 yıl boyunca 55 farklı türk dizisi, türk dilini neredeyse her yunan hanesine sokarak, cennet gibi görünen büyüleyici bir avrupai türkiye imajını sayısız saatlerce ekranlara taşıdı" diyor.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    all are based on a long-term program of culturally turkifying different countries and target areas with excellent and tasteful presentation that shows the whole of turkey as a magical tourist destination, an ideal place to invest, a turkey that will emerge as a well-established economic and political “superpower,” and not one to export turkish ıslamists as “cultural influence.”

    -

    bu diziler, farklı ülkeleri ve bölgeleri "türkleştirme" çabasındaki uzun soluklu projenin bir parçası olarak türkiye'yi büyülü bir turist cenneti, yatırım yapmak için uygun bir ülke, köklü bir ekonomiye sahip politik bir süpergüç olarak öne çıkarmaya ve izleyicilere etkileyici bir şekilde sunmaya çalışıp, türkiye'nin islam kültürünü kasıtlı şekilde ekranlara yansıtmıyor.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    the subsidised series do not present turkish society as it really is, but so foreign viewers could exclaim, “how beautiful turkish society is, how much morality it has, how much it respects the family, how great and powerful turkey is, how beautiful it is

    -

    bu plana sadık diziler türk toplumunu gerçekten olduğu gibi göstermek yerine yabancı izleyicilere "türk halkı ne kadar iyi, ne kadar ahlaklı ve aile değerlerine bağlı, türkiye ne kadar büyük, güçlü ve büyüleyici" dedirtmek için uğraşıyor.

    --- spoiler ---

    türkiye'nin amerikanın ardından dünyanın en çok dizi ihraç eden ülkesi olduğunu düşünürsek, bu yunan arkadaşların evlerindeki televizyonlarda türk dizisi göre göre kafayı komplo teorisiyle sıyırdıklarını söyleyebilirim.

  • bir rol model olduğunu düşünüyor musun?
    -cevabın evet ise hayatını buna bağlı olarak şekillendiriyor musun? sorumluluk hissediyor musun?
    -hayır ise hayatının göz önünde olan kısmını hangi kısıtlara göre yönetiyorsun?

  • anlamadığınız şey tam olarak nedir?

    bu ve tayfası; gidip karikatürler üzerinden para kazanan sayfa ve siteleri dava etseler, kimse ses etmez. "haklısınız" der hatta.

    ama bu adamlar bunu yapmıyor ki?
    radyoloji sitesindeki bir forumda bir kullanıcı karikatür paylaşıyor. ve onu dava ediyorlar.
    radyoloji sitesindeki bir yazıda, karikatüre yer veriyorsun diye dava ediliyorsun.
    kişisel bir blogda 65 yaşında bir kadın iyi bayramlar karikatürü paylaşıyor ve 33binlik oluyor bir anda.

    edildiğin davanın tutarı da öyle 50-100 lira değil. 33 bin lira.

    yani bu ve tayfası diyor ki; sizin radyoloji sitenizin 5 senede kazandığı 3-4bin lirayı, benim karikatürüm sayesinde kazandın. şimdi bana para ödeyeceksin.

    bunun adı telif kovalamak falan değil arkadaşım. bırakın artık kendinizi kandırmayı.

    tüm içeriğini, parasını karikatürlerin telifli eserlerinden kazanan adamları dava edersen haklısındır.
    ancak konusu, kazanç yöntemi vb. hiçbir şeyinin senin karikatürünle en ufak bir bağı bile olmayan siteleri/blogları/forumları dava ediyorsan sen kötü niyetlisindir.

    berlin'de hamurunuza, suyunuza ne katıyorlar bilmiyorum.
    ancak bu insanların avukat masrafı yapmalarına, adliye adliye koşturmalarına, ülke içindeki bin tane sıkıntı arasında bir de sizin 30bin liralık telif davalarınızla uğraşmalarına vesile oldunuz ya. umarım bunun acısı sizden çıkar. umarım.

  • benim babama 14 yasinda tren carpmis, uzerinden gecerken iki bacagini da koparmis, yanindaki en yakin arkadasi oracikta vefat etmis. annem ile evlendiginde 31, ben dogdugumda 32 yasindaydi. babam memurdu, acik goruslu, okumayi seven ve nazik bir adamdi. annemle birbirlerini cok severlerdi, ikisi de birbirine hic kiyamaz, birbirlerinin isteklerini yerine getirmek icin yarisirlardi. beni cok seven ve bunu soylemekten cekinmeyen bir babaydi. etrafimda gordugum ailelerin cogundan daha iyi bir yasantimiz oldu. tabii ki hersey her zaman olumlu degildi. babamla bisiklete hic binemedim ornegin, kendi de doyasiya binememis. bazen bana bisiklete binmeyi cok ozledigini, istedigi kadar yuzemedigini anlatirdi. ama en kotusu diger insanlardi. mesela annem evlenirken komsulari alay etmis babamin yuruyusuyle, ben tum cocukluk yillarimda akran zorbaligina maruz kaldim. babamin neden oyle yurudugu ile ilgili bitmek bilmeyen sorular, sakalar vs. bu yuzden elalem ne der bizim evde hic onemli bir konu olmadi. cunku daha biz hicbir sey yapmadan elalem zaten konusuyordu. doyasiya gezdik, eglendik, babam bana hep en yakin arkadasiymisim gibi davrandi. bildiklerimin cogunu ondan ogrendim. ozetle engelli biri ile evlenmek kotu birsey degil, insanlar cahil, egitimsiz ve mankafa. eger secim sansimiz olsaydi annem de ben de yine ayni hayati secerdik.