hesabın var mı? giriş yap

  • 2000 yılında başlayıp 2001 yılında son bulan gizemli ve faili meçhul cinayetlerdir.. toplam 8 farklı insana ait bulunan kesik bacaklar, istanbul'un muhtelif semtlerindeki çöp kutularında poşete konulmuş, önceden tuzlu suda bekletilmiş ve kanı akıtılmış bacaklarmış.

    bulunan bacakların tamamı genç ve bakımlı kadınlara ait olup, özenle kesilmişken sadece bir bacak erkek bacağıymış ve o da gelişigüzel kesilmiş.

    işin garip yanı cesetlerin geri kalanı asla bulunamamış.

    konuyu detaylı biçimde anlatan mini belgesel

  • okunan her entry, birer puzzle parçası aslında. parçalar birleştikçe, vakit geçtikçe söz konusu yazara dair bir profil beliriyor aklımızda. politik görüşünden tut da dinlediği müziğe kadar, aile mefhumuna ilişkin görüşlerinden tut da yaşamı nasıl özetlediğine değin birçok farklı bahiste neler düşündüğünü okuyor öğreniyoruz. fakat life is drunk heybesinde olanı anlatmak, kendisini yazmak yerine, düzmece hikayelerle şükela avına çıkıyor.

    kendisinin ve yakın çevresinin, evvel entry'lerde anlatılanlardan çok çok uzaklaştığını, bambaşka kişilere evrildiğini görüyorsunuz mesela zamanla. yazılanların külliyen uydurma olduğunu anlamanız öyle çok bir vaktinizi de almıyor. okurun, şüpheci ve mantık arar olması, meselenin baştan aşağıya tiyatro olduğunu kavraması için yeterli.

    life is drunk, sözlüğün şifresini çözmüş yemiş bitirmiş bir beşer. burada bir "hak teslimi" yapmamız da şart. hangi başlıkta, hangi yazının, hangi detaylarla yazıldığında debe'ye gireceğini çok çok iyi biliyor. gerçi bazen tek bir entry'de 25 olağanüstü gelişmeyi art arda dizerek mübalağa'nın dibine vursa da, yurdum insanı "eheheheheh çok güzel" deyip şükela'yı yapıştırıyor.

    olaya müteallik karakterler yaratması, konuşturması, mizah katması ve tüm bunları bir çırpıda okutturan akıcılıkta yazması, yazabilmesi, onun becerisi hiç kuşkusuz... ama artık sıktı. vallahi de sıktı billahi de sıktı. badim değil ama neredeyse badim gibi. asıl can sıkıcı şey de bu işte. her sabah debe'de life is drunk'ın fantastik kurgularını okumak canımı sıkıyor. kurtulamıyorum düzmece metinlerinden... yaptığı girizgahtan anlıyorum o olduğunu; scroll'luyorum aşağıya bir bakıyorum ki o, basıyorum eksiyi...

  • pıtır pıtır boşanmakla son buluyor.
    kıtır kıtır da olabilir, bazen de şıkır şıkır.
    benimki patır kütür oldu mesela

  • erasmus'la yurtdışına çıkan sevgilisi için bir arkadaş ayrılık konulu bir şiir paylaşmıştır. şiir;

    "...esyalar toplanmis seninle birlikte
    anilar saçilmis odaya her yere
    sevdigim o koku yok artik bu evde... " şeklinde devam etmektedir. hemen altındaki yorum; "olum sen babanlarla yaşamıyor muydun?".

  • (bkz: beko) . özellikle avrupa'da çok iyi bir imajı var ve baya popüler. amsterdam'daki mediamartkin satış temsilcisine göre bosch'tan daha çok tercih ediliyor ve bosch bazı ürünlerini beko'ya urettiriyor.

  • bebek arabasinda asyali cok sevimli bir bebege bakarak sirinlik olsun diye gozleri yandan yatay dogrultuda cekistirerek kisik goz yapilir. pic kurusu kendi gozlerini dikey dogrultuda cekistirerek cevap verir.

  • iş yerinde mola bahanesi olması.

    bizde misal sigara içmeyip de boş boş aşağı inip çay içene yönetim de dahil herkes pis pis bakar.
    ama sigara içenin ihtiyacı vardır, geniş geniş molasını yapar.
    ve evet sırf bu sebepten paket taşır oldum.