hesabın var mı? giriş yap

  • nesine şaşırıldığını anlayamadığım kuyruklar.

    yani hiç kimse size ülkedeki tepeden tırnağa bütün insanlar açlık sınırının altında yaşıyor demiyor ki şaşırıyorsunuz.

    ülkenin yüzde 60'ından fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor diyoruz.

    bunları alabilecek insanlar da var evet biliyoruz ama çoğunluk değil işte.

  • sonuna smiley konulduğunda etkisi artan eylemdir.

    hocam bu dersten geçersem mezun olabiliyorum. mezun olmadan düğün yapamıyorum, çalışamıyorum. tüm hayatım buna bağlı. yapın bi' güzellik :)

  • "kucaklayıcı devlet" oyununa sarıldıklarına göre demek ki saray'da işler hiç iyi gitmiyor.

    edit : klasik "17 senedir senin yaşantında ne değişti bir söylesene , alkolün gece gezmelerin vs. neyine engel oldu bu iktidar ?" söylemli aymazlığı granitleşmiş vatandaşlarımızın da dikkatini çektiğine göre doğru mesajı veren entry olmuş, elinize sağlık.

  • prime dönemini asla yaşayamamış bir oyuncudur ronaldo. istatistik manyağı messici ve c.ronaldocular için buraya bir kaç istatistik bırakalım.

    16 yaşında cruzerio'da 21 maçta 20 gol
    17 yaşında cruzerio'da 26 maçta 24 gol
    18 yaşında psv'de 35 maçta 36 gol
    19 yaşında psv'de 21 maçta 19 gol (ballon d'or'u 1 oyla kaybetti)
    20 yaşında barcelona'da 49 maçta 47 gol - ballon d'or ve fifa en iyi oyuncu ödülleri
    21 yaşında inter'de 47 maçta 34 gol - fifa en iyi oyuncu ödülü

    milli takımda 44 maçta 30 gol (5 tanesi dünya kupası golü)

    bunlar sakatlanmadan önceki istatistikleri. 21 yaşında 244 maçta 208 gol atmış, 2 tane fifa en iyi oyuncu bir tane ballon d'or kazanmış. 3 şampiyonluk, 1 dünya kupası, 2 copa america kupası var.

    22 yaşında tendonu yırtıldı ve 140 gün topa ayağını sürmedi. 10 nisan 2000'de iyileştiği ve bir sonraki maçta oynayacağı söylendi. 12 nisan 2000'de maça çıktı ve tendonu tekrar koptu. bu sefer 523 gün top oynamadı. bu sürede 94 maç kaçırdı. neredeyse 1 yıl koltuk değnekleri ile yürüdü.

    fakat geri geldi 2002 dünya kupasını kazandı ve gol kralı oldu. real madrid'e gitti. 176 maçta 103 gol 34 asist yaptı. yine fifa en iyi futbolcu ödülünü ve ballon d'or'u kazandı.

    dediğim gibi, ronaldo asla prime zamanını göremedi sakatlıklarından dolayı.

  • güzel bir konuya değinilen başlık.

    en büyük problemimiz disiplinsizlik. unutulmamalıdır ki içimizdeki heves disiplinle beraber sürekli bir motivasyona dönüşür. sıkılmak ve yorulmak engel değil, bu sürecin en tabii parçalarıdır. bunu kabullenerek uzun soluklu gelişim gösterebilir insan. (bkz: comfort zone) ‘dan çıkmayan insansa en rahat yerden izler hayatı. kısa vadedeki o huzur ilüzyonu bir kısır döngüye evrilir ve uzun vadede mutsuzluğa ve tatminsizliğe yol açar. hiçbir şey yapmıyorken çok şeyi kaçırma psikolojisi de tehlikelidir. bazen bir şeye odaklanmayı engeller. her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır aynı zamanda. psikolojik olarak söz geçiremediğiniz zaman motivasyonunuza fiziksel olarak meydan okumaya başlayın. bir süre sonra ortak noktada birleşeceklerdir zaten.

  • zaman.

    insan çocukluğundan uzaklaştıkça, hayat kavgasının içerisine girdikçe, yakınları, büyükleri birer birer dünyayı terk etmeye başlayınca duygusuzlaşmaya başlıyor. özlemle yad edilen şeyler, eski dostlar, hatıralar aynı tadı vermiyor.

    nerede o eski bayramlar diyorlar ya... bayramlarda bir sıkıntı yok, biz duygusuzlaşıyoruz işte.

  • artık 14 ve 12 yaşına gelmeye yaklaşmış ergenler olan ege ve ilay hakkında anlatacak pek bir şey bulamıyorum. yani herkes kendi odasında takılıyor, ben de ikinci ergenliğimi yaşıyor gibiyim. evde kimse tv izlemediği için ortak alanları pek kullanmıyoruz. sonra ben çok çalışıyorum, ben işteyken babaannelerine gidip yemek yiyorlar. şükür uzun zamandır bozmadığımız bir pazar takılmacası var... onda da ya pizza yiyoruz, ya kova tavuk ya da burger king falan sipariş ediyoruz. işte o pazar geleneğinde bitmeyen bir geyik dönüyor. bebekliklerinden beri anadan çok oyun ablası gibi bir ilişkimiz olduğu için duyacaklarınızı yadırgamayınız, farklı hayatlar ve değer yargıları var bu dünyada...

    romica: eee, dökülün bakalım, haftanın dedikodusu?
    ege: ne olsun işte, babamla adaya falan gittik, fotoğraf makinasında sevgilisinin fotoğraflarını gördüm.
    ilay: özel hayat?!
    romica: (içinden: özel değil bu, genel bu genel) nasıl fotoğraflar?
    ege: anne ya nasıl fotoğraflar olacak, kıvırcık saçlı bir kadının fotoğrafları işte...
    romica: heee, ok
    ege: eee sende var mı haberler?
    romica: ne gibi haberler?
    ege: açılım maçılım?
    romica: ne tür bir açılım?
    ege: manita durumları?
    romica: yok... şimdilik
    ilay: aman iyi olmasın
    romica: neden yavrucuğum? turşumu mu kurmaya karar verdiniz?
    ilay: yani şimdi ne gerek var, değil mi?
    romica: niye len? ben insan değil miyim? sevmeye sevilmeye ihtiyacım yok mu benim?
    ilay: ay biz varız, bizi sev, biz de seni severiz olur biter işte temiz temiz!
    romica: tamam, hay hay! ömrünüzün sonuna kadar benimle yaşarsınız, yanınıza yaklaşanı vururum iki kaşının ortasından.
    ege: yani tabii olmaz öyle ama delikanlının seçiminde bizim de bir söz hakkımız olur. bakalım gözüm tutacak mı? kızı verecek miyim falan...
    ilay: bas annemin feminist damarına!
    romica: oldu çocuğum, herhangi bir özel sipariş?
    ege: dedeme benzesin
    romica: yaşlı mı olsun?
    ege: yok mizacı diyorum
    romica: her şeyin en iyisini bilen ve hafiften asabi?
    ege: yok ya iyi yemek yapsın, biraz da zengin olsun
    romica: mizaç böyle bir şey mi?
    ege: heee, değil. bana benzesin o zaman, yakışıklı, yaratıcı, zeki...
    romica: narsist?
    ilay: egeist!
    ege: yani hediyeler konusunda senden biraz daha yaratıcı olsun, insana ikinci yaş günü hediyesi olarak ilay mı verilir? anca harf oyunlu espriler yapıyor
    ilay: ben de seni seviyorum.
    romica: sende manita durumları ne alemde? onu da mı teog sonrasına erteledin?
    ege: ya sinir oluyorum böyle sen her şeyi bildiğinde...
    romica: ben senin ciğerini okur, aklını alırım
    ege: ne düşünüyorum şimdi?
    ilay: pizza!
    ege: doğru...
    romica: nasıl len?
    ege: bilmiyorum, ilay hep tutturuyor ne düşündüğümü...
    ilay: ne zaman aklından bir şey geçir desek pizza düşünüyor, çok yaratıcı ya...