hesabın var mı? giriş yap

  • bir venezuelalı'nın st.petersburg'da(rusya) 10 dk içinde çıkarttığı pasaporta gözümle şahit olduktan sonra, hala çıkıp "devletin ne suçu var amuğa goyyum" şeklinde beyanat verenlerin suratına tükürmek istediğim kriz bu.

    zaten dünyanın en pahalı pasaportu ulan devletinin sana reva gördüğü 40 sayfalık defter. sen hala nasıl olur da bunu savunursun. nasıl olur da bunu normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışırsın be hey dürzü!

    senin devletin değil mi bu 40 sayfalık defteri "değerli evrak" statüsünde sana satan, senin devletin değil mi 40 sayfalık defter için neredeyse bir aylık asgari ücret talep eden, senin devletin değil mi bir de çıkıp "pasaport bitti, dağılın lan!" diyen..

    senin devletin arkadaşım senin devletin! benim devletim değil bu, senin devletin. eğer sen hala çıkıp bunu normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyorsan, yok firmanın bilmem neyi filan diyorsan senin devletin, benim değil!

    o zaman devlet çıksın yine aynı değerli evrak statüsündeki hazine bonolarına da bitti desin ya? demez di mi, diyemez. çünkü neden, çünkü soyulacak kaz çok. daha durun vatandaşın cebindeki 10 kuruşu almadı bu devlet.

    unutma arkadaşım unutma!

    seyahat özgürlüğü bir lüks değil, insan hakkıdır. sen eğer buna devlet olarak maddi-manevi engel oluyorsan en büyük suçlusun. eğer vatandaş olarak da sessiz kalıyorsan da onun yandaşısın ve suç ortağısın.

    başka hiçbir şey değil..

  • güvenilir erkek, sizi cok sevecek erkek var lakin burda palavra sıkmayın bulamıyoruz diye. kriterleriniz sadece güvenilir olması değil çünkü:)

    edit: bir şeyi düzeltelim. sadece kelimesine takilmis cogu kimse haklı olarak. ınsanlarin tek kriteri olmaz dogru. benim sitemim onceliginin sadakat, guven, kendisine deger verilmesi, sevildiğini hissetmek oldugunu iddia eden kadınlar iliski yasayinca bu kriterlerini bir kenara atıyor. çünkü erkeklerin hatta moderen tabirle "beta erkeklerin" ilgisini sömürünce tatmin oluyorlar ve yollarina devam ediyorlar.

    sonra şu cumleleri duyuyorsunuz:

    -mutlu degilim
    -kafam karışık
    -bi seyler eksik vb.

    sevgi, ilgi açlığın vardi. seni cok sevecek, prenses gibi hissettirecek erkegi buldun. karnını doyurdun ve bye bye. ınsanlara net olun.

  • merhaba, bugün size insan biyolojisinden, böbreklerden, stresten hormonlardan falan bahsedeceğim:

    şimdi bu böbrek dediğimiz organ, detaya inildiğinde küçük kılcal damar kapsüllerinden oluşur. bu küçük kapsülcüklerde kılcal damarlardaki kanınız basınç farkıyla difizyona uğrar ve atık maddelerinden temizlenir. damarlar büzüldükçe, sıkılan banyo süngerinden sızan sular gibi çişiniz sızar kısacası.

    insanların damarları ne zaman büzüşür? soğukta. o yüzden soğukta daha çok çişiniz gelir. mesela korku, heyecan, stres gibi durumlarda salgıladığınız hormonlar damarlarınızı büzer. çişiniz gelir.

    insanların büyük bir kısmı için uçağa binmek bir stres kaynağıdır. yolculuk da bir stres kaynağıdır. stresliyken de çişin gelir. dolayısıyla havaalanı komple tuvalet olsa, o uçakta yine gelir çişin amk. sen gerilmiyorsun alışıksın diye herkesin öyle olmasına gerek yok. yani tüm o diyabet prostat idrar söktürücü olasılıklarının dışında, basit insan biyolojisi bile uçakta daha çok tuvalete gitmenize neden olur.

    bir de işin içine ibs girerse, heyecan ve korku durumlarında ishal olan bir tipseniz, iyice sıçtınız. (literally)

    iş artık insanların işemesine sıçmasına kadar geldiyse, yakında "bu herif benim yanımda nefes almasın" demeye de başlarsınız.

  • üst edit: etiyopya türkiye ile aynı saat dilimindedir. saat farkına sebep olan meridyenlerden veya buna benzer bir etkiden söz edilmeyen bu fark kültür kaynaklıdır.

    etiyopya'da gün bize göre sabah 6'da ağarır. ekvatora yakın olduğundan bu saat yıl boyu pek değişmez. bu arkadaşlar tutmuşlar, sabah 6'da gün başlıyorsa biz saati de bu saatten başlatalım demişler.

    etiyopya'da bize göre sabah 06:00 olan saate onlar 00:00 demektedirler. bu nedenle de bize göre 12 olan öğlen onlara göre 06:00'dır. biz akşam 18:00'de paydos ederiz. onlar için ise gece yeni başlıyor bebeğim, yani saat tekrar 00:00. (bkz: sabahlar olmasın)

    tekrar yazıyorum. bu fark bir saat farkı değildir. kültürel bir şeydir.

    başka başka şaşırmak için (bkz: etiyopya takvimi)

    karşılaştırmalı tabloyu da ekliyorum. amme hizmeti olsun:

    dünya etiyopya
    00:00 06:00
    01:00 07:00
    02:00 08:00
    03:00 09:00
    04:00 10:00
    05:00 11:00
    06:00 00:00
    07:00 01:00
    08:00 02:00
    09:00 03:00
    10:00 04:00
    11:00 05:00
    12:00 06:00
    13:00 07:00
    14:00 08:00
    15:00 09:00
    16:00 10:00
    17:00 11:00
    18:00 00:00
    19:00 01:00
    20:00 02:00
    21:00 03:00
    22:00 04:00
    23:00 05:00

    edit : başlığın etiyopya'da öğlen saatin 6 olması ya da etiyopya'da öğle saatinin 6 olması seçeneklerinden biri olması gerekir. tutturamamışım.

  • link
    satır başları:
    *kaftancıoğlu'nun bugün yaptığı açıklamaya cevaben: "81 il başkanının aynı fikirde olduğunu düşünmüyorum. açıklama dört il başkanına ait"

    *muhalefet bileşenleri olarak 21 yıllık iktidarın en zayıf olduğu bir dönemde hem meclis hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybettik.

    *vatandaşın değişim talebine cevap veremedik. iktidar değiştirecek bir güven ve umut yaratamadık.

    *çaresizlik ve ümitsizlik türkiye'yi, giderek muhalefetsiz bir otoriterliğe doğru sürüklüyor. dünya örneklerinden biliyoruz ki, muhalefetin etkisiz ve zayıf olduğu demokrasiler yaşayamaz.

    *muhalefetsiz rejimlerde vatandaşlar iktidarların merhametine terk edilir. toplum bizden esaslı bir değişim bekliyor. bu değişimi gerçekleştiremezsek ne vatandaşların beklentisini karşılayabiliriz ne de bulunduğumuz mevzileri koruyabiliriz.

    *bir bütün olarak kendimizi, partimizi, muhalefeti yeniden inşa etmemiz en acil ve en hayati ihtiyaçtır. sadece vitrinimizi ve söylemimizi değiştirmek yetmez.

    *değişime direndiğimiz her dakika toplumla aramızdaki mesafe açılıyor. muhalefette yaşanacak yenilenme yeni bir ittifak mimarisinin kurulmasının da anahtarıdır.

    *değişemeyen ve dönüşemeyen bir muhalefet iktidarı da değiştiremez. ülkeye demokrasiyi getirebilmek için önce kendimizi değiştirmeliyiz.

  • o raylar niçin öyle demeyen güzel halkımız suçu yine muhalefete yıkmış :) barış atay cı falan değilim de arkadaş bi de tepki göstermen gereken yere göstersen nasıl olur acaba? müteahhit şirket, onu denetlemeyen tcdd kurumu, onu denetlemeyen devlet ... ne bileyim mantık hatalı gibi. pkk oraya mayın koysa tamam dicem de

  • steven spielberg'in 1998 yapımı epik savaş filmi er ryan'ı kurtarmak, sinema tarihinin en çok beğenilen ve etkili filmlerinden biridir. film, normandiya çıkarması'nın kaotik d-day ve sonrasındaki günleri, yüzbaşı john miller ve ekibinin, diğer üç erkek kardeşi öldürülen james francis ryan adında tek hayatta kalan paraşütçüyü bulmak ve eve geri göndermekle görevlendirildiği kurgusal bir hikayeyi anlatıyor.

    peki ya size er ryan'ı kurtarmak'ın tamamen gerçek bir hikayeye dayandığını söylesem?

    frederick (fritz), robert (bob), preston ve edward niland, new york'tan hepsi ikinci dünya savaşında görev yapan dört kardeşti. kardeşler sırasıyla sırasıyla 501. ve 505. paraşüt piyadelerinde fritz ve bob, 22. piyadenin çeşitli birimlerine de preston ve edward niland dağılmışlardı.

    savaş bütün şiddetiyle devam ederken amerika, savaşa katılma kararı almıştı. birinin almanları durdurması lazımdı ve bu günde biliyoruz ki amerika özgürlük getirmeye o zaman başlamıştı. general dwight d. eisenhower kumandasındaki müttefik kuvvetleri büyük bir çıkartma ve taarruz planı hazırlamıştı. d-day ve ya normandiya çıkarması denilen bu çıkartma müttefik kuvvetlerine büyük bir başarı verirken alman kuvvetlerinin yenilmezlik unvanını toz duman ederek savaşın seyrini değiştirecek önemli bir dönüm noktası olacaktı.

    tabii bu arada 16 mayıs 1944'te, d-day'e bir aydan az bir süre kala , edward niland japon cephesinde japonlar tarafından yakalandı. çünkü burma ormanlarına paraşütle atlamıştı ama hedefini kaçırmıştı. bir süre onlardan kaçmayı başarsa da japonlar tarafından yakalandı ve burma'daki bir savaş esiri kampına getirildi. meşhur b-25'inden atladıktan sonra ekibinin geri kalanı ondan bir daha haber alamadı.

    d day'in başladı günde bob niland, 82. hava indirme tümeni'ne bağlı 505. paraşüt piyade alayı ile birlikte normandiya'da fransız kasabası neuville-au-plain'e paraşütle atladıktan sonra şiddetli silahlı çatışmalar sırasında öldürülürken, ertesi gün preston, yaralıları savunmaya çalışan utah plajı'nda bir müfrezeye liderlik ederken ne yazık ki öldürüldü.

    bob ve preston'ın ölümlerinin yanı sıra edward'ın varsayılan ölüm haberi hızla yayıldı ve hükümet aileyi bilgilendirmek için filmdeki gibi yola koyuldu. bayan niland üç bildirimin tamamını aynı gün aldı. tek tesellisi ise oğlu fritz'in savaş hikayelerini yazığı bir mektubuydu. ve

    --- spoiler ---

    "eve döndüğümde babamın ispanyol-amerikan savaşı hikayeleri ikinci planda kalacak" diye yazmıştı.
    --- spoiler ---

    savaş bakanlığı dört kardeşten üçünün öldüğünü duyunca, geri kalan kardeşin tıpkı filmdeki gibi eve getirilmesi gerektiğine karar verdi. tabii ki filmdeki gibi bir ekip oluşturulmadı. fritz niland vakasında, 501'inci alayın papazı peder francis sampson, fritz'i bulmak ve eve dönmesini sağlamakla görevlendirildi. fakat fritz bunu reddetti ve iki ay daha biriminde hizmet etmeye devam etti, ardından da en sonunda evinde görev yapması emredildi ve savaş boyunca askeri polis olarak görev yaptı.

    savaşın sonunda kayıp olan ve öldüğü sanılan kardeşi edward'ın aslında burma'daki bir japon savaş esiri kampında esir tutulduğunu öğrendi ve ardından o da evine sağ salim döndü.görsel-1video

    belkide insanlık tarihinde ki büyük hikayeler ve destanlar belkide bu tarz hikayelerden türemiştir. sonuç olarak, er ryan'ı kurtarmak tam anlamıyla gerçek olayları yansıtmayan bir kurgu da olsa. bize savaşın çirkinliğini, kahramanlığı ve insan üzerindeki tezahürünü ve birçok farklı yüzünü güçlü bir şekilde tasvir ederek izleyicileri derinden etkilemeyi başarmıştır.

    kaynak:1,2,3

  • edit: bazı süper düşünceliler, bunu yapanlara kibirli sıfatını yakıştırmış. senin ben aklına tüküreyim.
    (bkz: #49067450)

    gerçek hayvanseverlerin yaptığı gönüllü aktivite... fakat dikkat edilmesi gereken bi şey var, ameliyat sonrası hemen sokağa bırakmayın hayvanı nolur. hava soğuk da olsa sıcak da olsa bırakmayın. evinizde bi köşe ayırın ona. ya da apartman boşluğunda minik bi yuva yapın. 2-3 gün sonra zaten yarası kapanmaya yüz tutar. salarsınız gider...

    bu arada, kadıköy belediyesi acıbadem veteriner kliniğinde, her ay belli bi miktarda sokak hayvanı bedava kısırlaştırılıyor. ücretsiz kota aşıldığında da cüzzi bi bedel karşılığında hayvanı kısırlaştırıyorlar. evcil hayvanları 190 liraya, sokak hayvanlarını ise çok çok daha az bi paraya kısırlaştırıyorlar.
    ve çok da temiz çalışıyorlar.

    benim leyloş kızımı da burada kısırlaştırdık. leyla'nın operasyon işlemleri yapılırken belediye temizlik görevlisi 50-55 yaşlarında bi amca geldi. kucağında 2 tane kedi. birisi minicik yavru, ötekisi 6-7 aylık bi tekir. yavru kedinin patisi incinmişti, tekiri de kısırlaştırmak istiyorum dedi. ve adamcağız, cebindeki son parayı da o hayvanlar için harcamıştı gözümün önünde.

    hayvanları sevin allah rızası için.

    edit: bilgilendirme amaçlı mesaj atan arkadaşlar olmuş sağolsunlar. istanbul avrupa yakasında da, fatih hayvan hastanesi ücretsiz kısırlaştırma yapıyor imiş. bilginiz olsun.

  • abd'de olsa "murder & armed robbery 80 years " şeklinde ceza alıp bir daha gün yüzü göremeyecek barbarlar türk hukuk sistemi sayesinde 3 yıl sonra aynen devamke şeklinde takılıyor.

  • soran olursa bunlar terörist, bunları türk tabipler birliği kışkırtıyor dersiniz. günümüzde yeni cehalet modası bu.

    edit: detaylı açıklamak şart oldu. mesleğimizi iyileştirmek adına sendikalarımız aracılığıyla yaptığımız eylemleri, ttb ile ilişkilendirip karalama çabasında bulunan cahiller için yazıldı bu entry.

    edit: bir yazar arkadaş tutanağı entrysinde paylaşmış. ilgili entry #139840093.