hesabın var mı? giriş yap

  • hollywood film sektörü, silahlı sahnelerde kullanılacak silahlar konusunda hiç riske girmeyip, direkt konusunda uzman olan firmalardan-kişilerden hizmet alıyorlar. bu kişiler silahların döneme ve aslına birebir uygun replikalar olmasından sorumlu oldukları gibi, olası kazalara mahal vermemek, replika da olsa silahları ve kurusıkı da olsa mühimmatlarını ayrı tutmak, muhafaza etmek konularında da sorumlular.

    mesela gerçek tabancalarda namlu ağız alevi neredeyse yokken, filmlerde özel mühimmatlar sayesinde ekstra namlu ağız alevi olması sağlanır. yine silahlar replika da olsa namluları açık olduğu için, buradan fırlayan tapa-barut-nitroselüloz parçalar karşıdaki kişiye zarar vermesin diye, özel karışımlarla farklı önlemler alınır.

    ama yine de replika silahlar ve kurusıkı mühimmatlarla bile, her sene pek çok yaralanma meydana geldiği için, bu işi tamamen dummy silahlar ve bilgisayar efektleriyle yapanlar da çoktur.

    bu olayın ise replika silahla gerçekleşmediği, gerçek silah kullanıldığı çok açık. dahası birden fazla kişi yaralanıp-öldüğüne göre ya döneme ait revolver tipi bir tabanca ile çoklu atış yapılmış ya da atışın yapıldığı silah yine döneme uygun yivli bir tüfek. meşhur brandon lee olayı da replika olması gerekirken, gerçek bir smith wesson mod.629 kullanılması ve içinde de kurusıkı değil, kazaen .44 kalibre magnum mühimmat olması nedeniyle vuku bulmuştu.

    olay görüntüleri muhakkak yayınlanacaktır, muhtemelen de bir saniyede her şey olup bitmiştir.

  • patrilokasyon, kadınların evlilik yoluyla kendi akraba topluluklarını terk edip kocalarının akrabalarına katılması sürecine verilen ad.

    akrabalık ilişkilerini incelemek için antropolog claude levi-strauss tarafından ortaya atılan bağlaşma kuramı çerçevesinde "kadının değiştokuş" sürecini tanımlayan patrilokasyon uygulamasında kadın, kendi aile ve bölgesinden ayrılarak erkeğin ailesi ve bölgesine geçer. lévi-strauss, brüksel yerine malkara'da doğmuş olsa patrilokasyonu ele aldığı 1949 tarihli akrabalığın temel yapıları adlı kitabının epigrafına kesinlikle şu dizeleri yazardı:
    yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
    aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
    annesinin bir tanesini hor görmesinler

    patrilokasyonun günümüzdeki en bariz örneği kızın, damadın babası tarafından kızın babasından "istenmesi" ve bunun ardından baba evinden ayrılıp koca evine gitmesi. burada söz konusu olanın bir matrilokasyon değil patrilokasyon, yani kadının erkekler arasında değiştokuşu olduğunu gösteren bir diğer örnek, kiliselerdeki düğünlerde, kızın babasının kolunda damada teslimi olsa gerek. dahası patrilokasyon sürecinde kadının erkeğin soyadını alması, değişenin sadece lokasyon değil soy olduğunu da ima ediyor.

    patrilokasyona maruz kalıp erkekler arasında değiştokuş edilen kadının kendi bildiği, tanıdığı ve güvendiği bir çevreden kopup/koparılıp aşina olmadığı bir çevreye dahil olmaya çalışma süreci hayli tramvatik bir süreç. nitekim pek çok edebî tür bu tramvayı ele alır. örneğin kına, nişan, düğün gibi ayrılığa artık adım adım ilerlendiği sırada gelin ağıdı olarak yakılanlar aslında bir nevi patrilokasyon türküleri ve ağıtlarıdır. anadolu'da ağıdın yalnızca iki vesilede, ölüm ve evlenme halinde yakıldığını düşünürsek patrilokasyonun bu topraklarda yarattığı tramva daha net anlaşılır. hatta ceteris paribus deyip diğer bütün değişkenleri bir tarafa bırakırsak, akraba evliliklerinin bir amacının da kadının ait olduğu mezradan, köyden, şehirden uzaklaşmasını engelleyerek parilokasyonun sonuçlarını hafifletmek olduğunu ileri sürebiliriz. çünkü hatırlayın, o türküde sadece annesini, babasını değil köyünü de özlüyordu kızcağız:

    uçan da kuşlara malum olsun
    ben annemi özledim
    hem annemi hem babamı
    ben köyümü özledim

    en trajik olan ise türkünün son dizeleri, kızcağızın artık kendi ailesinin ve çevresinin desteğinden mahrum olduğunu ve yaban ellere terkedildiğinin bilincinde olduğunu gösteriyor:

    babamın bir atı olsa binse de gelse
    annemin yelkeni olsa açsa da gelse
    kardeşlerim yollarımı bilse de gelse

    baba evinden koca evine giden kadının, olası bir ayrılık ve boşanma sonucunda tekrar "baba evine" dönmesi şeklindeki ters patrilokasyon, kadının yaşam döngüsüsünün bir patriyarkadan bir diğerine geçen bir kısırdöngü olduğunu ve "kendi evinin" bulunmadığını göstermekle birlikte "bir kadının kendine ait bir odası olmalıdır" diyen virginia wolf'u ve diğer bütün feminist literatürü, patrilokasyonun çarkına sokulan bir çomak olarak da okumak mümkün.

  • artık, şu vergilere birinin dur demesi gerektiğini gösteren, son kazık.

    hakikaten chp filan ne yapıyor? tüketici dernekleri ne yapıyor? bilen anlatsın yahu.

    bu kadar olmaz ki. gümrük girişi 100 bin tl olan bir otomobilin, satış fiyatı 312 bin tl. dünyanın neresinde böyle bir zulüm var, anlamıyorum. niye herkes söylenip duruyor ama hiçbir şey yapmıyor.

  • kızılayda sıra beklerken iki türbanlı çalışan birbirine girmişti. "ben akp üyesiyim seni attıracağım." diye tehdit ediyordu biri diğerini.

    iş adamları ihalelerde öne geçmek için, çalışanlar yükselmek için üye oldu partiye.

    aynı zamanda akademik hospital'da da çalışan tanınmış bir doktor, bir yakınımızı pendik devlet hastanesine yatırmak istediğimizde "akp üyesi misiniz?" diye sormuştu. değilsek olmazmış.

    yani hastanız varsa iyi bir hastaneye yatırmak için de gerekiyor akp üyeliği. böyle olunca desteklemediği partiye zoraki üye olan bir sürü insan oluyor.

    sürü karpuzu sıyırınca kabuğun üstünde bir tane karınca kalmıyor. doğada akp'lilerin durumuna daha çok benzeyen örnekler de var tabi. yemek vakti midemi bulandırmak istemiyorum.

  • doğuştan sahip olduğu yeteneğe, kazandığı kamyonla paraya, etrafında pervane olan kızlara, 7/24 kendisine dalkavukluk eden menajerlere rağmen zerre şımarmayıp hala it gibi çalışan, en büyük yıldızı olduğu takımın aynı zamanda en çok çalışan oyuncusu da olan, takımın yenik olduğu maçın 90. dakikasında bile 70 metrelik deparlar atan ve tüm bunların karşılığını alan saygı duyulası adam.

    böyle adamları görünce, türklere futbolun yasaklanması gerektiğini düşünüyor insan. şampiyon olan takımın ilk onbirinde selçuk şahin diye bir adam var lan..

  • kendi tarihini, kendi benliğini bir kenara bırakan ve başka bir milletin dini değerlerini ve hayat tarzını yücelten bir milletin evlatlarının, özendikleri milletin fertleri tarafından aşağılanması durumudur.