hesabın var mı? giriş yap

  • taksim'in meydanında açık bir kafenin verandasında(!), en kenarda oturmuşum gazetemi okuyorum.
    biri koluma dokundu.
    baktım bi travesti bacı:

    - ojan ne gizeaal!
    şaşkın şaşkın tırnaklarıma baktım, sonra karşımdaki bol makyajlı, pırıl pırıl gözlere baktım:
    - sen de çok güzelsin, dedim gülümseyerek.
    - ay hakkaten miii.. (alaycı söylüyor bunu)
    - evet evet. hakkaten..

    yanında ojeyle gezen salak bi hatun değilim, tamamen tesadüf, çıkardım çantadan ojeyi verdim:
    - al. senin olsun.

    kızcağızın gözleri tekerlek kadar açıldı:
    - ay sahiden miii, gel buraya beee...
    dedi, masayı sokaktan ayıran korkuluklardan nasıl çekti beni kendine, şapır şupur öptü.
    herkes dumur vaziyette,
    içeriden bir hareketlenme olduğunu gördüm, korktum kıza bir şey yaparlar diye,
    - hadi git git, dedim, geliyorlar, atacaklar ikimizi de buradan...
    - ay hiç böyle şey görmediieeem... dedi kırıta kırıta sahneden ayrılırken.

    en cool halimle(bahaha!) tekrar yerime yerleştim, bir yandan da herkesin teker teker gözünün içine bakıyorum ki ne bir şey diyebilsinler, ne tepki verebilsinler ve lanet okuyorum bir yandan da, bu insanlara bu muamele reva mı allah belanızı versin diye..

    evet, arkadaşlar, o bendim o gün işte..

  • ege (8) ile telefonda...

    ege: anne ben 150 lira topladim bu bayramda...
    romica: oo super oglum, benim bile o kadar param yok
    ege: kac poundun var senin?
    romica: cebimde 50 pound kaldi.
    ege: yani kac lira?
    romica: 125 lira kadar...
    ege: simdi' ben turkum ya, gidip bir ingilize 200 lira versem bana kac pound verir?
    romica: 80 pound kadar...
    ege:oha amma da az, neden?
    romica: kur farki oglum, ekonomi mi anlatayim sana telefonda simdi?
    ege: peki bir ingiliz gelse de bana 200 pound verse ben ona kac lira veririm?
    romica: 500 lira...
    ege: niye salak miyiz biz, butun insanlar esit degil mi? ben niye daha cok veriyormusum!
    romica: ingilizle para alisverisi yapmayiver be oglum...
    ege: gunahimi vermem zaten de, mesela anne, bir iskoc bana 200 iskoc parasi verse...

  • - oğlum gülten teyzengil geldi, bak içerde oturuyorlar, bir hoşgeldin de yavrum...

    - ya istemiyorum anne işim var ya...

    - oğlum bak, "ayten hanım'ın oğlu da ne yabaniymiş, gittik de bir hoşgeldin demedi" derler... hadi yavrum.

    - öffff ya.... demiycem hoşgeldin...

    - oğlum bak ayıptır, bi' hoşgeldiniz de sonra yine odana gelirsin... kaçmıyor ya bilgisayarın.

    - fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - ney?

    - fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - oğlum ayıp fak yu denir mi anneye?

    - ya git.... fak yu!!!!!!!!!!! fak yu!!!!!!!!!!!!!!!! fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - hımmm.... korkarım bu haftasonu cezalısın bayım... ayrıca tam iki gün boyunca çöpü sen dışarı çıkaracaksın ve bayan vilyıms'a bahçesini düzeltmesinde yardımcı olacaksın... belki sana bu iş için küçük bir de ücret verir ve cefri'yle birlikte o çok istediğin ağaç ev projesini hayata geçirebilirsin... ne dersin?

    - aman allahım... ingilizce küfredince annem şoka girdi... anam... anam... talihi saçlarından kara çileli anam... kendine gel canım anam.... ne oldu sana?

    - dont argü vit mi, yu lidil pank!

    - ühühühühühüh....

  • birkaç püf noktaya dikkat edilirse en iyisi evde yapılabilen süt.

    1) 1 ölçek yulafa 4 ölçek su kullanmak
    2) buz gibi suyla hazırlamak
    3) ince öğütülmüş yulafları tercih etmemek, mümkünse düz yulaf tercih edin

    hazırlama sürecinde ısı en büyük düşmanınız. blenderda çekerken çok uzun süre çekmenize gerek yok, zira makineyle birlikte ısınırsa tadı bozulur.

  • counterstrike'da tabancaları keleşleri çekip havaya ateş ederek aşiret düğünü ortamı yaratmak.
    bir insan topluluğu bunu bin kere yapıp hala salak salak gülüp eğlenir mi, valla eğlenirmiş.

  • o kadar uzun sürdü ki, ilk şutun veli'nin elinden dönmesine itiraz etmeyi düşünen kiev'li futbolcular pozisyon bittiğinde bunu unuttular.

  • gol atan futbolcuyu elleriniz yırtılırcasına alkışlıyorsunuz. gırtlağınızı yırtarcasına bağırıyorsunuz. o da onun işi ne olacak şimdi? nasıl tiplersiniz siz kardeşim neyin tatavası bu?

    işini yapan herkes birbirini tebrik etsin, ne güzel işte. burger king'deki kızı tebrik eder, mağazadaki kızın da başarılarının devamını dilerim.

  • keskin bir nişancı olmasından ötürü; koçanından koparılmış bir biletin perfore kenarlarının, delik deşik ettiği hedef tahtasına benzetilmesine bağlı olarak, ingilizce'de, "ücretsiz bilet veya geçiş hakkı" anlamına gelen bir eponym'dir.

  • avrupanın da birçok ülkesinde aynı uygulama var. isviçre'de şehrin merkezinde iyi sayılabilecek bir apartmanda otururken, tüm apartman ortak kullanırdı makineyi. üstelik de tam bir isviçreli planlaması ile. elindeki kartı makinenin üstündeki switch'e sokardın ve kullanılan elektrik senin dairenin sayacını çalıştırırdı. böylece kimsenin hakkı geçmezdi.
    10 dairelik apartmanda, hiçbir zaman da sıra olmazdı. giderdin, yıkardın. o kadar.
    işe ekonomik açıdan baktığımızda türkiye'yi düşünelim. koca bir makine ve pek de ucuz sayılmaz. haftada max 3 kere çalışır ve toprağın değerli olduğu bir ülkede, dairenin kullanım alanından çalar. isviçrede çoğu evin, oda kapılarının sürgülü olduğunu, böylece daire kullanım alanlarını arttırdığını da ekleyelim. çamaşır makinesinden nereye geldik amk. sonuç israfın önüne geçmektedir :)