hesabın var mı? giriş yap

  • o değil de son dakikada 2-1 e gelince ulan santradan bi tane daha yiyip 2-2 bitmesin diye çekindin itiraf et. sen beşiktaşlısın bu hissi anlarsın.

    haklı galibiyetimiz kutlu olsun.

  • henüz 16 yaşındayken tiyatro devi cüneyt gökçer tarafından küheylan oyununda başrol verildi kendisine. devlet tiyatrosunda konuk oyuncu olarak başrolde en iyi tiyatrocu ödülünü kazandığında 17 yaşındaydı. ankara devlet tiyatrosunun dahi öğrencisi idi. ama yok, ekşisözlük'ün her b.ku bilen kalemlerine göre meydanı boş bulmuşmuş, her şeyi babasına borçluymuş; sanatçı değilmiş; hadi lan.. tiyatro yerine şov dünyasını, sahneyi ve parayı seçmiştir. türkiye rengidir. ömrü uzun olsundur.

  • debe'ye giren entry'nin sahibi benim ve uzay boşluğunun rengi için kozmik latte demedim. bakalım ne demişim:

    "evren, uzay boşluğu falan siyah değil, bu renk."

    burada iki ayrı cümle var.

    1. evren bu renk.
    2. uzay boşluğu falan siyah değil.

    ***

    1. burada "ortalama" diye belirtmemiş olmak benim hatam. koskoca evren tek bi' renk olabilir mi? adamlar bildikleri tüm galaksilerden gelen ışıkların spektrumlarına bakmışlar. mavi yıldızlar, sarı yıldızlar, kırmızı yıldızlar var. galaksilerin yaydığı ışık da barındırdığı tüm yıldızların yaydığı ışıkların toplamı oluyor hâliyle. hatta adamlar direkt olarak "durun bi' bakalım andromeda ne renk ışık yayıyor?" diye bile bakmamış. andromeda'nın ışık enerjisine bakarak tayftan renk tahmini yapmışlar. kozmik latte de işte tüm galaksilerin ışık renklerinin ortalaması oluyor.

    2. uzay boşluğu siyah değil demişim. evet değil. boşluğun rengi mi olur? herhangi bi'şeyin renginden bahsedebilmemiz için bi' yüzeyden yansıma olması lazım. mesela tuttuğumuz lazerin duvardaki kırmızı nokta hâlini görüyoruz ama ışık kaynağıyla duvar arasındaki ışığı görmüyoruz. yani ışık kaynağı olan yıldızların renginden ya da ışık kaynağı olan yıldızların ışığının vurduğu gezegen, uydu, asteroit gibi uzay cisimlerinin renginden falan bahsedebiliriz ama uzay boşluğunun rengi diye bi'şey yok.

    ***

    o kısmı "evrendeki tüm ışınımların karışımı, yani evrenin ortalama rengi bu renk." olarak düzelttim. ve uzay boşluğu hâlâ siyah değil. yine de yanlış bilgilenmesine sebep olduğum birileri varsa çok üzgünüm.

    ***

    cosmic latte: araştırma sahibi johns hopkins üniversitesi astronomi ekibi tarafından evren'in ortalama rengine verilen isim. evren'in, hâliyle evren'deki yıldızların orta yaşlı olmasından ötürü sarı ve beyaza daha yakın bi' renk. evren ve yıldızlar yaşlandıkça "evren'in ortalama rengi" pembeleşecek. 7 milyar yıl sonra da evren'in ortalama rengi için çilekli frappuccino diyeceğiz.

  • sey gibi bir dizi, boyle oz'un teknik kadroyu komple almislar, ellerine david simon'un kitabi verip alin bunu cekin demisler gibi.

    elbette bir the wire degil, ama gene de tasaklarini yere biraktigi anda 5.7 siddetinde depreme sebebiyet verebilecek bir dizi.

  • başlık: milli içkideki sübliminal mesaj

    beyler başbakan "milli içkimiz ayrandır" diye bir kez daha bu ülke için olan hain emellerini inceden sezdirmiş oldu. amacı resmen ülkeyi bölmek. atalarımızın bi lafı var "ayran içtik ayrı düştük" diye. başbakanın amacı da işte bu. baktı ülke bölünecek gibi değil şeytanın bile aklına gelmeyen bu yöntemi buldu. hepimize ayran içirip dostu dosttan kardeşi kardeşten ayıracak.

    (aynstayn benim ?, 26.04.2013 18:51)

  • 1925 senesinde yaptığı vecihi k vi için vesika istediğinde, sertifika için bir teknik heyet kurulur, fakat uçağı uçurup deneyecek kimse olmadığı için sertifikayı alamaz ve izinsiz uçar. tabi bunun üzerine cezayı yiyince hava kuvvetlerinden istifa eder. uçağına da el konur.

    1930 yılında kadıköy'de bir keresteci kiralar ve ikinci uçağı vecihi k xiv'ü yapar. bununla ankara'da ismet paşa'nın huzurunda bir gösteri yapar. buna rağmen uçağı onaylatacak kimse olmadığından buna da müsaade çıkmaz. uçağını uçurabilmek için ta çekoslovakyalardan belge almak zorunda kalır. uçağı bir süre postacılıkta kullanıldıktan sonra uçuştan men edilir.

    1933'de 2 tane vecihi k xv ve vecihi k xvi isimli uçakları yapar ve vecihi sivil tayyare okulu öğrencileriyle çalışmalar yapar. bu okul da parasızlıktan ve verilen diplomaların denkliği olmadığından kapanır.

    1937'de almanya'da uçak mühendisliği diploması alır. okul 2 senelik olduğu için türkiye'de diploması kabul görmez.

    1947'de kanatlılar birliği diye bir dergi çıkarır. onun sonu da diğerleri gibi engellemeyle bitecektir. 1954'te hürkuş havayolları'nı kurar. türk hava yolları'nın kullanmadığı 8 tane uçağı borç harç edinir. thy'nın sefer koymadığı yerlere seferler düzenler. bazen gazete taşır. sabotajlar yapılır, yine önü kesilmek istenir. nihayetinde elinde bir uçak kalır. onu da mta için maden aramalarında kullanır.

    hayatının sonlarında bu uçakların borçları ve faizleri altında iyice ezilir ve 1. dünya savaşı'nda gösterdiği kahramanlıklar dolayısıyla bağlanan maaşına da haciz konur. 1969'da da gata'da sefalet içinde ölür..

    vecihi hürkuş, bütün isteği, azimine ve memlekete yaptığı hizmetlere rağmen hayatı boyunca engellenmeye çalışılmış, türkiye büyük bir zeka ve kabiliyetten yoksun bırakılmıştır. kısacası vecihi hürkuş, memleketimizin belki de en az bilinen ama en büyük ayıplarından birisi olarak tarihteki kayıtlarda yerini almıştır.

  • kemal kılıçdaroğlu cümlesi. keşke diyoruz tabii de öyle olmuyor işte.

    "o yoksul insanların vergileri ile kendine 1000 odalı saray yapıyorsun. o sarayı chp iktidarında odtü’ye tahsis edeceğiz. bu iktidar bitmiştir. lüks içinde yaşıyorlar. gırtlaklarına kadar dolara boğulmuş durumdalar. benim derdim onlar değil. bu ülkedeki işsiz insan. her evde tencere kaynayacak. "

    link

  • gazi ünvanı; çanakkale'de, sakarya'da, kore'de, dağlarda pkk ile savaşanlara verilir. sen nasıl gazi oldun? polisin ve askerin yapması gereken görevi neden üstlendin? kimin dost, kimin düşman olduğunu bilmeden kendini nasıl sokağa attın? salak mısın sen? yoksa önceden kurgulanan bir şeye alet mi oldun? çok soru var kafamda sözlük. bir insan doğduğu, aşık olduğu ülkesinden bıkar mı? evet sözlük bıkar.! bıktık.! bıktırdılar.!

    edit: imla