hesabın var mı? giriş yap

  • gece gece kan beynime sıçradı, olay nedir kim haklıdır bilmiyorum ama 7-8 polisin arasındaki kadına sürtünmek nedir yahu nasıl bir hayvanlıktir nasıl bi acizliktir. ne oldu tatmin mi oldun... nasıl bi kafa var amaç ne sürtünurken... ilkel herif, adi, aşağılık...

  • fransa st. tropez'de, milyon dolarlık teknede yıllanmış fransız şarabı içerken bismillahirrahmanirrahim demişliği vardır. hiç bişey yapmasın sadece besmele çeksin yine güldürür.

  • tamamen içgüdüsel bir davranıştır. oğlumdan biliyorum. ilk defa kremalı bisküvi yediğinde bunu yaptı. hayretler içinde kaldik. biz öğretmedik. nerden biliyor lan bunu.
    kendisine sorduk. neden öyle yiyorsun diye, yarım yamalak konuşması ile cevapladı velet.
    - e öyle yenir ki bu.

  • iyi bir yüzücü olmama rağmen suyun çok derinleşmesinden hoşlanmam. sonuçta doğal ortamım değil ve doğa bazen sürpriz yapmayı sever. hayatınızda bir kez bile levrek temizlediyseniz balığın aslında ufak olmasına rağmen nasıl korunaklı olduğunu görürsünüz. karadeniz'de sahil şeridi bulanık iken açıklar daha temiz olduğundan dolayı bazen açılmak zorunda kalıyorsunuz. bunlardan birinde yunus sürüsü gelmişti yanıma. gerçekten panik yapıyorsunuz, en nihayetinde balık bu amk hoşttan anlamaz, kışttan anlamaz. tamam flipper falan sempatimiz var ama hiç mi kötüsü yok ulan bu familyanın? organize olup köpekbalığı öldürebilen bir grup hayvandan bahsediyoruz. suyun içinde biri döndürüp öteki .... kımıldayamazsın ki, zevk için yapıyormuş bu hınzırlar da bizim gibi. sözün özü, iyi yüzerim ama tırsarım gençler. siz de tırsın.

    asla aralarına katılmayacağım amcalardır.

    edit: imla ve ifadeler.

  • (bkz: spoiler)
    ölümle yaşam arasındaki akrabalık bağının bir şekilde birincinin lehine bozulması sonucunda yaşamın yaşanamaz ("yaşam yaşamıyor") hale gelişine aşina olan çoğumuz, ikinci ihtimali, yani bu bağın yaşam lehine bozulması sonucunda neler olabileceğini pek de hayal etmiyoruz. inananlar için vaadedilmiş bir cennet olsa da, bunun cehennem ihtimalinin dehşetine eşdeğerde bir coşku hissettirdiğini zannetmiyorum. ölüm fikrine daha aşinayız ve bağlar ölümün krallığının zaferini ilan edecek şekilde kopuyor çünkü zaman ölüme doğru akıyor ("sein-zum-tode"). düşüncelerimiz olumsuzdan besleniyor. pozitifin keyfini sürmek varken ona niye kafa yoralım ki?

    neyse ki hayal gücünün zenginliğiyle gerçeklik algılarımızı bir süreliğine de olsa sarsabilen insanlar var, yani sanatçılar.

    san junipiero'da yaşam galip gelmiş ve ölümü yoketmiştir. yaşamın zamanı ölüm tarafından sıkıştırılıyorsa, ölüm yokolduğunda bu zamana ne olur? ölümle sınırlanmamış bir yaşam neye benzer? bu sorular "sein und zeit"ı okurken değil, black mirror adlı dizinin "san junipiero" başlıklı bölümünü seyrederken aklıma takıldı. diziden aldığım yanıt, böylesi bir yaşamın dona kalmış niteliğiydi. acaba yaşama dinamizmini veren bir gün sona erecek oluşu ve bu son anın önceden bilinemezliği mi? ölümü aldığımızda yaşam üç boyutlu halini yitirerek kartonlaşır.

    eğlenmek için kendimizi zorladığımızda olayın tadı kaçar. ya hiç bitmeyen bir eğlencenin içinde olsaydık? "eğlen işte" düsturunu benimsemiş, zevkler arasında seçim yapmayan kelly onlarca zevkli şey yerine neden yorkie'yi, eğlenemeyen bu kızı seçti? bence onun eğlenemiyor oluşuna yol açan engellenmişliğindeki negatif yanla etkilendi. "disneyland"ı andıran san junipiero'nun evrenindeki yaşamına bir parça ölüm girdi yorkie'yle birlikte. ölümü bir parça bile hissettiğimiz anda pek çok şeye kapı aralanır ki bunların en zevklilerinden biri aşktır. ölüm olmasaydı aşık olamazdık.

    "bataklık" adındaki mekanın içindeki "eğlenceli" aktiviteler dikkatimi çekti. akşamın başında tucson adındaki bar ve orada doyuma ulaşamayanlar içinse ekstrem doyumların mekanı olan bataklık. bir eğlence mekanının adının bataklık oluşu tuhaf. oradaki insanlar eğlenmiyorlar, eğlenceye mahkum olmuşlar. ekstrem aktiviteleri bunu göstermiyor mu? eğlenmenin zevklerini öylesine arkalarında bırakmışlar ki, eğlence çölünün içinde kaybolmuşlar ve bir ölüm de olmadığına göre onları durdurabilecek tek şey gecenin güne dönüşü olabilir. ekstrem zevklerinizi her gece yinelemek zorunda olduğunuzu hayal edin..emin olun çileye dönüşmesi çok uzun zaman almaz, tabi başınıza bir iş gelmezse o da.

    arzunun ayrımsızlaşması, eylemlerin anlamını yitirişi, yinelemenin sürekliliği, aşırılaşma..yaşamın ölümden koparılması da ölüm dürtüsüyle benzer sonuçları doğuruyor. içine kapanmış bir insanla eğlencenin renkli dünyasından çıkamayan bir insan birbirlerine benziyor olabilirler.

    dizinin içindeki dünyalar-arası geçişe yakıştığını düşündüğüm bir şarkıyla sonlansın yazı:
    https://www.youtube.com/watch?v=dymrnl_j9gi

    (bkz: spoiler)

  • bu adam canlı yayında "ne demek kardeşim prime time'a başörtülü koyamassın, günümüz gerçeğiyse koyacağım, istemiyosan sen kırp dizinin o bölümlerini" demiş adam.

    dindar insanların hakkını da savunmasını bilir yani. akepeli arkadaşlar söylenmeden önce düşünsün kendileri 10 yıldır kaç kere başörtüsü hakkını bu şekilde savunmuşlar?

    pis tırsaklar.

  • ülkemizde çok sayıda sempatizanı bulunan futbol kulübü. geçmişinde ise ilginç bir tesadüf saklı...

    brian clough, 6 ocak 1975'te kulübün menejerliğine getirilir. bu dönemde forest ingiltere ikinci kademesindeki ligde, küme düşme hattına yakın bir sıralamadadır. ligde oynadıkları 42 maçın sadece 12sini kazandıkları sezonun ardından, sonraki sezonda 1976da galibiyet sayısını 17ye, sıralamasındaki yerini 8inciliğe yükseltir. 1976-77 sezonunda 42 maçta aldıkları 21 galibiyetle birinci lige yükselirler.

    1977-78 sezonunda beklenmedik bir dönem yaşanır. forest, birinci lige yükseldiği yıl 42 maçta 25 galibiyetle, açık ara farkla birinci lig şampiyonu olur. aynı sezon finalde liverpool fc'yi geçerek ingiltere lig kupasını kazanırlar ve double yaparlar.

    1978-79 sezonunda avrupa kupasını, lig kupasını alırlar. sezonun finalini ise fc barcelona'yu avrupa süper kupasında iki maçlı eleme sonunda geçerek triple yaparlar.

    1979-80 sezonunda da bir kez daha avrupa kupasını kazanırlar. 89 ve 90'da iki kez üst üste lig kupasını kazanırlar. premier league’in kurulmasıyla birlikte, 91 ve 92'de üst üste iki yıl 8inci olurlar.

    1992-93 sezonunda liverpool galibiyetliyle başladıkları sezona, sonraki 10 maç üst üste kazanamazlar. sezon ortasında dalganan performansları, sezonun son 14 maçına sadece 2 galibiyet almaları sebebiyle lig sonuncusu olarak küme düşerler. sezonun son maçı ipswich town'a karşıdır. brian clough'ın oğlu nigel clough premier league'e veda maçında son golü atar.

    baba brian'ın dipten alıp, zirveye taşıdığı kulüp, kümeye forest forması giyen oğlunun golüyle veda etmiştir...

  • polisin sıktığı tazyikli sudan el ele kurtulmaya çalışan biri türk bayraklı, diğeri bdp bayraklı iki eylemci ve bir köşede polise bozkurt işareti yapan bir amcanın aynı karede yer aldığı fotoğraf.

    bu fotoğrafı bilmeyen yoktur. herkesin ezberini bozan bu fotoğrafta, atatürk posterli türk bayrağını taşıyan kişinin bir kadın olduğu bilinir. ama o eylemcinin bir kadın olmadığını, 55 yaşında bir amca olduğunu öğrendik. peki bu bilgi neyi değiştirir. fotoğrafın kahramanlarından birisi (bdp bayraklı olan) radikal'e konuşmuş:

    "o fotoğraf bir ezberi bozdu. herkes yardım ettiğim kişinin kadın olduğunu ve benim olaya duygusal yaklaşarak o eylemciye yardım ettiğimi sanıyor. oysa o eylemci 55 yaşında bir amcaydı. ben politik ahlakımdan dolayı o sırada zor durumda olan bir eylemciye elimi uzattım''

    o fotoğraftan sonra algım değişti

    "..ben o gün yaşadıklarımızı çok önemsemedim. çünkü benim için sıradan bir durumdu. o fotoğraf hakkında yalan yanlış birçok konuşma yapıldı. insanların çoğu o amcayı kadın sandığı için benim meseleye duygusal yaklaştığımı ve duygusal nedenlerden dolayı ona yardım ettiğimi düşünüyor. oysa o yaşlı bir adamdı. ben politik duruşum gereği ona yardım ettim. gezi parkı’nın en iyi tarafı zıt kitleleri birbirine yakınlaşmasını sağlamak oldu. gezi sırasında insanlar birbiri daha çok empati kurmaya başladı. mesela ben kemalist veya milliyetçi insanlara karşı çok sert duruyordum. sürekli farklı olduğumuzu düşünüyordum. ancak o fotoğraftan sonra onlarla aslında birçok ortak yanımızın da olduğunu fark ettim. örneğin gezi park olayları sırasında biz chp’nin standını ziyaret ediyorduk. onlar da bizim halayımıza katılıp bize yemek getiriyordu. dolayısıyla algım değişti. gezi sonrasında özgürleştiğimi fark ettim..’’

    http://www.radikal.com.tr/…ustu_ezber_bozdu-1372136

    2 sene önce haziran'da önyargılarını kırmaya başlayanlar, 7 haziran 2015 için de seni başkan yaptırmayacağız diye yola çıktılar. bizler de 8 haziran'dan itibaren, diktatörle birlikte ön yargılarımızı da tamamen ortadan kaldırmaya, yeni gezi'lere ve birbirinden anlamlı bu fotoğraf karelerine vereceğimiz bir oyla önayak olabiliriz. vereceğimiz bir oy birçok şeyi değiştirir ve bazen 1 oy 1 diktatörü devirir

    debe editi: (bkz: #51966326) (bkz: hdp'ye yönelik kara propaganda)