ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
geçmiş zaman...mahalle bakkalının önü...orta yaşlı bi amca tık nefes bakkala girer:
- benim karı buraya geldi mi?
-- yoo?
- hah iyi, ekmek falan alırsa bana yazma!
-- niye?
- karı başkasına kaçmış...
:))) (tek derdin bu olsun be amcam)
eee kafka okuyan kızdan da bu beklenirdi
-
"buse terim bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında hiç takipçisi olmayan bir instagram hesabına dönüşmüş olarak buldu."
2 ayda öğrenci dövebilen kıvama gelmiş öğretmen
-
benim.
yıllarca kolejde çalıştım.öğrencilerle arkadaş gibi de oldum hep,çoğuyla hala görüşürüm zaten yaşlarımız çok yakın.bir yerlerde buluştuğumuzda öğrenci -öğretmen olduğumuz anlaşılmaz. yani sizin bahsettiğiniz o 'evde bekleyen,dershanede üç kuruş maaşla sürünen, idealist,arkadaş tipte' vs öğretmen de benim aynı zamanda. ayrıca belirtmek isterim ki alan sınavım sayesinde atanabildim. çünkü ben diğer alanlarda pek bir şey bilmiyorum.
şimdi geldiğim okulda ise can güvenliği olmayan bir kadın öğretmenim. gözlerini korkutmak için ufak çapta fiziksel müdahalede bulunuyorum arada ,fazlasını yapmam, yapamam da zaten tehditler havalarda uçuşuyor ,evime tek başıma yürüyemiyorum,kadın olmanın utanılacak bir şey olduğu bir yerdeyim. ki büyük bir şehrin büyük bir ilçesindeyim. ama bu "büyük"lükler insanların kafalarındaki örümcek ağlarının yanında maalesef hiç kalıyor.
korku içindeyim,ayaklarım geri geri gidiyor. sınıfta" bana bugün napıcaklar acaba ?" düşüncesiyle dakikaları saatmiş gibi yaşıyorum.bu sadece bir kısmı tabii.
biliyorum sizin için hayaller "ölü ozanlar derneği, her çocuk özeldir,koro"filmleri tadında.hayatlar için (bkz: ben)
bir yıldan fazla süre sonra edit: bütün yıl boyunca emek verdim o öğrencilerime. dövdüm de sövdüm de ... ama sevgilerini kazanmayı başardım en sonunda. artık beni benimsemişler, sahiplenmişlerdi.sonra koruyup kollamaya başladılar. doğumgünümde 1'er lira toplayıp pasta alıp bana sürpriz yaptılar. hediyeler aldılar,utanıp veremeyip başka arkadaşlarıyla yolladılar. sene sonu geldiğinda artık evladım olmuşlardı çoktan.şimdi başka bir ile ggeldim,çocuklarımı özler oldum. nereden nereye işte. verdiğim tüm emekleri hatta daha fazlasını hak etmişler bilememişim.
blu-ray
-
kaliteli bir televizyonda dvd ye göre fark yaratmadığını iddia etmek için sağlam birkaç karşılaştırma yapmak lazım. zira bırak blu-ray'i bluray'dan riplenmiş 8 gb'lık bir 1080p rip bile dvd'den kaliteli olmaktadır.
örneğin seven pounds filminin dvd9'u 5300 bitrate değerine sahipken aynı boyuttaki blu-ray'den riplenmiş 1080p video 8599 bitrate değerine sahiptir. aynı filmin 6,55 gb büyüklüğündeki 720p videosu bile 6426 bitrate değerine sahip olup dvd ile karşılaştırılınca görüntü kalitesinin üstün olduğu farkedilmektedir. orjinal blu-ray'de ise bitrate yaklaşık 12000 ile 30000 arasında değişmekte olup dvd ile uzaktan yakından alakası yoktur.
2017 muazzam bir tasarruf yılı olacak
-
(bkz: passat mı çekeyim yanlarına)
wesley sneijder
-
büyük olasılıkla bugün meksikaya bir gol atar. ne zaman birileri hakkında konussa atıyor çünkü. şimdi atsa da hamza hamzaoğlu yorumlasa ne güzel olur. bu maçta da biraz sneijder'in maçı havası var zaten. 70. dk ya kadar çıkmazsa, bi golü var.
babasıyla ankara'nın pavyonları puanlayan çocuk
-
tam türk-islam sentezi ile harman olmuş mhp'li aile tablosu.
kolunda arapça dövme ile babasını yanına alarak yaptığı videoya "selamın aleyküm" diye başlayıp pavyon puanlıyor.
şimdi bu ikisine sorsan lgbt, netflix falan türk aile yapısını bozuyordur.
ama am üstünde fındık kıran babanın oğlu ile inandığı allah'ın adını anarak pavyon turu atmasında sorun yok. ccc reyiz.
yaran olaylar
-
halamlara gitmiştim gece orada kalacaktım. lakin giderken sigara almayı unutmuşum. mecburen enişteminkilerden bir kaç tane otlanacağım. ( çalacağım )
sigara paketi eniştemin önündeki sehpanın üzerinde duruyor ve eniştemin hiçbir yere kımıldayacağı yok. lise 1'e giden ve o an ders çalışmakta olan kuzenimden yardım istedim.
b: ozan ya ben sigara çalacağım da eniştem gitmiyor bir türlü. bir şey sormak bahanesiyle çağırsana. ( eniştem kendisine bir şeyler sorulmasından çok hoşlanır.)
kuzenim tamam dedi babasını çağırdı. ben de paketten birkaç tane sigara aşırdım derken içeriden çaat diye bir ses geldi ve eniştem:
" 2 kere 2'nin kaç ettiğini bilmiyor musun gerizekalı."
hay senin sorduğun soruyu...
eşlerini teşhir eden sosyal medya fenomenleri
-
gerçekten duyarlı olmana sevindim. bir şeyler yapmak istiyorsan videonun kapak fotoğrafını paylaş.
game of thrones
-
bu dizide de görüyoruz ki ejderha denen hayvanat küçükken sevimli mi sevimliyken ergenlik dönemiyle birlikte birden ibneleşmeye başlar. başına buyruk hareketler, anneye babaya karşı gelmeler falan. charizard'dan beri bu böyle.
dünya'nın en zengin 62 kişisi %50'den daha zengin
-
oxfam'ın yaptığı araştırmaya göre dünya tarihinde ilk defa en zengin %1'in serveti, geri kalan %99'un servetiyle eşit duruma geldi.
aynı araştırmada en zengin 62 kişinin serveti, en yoksul nufüsün %50'sine denk geldiği ortaya çıktı. (2010 yılında bu rakam en zengin 388 kişiymiş)
açıklamada, "dünya halklarının refahı, gelecek kuşaklar ve gezegenin iyiliği için ekonomi oluşturmak yerine, en zengin %1 için bir ekonomi oluşturmuş durumdayız" deniyor.
kaynak
en zengin 62 kişinin listesi ve servetleri (milyar dolar olarak) ;
1. bill gates 76.6
2. amancio ortega 67.1
3. warren buffett 59.5
4. jeff bezos 50.4
5. carlos slim helu 48.7
6. larry ellison 43
7. mark zuckerberg 41.6
8. charles koch 39.7
9. david koch 39.7
10. liliane bettencourt 36.5
11. michael bloomberg 36
12. larry page 35.8
13. sergey brin 35.2
14. bernard arnault 32.7
15. jim walton 32.5
16. alice walton 30.9
17. sam robson walton 30.5
18. christy walton 29.6
19. li ka-shing 28.6
20. wang jianlin 26.4
21. phil knight 24.9
22. george soros 24.5
23. jorge paulo lemann 23.8
24. steve ballmer 23.9
25. georg schaeffler 23.2
26. forrest mars, jr 23
27. jacqueline mars 23
28. john mars 23
29. david thomson 22.8
30. sheldon adelson 22.5
31. mukesh ambani 22.3
32. lee shau kee 22.2
33. maria franca fissolo 21.8
34. jack ma 21.8
35. leonardo del vecchio 21.2
36. stefan persson 20.8
37. carl icahn 18.5
38. michael dell 18.4
39. paul allen 17.9
40. beate heister ve karl albrecht jr 17.7
41. susanne klatten 17.5
42. anne cox chambers 17.3
43. dhanin chearavanont 17.2
44. tadashi yanai 17.2
45. laurene powell jobs 17.1
46. ma huateng 16.8
47. len blavatnik 16.6
48. prens alwaleed bin talal alsaud 16.6
49. theo albrecht, jr 16.1
50. stefan quandt 16
51. azim premji 16
52. michael otto 15.9
53. dilip shanghvi 15.9
54. ray dalio 15.7
55. donald bren 15.2
56. serge dassault 14.8
57. hinduja brothers 14.5
58. aliko dangote 14.3
59. dieter schwarz 14.2
60. james simons 14
61. cheng yu-tung 13.9
62. charles ergen 13.9
(bkz: zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış)
edit: liste
torku
-
şekerin iyisi de zararlı, kötüsü de zararlı olabilir. lakin bir firmanın pancar şekeri üzerinden reklam yapıp, premium olmayan ürünlerine glikoz şurubu katması, "ama glikoz şurubu var" diyince de "e pancar da zararlı ehühehe" demesi nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça. biz çıkıp da hede marka gofret glikoz şurubu kullanıyormuş diyor muyuz? kullandığını biliyoruz, o da kullanmıyorum demiyor, pancar şekeri kullanıyorum gibi bir iddiada bulunup müşteri çekmiyor.
adam mı seviyorsunuz siz?
linki de tekrardan vereyim: http://i.imgur.com/okxufy7.jpg
edit: bak güzel kardeşim. pek anlamıyorsun, tekrar anlatayım. sen "pancar şekeri kullanıyorum" diye firmanın reklamını yapıyorsan, senin ürünlerine glikoz şurubu koyma lüksün yoktur. damlasını bile koyamazsın, koymamalısın. tamamını pancar şekeriyle yapar, gerekiyorsa da pahalıya satarsın, isteyen alır, isteyen almaz. "niye pahalı" diyene de "çünkü tamamen şeker kullandım" der kapağı verirsin.
tek bir ürününde bile glikoz şurubu kullanıp ucuza mal etmek derdindeysen o zaman da çıkıp firmanın reklamını "pancar şekeri kullanıyorum" diye yapamazsın, yapmamalısın. istiyorsan firmanın değil, sadece glikoz şurubu kullanmadığın o ürünün reklamını "pancar şekeri kullanıyoruz" diye yapabilirsin, bunda bir sakınca yok.
ama sen "torku firması" pancar şekeri kullanıyor diye reklam yapar, sonra da ürünlerine glikoz şurubu katarsan bunun bahanesi yok. bunun adı ticarette sahtekarlık, yalancılık olarak geçer. pancar şekerinin de aynı derecede zararlı olması veya ağaç dikip orman yapman seni bu konuda haklı çıkarmaz, tüketiciyi yalan reklamla kandırma hakkı vermez. bu kadar basit.
ürünlerini sevmiyor, bok atıyor falan da değilim. ben sadece kandırılmak, aptal yerine konulmak istemiyorum o kadar. televizyonda "pancar şekeri pancar şekeri" diye reklamını görüp de "oh lan helal torku'ya" diyip oğluma aldığım gofretinin üstünde "glikoz şurubu" yazısı görmek, adama ayakta sikilmiş hissi yaşatıyor çünkü.
edit 2: torku "%100 pancar şekeri" diye reklamı torku banada için yapıyor denmiş aşağılarda. hayır canım kardeşim, "torku firması" için yapıyor. televizyon reklamı da var. şimdi arayıp bulma şansım yok. lakin resmi internet sitesinde, bizzat yukarıda linkte fotoğrafını verdiğim gofretin de bulunduğu ürün gamının en üstünde kab-bak gibi yazıyor bu iddiaları.
resmi site: http://www.torku.com.tr/urunler/liste/cikolata
caps: http://i.imgur.com/og3n1sr.jpg
caps: http://i.imgur.com/yfsbytx.jpg
edit: ahaha yukarıda caps'i bulunan resmi sitedeki "gdo'suz ve yüzde 100 pancar şekerinin hammadde olarak kullanıldığı torku çikolata" ibaresi "pancar şekerinin hammadde olarak kullanıldığı torku çikolata" olarak değişmiş. ne kadar da güzel. pancar şekerinin yüzdesi de yok, "gdo'suz" ibaresi de. yani içine %99 glikoz şurubu, %1 pancar şekeri katsan bile doğru oluyor bu ifade. algı yönetimine gel. gdo kısmına hiç değimiyorum bile.