• bildiğin hüzne gark eden fena film. bir erkek olarak yıkıldım, büküldüm, buruldum.bıraktığı etkiyle herkese tavsiye ederim.
  • son zamanlarda 'eskilerin ingilteresi'nde geçen filmlere aşırı merakım dolayısı ile, ne zamandır altyazısını aradığım, nihayet bulduğum ve jane austen'ın biyografisi olduğunu öğrenince daha bir merak edip bu akşam izlemiş olduğum film.
    herkes söylemiş benimde ayrıca belirtmeme gerek yok ama, mr.lefroy ile jane'in tanışma süreçleri oldukça klişe sahneler barındırıyor. hatta en başta bunlardan sıkılıp, romantikli aşklı filmlerin sıradan örneklerinden bu da galiba dedim. ama ikinci yarısında kalitesi artmaya, hüzünlendirmeye, gerçek hisler ortaya çıkarmaya başladı; bende etkilenmeye başladım. insanın içini burkan, üzüntü veren gerçek bir hayat öyküsü. iz bırakanlardan... bir pride and prejudice olamaz benim için ama zaten böyle bir kaygısı da yok filmin.

    --- spoiler ---

    james mcavoy, allahı var çok iyi oyuncu lakin, canlandırdığı karakterden midir nedir çok tipsiz gözüktü gözüme, ağzını burnunu kırasım geldi. keşke başka bir aktör bulsalarmış dedirtti.
    anne hathaway'ye gelince, çok güzel bir yüze sahip, o şahane elbiseler de yakışmış hani, görüntüsü koyu ingiltere'ye de uymuş ama... donuk bir oyunculuğu var, doğru düzgün ağlamadı bile ayol, ben bile daha çok ağladım burda.
    bir de o malum dans sahnesi diyorum... söyleyeceklerim bu kadar.

    --- spoiler ---
  • atmosferiyle beni saran film lakin içime fil de oturttu hüzünlere boğdu.
  • caginin ötesine gecmis ve de dünya üzerinde en sevdigim yazarlardan biri olan jane austen'in hayatinin kisa bir bölümünü anlatan harika film. neden bu kadar seviyorum diye sorulunca da aklima gelenler sunlar:
    --------spoiler icerebilür-------
    # filmin alamet-i farikasi zaten dans sahnesi malumunuz. zavalli jane'in hic beklemedigi bir anda tom lefroy'u karsisinda bulmasiyla degisen yüz ifadesi, cicikler acmasi ve de ayni anda tom'un pic siritisi kimin hosuna gitmedi ki.
    # bu esnada tek üzüntüm mr wisley zira kendisi bilgeligini epey sakince yasayan bir insan. sünepe gibi görünmesine ragmen zamanla anliyoruz ki kibar bir insan oldugu icin teyzesine boyun egip duruyor, tümden damarina basilinca da dur demesini biliyor. böyle insanlar bana her zaman cekici gelmistir.
    # james mcavoy bence gayet basarili bir performans sergiledi filmde. anne hathaway sevdigim bir oyuncu ama sanki o üzüntüyü yeterince vermedi. ya da jane austen normalde de öyle az duygulu bir insan miydi bilemem. kendisiyle ilgili okudugum bir kitapta tom lefroy ile ilgili az sey yaziyordu. kisa bir flörtlesmeleri oldugunu ve gelip gecici bir heves oldugu yönünde seyler vardi kitapta.
    # jane austen eserlerinde neden herkesin mutlulugu buldugunu anlamak zor degil bu filmi izledikten sonra. aslinda cok daha acili bir film de önerebilirim isteyenlere (bkz: jane austen regrets). bu ne yalnizliktir arkadas. insanin icini kiyim kiyim kiyan bu film yüzünden günlerce moralim bozuk gezerdim normal sartlarda ama neyse ki arkasindan sense and sensibility'nin snirim 2008 yilina ait bbc uyarlamasini izledim ve göze gönle hitap eden dan stevens sag olsun acimi kederimi aldi.
    # pek tabii ki mükemmel bir soundtrack'e sahiptir bu film. adrian johnston'in ellerini öpüyoruz tekrar tekrar. o hüzünlü melodiler sayesinde filmin etkisi artiyor da artiyor.
    # ve elbette zavalli cassandra. o kadar iyi ve tatli bir insanin yasadigi dramlar beni epey üzdü. birbirlerinin gözlerine bakmaya bile cekinen asiklarin arasina ölümün girmesi..
    # tom'un ic hesaplasmalari, dogruyu yapmak isterken önüne hic yoktan cikan engeller, kendini suclamasi ( ki bunu fahiseyle konusmasinda da görüyoruz) engellerle bas edememeleri ve her sey sona erdiginde de kizinin adini jane koymasi. seni yerim.

    velhasil kelam kendi akibetimi de düsünüp duruyorum ve hep söylerim beni jane austen bitirdi. sen git de darcy gibi bir adam yarat ama bunun reelde karsiligi olmasin. zalimsin jane, hainsin jane.
  • 18. yüzyıl ingiltere'sini merak edenler için güzel bir dönem filmi.. onun haricinde sahnelerin çoğu çok klişe..
  • tamam sonuçta gerçek hayatının tamamı değil , tamam sonuçta biraz klişe de bir film ama bana ne arkadaş dayanamadım ağladım . hem de kızının adının ne olduğunu söylediğinde . tamam tamam jane eve geri döndüğünde de biraz göz yaşı akıtmış olabilirim.
  • -hepsi sıpoylır-
    bu film belki jane austen'ın hayatına dair tam doğru tespitler vermese de, yazarın hayatına dair bazı gerçekler, detaylar ilavelerle öyle güzel işlenmiş ki konuya; ve oyunculuklar o kadar güzel eşlik etmiş ki bu güzelliğe, çok güzel bir romantik 18.yy ingiltere'si filmi izlerken buluyorsunuz kendinizi. ve belki de gerçeklere dayandığından pride and prejudice'tan daha fazla etkiledi beni bu film. bay darcy'yi unutup tom lefroy rüyaların kahramanı oldu birden. bay darcy'nin akıl almaz güzelliği mi tom lefroy'un sempatik aşık halleri mi?
    yine tipik jane austen romanları gibi tam bir yanlış anlaşılmaya kurban giden bir aşk, sonunda bir karşılaşma ile bütün yanlış anlaşılmaların çözülmesi ile yeniden hayat buluyor derken gerçekler acıtıyor ve yollarını ayırıyor iki aşığın.
    romanlarda ise bütün yanlış anlaşılmaların çözülmesinin ardından bir evlenme teklifi gelir ve sonsuza dek mutlu mesut yaşarlardı. hartfield, mansfield park veya pemberley farketmez. alabildiğine yeşil vadide, ironik dilli bir esas kızımız, ne istediğini bilen esas oğlanımız olsun yeterdi.
    gerçekle ne kadar örtüşüyor tartışılır ama kanaatim daha güzel bir jane austen filmi çekilemeyeceği yönünde.
    o çok sevdiğimiz dans sahneleri (bkz: mansfield park)(bkz: emma)(bkz: pride and prejudice) ile karşılaştırılamayacak kadar güzeldi bu filmdeki dans sahnesi. herkesin bahsettiği jane'in karşısında tom lefroy'u görünceki güzel gülümsemesi, ve tom lefroy'un muzip, çapkın gülümsemesi. mr lefroy'un kızına jane adını vermesi, lefroy'un aslında hovarda görünümünün altında yatan sorumluluk hissi.
    tanım: jane austen sevenlere veya 18.yy ingilitere'sinde yaşasaydım ah keşke diyen bünyelere ilaç gibi gelecek, bir kez daha ben yanlış zamanda doğmuşum dedirtecek filmdir.
  • insanın içine oturan filmlerden, yazarın hayatıyla ilgili detayların tamamı gerçek olmasa da özünde mutsuz bir aşk hikayesi olduğu aşikar.

    jane austen kitaplarını ve uyarlama filmlerini seviyorsanız bu filmi de izleyin.
  • ben izlerken sadece jane ve tom'un yüreğini gördüm. birbirlerini ne kadar sevselerde yapmak zorunda oldukları fedakarlıklarına tanık oldum. jane ne kadar aşkını doyasıya yaşayamasada hayallerinde yaşamış bizlerede yaşatmıştır. jane austen'ın benim için yeri çok ayrıdır ve bu filmde de onun hayatındaki dönüm noktasını jane austen olma hikayesini anlatmaktadır.
    not: filmin beni en çok etkileyen yeri sonuydu her izleyişimde patlama etkisi yaşıyorum.
    (bkz: jane austen)
hesabın var mı? giriş yap