• yerde kendi halinde ışıkları yanıp sönen müdür'ün, satış departmanında çalışanların internet'e girmesini sağlayan modem ve hub'ı yanlışlıkla kapatmak. 10 dakika siber iletişimin kesilip müdür'ün 40'lı yaşlarındaki oğlunun gayet sakin bir şekilde gelmesi ve hiç bir şey olmamış gibi bizi kalaylamadan "arkadaşlar biraz dikkatli olalım lütfen" deyip modem ile hub'ı tekrar açıp odasına gitmesi. *
  • bulunulan katta 3 tane kedinin gezmesi. bunun yetmemesi. masalara, oturulan koltuklara çıkmaları. bilgisayarların üzerinde dolaşmaları. kediden korkan insanlarla dalga geçilmesi. her sabah koltuğun üzerinden tüyleri toplama seansı yapılması. tüy toplama aparatı dağıtılması. başka lokasyonlardaki kedilerin bizim lokasyona bırakılması. yöneticilerin odaları olduğu için kedilerin sadece açık ofisteki koltukları mesken tutması. kedilerin elinizi tırmalaması. ben artık dumur olmuyorum o ayrı daha neler var siz hayal edin.
  • bir ogrencinin, ogrenci oldugunu dusundugu ogretmene cikma teklif etmesi.
  • 100 kişinin çalıştığı bir ofiste sadece 1 adet erkek ve 1 adet bayan tuvaletinin olmasıdır. haliyle ofis içinde tuvalet kuyruğu oluyor. insanlar daha klozete oturmadan arkadan biri pat pat diye kapıyı çalıyor. ciddi anlamda karaborsaya düştü tuvaletler.aşırı kullanımdan dolayı bozulan kapı kilitleri sayesinde hepimizin bir yerlerini görmüş olmamızdan bahsetmiyorum bile. metrobüs kıvamında devam etmekte.
  • çaycı kadın sıra sıra dizilmiş masaların ortasındaki uzun yolda her masaya birer adet boş küçük poşet bırakarak ilerlemektedir.
    "besamet hanım noluyo yoksa hava boşluğuna mı giriyoruz?"
    diye bağırmamın ardından gülüşler çoğunlukla boş bakışlar falan derken
    ofis hakkaten sallanmaya başlar.

    o poşetlerin içine kandil simiti yerine kandilli'den deprem haberi girer.

    başta kendim ve ofis ahalisi dumur içinde öyle kalırız.
  • şirkete çıkan türkiye çapında genel bir duyuru mailine reply to all yapılarak 'adaş ne oldu bizim zam işi' diye cevap verilmesi. tüm şirkette büyük bir kahkaha tufanı koptu. sonra o arkadaşa ne oldu bilemiyorum ama.
  • şirkette verilen yılbaşı kokteylinde içkiyi fazla kaçıran kezbanların önce ayakkabılarını çıkarıp göbek atmaya başlaması daha sonra hızlarını alamayıp masa üzerinde çıkıp çoşmaya devam etmeleri.
  • biricik patronumun benden çeşit çeşit su tabancası almamı istemesi.

    dayanamayıp, "napıcaksınız efem su tabancasıyla" diye sorduğumda da, "evin bahçesini kediler bastı, bahçede rahat oturamıyoruz, oturduğum yerden tabancayla üstlerine su sıkıcam" diye cevap vermesi.

    işte böyle yaratıcı fikirleri olduğu için o patron, ben çalışanım :p
  • çalışırken bir anda kapıdan içeri giren davul zurna, 3-4 tane dansöz ve hemen arkalarında alkışlayarak gelen ceo'yu görmek.

    evet, şaka yapmıyorum, bu söylediğimi aynen birebir yaşadık. 15-20 dk kadar açık ofisi dolaştı dansözler, müdür masalarında bol bol zaman geçirdiler, kıravatlar çekildi, paralar yapıştırıldı. tabi ki videolar çekildi (o donemdeki cep telefonlarımızın çamur gibi kalitesiyle)

    düşünüyorum da bundan daha dumur ne yaşayabilirim 5 senedir cevap veremedim hala.

    bu enteresan organizasyonun içinde özellikle ceo'yu da gördükten sonra anladık ki bir sebebi vardı bütün bunların. şirketin adını, ceo'yu vs elbetteki burada açıklamayacağım ancak eminim o gün şirkette olan ben dahil 150 kadar çalışanın hafızasında hayat boyu kolay kolay unutamayacağı bir anı olarak yer edindi...

    tekrar teşekkürler patron :)
  • isyerinde paralel calistigim departmanin muduru olan arkadasin bos zamanlarda sktigi sekreterinin, isten cikmasi uzerine, verilen "bayan personel araniyor" ilanina, gayet efemine bir erkegin basvurmasi, arkadasin,
    - bayan personel alimi icin ilan vermistik, demesi uzerine bu arkadasin
    - bir bayanin yapabilecegi herseyi, fazlasiyla yapabilirim, diye yanit vermesi uzerine, aklima muzir fikirlerin gelmesi ile o anda yudumladigim cayi koskoca mudurun yuzune gozune puskurtmem, mudurun, gozunden gozlugunu cikartip sanki hicbir sey olmamis gibi konusmaya devam etmesi.
hesabın var mı? giriş yap