• eğer atadan kalma devasa bir mirasın içine doğsaydım, o sermayeyi işleyen iş kolu da ilgimi çekmezse kesinlikle çalışmazdım. reelde durumum öyle değil ve bazen beni çok mutsuz etse de bir işte çalışıyorum,

    evli olsam da çalışmaya devam ederdim elbette. çünkü bence insanın anne babasından miras kalan para, kendisine aitken eşinin kazandığı para asla tam olarak kazanmayan diğer eşe ait değil. evlilik de büyük oranda maddi bir sözleşme ve masaya eksik gelirle oturanın dezavantajlı olduğu bir kurum. bunu bugün bir daha anladım. ben markette kasa sırası beklerken önümde bekleyen evli çiftin kadın olanı önce canının cips çektiğini söyledi ama sesini eşine duyuramadı, sonra kasaya yakın duran çiçeklerden birini eline alıp çiçeklerden hangisini alsam dedi ama eşi yine duymadı. daha önce aldıkları öte berinin parasını ödeyip çıktı marketten. kadın da elindeki saksıyı bırakıp onu takip etti. o sırada benim sepetimde kadının canım istedi dediği cips, yine kendi canımın istemesiyle keyfe keder aldığım birkaç şey daha vardı.

    ekonomi allak bullak, ben artık çoğu ürün için ucuz pahalı değerlendirmesi yapamıyorum çünkü fiyat algım da ters yüz oldu. fakat hiç olmazsa kendi canım istediğinde kimseye işittrimek zorunda kalmadan, ima etmeden istediğimi alabiliyorum. tek baktığım şey, cüzdanımda para olup olmadığı.

    evlenirken hayat müşterek deniyor, lakin kazın ayağı her zaman öyle olmuyor. düşünsene böyle bir hödükle evlendiğini, beni çalıştırmayan ama kendi kazandığı parayı da benim küçük isteklerim için bile lütfedip harcamayan, harcayacak durumumuz yoksa bile bana iki kelimeyle derdini anlatmaya erinen bir ayıyla evli olduğumu anlasam kalp kırıklığından ölürdüm herhalde.

    ekonomik özgürlük gibisi, insanı evlilik içinde dahi daha da eşit yapanı yok. hayatım boyunca okul okumamayı, bir işe girip çalışmamayı, evde oturmayı bir seçenek olarak bile önüme koymayan annemin değerini bir kere daha anladım.

    iki gram cips nerden nereye getirdi lafı.
  • çalışan evli ve çocuklu bir kadının check listine şöyle bir bakalım. iş dünyasındaki atmacalardan başka nelerle meşgul oluyor bakalım çalışan kadın bir günde;

    [ ] sabah kargalar kahvaltı etmeden kalk, kocaya, çocuklara kahvaltı hazırla,
    [ ] kocayı, çocukları kaldır, giydir, kahvaltı ettir,
    [ ] kocayı, çocukları öperek uğurla,
    [ ] giyin, süslen, iş yerinde prezentabıl olman bekleniyor,
    [ ] evden çıkarken faturaları yanına almayı unutma,
    [ ] koşarak servise yetiş.
    [ ] iş başı yap, ajandana bak, koca ve çocuklarla ilgili herhangi bir toplantıyı atlama,
    [ ] öğle yemeğinden sonra çocuğun veli toplantısına gitmek için patrondan izin iste, ezil, büzül,
    [ ] hay allah, küçük oğlan beden dersinde dizini yaralamış, izin al, okula git, oğlanı al, hastaneye yetiştir, dizine pansuman yaptır,
    [ ] oğlanı hastaneden sonra anneannesine bırak, işe koşarak dön.
    [ ] iş yerinden birine yalvar, parayı ve faturaları ver, ödesin.
    [ ] kocayı ara, akşama ne yemek ister sor.
    [ ] ah, şu toplantı uzamaz inşallah, daha eve gidip yemek yapıcaksın...
    [ ] koşarak servise yetiş,
    [ ] eve varmadan in, alışveriş yap,
    [ ] eve yetiş, bir yandan aldıklarını yerleştirirken bir yandan telefonda kocaya işten dönerken oğlanı anneannesinden alması için yalvar,
    [ ] akşam yemeğini pişir,
    [ ] okuldan gelen büyük oğlanı yedir hemen, ders çalışacak.
    [ ] aman yemek yanmasın, limon da kalmamış, koca sirkeli salata yemez, komşudan limon rica et.
    [ ] koca ve küçük oğlanla yemek ye, küçük oğlanı sev, geçicek de,
    [ ] masayı topla, kocaya kahve yap, gazetesini ver, kumandayı ver ve yatana kadar unut,
    [ ] çocuklara derslerini çalıştır, ödevlerini yaptır, onlarla oyna, sev, saati gelince masal oku ve yatır,
    [ ] ertesi gün giyilecek olan kıyafetleri ütüle, hazırla,
    [ ] ertesi akşam yemeğe misafir var, zeytinyağlı yemekleri pişir,
    [ ] ortalığı topla, tozları al, vaktin kaldıysa bir de yerleri sil,
    [ ] yatağa gir, kocayı istiyorsa memnun et,
    [ ] uyu, pardon sız!
  • insan herseyi istiyor.
    hem de ayni anda... nedir bu hersey?
    yaptığın işi, iyi yapmaya calışacaksın.
    kafa patlatacaksin.
    uyduruk kaydırık olmamasına ugraşacaksın.
    bu yeterince zor zaten.
    sabah aksam işle yatıp kalkman gerekiyor. ama iste an geliyor, o da insani kesmiyor. insan, yatagına is dışında, baska seyler de almak istiyor!
    ee peki, aşık oldun oldun diyelim. sanki bir iliskiyi yürütmek kolay?
    o da inanilmaz emek istiyor. diyelim ki, iyi gidiyor. şükrediyorsun.
    ama bu sefer ne oluyor?
    iki kisilik bir dünyada kucuk prens ve kucuk prenses olarak yasamaman gerekiyor. sosyal hayatin da olacak. gideceksin, dostlarinla, arkadaslarinla vakit gecireceksin. peki anladik, onu da yaptin. ama kendini de beslemen gerekiyor. ruhunu yani. okunacak kitaplar, gezilecek sergiler, izlenecek filmler var. ne yazik ki is, ruhla da bitmiyor. butun bunlari yaparken bakimli ve guzel olmak icap ediyor.
    ee 30 yasindan sonra da iyi durabilmek için epey bir çaba gerekiyor spor yapacaksin spor!
    yine fedakarlik: ya sabahin korunde kalkip bir saat yuruyeceksin ya da is cikisinda herkesi ekip yuzmeye gideceksin
    ay bitmiyor!
    paran olmasi gerekiyor,
    sabrin olmasi gerekiyor,
    vaktin olmasi gerekiyor,
    berbere gitmen gerekiyor,
    dip boya yaptirman gerekiyor,
    manikur, pedikur, sonra aileni ihmal etmemen gerekiyor, varsa cocugunla günde en az iki-üç saat sarmas dolas olman gerekiyor, onun sagligi, senin sagligin, evin bakimi, onarimi, arabanin durumu...
    ee ne oluyor?
    sucluluk ve vicdan azabi içinde kivraniyorsun. sürekli bir yerlere yetişmeye calisiyorsun. beceremiyorsun. hepsinin altindan kalkmaya calisinca da... toptan çuvalliyorsun!
    iyi bir is mi cikardin, patronun "bugün amma da cirkinsin!" diyor.
    guzel mi gorunuyorsun, bu sefer isinde "low profile" oluyorsun. evin guzel mi oldu, ha ha ha parasiz kaliyorsun. tam kendini iyi hissediyorsun, bu sefer de sismanlamaya basladigini farkediyorsun.

    hayatı böyle geçen kadınıdr..
  • evliyse hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındadır. hayatı koşmakla geçer.. ara sıra koşmaktan gına gelir, depresif olmaya kalkar ama ona da izin verilmez evde koca ve çocuk kendisinden güler yüz, sevgi, ilgi beklemektedir. ayrıca çalışan kadın kişisinin çocuğu varsa geceleri de uyumaz.. günden güne zayıflar, insanlar "nasıl böyle fit olabiliyorsun, ne kadar güzel zayıfsın, hiç çocuk doğurmuş demezsin" derler. dışı seni içi beni yakar demezsin, diyemezsin onun yerine yiyorum yiyorum kilo almıyorum dersin. en güzel yanı da budur zaten..
  • sabah sekiz evden çıkış akşam sekiz evden girişli bir işte çalışıyorsa eş zamanlı olarak çocuk da yaparım kariyer de diyebiliyorsa gösterin bana alnından öpeceğim, vazgeçtim diyebilmesi yetmez bunu bizzati olarak an içerisinde gerçekleştiriyorsa... yoksa ne var! ben de derim! şarkısını bile söylerim, sonuna oooooo ooooo filan diye nida bile eklerim.
    neyse,
    efendim şimdi ben bir firmanın ithalat operasyon bölümünde tamıtamına 3 , yazıyla üç, gündür bu vardiyayla staj yapmama rağmen o pembe gözlükleri attım, üstünde zıpladım, unufak ettim!
    bırak çocuk yapmayı koca bile yapamam kendime, hatta kocayı bırak arkadaşlık ilişkilerimi bile yürütemem. şu üç günde yaptıklarım sadece müdürün yanındaki sandalyede oturup ekrana bakmak, anlamamak, soru sormak, yine anlamamak ve gemi dosyalarını düzenlemek olmasına rağmen eve geldiğimde annemin hazır etmiş olduğu sofraya oturup yemek yemek, duş almak, belki yarım saat kitap okuyabilip uykuya dalmak için vaktim var. uyandığımda ise kendimi yine o şirketin içinde ne aradığını anlayamadığım saksıdaki sarmaşığın yanındaki sandalyede buluyorum.
    teknoloji kocayı kadın eve geldiğinde yemeği hazır edecek, çocuğun ise kendiliğinden üniversiteye başlamış olarak hayata geleceğine müsade edecek kadar ilerlediği gün hepsini yapıcam söz
  • bir de genç ve güzel ise, işyerindeki abazaların rahat bırakmayacağı kadındır.

    daha önceki işyerimde çalışan ve orada da bir takım orospu çocuklarının önce asılıp, havalarını alınca da mesnetsiz laflarla dedikodusunu çıkararak amirlerine harcatmaya çalıştıkları ancak karşılarında beni bulunca geri adım attıkları kız bu sabahın köründe, kime güveneceğini, kimden yardım alabileceğini bilmediğinden ve kendisine böyle bir durumda daha önce kol kanat gerdiğime şahit olması sebebiyle beni aramak zorunda kalıp, halen aynı işyerinde, bu defa başka bir dallamanın, bu kızın uzunca bir süredir evlilik yolunda ilerleyen bir ilişkisi olduğunu bildiği halde flört teklifinde bulunduğunu ve abi olarak gördüğü evlenip boşanmış bu dallamanın, aldığı kesin ve net ret yanıtına rağmen, kendisinden üst bir pozisyonda olmanın da avantajıyla işyerinde huzur vermediğini söyledi. diyelim ki bu kızın, bir şekilde kendisini iş yerinde koruyabilecek hiçbir tanıdığı olmasın, müdüre/patrona ulaşıp mağduru olduğu böyle bir olayda haklarını kişiliğinden ve onurundan taviz vermeksizin savunma imkanını bulamasın. ne olacak bu insanın diğer insanlarla eşit şartlarda ekmek parası kazanma hakkına? hem çalışıp para kazanıp, hem de bedenini ve psikolojisini özgür iradesi ile aldığı kararlara göre koruyamayacak mı lan bir kadın? benim karıma, kardeşime, kuzenime misal, işyerinde musallat olacak adamın götünden kan alırım kamil kan.

    ulan orrospu çocuğu, karınla nasıl bir travma yaşadın da boşandın bilmiyorum da, hangi cesaretle başkasının sevgilisini, nişanlısını, karısını, ya da seninle ilgilenmeyen herhangi bir kadını işyerinde huzursuz etme hakkını kendinde bulabiliyorsun? sana bir meslektaş olarak insan gibi davranması, güleryüzlü olması, günaydın ya da iyi akşamlar demesi nasıl bir cesaret veriyor sana? telefonla derhal ulaşıp, senin ve senden önceki ibnelerin öküzlüğüne ve kızın sevgilisiyle evlilik planlarına varıncaya kadar anlattığım müdürün yarın ağzına sıçıp görev yerini değiştirdiğinde de bakalım aynı cesareti gösterebilecek misin?

    velhasılı kelam, çalışıp ekmek parası kazanmak herkes için zordur, ama kadınlar için hele türkiye gibi bir ülkede kat kat daha zordur.
  • eger evli ve cocuklu bir kadindan bahsediyorsak kadinin kendi hayatindan calmasina sebebiyet verecek bi durumdur.calismasinlar demiyorum ben de calisicam elbette.ancak surda yazicagim iki seyi bi evli erkek bile dikkate alirsa soyledigim amacina ulasmis olacak.
    simdi gelelim neden boyle dusundugume.evli degilim ancak bekar biri olarak yakin gelecegimi gormek ve beni yipratacagini bilmek korkutuyor.her nekadar hayat musterek dense de gordugum hic bir ornek musterek degil.kadinin adeta kendini parcalamasi gerekiyor hepsini birarada yurutebilmesi icin.sabah herkesden once uyanip kahvaltiyi hazirlamak,varsa utu yapmak,evi toparlamak daha sonra bulasiklari yikamak kadinin olmazsa olmaz gorevi zaten.bu sabahki rutininde ise yetismek adina belki herseyi tam anlamiyla yerine getiremeyecek ve bu ona esinden en iyi ihtimalle homurdanma olarak donecek.ev isleri ,yemek ,temizlik sorumluluklari disinda cocugun egitimi ,bakimi da kadina ait.gun icerisinde calisip yorulduktan sonra evde bacaklarini uzatip dinlenme hayali kuracak ama sadece bi hayal olarak kalicak.cunku gece yatana kadarki max. 3-4 saati cocuga,ese ,yemek/ev isine okadar guzel bir sekilde paylastirmasi gerekecek ki bu caba en sonunda onu yipratacak.bi erkek nekadar modern olursa olsun bi sure sonra yardimlarini kesecek aksam yetismeyen yemege soylenecek,kadinin hepsini basarmasini bekleyecek.bu kadin icin cok zor bi durum.kadinlar evde otursun fikrinde degilim.cozum basit, eslerin destek olup yuku hafifletmeleri.
    resmen acidim kendimde dahil tum evli /evlenecek,calisan/caliscak ,+cocuklu kadinlara..
  • gerek zorlu ekonomik şartlar, gerek bir baltaya sap olma arzusu, gerek onca sene yalanan mürekkebin bünyede uyandırdığı kusma isteği, gerek bilumum havlu günü, altın günü, dolar günü, peştamal günü zamazingolarında kendini alien gibi hissetmenin neticesinde, mecburi olarak iş dünyasının kurtlar sofrasına atılmış hatun kişilerdir. zat-ı muhterem, eğer evli üstüne üstlük birde çoluk çocuk sahibiyse tam bir gönüllü-gönülsüz kölelik durumu vakidir. sabah kargalar bokunu yemeden güne başlayıp, gecenin kör vaktine kadar deli dana emsalince çırpınır, didinir. en büyük hayali, şöyle ayaklarını uzatıp sıcak bir çayın önüne servis edilmesidir ki, adı üstünde hayaldir. ve dahi uykusunda tatil, tatil, tatil, ta.... şeklinde sayıkladığı rivayet edilir. durum vahimdir. allah kurtarsındır.
  • bin parçaya bölünen kadındır.

    evli olanlar için konuşacak olursam: hafta sonu kendine vakit ayırmak ya da eşiyle gezip tozmak istiyorsa temizlik yemek gibi işlerini hafta içi işten geldikten sonra yapmak zorunda kalan kadındır. ya da diğer yolu tercih edip cuma girdiği evden pazartesi sabah çıkıp direkt işine gitmesi gerekebilir ama o zaman da kendine bakmayan eşiyle ilgilenmeyen kadın konumuna düşer. her türlü yorgunluk kısacası.

    yıllık izin alıp bir hafta bahar temizliğine girişenleri var hatta -ki bence onlar canlarının kıymetini bilmeyenler; ama yine de bekar biri olarak tuzum kuru olduğu için fazla üsteleme şansım yok.
  • iş hayatında rekabetten korkan erkekleri yağmurdan sonra topraktan fırlayan mantarlar gibi tek tek ortaya çıkarmış kadındır.

    kadının dişiyle tırnağıyla kazandığı parayı, kadının emeğini oturduğunuz yerden hiçe saymak ne kadar kolay ulan. o kadın kimin için uğraşıyor, didiniyor nerden bilirsiniz. varsa yoksa hikaye anlatın burda. neymiş efendim kadınların ev geçindirmek gibi bir derdi yokmuş, paralarını saçma yerlere harcadıkları için de erkeklerden daha az paraya razı olup sektörde erkek rakiplerine tercih ediliyorlarmış. erkeğin bu kadın yüzünden hem iş bulma şansı azalıyor hem de maaşı düşüyormuş. bak bak bak sen hele, kadınlar ne yapmışsınız siz böyle?ulan adam yukarıda yazmış işte, 8 milyon kadın. 8 milyon kadın mı sizin çalışma alanlarınızı gasp ediyor. siz önce kadını sosyal hayatta kıstırdığınız kapana, kadının gasp ettiğiniz haklarına bakın. bu kadar boş lafın ardında aslında söylenemeyen tek şey kadınla rekabetten korkulduğudur. evet haklısınız, belki kadın erkek meslektaşına göre daha az maaşla çalışmaya mecbur bırakılıyor, ama yattığınız yerden kadının evini geçindirme derdi yok diye ahkam kesmek de kusura bakmayın ama dangalaklığın önde gidenidir. nasıl bir dünyada yaşıyorsunuz oğlum siz cahiliye polyannaları? çalışan kadının özgürlüğü sizi rahatsız eder. sizinle sosyal hayatta eşit oluşu rahatsız eder. parasını kazanıyor oluşu, size bağımlı olmayışı sizi rahatsız eder. çünkü öyle bir zavallılıktan besleniyorsunuz ne yazık ki. bugün kadının sizden önce kendi ailesi tarafından içinde bırakıldığı saçma sapan durumdan, elinden alınan şanslardan, fırsatlardan, elinden alınan hayattan besleniyorsunuz. annelik yapsın, evinde otursun. evine yakışır, evin süsüdür kadın. hangi evin süsü peki, o evde sırf çalışmamasına sebep olsun diye analığını samimiyetsizce kutsadığınız kadına, o kutsallığın gerektirdiği saygıyı gösterebiliyor musunuz? hangisini bulamazsınız şu memlekette söyleyin, karısını döven mi, kızını döven mi, kızını döven damadını tebrik eden babayı mı bulamazsınız? hangisini? hepsini de eşşek gibi bulursunuz. varlar çünkü, her yerdeler. her gün ölen kadınlar gibi her yerdeler. kadın çalışmasınmış, annelik yapsınmış. kadın eve yakışırmış. çalışmasın, evde oturup çocuklarına baksın, yarın ne olacağını düşünmeden, hiçbir güvencesi olmadan yaşasın kadın. sana bağlı olsun, bağımlı olsun, eline baksın di mi, istediğin bu. iki gün sonra üç çocukla güzel değilsin, yeterli değilsin, şişmansın, çirkinsin diyip o kadını ortada bıraktığınızda da korku içinde sıkışıp kalmış, ne yapacağını bilmeyen o kadının zavallılığından faydalanırsınız. sırf terkettikten sonra bile size muhtaç olduğu için taciz eder, kullanırsınız. mecbur bırakırsınız.

    kadının sizin senaryonuzda saygı görüp görmeyeceği belli değildir. çalışan kadın onurlu kadındır, çalışan kadın razı olmayan kadındır. çalışan kadın belki sizin kadar kazanmaz evet, çünkü o parayı değil toplumdan gördüğü saygıyı kazanır. haketmiştir de. evde, sokakta, sözlükte bile çalıştığı için uğradığı hakaretlere inat, kadın para değil en çok saygı kazanır. tek tek, tuğla tuğla örer onu. kendini erkek sananlar önünde durmak isterler, adam gibi adamlar destek olur. çalışan kadın onurlu kadındır, helal olsundur.
hesabın var mı? giriş yap