3 entry daha
  • apollothemis oğlu, doğa filozoflarının neredeyse en gençlerinden apollonialı diogenes 'in doğa üzerine görüşleri sağdan soldan apartılmıştır. bütünün (evrenin) doğası ona göre (anaksimenes'de olduğu gibi) sonsuz ve sonrasız havadır, bu havanın sıklaşmasından, seyrekleşmesinden ve görünüş şekillerinde değişmesinden ötekilerin kılıkları, imago'ları meydana gelir. diogenes, havayı tanrı bellemiştir. doğanın tanrı aklından payı vardır, bunsuz ondan hiçbir şey meydana gelemezdi. sonsuz sayıda kosmoslar ve sonsuz boşluk vardır.

    diogenes 'in 'doğa ya da var olan' üzerine teorilerini bu entirimde işlemek istiyorum; ve böylelikle artık bu başlık da dönüşüm geçirsin ve kah bir bütün halinde, kah parça parça okuyucuların bilgi içtepilerine, 'doğa ya da var olan' üzerine filozofların öğretilerini, yaşamımızdan da örneklerle sunarak, seslenelim.

    evet efendim, dioegenes 'e göre; yaşamak ve düşünmek gibi duyu algıları da havaya bağlıdır.
    kokuyu hissetmek (bkz: koklamak) beyindeki havayla mümkündür.
    işitme de kulaklardaki havanın dışardaki havayla harekete getirilerek bu hareketi beyne vermesiyle mümkündür.
    görme de gözbebeğindeki yansımayla ; içerdeki havayla karışan gözbebeği algıyı meydana getiriyormuş.
    dilin gevşekliği ve yumuşaklığı ve vücudun diğer bölümlerinden ona yönelmiş damarların bağlılığıyla bir süngerin çekmesi gibi çekilen lezzetler algıya ve beyine akıyorlarmış.

    filozof, bütün var olan, yani yaşıyor olmak eylemini gerçekleştiren nesnelerin aynı şeyin değişmesiyle meydana geldiğini ve aynı şey oldukları kanaatindedir. bu aslında onca açık ve nettir; şu anda bu kosmosta bulunan her şey, toprak, su, hava ve ateş ve bu kosmosta var görünen bütün öteki varlıklardan bir şey, başkasından başka olsaydı —yani kendi özünde başka, orjinal— ve aynı şey olarak sürekli dönnerek değişmeseydi, ne herhangi bir şekilde birbiriyle birleşir, ne de başkasına, başkasından yarar ya da zarar gelirdi.
    aynı olacak şekilde birleşmiş olmasaydı ne topraktan bir bitki peydah olur, ne de bir hayvan ya da başka bir şey meydana gelirdi. fakat bunların hepsi aynı bir şeyden başkalaşarak meydana geldikleri için, bazen böyle bazen başka türlü olur ve yeniden aynı şeye geri dönerler. (ilk öğede çok noesis (bkz: ruh gücü) vardır.) çünkü, noesis olmadan her şeyin, kışın, yazın, gecenin, gündüzün, yağmurların, yellerin ve güneş ışığının belli sınırlar çerçevesinde bölünüşü mümkün olamazdı. eğer dikkatli bakarsak; filozofa göre; bütün öteki şeylerin de yapılabileceği kadar en güzel bir şekilde düzenlenmiş olduğu görülür.

    bunlardan başka şu kuvvetli kanıtlar da vardır : insanlar ve öteki canlılar nefes alarak yani havayla yaşarlar. bu onların ruhu ve noesis'idir. hava olamzsa, insanlar ölürler ve noesis kalmaz. bu yüzden filozof, noesis'i olan şeyin insanların hava dedikleri şey olduğunu düşünmekte. herkesin yöneticisi, kralı, tanrısı ve hâkimi havadır. işte bu da zaten hükümran güç olarak, tanrıyı işaret etmektedir. onun her yerde bulunduğunu, her şeyi çevirdiğini ve her şeyde bulunduğunu düşünen filozofa göre; ondan pay almayan bir tek şey yoktur. hiçbirinin payı da ötekininkiyle aynı değildir. havanın kendisinin de, noesis'in de pek çok değişiklikleri vardır. çok şekillidir, çeşitlidir daha sıcak, daha soğuk, daha nemli, daha sakin, daha hareketli olur, ve bunlardan başka birçok lezzet ve koku ve renk metamorfozları vardır. ruh bütün canlılarda aynı şeydir, dışarda bizi sarmalayan havadan daha sıcak fakat güneşte bulunandan çok daha soğuk olan havadır. bu sıcaklık canlıların hiçbirinde aynı değildir —çünkü insanlarda da böyle değildir.— aslında çok da farketmez, birbirine yakındır. tabii, değişen hiçbir şey öteki şeye tam olarak benzemez, bunun için aynı olması gerekir. başkalaşma çok çeşitli olduğundan canlılar da çok şekilli ve çeşitlidirler, ne şekillerinde ne yaşayışlarında ne de noesis'lerinde birbirlerine benzerler ve bunun nedeni de başkalaşmaların çokluğudur. yine de bütün varlıklar aynı şey sayesinde yaşıyor, görüyor ve işitiyorlar ve hepsindeki başka türlü noesis aynı şeyden geliyor. işte bu (aer=hava) sonrasız, ölümsüz bir vücuttur, ötekilerden bir kısmı doğar, bir kısmı yok olur. —bunun (bu vücudun) hem büyük hem sonrasız, hem ölümsüz hem de çok şey bilen olduğu açıktır, en azından filozof böyle düşünmektedir.

    hava 'nın tanrılığı, yöneticiliği fikri yani diogenes 'in topladığı öğretileri, çağdaş atina tragediası (bkz: euripides) komedia 'yı da (bkz: aristophanes) etkilemiş. hatta diogenes 'in öğretisi o kadar güçlüdür ki avrupa 'da, aer implantatus yani ses algısının kulağın içindeki havayla meydana geldiği fikri, 1760 yılında, contugno 'nun 'kulakta sıvı'yı keşfetmesine kadar kabul edilmiş.
    devam edelim doğa fikirleri üzerine.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap