44 entry daha
  • aristoteles'te 'ruh' konusu incelikle işlenmiştir. onun tabiat felsefesinde canlı varlıkların araştırılması önemli bir yere sahiptir. yine alemin kademeler mertebesinde unsurlar sahasının üstünde organik yani canlı varlıklar alanı, canlı tabiat yer alır. bu canlı tabiat alanını oluşturan unsurlar; insan, hayvan ve bitkilerdir. organizmalar unsurlardan bilhassa bir ruha sahip olmak bakımından ayrıldıklarından, ruhun araştırılması ve bilinmesi hakikatin bilgisine önemli katkıda bulunur. aristoteles'e göre; ruh canlı varlıkların prensibi olup, organik hayatı maddi tabiattan ayıran ana etkendir. o bütün hayati olayların akışını idare eder ve hayata hareketi verir. bir yerde yaşam varsa – ve hatta inorganik doğa da olsa, yaşamın izleri bulunuyorsa- orada ruh vardır. ruhun var olan farklı dereceleri ya da sınırları, yaşamın farklı biçimlerine uygundur. hiçbir ruh, bedensiz var olamaz ve kendi belirli yapısı bulunmayan hiçbir ruh yoktur. örneğin; bir insanın ruhu, bir atın bedenine yerleştirilmemiştir. organik dünya, aşağıdan yukarıya doğru yapıların yükselen çizelgesi biçimindedir; ruhlar da derecelendirilmiş bir dizgeye sahiptir.

    aristoteles'in ruh yani psykhe üzerine görüşlerini bulduğumuz en önemli kaynak de anima adlı eseridir. eserin i. kitabında kendinden önceki dönemin görüşlerini sergilemiş ve eleştirmiştir. aristoteles'in belirttiğine göre; “psykhe” ye ait en eski görüş onu “hareket (kinesis) ilkesi” ve “duyum (aisthesis) ilkesi” olarak iki açıdan ele alan görüştü. bu düşünceye göre; “psykhe”'nin ayırt edici iki özelliği vardı: hareket ve duyum. (403b25) f. e. peters'e göre ; aristoteles, 'psykhe' kavramının felsefe-öncesi kullanımını ve dinsel bir fenomen olarak kabul edildiğini gözardı etmiştir. tabidir ki; onun ruhtan bahsedişi psikolojiden ziyade fizyolojiyi ilgilendirmekteydi. bu yüzden bu tarz bir eksikliği onda kusur olarak görmek doğru olmayabilir. ben de konu başlığımızın “aristoteles'te ruh anlayışı” olmasından ötürü, onun gözardı ettiklerinden ziyade, bize sunduklarından bahsetmeyi uygun görüyorum.

    ona göre; canlı varlıklarda ruh; form'u, beden de maddeyi teşkil eder. ve bu ikisi birbirine muhtaç durumdadır. ruh bedene şekil verdiğinden aynı zamanda bedenin temel sebebi ve gayesidir.(415b8) ruhun araştırılması hususunda, öncelikle aristoteles'in ruh tarifine bakmakta fayda vardır; canlı varlığı meydana getiren madde ve form olduğundan ve bir cismin form yahut özü de kuvvet halinde bir canlılığa sahip bulunduğundan bu kuvve-fiil ayrımı aristoteles'te ruhun tarifini yapmaya imkan tanımaktadır. o halde ruh, kuvvet halinde canlılığa sahip olan tabii varlığın ilk yetkinliğidir.(412a28-30) yani ruh, yaşamaya kabiliyetli ve bunun için doğası gereği bir takım aletlere sahip olan bir varlığın doğrudan doğruya fiilileşmesidir. burada aristoteles, canlı varlıktan organize varlığı, ilk yetkinlikten de bir şeyin mükemmelleşmesini gerçekleştiren aktif prensibi kastetmektedir. görülüyor ki; canlı tabii varlıklar madde ve formdan meydana gelen bileşik cevherlerdir. ve aristoteles'in nazarında form manasında olmak üzere ruh da bizzat cevherdir. (412b10) yani belli bir kalitedeki bir varlığın önemidir. aristoteles bu tarifte her ne kadar aktivite'nin kemalini ifade eden ilk yetkinliği kullanmış olsa da, ruhun daima faal halde olup olmadığına ilişkin, faaliyetin, durduğu uyku halinde de var olmakta devam ettiğine göre; sadece bir faaliyet halinden ibaret olmadığını belirtir. ruh, bu yüzden aristoteles'te aktiviteden daha ziyade, bir kabiliyettir. form olmakla birlikte, ilk fiildir. organizmanın yapmaya müsait olduğu fonksiyonların bütünüdür. (414a16-19) aristoteles, bedeni ruhun bir sujesi olarak görür. çünkü beden gizli güç halinde bir madde olup, kendiliğinden fiil haline geçemez, bu hususta ruhun verdiği şekil sayesinde o bunu kabul edebilir, yahut ona sahip olabilir. o, herhangi bir bedenin değil kendinde hareket prensibi olan bedenin formudur. (412b16)

    aristoteles, ruhun kendine mahsusluğu bahsinde göz ile baltayı karşılaştırır. baltada bir fiili kemal hali olmasına rağmen, gözde kabiliyetten egzersize geçiş vardır. gözde görme kabiliyetinden görüşe geçiş kendiliğinden olur. fonksiyonun bu kendiliğinden hali onun karakterini ortaya koyar. (255b10-11) şayet baltanın bir ruhu olsaydı, bu bir formdan yahut baltanın fonksiyonundan başka bir şey olmayacaktı. o halde ruh alet ve organ olarak bedene hareket veren hayati bir prensiptir. göze göre görme, organa göre fonksiyon ne ise, bedene göre ruh da odur. bundan dolayı aristoteles'te ruh-beden münasebeti; şekil kazandıran aktif sebepler, yani formla şekil kazanan maddenin münasebeti şeklinde izaha çalışılmıştır. bu izah formun aktivitesi sebebiyle dinamist bir izah tarzı olup ruhun faaliyetine de uygun düşer.

    aslında aristoteles'te “ruh” ve “beden” ilişkisi üzerine yapılan değerlendirmeler arasında birbirinden büyük ölçüde farklı olanlar vardır. örneğin; thomas slakely'e göre; aristoteles idrakı duyu organları içinde açıklamaya çalışmıştır. wallace matson ise, yunan düşüncesinde zaten akıl ile bedenin iç içe olduğunu, buna bağlı olarak da idrak'ın bedensel bir aşama olarak değerlendirildiğini belirtir. buna karşılık friedrich solmsen ise, aristoteles'in ruh teorisinin , örneğin gözün görmesinde veya kulağın duymasında psikolojik veya fiziksel bir etkenin ya da herhangi bir hareket veya meydana gelişin olup olmadığından şüphelidir. benzer şekilde jonathan barnes, aristoteles'in arzunun ve düşünmenin tümüyle fiziksel olmadığı görüşüne tereddütle yaklaştığını söylüyor. g. r. t. ross ise ruh ve beden üzerine görüşlerinden ötürü aristoteles'i materyalizmin en eski kaynağı olarak görebiliyor. yani aristoteles'te ruh mevzusu çeşitli şekillerde tartışılmış, değişik manalarda yorumlanmıştır.

    yeniden de anima'ya dönelim; aristoteles'e göre; görmek nasıl göze bağlıysa, ruh da bedene bağlıdır.(415b8-20) beden ile ruh arasında bir ahenk vardır. bu ahenk zıtların uyumu ve karışımına benzer. (408a5-12) fakat bu ahenkte yine güç ruh'tadır. sanatkarın aletleri kullanarak sanat eseri ortaya koyması gibi, o da alet olarak bedeni kullanır. (407b25) aristoteles'in bedeni alet gibi kullanan ruh anlayışında ruhun belli güçlere gereksinim duyacağı açıktır. richard sorabji bunları şöyle sıralıyor; besleyici güç (the capacity for nutrition), duyum gücü (the capacity of sense-perception) ve düşünme gücü (the capacity for thought). sorabji'ye göre; bu güçler dağınık değil, birbiriyle ilişki içinde bir bütünlük arz ederler. içlerinden besleyici güç, diğerleri olmadan var olabilir, ancak vice versa söz konusu değildir yani diğerleri, besleyici güç olmadan var olamazlar. bolay, ruh'un bu güçlerini 6 ya bölerek kategorileştirir. besleyici hayat gücü, duyum gücü, ortak duyum, hayalgücü, hareket gücü ve düşünme gücü.

    besleyici hayat gücü; bedenin gıdalandığı, büyüyerek gelişmesini sağlar. hayvan ve bitkide ortak olan başka fonksiyonlarını yerine getirir. beslenmenin asıl amacı, sadece ferdi varlığı değil, cinsi de korumaktır.

    aristoteles'in duyum gücünden ne anladığı üzerine modern zamanlarda çeşitli fikirler öne sürülmüştür. fikir ayrılıkları ve bu konu üzerinde kafa yormalar en azından descartes'a kadar gider. bazı örnekler vermek gerekirse; bolay'a göre; duyum gücü, düşünmenin aşağı mertebesidir. doktorun doktorluk sanatının hastada gerçekleşmesi gibi, eşyanın fiili de duyan kimsede gerçekleşir. bu bakımdan canlı hayatını esas olarak karakterize eden bir duyumdur. lezzet , elem, arzu aristoteles'e göre; hep duyuma bağlıdırlar. leon robin de bunu duyumlanan ile duyumlayanın ortak fiili olarak değerlendirmiştir. g. rodier, aristoteles'in, duyu organının gelişmesinin aslında sadece duyumun bir formu olduğunu düşündüğünü söylerken , r. d. hicks, aristoteles'in ruh'u beden'den ayırarak, duyumun beden'de değil de ruh'ta gerçekleştiğini söylemeye çalıştığından bahseder. w. d. ross ise aristoteles'in psikolojik formlar ile mental olgular arasında açık seçik bir ayrım yapmadığını, onun sadece bu konular üzerine çalışmış olduğunu belirtir. görüldüğü gibi, aristoteles'in ruh anlayışında duyumun yeri hususunda, çok farklı görüşler karşımıza çıkmaktadır.

    ortak duyum (le sens commun) terimini aristoteles az kullanır. (431b5, 425a27, 450a10) ancak bu husustaki görüşünü beş duyuya eklenmiş başka bir duyu olarak çeşitli objeler grubunu anlar ve beş duyuya bağlı ortak bir duyum gibi ortaya koyar. bolay'a göre; aristoteles duyumu üç fonksiyonlu kabul eder. a) ortak duyulabilir eşyanın idrakı b) tecrübenin teşkili c) duyumun bilgisi. ortak duyum bütün duyumların aynı anda katılması sebebiyle bir nevi bağımsızlığa sahiptir. çünkü diğerleri mesela uykuda gayri faal iken o faaliyetine devam eder; fakat idrak olmadan da ne uyku olur ne de uyanıklık.

    hayalgücü duyumun üstünde bir ruh yetisidir, ancak duyumu gerektirir. (de anima; 429a1-2) ancak ona ilave edilmez. imaj duyum ve düşünceden farklı olmakla birlikte duyumsuz da olamaz. (427b14) yalnız duyumdan farklı olarak imaj yalnış veya doğru olabilir. (428a3-4, 17 - 18 )

    hareket gücünün besleyici meleksi, duyum gücü veya akıl değil, arzu ve pratik düşüncedir. (iii, 10-11) aristoteles, esas olarak hareketi doğuran sebebin kalp olduğunu çünkü onun bütün vücudun faili bulunduğunu iddia eder. (665a10-15)

    düşünme gücü, aristoteles'e göre; ruhun esas melekelerinden biridir. bu meleke aristo'nun ifadesiyle bizim özü kendisiyle kavradığımız bir melekedir. (iii, 4) bu meleke düşünmek fiilinden önce; fiil halindeki bir şey olmayıp zeka ilekavranabilirin ortak fiili olarak bedenden bağımsız bir tarzda faaliyette bulunmalıdır.düşünmenin başlıca iki çeşidi vardır: a) bölünmeyen şeylerin düşüncesi b) obje çeşitlerinin kavranmasından meydana gelen bilgi ve düşünme şekli. buna sezgici düşünce de denebilir. aristoteles'e göre; düşünce imaj olmadığı gibi, imajsız da düşünemeyiz.(427b14-16) zira düşünme gücü imajlardaki formları düşünür. (431b2) yani ruh imajlara muhtaçtır.

    notlar

    1 aristoteles, de anima, 402a5 ; süleyman hayri bolay, aristo metafiziği ile gazzali metafiziğinin karşılaştırılması, sf: 83, milli eğitim bakanlığı yayınları: 500, 3. baskı, ankara 2005
    2 frank thilly, yunan ve ortaçağ felsefesi, sf: 167, çev. ibrahim şener, izdüşüm yayınları, 3. basım 2002
    3 felsefe arkivi, s. 29, “antikçağ'da 'psykhe' kavramına genel bir bakış i”, çiğdem dürüşken, sf: 75-76, istanbul 1994
    4 f.e. peters, greek philosophical terms, p. 166 ; ç. dürüşken, a.g.e., sf: 76
    5 s.h. bolay, a.g.e., sf: 84
    6 s.h. bolay, a.g.e., sf: 84-85
    7 s.h. bolay, a.g.e., sf: 86
    8 richard sorabji, body and soul in aristotle, philosophy, vol.49, no.187. (jan.,1974), pp.63-89.
    9 thomas slakey, 'aristotle on sense perception', the philosophical review (1961), p. 470.
    10 wallace i. matson, 'why isn't the mind-body problem ancient?', in mind, matter and method, ed. feyerabend and maxwell (university of minnesota, 1966), p. 93.
    11 friedrich solmsen, 'greek philosophy and the discovery of the nerves', museum helveticum (1961), p. 170.
    12 jonathan barnes, 'aristotle's concept of mind', proceedings of the aristotelian society (1971-1972).
    13 w. d. ross,aristotle (methuen, 1923; meridian books edition, 1959), p. 3.5. ; richard sorabji, a.g.e.
    14 r. sorabji, a.g.e.
    15 s. h. bolay, a.g.e., sf: 88-91
    16 s.h. bolay, a.g.e., sf: 88
    17 t. slakey, a.g.e.
    18 leon robin, aristote, paris 1944; s.h. bolay, a.g.e., sf: 88
    19 g. rodier, aristote traitd de l'ame (2 vols.; paris, 1900), ii, 261, 330.
    20 r. d. hicks, aristotle, de anima (cambridge, 1907), pp. xlviii, 483
    21 w. d. ross, aristotle (5th ed. rev.; london, 1953), pp. 136-137
    22 aristoteles, de somno (parva naturalia'nın içinde) , 454b25-27; sh. bolay, a.g.e., sf: 89-90
    23 s.h. bolay, a.g.e., sf: 90-91
    24 s.h. bolay, a.g.e., sf: 91
    25 s. h. bolay, a.g.e., sf: 91-92

    kaynaklar

    aristoteles, de anima
    aristoteles, de somno
    süleyman hayri bolay, `aristo metafiziği ile gazzali metafiziğinin karşılaştırılması` , milli eğitim bakanlığı yayınları: 500, 3. baskı, ankara 2005
    frank thilly, yunan ve ortaçağ felsefesi, , çev. ibrahim şener, izdüşüm yayınları, 3. basım 2002
    felsefe arkivi, s. 29, “antikçağ'da 'psykhe' kavramına genel bir bakış i”, çiğdem dürüşken, istanbul 1994
    f.e. peters, greek philosophical terms, p. 166
    richard sorabji, body and soul in aristotle, philosophy, vol.49, no.187. (jan.,1974), pp.63-89.
    thomas slakey, 'aristotle on sense perception', the philosophical review (1961), p. 470.
    wallace i. matson, 'why isn't the mind-body problem ancient?', in mind, matter and method, ed. feyerabend and maxwell (university of minnesota, 1966), p. 93.
    friedrich solmsen, 'greek philosophy and the discovery of the nerves', museum helveticum (1961), p. 170.
    jonathan barnes, 'aristotle's concept of mind', proceedings of the aristotelian society (1971-1972).
    w. d. ross,aristotle (methuen, 1923; meridian books edition, 1959), p. 3.5. ;
    leon robin, aristote, paris 1944
    g. rodier, aristote traitd de l'ame (2 vols.; paris, 1900), ii, 261, 330.
    r. d. hicks, aristotle, de anima (cambridge, 1907), pp. xlviii, 483.
    w. d. ross, aristotle (5th ed. rev.; london, 1953), pp. 136-137.
435 entry daha
hesabın var mı? giriş yap