• geçici (transient) başarılarıla yetinmek zorunda olan, kararlı hale (steady-state) yakınsadıkça sönümlenendir.

    zaman ileriye doğru aktığı sürece kaybetmeye mahkum olandır.
  • muhafazakarlik var olan statuko*nun taraftarligidir. gericilik daha bile gecmiste kalmis muhafazakarliga ozlemdir.

    aslinda her ikisi de olu radikallere tapanlardir. ilk anda zannedildigi gibi sadece dinle sinirli degildir.

    kalabalik ve gucludurler her iki grup da; oyle ki burada ornek verirsem linc edilirim.
  • evrim tüm tür içerisinde topyekün olarak gerçekleşmez.

    evet, insan türü olarak bitmeyen kültürel, teknolojik ve biyolojik bir evrimi her canlı türü gibi biz de yaşıyoruz. bugün artık kanatlarımız olmamasına rağmen geliştirdiğimiz inorganik cihazlarla uçabiliyoruz, bazı araçlar ve kıyafetlerle türümüz için yaşamaya uygun olmayan çevrelerde bulunabiliyoruz, bilgiyi beynimizin kapasitesinin çok üzerinde hızlarda ve ebatlarda işleyebiliyoruz. ve evrimimiz hızlanarak ilerliyor.

    ama bir canlı türünün tüm bireyleri topyekün evrim geçirmez. içinden sadece ufak bir azınlık yeni koşullara adapte olarak yeni bir tür oluşturur, geri kalan çoğunluksa, ortak atamız insansı maymunlardan evrimleşen ama insana dönüşmemiş maymun türleri gibi farklı türler oluştururlar.

    bu sebeple, türümüzün çoğunun son birkaç bin yıldır hala hiçbir faydası olmayan konulara saplanıp kalması türün tamamı için umutsuzluğa sevk etmesin sizleri. yeni koşullara adapte olan azınlık ilerleme gösterirken, geçmişe saplanıp kalmış olanlar bizimle sadece ortak ataya sahip gelişmemiş akraba bir tür olarak kalacaklar.
  • gericilik bize bir hak gibi ittirilmeye çalışılıyor.

    at gözlüğü takanlar, ''demokrasi bir özgürlük sistemi ise, ben gerici düşünceler üretebilir ve yayabilirim. bana kimse karışmamalı'' diyor.
    lakin şöyle bir boktanlık var panpalar. her düşünce ve eylem, başkasının özgürlüğünün ırzına geçmediği sürece var olabilir. şayet bir tehdit oluşturuyor ise, medeniyet ve özgürlük lehine hukuk yoluyla sistemden tasfiye edilebilir. bu, seküler medeniyetin meşru müdafaa yöntemidir.

    gerici -sadece din temelli değil, hepsi- düşüncenin varlığı dahi özgürlüğe ve demokrasiye zarar verir. yani hiçbir şey yapmasına gerek yok. varlığı yeter. yeter çünkü zaten özü itibariyle özgürlükçü düşünceyi bertaraf etmek üzerine kurulu bir akıl halidir gericilik.

    kasmayın o nedenle. sistemin şu boktan işleyişinde gedikler bulup, ''bizim ki de bir düşünce yapısı işte. biz de siyasal olarak örgütlenip sesimizi duyurabiliriz'' demeyin. boşuna yahu anlasanıza.
    bu ülkenin içine sıçabilir, onu ekonomik ve ahlaki açıdan teslim alabilir, onu yıkıp yerine içi boş kavramlar ve riya üstüne kurulu bir devlet modeli getirebilir, her geçen gün karanlığa istediğiniz kadar batabilirsiniz. para ve çıkarcılık denen it soyu kavramlar olduğu sürece buna muktedirsiniz.

    lakin tarihte hiçbir zaman yeriniz ve saygınlığınız olmayacak.
    ne tarımda devrimi, ilki gerçekleştirmiş mezopotamya toplumları gibi, ne bilinmez engin okyanuslara açılan avrupalı denizciler gibi, ne de binlerce yıl önceden bugünü düşünsel anlamda şekillendirebilmiş yunan düşünürleri yahut insan emeği ve düşüncesini özgür kılmayı ilke edinmiş 19. ve 20. yüzyıl sosyalist liderler gibi anılacaksınız.

    bu ülkenin kanını, kaynağını kurutup, kendi düşünsel çölünüzde birbirinizi avlamaya başlarken, insanlığı geleceğe taşıyan öncü teknoloji ve düşünceler tarafından bir posa gibi adeta, atılacaksınız yeryüzünden. o vakit gelip de insanlık sizi bertaraf ederken, canınızı kurtarmaya ne sığındığınız o kitap, ne flamalar, ne de kumaşlarla paketlediğiniz kadınlarınız size çare olacak.
  • "tarihsel açıdan zamanın gerisinde kalmışlık nasıl bir üstünlük duygusuna tercüme ediliyorsa, aynı şevkle kaçınılmaz bir trajiklik duygusuna da dönüştürülür; bu da arkaik olanın hakiki olanla sessizce özdeşleştirilmesiyle uyum içindedir."

    (bkz: theodor adorno)
    (bkz: jargon der eigentlichkeit)
  • din temelli hareketlere has değildir. sekülerler de gerici olabiliyor. gericiliğin özünü, geçmiş bir zaman aralığına yapılan referanslar ve insan doğasına duyulan güvensizlik teşkil eder. istisnasız tüm dini hareketler bunu yaptığı için gericilik=dincilik gibi bir kanaat oluşuyor fakat eksik.

    bilindiği üzere dini hareketler insanı doğası ve özü gereği kötü, yetersiz, eksik yani şeytani görür. dini öğretilerin tüm mesaiyi onunla savaşarak geçirdiği nefis denen şey insan doğası dışında bir şey değil. bu nefsten doğacak olan hiçbir beşeri yaratım veya inşaya da güven duymazlar. bu nedenle geleceğe dair tüm sosyal ve siyasal kurguları da geçmişte denenmiş ve kendi öğreti ve nazarlarınca başarılı olduğuna kanaat getirilmiş bir dönemi tekrar etme üzerinedir. islam'da asr-ı saadet, akp'de abdülhamid dönemi vurgusu buna örnektir. tüm gelecek kurguları, asr-ı saadeti veya abdülhamid dönemini restore edip tekrarlamak üzeredir. gericilik basitçe bu.

    sekülerlerin gericiliği * de buna benzer. temel fark, insan nefsine duyulan güvensizliğin yerini, insan aklına duyulan güvensizlik almıştır. içlerinde her türlü jakoben ve elitist eğilimi barındırmalarının bir nedeni de budur. onlar da dini hareketler gibi, kendilerine bir asr-ı saadet dönemi belirliyor. bu dönemin tarihte uygulandığına ve insanlık* için en hayırlısı olduğuna iman ediyor. o dönemi ufak restorasyonlarla bugüne ve geleceğe taşımak istiyorlar.

    misal seküler milliyetçiler arasında baya rağbet gören ittihat ve terakki aşkı, orta asya şaman dönemlere vurgu, tek parti dönemi, timur * övgüsü ya da son yılların modası akp öncesi türkiye söylemi gibi tarihsel referanslar buna örnektir. bunların kendine referans aldığı bu siyasi asr-ı saadetleri dışında bir dünya görüşleri, alternatifleri, ufukları yok gibidir. yeni hiçbir şey söylemezler. hem dincinin hem seküler milliyetçilerin geçmişe dair özlemleri sarsılmazdır. ikisi de o özlem duydukları geçmiş dönemi hem bugüne hem geleceğe taşımak isterler, orada da sonsuza kadar kalmasını isterler. iki taraf da yeni bir şey duymaya, denemeye, tatmaya, tartışmaya son derece kapalıdır. her iki taraf da insan hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü, demokratik ademi merkeziyetçilik, farklılıklara saygı ve hoşgörü, azınlık hakları, kültürel-siyasal haklar gibi insanlığın kolektif değerlerini almamayı salık verirler çünkü özgün ve yerel koşullar farklıdır, bunlar bize uymaz, bizi bozar. koşul dedikleri somut durumun değişmesi ve dönüşmesinin de ancak insan aklı ve örgütlülüğü ile mümkün olduğunu idrak etmek istemezler. bu yüzden "bizdeki koşullar farklı" söylemi, içinde katı ve keskin bir muhafazakarlığı, değişime karşı yoğun bir direnişi de barındırır.

    ezcümle gericilik dini bağnazlığı barındırır fakat salt ondan ibaret değildir. seküler olmak, kendisi ile birlikte gericilikten otomatik bir azadeliği getirmez.
  • bu konuda uzman olan recep tayyip erdoğan ve işbirlikçilerine bakılarak, cevabına kolaylıkla ulaşılabilir.
  • ozellikle dini yanlis sekilde yorumlayan yobaz kesimle ozdeslestirilen bir olgudur. ve dogrudur da. fakat gecmise ozlem duyanlar ya da bu sekilde yonetilen iran, s. arabistan gibi ulkeler ne yazik ki bir gercegin farkinda degildirler.

    bu gercegi iyi gorebilmek icin, gerek turk gerekse islam tarihine iyi bakmak gerekir.

    avrupa'nin kilisenin agir baskisi altinda, karanlik cagini yasadigi zamanlarda, antik yunan, latin eserleri turk, arap, ya da iranli bilimadamlari tarafindan tercume edilmis, matematik, tip, mimarlik, edebiyat, astronomi ve daha bir cok alanda bilim adamlari deneyler yapmis, eserler yayinlamis.

    bu topraklarda yasayanlar arasinda din, dil, irk ayrimi yapilmamis, herkesin kendi inancini baskalarina saygisizlik etmeyecek duzeyde yasamasina izin verilmistir.

    madem geriye donulmek isteniyor, bi arastirilsin bakalim, zamaninda kac kitap yazilmis, bugun kac kitap yaziliyor okunuyor bu ulkelerde. gecmiste yapilan icatlar, buluslar, yenilikler, zamanin egitim sistemi ile bugun karsilastirilsin.

    gerileme oldugu ortada? ama bu gericilik nerden gelmis?

    hacli seferleri sonucunda dogudaki medeniyeti ve bilgiyi ogrenen avrupa, yavas yavas kendini kilisenin etkisinden kurtarmaya, kisi ile tanri arasindaki engelleri tanimamaya baslamis ve en nihayetinde sanatta ve bilimde halen devam eden ilerleme sureci icine girmistir. zamaninda doguda gorduklerini, "medeniyet denen tek disi kalmis canavar" diye elinin tersi ile itmemis, bunlari ogrenip, gelistirme cabasi icine girmistir.

    buna karsin, artik dunya nimetlerini ziyadesiyle kontrolu altinda tutan dogu ise, bu malini, mulkunu, parasini korumak amaciyla, sacma sapan kurallar cikarmis, ne idugu belirsiz adamlarin sozde fetvalariyla iyice icine kapanmistir.

    bati, kilisenin etkisiden kurtulup ilerlemeye baslarken, dogu kendi kilisesini kurmaya ve kendi dususunu hazirlama yoluna gitmistir.

    bugunun iran'i, arabistan'i keske daha gerici olsa da bundan bin sene oncesinin seviyesini yakalayabilse. bizim gecmise ozlem duyan sevgili vatandaslarimiz, sakallariyla, takkeleriyle, cubbeleriyle eskiye benzemeye calistiklari kadar, bir de doktor ibn-i sina'ya, sair yunus emre'ye, ve daha nicelerine benzemeye calissalar.

    bu konuda aslinda yazilabilecek cok sey var. ama zaten butun basimiza gelenler de aramaya, arastirmaya, ogrenmeye inanmadan, ugrasmadan, baskalarindan ogrenilen yalan yanlis bilgilere koru korune inanmak yuzunden gelmiyor mu...
  • bir bocek gibi ezilmesi gereken akimdir.

    edit: hayir bunu neden kotulersiniz, demek dusunuyorsunuz ki gericilik'i besleyelim, koynumuzdaki yilan gibi, degil mi ama? ve kendisi gerici olmadigi halde bunu kotuleyen eblekler de vardir elbet siradaki sozum onlara: bre salaklar, bilmez misiniz ki, kotuye gosterilen hosgoru hosgoru degil enayiliktir! o yuzden hosgoruyle degil nefretle yaklasmak gerekir gericiye
  • (bkz: #26480910)
hesabın var mı? giriş yap