• kötü oyunculuk, fena olmayan hikaye, hiç birşey olmadan nefes alınabilen bir mars,
    bol action.
    gördüğüm en kötü john carpenter filmi(başkada kötü yok zaten)
  • *kötü oyunculuk, hatalar içeren bir senaryo.. john carpenter'in tartışmasız en kötü filmi.. aksiyon öğeleri içeren adam gibi bir john carpenter filmi istiyorsanız (bkz: escape from la)**..john carpenter'e bu filminden ötürü olmamış diyor ve on üzerinden altı puan veriyoruz..
  • mars'taki koloni insanlarının içine eski marslılar girer ve onları marilyn mansonvari zombilere dönüştürür... ice cube amca ve natasha* teyze de bu olayı "let's kick some ass!!!" mantığıyla karşılar. tipik hollywood, tipik john carpenter...

    guy ritchiesiz jason statham görmek isteyenlere...
  • başkası çekmiş olsa, "aa ne güzel lan aksiyon, bilim-kurgu, lay lay lom" deyu deyu izlenebilirdi ama john carpenter'ın adına yakışmamış. özellikle oyunculuk çok sırıtıyor. gerçi, they live'in oyuncularının çoğu da profesyonel oyuncular değildi, hatta roddy pipper yani nam-ı diyar nada pankreasçıdır. fakat they live'de oyunculuk bu kadar sırıtmıyordu.
  • kuşkusuzdur ki malesef en kötü john carpenter filmi...

    gelecekte ve marsta geçen bir hikaye olduğundan ötürü hayal gücünde atış serbest bırakılmış, o şekilde kurgulanmış...

    --- spoiler ---

    insanoğlu marsa gidiyor,şehirler kuruyor,gezegene hakim olmaya çalışıyor, en bombası nefes alabiliyorsun özel bir ekipman vs olmadan...

    o kadar şey oluyor ama gel gör ki silahlar aynı... şu an ne silah varsa gelecekte aynısı var...

    değişime kafa tutan silahlar...

    --- spoiler ---

    oyunculuklara vs girmek gerekmez...film ne kadarsa oyunculuklarda o kadar...
  • mars hayaletleri john carpenter üstadın filmlerinden izler taşıyor. 13. karakola saldırı, şey, karanlıklar prensi, new york'dan kaçış, küçük çin de büyük bela vb.. ama onların düzeyine zamanla kült olarak bile ulaşması imkansız. bu filmlerin zarafetinden yoksun. ama tam bir 80'ler vhs yada arka mahalle sineması filmi görsel
    bir röportajında mümkün olduğunca abartılı yapmaya çalıştığından bahsetmiş. akılsız ve aptalca ama eğlenceli değil. natasha henstridge'e göre john carpenter her sete geldiğinde oyuncuları ve ekibi rahatlatmak için "bunun yaptığı en büyük saçmalık olduğunu" söylüyormuş. bir efsaneye göre ıce cube'un oynadığı mahkum desolatıon williams karakteri snake plissken imiş senaryo ilk yazıldığında. escape from mars. john carpenter bunun olmadığını ama hikayeyi beğendiğini söylemiş. bazı patlama ve çatışma sahneleri sanki kamera arkası çekiminin direkt filme aktarılmış hali gibi. bir trash başyapıtı!
  • bunyesinde barındırdığı tek yaratıcılık öğesi ice cube un giydiği mars usulü kırmızı kamuflaj pantolonu olan gereksiz john carpenter filmi.
  • aksiyon arayanlar icin ideal bir film. uyusturucu hapin faydasi olabilecegini de ilk defa bu filmde gormus olduk.
  • bi ton bilindik ismin oynadığı (ki bazıları oyuncu bile sayılmaz) bol aksiyonlu film. her ne kadar "ben sert kadınım hulen " imajından tiksinsem de bunu yapan natasha hentsridge olunca katlanıyor insan.
  • bu filmi 2002'de sinemada izleyip, tamam beklediğim gibi değil ama gün gelir kült olur bu diye düşünmüştüm. çünkü o yıllarda vcd'sini hazine gibi sakladığım big trouble in little china ve they live kült zirvesinin tepelerini zorluyordu.

    üzerinden nerdeyse 15 yıl geçti, geçenlerde yeniden izledim. john carpenter'a bu filmle vedayı yakıştıramadım bir kez daha... senaryo: paçoz, efektler: paçoz, oyunculuklar: paçoz.. ama iki saat boyunca dünya derdini unutup pipetten bir fırt ile rahat nefes alınan marsa hayran kaldım mı kaldım, kırmızı pantolonlu tombik desolation williams'a odaklandım mı, odaklandım...lan bu pam grier da merter tekstil trençkot ile bile ne kadar seksi diye düşündüm mü düşündüm. sözün özü, bu film kült olmuş..

    negatif görüşlere bakmadan, iğrenç, ucuz ve ecnebi dili ile corny filmleri seviyorsanız önerim 8/10.. sevmiyorsanız, bu başlığı okumuyor olmanız gerekir..
hesabın var mı? giriş yap