• son zamanlarda izlediğim en tuhaf filmdi. komedi desen değil, dram desen değil... ama içerisinde her şeyden de biraz var. o kadar tuhaf bir film ki, film bittiğinde ne hissettiğinize bile emin olamıyorsunuz.
  • ilk defa sinemaya tek gitmemi sağlayan film olmuştur kendileri. kadıköy sinemasında yaklaşık 10 kişiyle küçük bir salonda film izlemek keyifliydi. film gerçekten sinemada izlenmeyi hak ediyor. sinemanın pahalı bir aktivite olduğunu düşünen ben ancak böyle filmler için gitmenin mantıklı olduğu kanısındayım. filmden sonra bahariye de yürürken insanlara farklı bakmanıza ve yaşadığınız hayatı sorgulamanıza sebep olacak bir film bence. zaten eğer sizde birşey bırakıyorsa ve sizi düşünmeye itiyorsa kıymetlidir bence. kısacası gitmek isteyipte benim gibi çekinceleri olanlar için önerilebilir bir filmdi.
  • 2019 model bir şaheser. cannes’dan altın palmiye ile dönen parasite ödülünü sonuna kadar hak ediyor. bu 2019 model şaheser, senaryo, kurgu ve hikâye anlatma sanatının görsel ayağına dair bilimum alt başlıklarda ders niteliğinde bir yetkinlikle arz-ı endam etmekte olduğu için gelen övgülere pek şaşırmamak gerek. “neredeyse sefalet içinde yaşayan kim ailesinin fertleri gerçek kimliklerini bir şekilde saklayarak birer birer, zenginlikleri sınır tanımayan park ailesinin hizmetine giriyor. bu tuhaf işbirliği sürerken sınıf atlama çabası ve servet kibrinin yol açtığı trajikomik olaylar ardı ardına gerçekleşiyor.” keskin kurgusuyla, dile getirdiği bütün hakikatlerin can acıtıcılığına rağmen eğlenceli olma vasfını da elinden bırakmıyor. kimseye acımamıza izin vermeden, bütün çıplaklığıyla gözler önüne sererek, ilmek ilmek işliyor her şeyi. tüm bunların ışığında da ‘başyapıt’, ‘yılın en iyisi’ ve ‘2010’lu yıllara zirvede final yapıyoruz’ minvalindeki iddialı söylemlere hak vermekten başka bir seçenek kalmıyor elimizde. bongjoonho, filmde asıl sormak istediği sorunun “ya hikâyede hiç ‘kötü’ yoksa?” olduğunu söylüyor, ya hikâyede hiç “kötü” yoksa ve trajediler yine de yaşanıyorsa?
  • film çok güzeldi, bütün beğenileri de hak ediyor; ancak ben alegoriden ve aşırıya kaçan metafor kullanımından fazla hoşlanmıyorum. snob bir tavır gibi geliyor bana. ayrıca filmin de zaman zaman fazla karikatürleştiğini düşünüyorum. neticede birçok insan son yılların en iyi filmi dese de ( öyle de olabilir ) benim için sadece iyi bir filmdi. örneğin alev almış bir genç kızın portresini ya da monos'u daha çok beğendim.
  • --- spoiler ---

    baba ve çocukların merdivenden düşmesi mantıksızlığı hariç güzel olan filmdir. evet, önemli olan verdiği mesajları alabilmek, ben de bu görüşe katılıyorum fakat; sanki üstüne düşünülse daha organik bir şekilde orada olduklarını belli edebilirlerdi gibi geliyor. zaten o sahneden sonra film tamamen dönüyor. o yüzden bana kalırsa daha iyi bağlanabilirmiş.

    --- spoiler ---
  • film değilde bi ailenin gerçek yaşamını izledik,içime çöken ağırlık asla dağılmıyor.içinde bulunduğumuz sınıf farklarının böyle derinden yansıtıldığı çok az şey izledim.etkisinden ne benim ne de başkalarının uzun süre çıkamayacağı bir güney kore sineması.
  • sınıf farkının kontrast sınırlarla çizildiği, yapay olmayan bir bong joon ho filmi. snowpiercer filmiyle arasındaki en büyük fark da burası aslında. snowpiercer sınıf farkını suni dille anlatırken, parasite tam da olması gerekene odaklanmış haldedir. burjuvazi kavramı tema, sinematografi ve yapısal bakımdan farklılıklar gözetiyor. en büyük başarısı da, sınıf farkının sadece parayla ya da materyalle ilintili olmadığını; koku üzerinden veriyor. sedmikrásky gibi karşıt bir sanat ürünüdür.

    --- spoiler ---

    bir kere ailenin evine nasıl inildiğine bakmakta fayda var. ev, zemin katta ve haşır neşir oldukları böcekler gibi onlar da artık ayrıştırıcı kıvama geçmiş durumdalar. ipte asılı olan çorap hem bir sudra metaforu olurken hem de net bir ayrım. evin dışına asılı değil bu çorap. tam da evin içerisinde, o rutubetle birlikte asla çıkmayan kokunun temsilcisi olarak orada. ayyaş kişinin sürekli bu mekana işemeye gitmesi lağım kokusunun ailenin portresi olmasından kaynaklı. pizza kutuları, wifi araması için gösterilen çaba, her şeyi kameraya alma tutkusu (fakirlerin elindeki değerli telefonlar günümüzdeki sosyoekonomik dengesizlik işareti), evlerine getirilen taş üzerinden zenginlik geleceği hurafesi maalesef ki ailenin içinde olduğu varoşluğun trajedisinden ileri gelir. filmdeki zengin ailenin hayalet görüldüğünde para geleceğine yorumlamasıyla eş değerdir. çocuğun dahi olup, şizofren ve anormal diye yaftalanması da bir eleştiridir.

    burjuva kesim için gelirsizlik, belirli ahlak anlayışının da olduğu yanılgısına vardırır insanları. zevk ve sefa içinde yaşamamanın getirdiği kalıplaşmış günahsız olma fikri aslında günümüzde de insanların yanılgısı. tabii ki geçmişten gelen olgunun parçası. bize ahlaklı tanıtılan, fakir olduğu söylenen her insan tarihte kutsal kişiler olduğu için böylesi bir anlayış yadsınamaz. üniversite için yurtdışına gitmek zorunda kalan gencin, arkadaşına sevdiği kızı emanet etmesi de buradan görülebilir. kızı öpmekte beis görmez ve artık evin üyesi olmuştur. sanattan anlıyormuş gibi yapsa da o entel seviyeye erişemez hiçbir zaman. otoportreye şempanze der, gördüğü her şeyin metafor olduğunu düşünür. ailenin gerçeklikten kopması filmde anlatılan mecaz üslupla yani metaforla ilintilidir. ve sonrasında yavaş yavaş aile buraya tıpkı sülük gibi yerleşecektir.

    dikkat edersek aile, kavrama ve işlevsel olarak son derece yeteneklidir. fakat artık kalıplaşan, aileyi yıldıran yoksulluk durumu buna karşı kör kalmalarına neden olur. ailenin kızı mükemmel şekilde bilgisayar kullanabilirken, düşündükleri tek şey onun harika bir dolandırıcı potansiyelinde olduğudur. yeterince beslenmemek bu aile için artık insanlardan beslenmeyi temel kural haline getirir. ve onlar için kendi eşit düzeylerinde olan insanları alt etmek etik olarak sakıncalı değildir. evin şoförünü, hizmetçisini tek tek alt ederler. ''ezilenin, ezilene yaptığı zulüm hiçbir yerde yoktur'' mottosu vardır. varoş tipte insanlar kendilerinin yükselemeyeceğini belli süre sonra anlayıp, sindirirler. bundan sonra burjuva skalasına çıkamayacakları için (tabii haksız kazançtan değil entellikten söz ediyorum) hemen üstteki insanları altlarına almanın hesabını yaparlar. filmde gördüğümüz de budur. evin hizmetçisinin yıllarca kocasını arkada beslediğini gören aile onları sürekli tehdit eder. bunun hemen sonrasında avantaj elde eden karşı çift hemen kendi kozunu oynar. gücü elde eden alt tabakanın diktatoryal yaklaşımı dikkat çekicidir. kendisinin bir benzeri zayıflığı gördüğünde bu aynaya bakacak cesareti olmayan insanlar asil bir şövalye olmak isteyip kelle avına çıkarlar.

    elde telefonların olması, lüks bir evde yiyip içtikten sonra konaklama, konforlu jakuzide banyo burjuva olmak için yeterli değildir tabii ki. filmde anlatıldığı gibi çıkmayan tek şey kokudur. ortamdaki rutubet, evdeki pislik ve küf, sağlıksız yiyeceklerden dolayı gelen kesif vücut kokusu; ailenin içinde olmak istediği zenginlik furyasının önündeki en büyük engeldir. arabadan, kıyafetten çıkarılabilecek bir koku değildir bu. yedi kat deriye işlemiştir artık. ve evin babası bunu hiçbir zaman kendine yediremez, sürekli üzerini koklar. onun takındığı temizlik rolü her kötü koku hareketinde ya da eleştirisinde (özellikle kızının külodunun koktuğunu duyduğu sahne) daha da perçinlenir. masanın altına saklanıp hamamböcekleri gibi konuşlanır ve evin sakinlerinden kaçarlar. hamamböcekleri de ışık açıldığında ve insan gördüklerinde saklanacak yer ararlar çünkü. yoğun yağışta evlerinin her yeri tam anlamıyla lağıma döner. kızın sigaraya sarılması, hayattan bezmiş fakir kişilerin dumanla hayata sarılma ihtiyacından ileri gelir.

    spor salonundaki sahneye iyi bakmak gerek. babanın gerçekleri söylerken koluyla gözlerini kapatmasına dikkat edin. filmin posterinde de ailenin gözlerinde siyah bant var. gerçeklere karşı üç maymunu oynarlar. görmezden gelinmek, zamanla o kadar yapışır ki görünmez bir parazit olmayı öğretir insana. aile gibi zeminin altında yıllarca yaşamış, hakaretlerle aşağılanmış, ayaklar altına alınmışsanız yıllarca artık bazı şeyleri hiçbir koşulda değiştiremezsiniz. bunun için açılış ve kapanış sekansı mandala asılı çoraptır. hiçbir şey değişmez onlar için. baba yine lüks bir evdedir. fakat evin arka tarafında, merdivenle inilen yerdedir. evin kızı toprak altındadır. erkeğin ise gururu ayaklar altındadır artık. zengin olmak için alt etmeyi düşünmez, hayaliyle babasını kurtarmayı düşünür. alt sınıf, ekonomik düzene baş kaldırmayarak bulundukları durumu görmezden görerek körleşirken; burjuva kesim çevresindeki parazit yerleşimden, gerçeklikten; abartılı yaşamın getirdiği sarhoşluktan dolayı kör durumdadır bu filmde.

    --- spoiler ---

    ayrıca tüketim toplumu, bahçeye kurulan çadır kültüyle kızılderililer üzerinden büyük toplumların yer işgalinin gösterimi gibi ayrı unsurlarla beraber parasite filmi bir anda baş tacı oluyor. izlenmeli ve izletilmeli kategorisindedir kesinlikle.
  • beş seneye türkiye'de yeniden uyarlanacak olan güney kore filmi.
  • çok başarılı bir film. yönetmen, kore sinemasının kendine has tarzını koruyarak evrensel bir hikaye anlatmayı çok iyi becermiş. işte kore sinemasından beklediğimiz hareketler bunlar.

    --- spoiler ---

    "geçinmek için zenginlerin onlara vereceği işlere muhtaç olanlar sadece yoksullar değil. aksine, hiper-zenginlerin kendileri için yarattığı konforlu yaşantının idamesi, o konforu her gün sonsuz güven ve sadakatle tekrar tekrar inşa etmesi beklenen yoksullara, yani işçilere bağlı. filmin hikâyesi bir bakıma hegel’in, efendinin de aslında köle olduğunu öne sürdüğü efendi-köle diyalektiğince ilerliyor. bu sebeple film, kimin parazit olduğuyla değil, insanlar arasındaki ilişkiyi parazitleşmeye indirgeyen sistemin kendisiyle ilgileniyor."

    --- spoiler ---

    https://ortakoltuk.com/film-elestirileri/parazit
  • çok beğendiğim güney kore filmi.

    ahlaklı yollarla günümüz koşullarında gelir adaletsizliğiyle baş etmek çok zor. dün asgari ücret açıklandı. çok komik bir zam yapılmış olsa da, birçok çalışan işini kaybetmek zorunda kalacak. işini kaybetmeyenler de her geçen gün ağırlaşan şartlarda yaşamını sürdürmeye çalışacak. bu insanlar hayata nasıl tutunacak?

    --- spoiler ---

    filme dönersek; film benzer sıkıntılar içinde bulunan bir ailenin yaşamını konu edinmiş. henüz ilk sahneden itibaren maddi güce sahip olamamanın sıkıntıları yüzümüze vuruluyor. namuslu bir şekilde para kazanmaya çalışan aile bireyleri, karşılaştıkları zorlukların üstesinden, namuslu olmayan yöntemlerle gelmeye çalışıyor. bu noktada aile bireylerini suçlayabilirsiniz. ama caraco'ya kulak vermekte fayda var: günümüz koşullarında her aile birer kriminaldir. maalesef, kapitalizmin suyumuzu çıkardığı yaşantımızda, hepimizin içinde bir suçlu olma potansiyeli yatıyor. paraya ve pahalı tüketim maddeleriyle hizmetlere duyduğumuz arzu, bizi de yoldan çıkarmanın sırasını bekliyor. robin hoodluk yapmak istemem ama filmin ana karakterlerini oluşturan aile bireylerini çok fazla suçlayamıyorum.

    filmde dikkatimi çeken repliklerden birisi de şuydu: "zengin oldukları için iyiler." bunu, yeni hizmetçi, evsahibi kadın için söylüyordu. bana bir yakınımı hatırlattı bu söz. arabasıyla onu gezdiren damadını öve öve bitiremiyordu. öyle ki, damadının olası kötü yanlarını dahi görmezden geliyordu. ancak arabası olmasa, bu iyiliği yapma şansına da sahip olamayacaktı. bazı iyilikler, ancak varlıklı olmakla gerçekleşebiliyor. ne acı...

    --- spoiler ---

    bence bir yolunu bulup bu filmi izlemelisiniz. yılın en iyilerinden...
hesabın var mı? giriş yap