• miyazaki usta'nın en iyi filmi kesinlikle değil ama çok iyi bir anime. benim soğuk durmamın nedeni filmin başında o küçük kızın yaşlanması ve butun filmi yaşlı bi kadın karakter bakışından seyretmemiz. yani şimdi anime deyince çoğumuzun aklına şirin anime kızları gelir, onlarsız olmaz. burda miyazaki sanırım "ulan bu sefer bir film yapacam şirin anime kızlarından intikamımı alacağım" demiş. filmin erkek karakteri ise oldukca karizmatik ve filmi sevmemizi sağlıyor. klasik şirin karakterimiz ise bu sefer bir korkuluk olarak karşımızda. bu rüyayı mutlaka seyretmeli ancak "rüyalar kendini tekrarlamaya başlamadı mı miyazaki üstad" derim ben. bir film'e ise sinemalarımıza az uğrayan anime'lerden birini bizlere sunduğu için teşekkür ederim.
  • sen to chihiro no kamikakushi'den sonra ulkemizde gosterime girmis olan miyazaki filmi. w00t*. umuyorum ki japoncasinin altyazili versiyonu ile gosterime girmis olacak da diger izledigim miyazaki yapitlarindaki gibi denyo amerikan cevirileri ile muhatap olmamiz gerekmeyecek.
    (bkz: #7961814)
  • --- spoiler ---
    kaçmaktan bıktım.. sonunda korumak istediğim birini buldum; "seni!"
    --- spoiler ---
  • düş değil gerçek olmasını dilediğim, bir parçası olup oradan asla çıkmak istemediğim bir dünyada, howl'un kalbini sonsuza dek taşımak...

    miyazaki daha önceki animasyonlarında da olduğu gibi, salt iyi veya kötü karakterin olmadığı, en huzur verici ortamlarda bile mutlaka kötülüğe dair bir ipucunun bulunduğu bir dünya yaratmış.

    şato tasarımı açısından svankmajer'in filmlerini hatırlattı.

    ve tabi ki howl... haku'nun pabucunu dama atacak karizmatikliğe sahip, fakat ondan daha zayıf ve duygusal. miyazaki bu sefer ejderhanın öfkesini kırlangıcın çevikliğine ve naifliğine yüklemiş. sonucunda çizgi film karakterlerine aşık olma yaşımın hala geçmediğini bana kanıtlamış oldu.
  • morfin etkisinde bir anime. uyusturuyor, sakinlestiriyor bir o kadar kendine bagliyor. howl un yatak odasının detaylarinin gorsel olarak sagladigi tatmin ciktiktan sonra bile sizi saatlerce oyalayabiliyor. anime severlerin yanısıra, kendinden kaçma istedigindekilere de tavsiye edilebilir.
    bunun yanı sıra turkce dublaj olmasaydi, ates cini japonca konussaydi hayat daha guzel olacakti.
  • 23 haziran 2006 cuma günü tr altyazılı olarak gösterime girecek olan film. sabredenler muradına erecek.
  • howla aşık olmaktan kendimizi alamadık, sophie'nin nasıl olur da bu kadar iyi olabildiğine anlam veremedik, ufaklık neyin nesi kimin fesi bilemedik.

    --- spoiler ---
    mutlu sonla bitmesi şüphesiz en güzel yanıydı, ancak beni rahatsız eden bir şey var. zavallı sophie hiç yoktan kaynana, doğurmadan da bacak kadar velet sahibi oldu. gençliklerini yaşayamacaklar, o kötü oldu. *
    --- spoiler ---
  • dünya sinemasında, hollywood sinemasından farklı olan ve hollywood sineması haricinde film seyretmeyenlerce kolay kolay anlaşılmayacak bir değer vardır: yönetmen.

    bunu söylerken kimseyi aptal yerine koymaya çalışmıyorum, bazı istisnalar hariç bu bir gerçektir. hollywood'ta bir senaryo, prodüksiyon firması tarafından beğenilirse, sırasıyla uygun olabilecek, kafa olarak ve maddi olarak anlaşılan bir yönetmene çektirilir. bu yüzden filmler defalarca yönetmen değiştirir, parayı veren konuşur çünkü; ve bu yüzden sadece amerika'da bu derece gelişmiş bir bağımsız sinema akımı vardır; paranız sizin olsun ben film çekeceğim diyen yönetmenler sayesinde.

    bir yönetmenin kendine özgü bir dünyası vardır. kendi sinema dilini oluşturmuş, karakter sahibi bir yönetmen, her filminde kendine ait bir dünya sunar izleyicisine. bir yönetmeni sevip takip eden kişi de o dünyayı sevdiği için takip eder, o dünyaya ait karşılaştığı her detaydan mutlu olur ve elbette sevdiği şeyleri tekrar tekrar görmekten de...

    bu bir sinema anlayışıdır ve buna alışmış, bunun değerini anlamış sinema seyircisi, hiçbir zaman, aman terry gilliam da hep acaip tasarımlı makineler kullanıyor, tim burton da zaten hep johnny depple karanlık evler kullanıyor, hep de aynı küçük köpek, cık cık cık, aman mamoru oshii de hep aynı kadın karakteri çiziyor, onun da bir köpeği var bööle, zaten jean pierre jeunet de karakterleri hep aynı tanıtıyo, hep aynı valla... gibi şeyler söylemez.

    elbette hayao miyazaki de böyle bir yönetmendir ve bu filminin önceki filmlerinden izler taşıması son derece normaldir. önemli olan bu benzerlikleri onun bir parçası olarak kabul etmek ve öylece sevmeyi öğrenmektir. en azından benim sinema aşkından anladığım bu...

    konuyla ilgili olarak (bkz: auteur) (bkz: auteur theory) (bkz: auteur sinema) (bkz: auteur eleştiri)

    tanım: çok şirin bir filmdir.*

    --bu noktadan sonrası spoilerdır--

    miyazaki bu filmde de insanların içindeki iyi niyete sonsuz inancını sergilemiştir. en kötü karakterin bile içindeki iyiliğin bulunup çıkarılabileceğine olan inancını gösterir.

    ille karşılaştırılacaksa, spirited awayin karakterlerinin yaşları daha küçüktür, onlar çocuklardır ve aslına bakarsanız birer çocuk için de fazlasıyla olgunlardır. bu filmdeki karakterler ise çok daha gerçeğe uygun çizilmiştir.

    howl, son derece iyi çizilmiş bir karakterdir. haku gibi gizemli bir yanı, karizmatik bir görünüşü ve sesi vardır onun da ve aynı güçlü ve zayıf taraflara sahiptir ama daha derindir. bir erkeğin olabilecek tüm meziyetleri ve kusurları bu karaktere ustalıkla yerleştirilmiştir. kendini çok beğenir, çevresini etkilemekten çok zevk alır ama içinde yalnızdır ve bunu kimseye göstermek istemez. ona hem , hem anne olacak bir kadına ihtiyacı olduğunu kendine bile itiraf edemez ama bu kişiyle karşılaştığında birden şımarık bir çocuğa dönüşüverir. kabul ettiğinde ise bu kadını koruyabilmek için bir erkek olarak sahip olduğu her şeyi kullanarak ona sahip çıkar. asıl bu dürüstlük ve güçtür onu bu kadar çekici yapan. haku bu kadar derin çizilmiş bir karakter değildir oysa...

    sophiede genç bir kadının naifliği ve olgunluğu vardır. o da çevresindekilerden farklıdır ve farklı bir hayatı olacaktır ama chihironun heyecanının ve tatlı şaşkınlığının yanında sophie daha sakin ve sabırlı bir karakterdir, genç haliyle bile. bir kadın olarak daha içten bir şefkati vardır, anaç bir kadındır.

    ayrıca bu filmdeki sophie karakterinin yaşlı halinin, spirited awaydeki yaşlı cadıya olan fiziksel benzerliği son derece dikkat çekicidir. bir filmde kötü olan karakter tasvirinin diğer filmde iyi olan karakter için kullanılmış olması, mutlak iyi ve mutlak kötüyü reddetmenin bariz göstergesi olmakla birlikte, bende bu mavi elbiseli, gri dağınık şaçlı, kısa boylu, sevimli, anaç tasvirin yönetmenin annesine benzediği duygusunu uyandırdı. az da olsa benzer bir tipleme, princess mononokedeki yaşlı büyücü white womanda ve laputa castle in the skydaki annede de vardı.

    bu filmde çok daha fazla büyücü vardır ayrıca ve spirited awayde her şey bir büyücünün başının altından çıkarken, bu filmin kurgusunda görevler dağıtılmıştır. kaleyi calcifer hareket ettirir, ayrıca howlun kalbine sahiptir, ama sophieyi büyüleyen witch of the weisttir ve hepsini tuzağa düşürmeye çalışan ise suliman denen kraliyet büyücüsüdür, turniphaedi ise kimin büyülediği bile belli değildir... bu arada bu karakter de tam olarak spirited awaydeki noface karakterine dek düşer, chihironun yolculuğunda yanında olan bebekten bozma farecikle kuşun buradaki izdüşümleri de sulimanın casus köpeği olsa gerek... çocuk da laputa castle in the skydaki çocuğa benziyor biraz...

    tüm filmlerdeki ortak paydalar ise aşk ve belirgin bir savaş karşıtlığıdır. ister hoşunuza gitsin, ister gitmesin, hayao miyazaki dünyanın en ünlü anti-militaristlerinden biridir ve bu filmde de üstüne basa basa bunu göstermekten çekinmemiştir.

    --spoiler bitti--

    ayrıca, bu filmin hayao miyazaki amcanın son filmi olacağına inanmıyorum, hala kısa da olsa film çekmeye devam ediyorsa, dayanamayıp uzun metraj çekme ihtimali her zaman vardır diyorum. son kısaları için:
    http://www.imdb.com/title/tt0756260/
    http://www.imdb.com/title/tt0768132/
    http://www.imdb.com/title/tt0756217/

    edit: ben demiştim demek istiyorum ama daha altı ayım var: http://www.imdb.com/title/tt0876563/
  • icinizin simsicak olmasini saglayan, sinemadan ayrilmama, defalarca seyretme, icinde yasama istegi uyandiran harika masaldir.
hesabın var mı? giriş yap