• kitapla ilgili en ilgimi çeken incelemeyi paylaşmak isterim:

    http://yilginkelimeler.wordpress.com/…yi-anlamak-1/
  • --- spoiler ---

    zaman gerçekten de tek ve arkası gelmeyen büyük bir kumaş parçası değil mi ? genelde bize uysun diye zamandan parçalar biçer ve kendimizi, zamanı ölçümüze uyduruyoruz diye aldatırız ama gerçekte o, geçer de geçer.

    --- spoiler ---
  • üstadın bitmesin diye yine gıdım gıdım okuduğum kitaplarından birisi. ben bu adamın kitaplarına bayılıyorum, nasıl bittiğini anlamıyorum ama sanki bir nokta eksik kalıyor gibi. yani ben yazsam daha güzel son bulurdum gibi değil de, murakami'den daha iyisini bekliyorum da bir yerlerde tıkanıyor gibime geliyor. ama bu kitaplarının içinde kaybolup gittiğim ve bir solukta okuduğum gerçeğini değiştirmiyor.
  • murakami'nin yine "hiç kimsenin olmadığı ıssız bir yerde çok acayip şeyler yaşayan esas karakter" aracılığıyla fantastik bir hikaye anlattığı romanı. 19. yüzyılın ortalarına kadar, çin takviminin japonya'da kullanılan versiyonundaki hayvanlardan biri olmasına rağmen, japonya'da hiç koyun olmadığını ve bir japon'un koyun yılını bilmesine rağmen bir koyunun ne olduğunu bilmediğini öğrenmek çok tuhafıma gitti. bugün ejderha bizim için neyse, o zaman koyun da bir japon için aynı şeymiş.

    nejimaki dori kuronikuru'daki kedinin adının uskumru olması gibi, bu kitaptaki kediye de bir balık adı (iwashi/sardalya) koyarlar. murakami-san böyle yapıp bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor sanki.

    kitapta şöyle de bir otuz yaş bunalımı tasviri geçmektedir:

    "yirmi dokuz yaşındaydım ve altı ay sonra, hayatımın on yılının üzerine perde kapanacaktı. hiç ama hiçbir anlamı olmayan tam on yıl. elde ettiğim şeylerin hepsi değersizdi; başardığım hiçbir şeyin bir manası yoktu. elimde olan tek şey can sıkıntısıydı."
  • hayatımın 23. yazına damga vurmuş murakami romanıdır. tatlı bir dedektiflik havası, ustaca işlenmiş bilinçaltı ögeleri, detaylıca ama sıkmadan anlatılmış tarihi arka plan... kahramanımız ve güzel kulaklı kız arkadaşının yolculukları ve çaresiz arayışları bana orhan pamuk'un yeni hayat'ını hatırlattı nedense. ikisini okurken de aynı eşsiz duygulara kapıldım.

    kitaptaki her ayrıntıyı dolu dolu hatırlayamasam da, kahramanımızın karısının onu bir caz gitaristi için terk ettiğini hatırlıyorum. kahramanımız çaresiz, umursamaz ve donuk bir tavırla, o caz piyanistiyle kendini kıyaslarken kendisinin ondan daha fazla bulaşık yıkadığını söylüyordu, çünkü o bir gitaristti ve elleri çok kıymetliydi. nedense burası kitabı okumamın üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen net bir şekilde aklımda kalmış.

    tanrıyla konuşan adam, yaşlı bir kedi, broşürdeki koyunu arayan başka bir adam... böyle bir rüya gördüğünüzü söyleseniz sanırım kimse şaşırmaz.
  • "sabah baskısında, tek paragraflık bir haberdi." ilk cümlesiyle başlıyor ya da aslında devam ediyor.

    çünkü bu kitap murakami'nin "the rat" üçlemesinin 3. kitabı. ilk ikisi türkçeye çevrilmemiş görünüyor. ilki '79 tarihli "hear the wind sing", ikincisi 1980'de yayınlanan "pinball, 1973".

    zaten bu da türkçeye çevrilmiş ama türkçeleştirilmeden, gözden geçirilmeden bırakılmış gibi.

    kurgu fena sayılmaz. gidiyor bir şekilde ama diğer iki sebepten asiditesi yüksek bir kahve içmişim gibi bir etki bıraktı bende, ekşimsi, buruk, nahoş...
  • haruki murakami'nin belki de hakkı en çok yenen eseri.

    oysa kendine has bir postmodern tarz oluşturduğunu bu kitapla görüyoruz ilk.

    tarihi olaylarla kurguyu bağlama işini hemen her kitabında başarıyla gerçekleştiriyor zaten murakami. bu konuda zayıf olan yazarlara ders niteliğinde kitaplar yazıyor. yaban koyununun izinde ise buna ek olarak kendi yarattığı sembolik hikayenin de tarihini çkartıyor. eh, yayımladığı kitapların ve öykülerin tarihsel sıralamasına bakacak olursak kendisinin belki en bilindiği değil ancak ilk olmuş dendiği zamanda denk gelmekte yaban koyunu.
  • haruki murakami'nin, tasvirlerine hayran kaldığım, patti smith'in m train'de kendisine hayranlığından etkilenerek japon edebiyatı ile tanışmama vesile olan, okunması kolay, sade bir dil ile gerçek ve hayal arasında gidip gelmenizi sağlayarak, çok şey anlatan romanı.
  • "biraz çalışırsam hiç kuşkum yok, (a) sağ elimle de bir yaşam sürebilirdim, (b) sol elimle de bir yaşam sürdürebilirdim. ama hangisi olduğu pek önemli değil. açma denilen çöreğin delikleri gibi bir şey bu. bir açma deliğini boşluk olarak mı alacağın ya da başlı başına bir bütün olarak mı alacağın tam anlamıyla fizikötesi bir sorundur ve açmanın tadını hiç ama hiç değiştirmez."

    sf. 78, doğan kitap.
  • herhalde birisi "koyunla ilgili bir roman okuyacaksın" dese alaycı şekilde gülerdim ama okuttu, çok da hoş oldu.
hesabın var mı? giriş yap