• insanlar ister. insan çok şey ister. galiba herşeyden önce iyi hissetmek ister. karnı tok, sırtı pek olsun, aç kalmasın, mahrum kalmasın ister. sevilmek ister, ailesi tarafından sevilmek, kabul edilmek ister. ne olursa olsun, kayıtsız ve koşulsuz sevilmek ister. bilinmek, tanınmak, anlaşılmak ister, hoşgörü ister, dikkat ister, nezaket ve saygı görmek ister. dokunmak, dokunulmak, sarilmak, sevişmek ister. tanıdıklarıyla ve tanımadıklarıyla yapmak ister bunları. sığınmak ister, bazen sığınılan olmak ister. bazen çocuk ister, bazen çocuk olmak, çocuğun olmak, bazen baban bazen annen, bazen oğlun bazen kızın olmak ister. açık açık ya da gizli gizli ister. hasta olmadan sigara içmek, alkolik olmadan içki içmek, müptela olmadan ota, maraza olmadan kimyasala dadanmak ister. bazen kendini unutmak için ister bunları, bazen kendi olmak için ister, bazen isteyemediği şeyleri istemek için ister. hata yapmak ister, doğru yapmak ister, affedilmek ister, takdir görmek ister, bağışlanmak, unutmak, unutulmak, hatırlamak ve hatırlanmak da ister. hepsini birden ister. yakınlık ister ve bazen uzaklik ister. acılardan kaçınacak genişlik, hatalari anlayacak bilgelik, kendini kuracak enginlik ister. kendini affetmediğinde masum olduğuna inanmak, diğerlerini affetmediğinde onların şeytan olduğuna inanmak ister. korktuğu şeyin hiç olmadığına ve olmayacağına güvenmek ve korktuğu şeyin zaten çoktan olup bittiğini de bilecek cesaret ister. insan ister. bazen dönüp dönüp ister. bunlari vermenizi de ister, bunları verebilmeyi de ister. neyi, neden, ne zaman, nasıl istediğini umursamadan ister. bunları umursadığı zaman istemek önemsizleşir. istediklerini neden istediğini, verdiklerini neden verdiğini anlar, aldiklarıyla ne yaptığını ve yapacağını ve neden istemediğini ve istememesi gerekenlerin neler olduğunu da bilir. susan tamaro ve richard bach'la akraba olan bu sefil düşünceleri, istemek en düzenli fiillerimizden biri olarak çok çeşitli cümleler içinde hiç sırıtmadan insanları hayatlarının sonuna kadar takip eder diyerek kapatır, efektleri korkmaz çakar yapar, tomris oğuzalp okursa ve evdeki lambali radyo çalışırsa ben yine dinlerim diyerek unutmayı isterim. insanlar ister. (her perşembe radyo tiyatrosunda)
  • bir padişahın huzuruna, bütün koku ve kirlerden temiz olanların girmesi icap
    eder. hak’ka da ancak saf, temiz olanlar gider.
    beladan korkma…. onlar günahlara kefaret olur. nasıl ki; peygamber
    efendimiz bu hali işaret ederek:

    - “bir günlük sıtma, bir yıllık günaha kefaret sayılır.”

    buyurmuştur. zahirde bela gibi görünen haller, seni daha da olgunlaştırır;
    bulunduğun hali muhafaza hakkı sana tanınır. ilahi sırları saklamaya emin
    görünürsün. kalbin nurlanır, gönlün açılır. lisanında bir fesahet olur. bu fesahetin
    sebebiyle hikmetli konuşmalar yaparsın. sana muhabbet, sevgi yolları açılır, hep
    bunları anlatırsın… sendeki bu üstünlük sebebi ile herkesin sevdiği bir varlık
    olursun. insanlar da seni sever, başka yaratılmışlar da… dünya da sana koşar, ahiret
    de….

    sen artık allah’ın sevgilisi oldun. her şey seni sevmeğe başlar. mahlukatın
    sevgisi, hakk’ın sevgisine bağlıdır. aynı şekilde buğzu da, o’nun buğzuna
    bağlıdır.
    allah seni sevince; seni her şey sever. buğzedince de her varlık sana düşman
    olur.

    bu makama yetiştiğin zaman hakk’a kavuşmuş olursun. kendi varlığın gider.
    bir şey dileyemez olursun. yanılıp da istekte bulunacak olsan, alacağın zaman bir
    de bakarsın ki, o şey kaybolmuş gitmiş.

    bu halinde, dünyadan sana pek az nasip verilir. asıl çoğu senin için öteki aleme
    saklanır. burada isteyip alamadığını ötede bol bol alırsın. bunların arasında o kadar
    büyük nimetler vardır ki, akıl bir türlü onun aslına eremez… yükseğin yükseği ve
    gönlün mesrur olacağı her büyük nimet orada bulunur…

    eğer bunları beklemeden, bu meşekkâtli teklif evinde onlara kavuşmak istersen, az
    bir şey alabilirsin, fakat buna mukabil kalbin safiyeti gider, basiretin söner. asıl
    istenen ve tahakkuku ahirete kalan nimetlere kavuşmaktan mahrum edilirsin.
    halbuki senin isteyeceğin ne dünyaya ne de ahirete ait olmalı; sebepleri yaratan,
    yeri seren, semayı yükselten mevla olmalı. halbuki sen, ne buranın, ne de
    öteki alemin nimetini beklemeden az bir dünyalığa razı oluyorsun.

    (fütuh-ul gayb'dan)
  • "belli bir nesneyi talep etmemizin nihai amacı, o nesneye bağlı bir ihtiyacı karşılamak değil, ötekinin bize karşı tavrını onaylamaktır."
    (zizek, "yamuk bakmak")
  • istemek, ego kaynaklıdır; ancak bu hakikati anlamak da anlatmak da kolay değildir. zira böyle söylediğiniz anda karşı argümanları sıra sıra dizerler karşınıza ve sizin kastettiğiniz mana güme gider.

    insandan başka isteyen, talep eden, heves eden, arzu eden bir canlı var mı ki? bir kedi ister mi, yoksa sadece anlık güdüleri doğrultusunda hareket mi eder? burayı iyi anlayalım; anlamazsak "kedi de mama ister" deyip kendimizi safsataya düşürürüz.

    anın gereğini yapmak, o doğrultuda harekete geçmek "istemek" değildir. istemek, vehimden, kuruntudan doğup geleceğe uzanır. gelecek kaygısı istemenin başlıca semptomudur. kedide ise gelecek kaygısı yoktur. dolayısıyla istek de yoktur.

    gelecek kaygısı...geleceğe dair hayaller...geleceğe dair beklentiler..işlerin yolunda gittiği hissi varsa mutluluk; yoksa hayal kırıklığı ve depresyon...

    dikkat edin! sırf istemek yüzünden başımıza ne dertler açılıyor. halbuki geleceğe dair bir şeyler speküle etmesek, içinde bulunduğumuz anda, günde rahat rahat yaşasak bizden mutlusu olmaz.

    isteklerin insandaki spekülasyon kabiliyetinden yani vehim kuvvetinden kaynaklandığını tespit ettik. vehim neydi?

    evet, büyük alemdeki şeytan, küçük alem olan insanda vehim kuvvesi olarak kendini gösterir. vehim ise ancak ego zemininde faaliyet gösterebilir. bütün yollar roma'ya çıkıyor. nereden bir belanın ipini takip etsek mutlaka vehme ve egoya uzandığını görüyoruz.

    soru: insan akıllı bir canlıdır. hayvan gibi olamaz. yarınını düşünür ve karanlık görürse endişe eder. nasıl endişe etmesin ki?

    endişe etmesin; çünkü hiçbirimiz hatta bu evrende tek bir zerre bile başıboş değildir. evren matematik bir modellemedir. ondaki her unsur hesabı kitabı yapılmış, başı sonu belli bir yapı malzemesidir. insan da böyledir. her insanın şu alemde bir görevi vardır. ömrü, rızkı, soyu, evliliği, çocukları ezelden bellidir. bu yüzden istemek, boşu boşuna kendini zora sokmaktır. nasibin zaten sana gelecek. kimsenin engel olma şansı yok. nasibinde olmayanı ise sana sultan mahmut bile veremeyecek.

    öyleyse bu inancı kalbine yerleştir ve hayatın tadını çıkart ve unutma küçüklük-büyüklük; önemli-önemsiz algısı da ego kaynaklıdır. çayını içerken, kekini yerken tadını çıkarta çıkarta ye. kek yemeyi, cumhurbaşkanı ile görüşmekten daha az önemli sayma. her şey böyle...
  • bir radyo programcısı abimizin yaptığını tahmin ettiğim toz bezi...
    (bkz: sozlerini de yazayım tam olsun)

    evet yüzyıllardır ademoğlunun çözülemeyen ortak sorunu; işte bu: bir kızdan istemek... bazen borç, bazen masum bir opücük istemek, bazen kalbini, bazen de eeeeoohh...

    saf bir adam olduğunu anlarsa namusluyum ayağına vermez süründürür,
    arkadaş ayağına vermez,
    kankine vermiştir vermez,
    paran yoktur vermez,
    işin yoktur vermez,
    işin çoktur ilgilenmezsin vermez,
    iyi davranırsın vermez,
    falza üstüne düşersin vermez,
    içirmezsen vermez,
    fazla içirirsin yine vermez, kusar musar sağa sola,
    eski erkek arkadaşını hatırlar esir alır vermez,
    istemzse vermez,
    hastadır vermez,
    ustadır vermez,
    ilk gün vermez,
    ev kalabalıksa vermez, oyle arka odalarda falan gezer,
    bodrumdayız vermez,
    ayaküstü vermez,
    yağmur yağar vermez,
    sular akmaz hiç vermez,
    deprem olur korkar vermez,
    annemler gelecek der vermez,
    annenler gelecek der vermez,
    uff der vermez,
    püff der vermez,
    gobeğin var der vermez, eritsen de vermez,
    o buna verdi ben bu salağa vermem diye vermez,
    ailecek tanışıyorsunuzdur vermez,
    içine abuk bir çamaşır giymiştir rezil olacam diye vermez,
    burcunu beğenmez vermez,
    kendini sever vermez,
    kaşardır vermez,
    koy kızıdır vermez,
    özel olmazsa vermez,
    aramazsın aramazsın icab edince ararsın anlarsa hayatta vermez,
    arkadaşıma yazılıyorsun der vermez,
    niye aramadın der vermez,
    güldürmezsin vermez,
    güldürürsün yavşak der vermez...
    kısacası bu kadın milleti vermiyeceği varsa vermez...

    ama herzaman hadise bu kadar hüzünlü sonuçlanmaz, bazen erkeklerin istedikleri de olur. ama nerde, ne zaman ve nasıl istemek...

    güldür versin,
    jazk daniel's iç versin,
    saçını uzat küpe tak versin,
    evini post modern doşe versin,
    armani jeans giy versin,
    az konuş, mesafeli dur, derin bak versin,
    açık saçık konuş versin,
    ukala ol versin,
    harley kullan versin,
    televizyonda panele çık versin,
    efemine davran versin,
    çok ısrar et versin,
    tanışır tanışmaz parfümünü tanı versin,
    creative director ol versin,
    çirkinsen duyarlı ol versin,
    uçak kullan versin,
    sevgilinden ayrıl versin,
    karın olduğunu soyle versin,
    iste versin,
    iyi dans et versin,
    her hafta bir parti ver versin,
    cindy crawford'u beğenme versin,
    coupe mercedes al versin, bmw z-3'e de verenler çok,
    yasadışı işler yap versin,
    yapıştır tokadı versin,
    iyi kahkaha at versin,
    boğuk ve derinden konuş versin,
    acaip bi spor yap versin, mesela .....ing bugee jumping daha çok,
    surf yada kayak yap versin,
    fransızca ve ibranice konuş garanti versin,
    davidoff puro iç versin,
    cdlerin içine .... karıştır anında versin,
    kadın dergileri oku versin,
    kopek besle kedi tekmele versin,
    yemek yap versin,
    ben kadında kişilik ararım de dakkada versin,
    annenle tanıştır versin,
    atıştır versin,
    şaşırt versin,
    şaşır versin,
    repo yap versin,
    maaşını dolarla al versin,
    35 santim dedikodusunu yay anında versin,
    onunla sevişirken neler yapacağını soyle versin,
    eski sevgilinle mariutus'a gittiğini soyle versin,
    vermem de versin,
    iktidarsız oldğunu soyle versin,
    fas'a gotur versin, hiç olmazsa bahset yine verir,
    bir ver şiiri oku versin,
    ingilizce şiir oku, yarısına gelmeden versin,
    allem et versin,
    kallem et gene versin...

    evet buradan da anlıyoruz ki, ne istediğini bilmek bazen yeterli olmayabilir...

    (bkz: beyler repleri unutmayalim emege saygi)*
  • istememeyi ogrenmek kadar istemeyi de ogrenmek gerekiyormus. zaman gectikce bunu anliyorum.

    bu aralar okul ve is biraz yogun oldugu icin bolumdeki ofiste yasiyorum ve bu guzel pazar gununu ofiste not girerek gecirmek uzere yola cikmisken evimin cok yakinindaki kirtasiyeye giriverdim onunden gecerken. girisi boydan boya camla kapli bu kirtasiyenin hemen girisindeki boya kalemlerimi dikkatimi cekmis olmali ki onlara yonelmis ve gulumseyerek onlari incelerken buldum kendimi. "boya kalemleri ne guzelmis degil mi?" diye ince bir ses duydum. cocugun sesindeki o heves hemen anlasiliyordu. "evet, cok guzelmis. alalim mi sana?" dedim ona hemen. "alabilir miyiz gercekten? olur mu?" dedi sevincle. "olur tabii." dedim ona. "tamam, en kucuk boyunu alalim o zaman." dedi heyecanla. en kucuk kutudaki boya kalemlerine bakip "hic de pahali degilmis zaten." deyip elime alip inceledim bir sure. sonra onun o sevincten parlayan gozlerine bakip "bak ne yapalim biliyor musun? ortanca boyunu alalim bence." dedim gulumseyerek. "olur mu? biraz daha pahali ya, paramiz var mi?" dedi cekinerek. "paramiz var ya, tabii var. ben o parayi neden kazaniyorum saniyorsun? kullanmaz misin? bence kullanirsin." dedim. "kullanirim tabii. cok isterim." dedi. koskocaman gulumsemeye baslamisti. sonra birden yuzu dusunceli bir hal aldi. sorsam soylemeyecekti ne oldugunu ama, ben biliyordum. "sana bir de resim defteri alalim. resim icin olan bir defter. uzerine not tutmak ya da fotokopi cekmek icin kullanilan kagitlara resim cizerken zorlaniyorsun, biliyorum. guzel bir defterin olsun." dedim. "tamam..." diyebildi ince bir sesle, gulumseyerek. sonra ben ona bir kucuk, bir de orta boy resim defteri aldim. havalara uctu. heyecanla ve sevincle bekliyor resim defterine resim yapacagi ani.

    uzun zamandir hicbir sey istememisti. bir seyler isteyince mutlu oluyorum; cunku pek az sey istiyor. aslina bakarsaniz mutlu olmak icin pek bir sey istemesine de gerek olmuyor. yerde buldugu cift renkli bir yaprak, gokyuzune dizilmis bulutlar, sercelerle yemegini paylasmak, yuruyus yapmak ve buna benzer bir suru sey onu mutlu ediyor, biliyorum; ama arada bir seyler istesin ve ben onun icin bir seyler yapayim istiyorum. resim yapmayi bu kadar severken bile "boya kalemleri olmadan da resim yapabilirim." diye inat ettigi oluyor. oysa boya kalemleri olunca mutlu olacak ve ben onunla mutlu olacagim, bilmiyor ki.

    onun mutlulugunu gordukce benim gozlerim doluyor.

    daha once birkac yazida dile getirmistim. orta halli bir ailenin biraz zor zamanlar gecirmekte olan doneminde dunyaya gelmis ilk cocugum. temel gereksinimlerimin hepsi karsilandi ve ailemin gucu dahilinde alabilecegim en iyi egitimleri aldigima inaniyorum. sansliyim bu acidan; ama yasam iste. bazen oluyor, bazen olmuyor. once sabretmeyi, sonra da istememeyi ogrendim cocukken. oylesine istemezdim ki babamin "paramiz var. biz o parayi sizin icin kazaniyoruz. ne istiyorsan alalim." diye aciklama yapmasi ve beni ikna etmesi gerekirdi. oylesine istemezdim ki babam kiyamaz ve istedigim kitabin ait oldugu tum seriyi aldigi olurdu.

    "olmasa da olur." diyordum kendime. "olsa mutlu olursun ama." diyorum simdi. arada istiyorum bir seyler. yasamdan bir seyler istemek de guzel bence. "isteyebilirsin. paramiz var." diyorum o kucuk cocuga. o kucuk cocuk mutlu olunca ben de mutlu oluyorum.
  • "insan, ister.
    güzel olan, keyfince olan ya da ihtiyaç duyduğu her şeyi ister.
    insan, istediğini 5 duyu organınıyla algılayıp, asıl mabedine ruhuna sindirmek ister.
    bazen de bir vesileyle ruhuna sinmiş olanı duyularıyla onaylamak ister.

    bu istemenin en saf hâlidir."

    umut
  • "insan bazen istese de olmaz. o kadar olmaz ki, istemez bile." **

    beklemekle sarmaş dolaş görmüşler.
  • insan ömrü sınırlıdır. dünyadaki nimetler/kaynaklar sınırlıdır. bir kişinin elde edebileceklerinin başka sınırları da vardır, ne bileyim yasalar, etik kurallar vs. vs. ama eşek şakası gibi; istemek denen nane sınırsızdır. bu yüzdendir ki insanoğlunun ruhsal acılarının en büyük kaynaklarından biridir. iste isteyebildiğin kadar. senin sonsuzluğun da bu kadar işte sümüklü insanoğlu.
  • kişinin yaşadığını gösterir.
hesabın var mı? giriş yap