• ilk girisimimde taksimde salina salina yururken babamla toslamama neden olmus okul gunleri eylemi
  • dersteyken gülmemeye çalışmak gibi bir eylemdir kanımca. normalde çok komik gelmeyecek bir şeye derste altınıza sıçacak kadar gülesiniz gelir ya kendinizi kastıkça, okulu asmak da öyledir. yaz tatilinde bir sürü boş vakit varken ya da haftasonları bir kere buluşmayan tipler okulu asınca bir keyiflenir bir keyiflenir ki değmeyin gitsin. galiba bu eylemde mutluluk hormonu salgılatan şey kuralları çiğnemek olsa gerek. çünkü aynı sebep, millet derste sıkıntıdan geberirken onların halini düşünüp anıra anıra gülme isteğini de doğuruyor.

    yazımın geri kalan kısmında nostalji yapmayı düşünüyorum. buyrun...

    - günaydın serkan
    - olm bugün asak!
    - bi günaydın der insan! uykunda mı gördün olm sabah sabah
    - la bırak günaydın münaydın, hiç yerleşme direk gidelim.
    - yok abicim devamsızlık çok oldu.
    - bilmem farkında mısın ama bugün salı. dersleri sayayım istersen: matematik - edebiyat - coğrafya...
    - oha yaa! offff... naapsak?
    - gel olm milleti de ayartırız
    - hay sokarım devamsızlığına yaa! gidelim tabi olm, yeni ne film var?
    - yaşa be! toplayalım hadi milleti yoldan, filme bakarız yolda.
    - iyi hadi, arkadan gidelim de turgut hocaya yakalanmayalım...

    ---

    - şşştt ahmet dön olm dön!
    - nereye döneyim lan? daha okula gelmedim ki döneyim ehehe, siz naapyonuz burada?
    - ya espri falan yapma şimdi asıyoz olm
    - ohaaa benim devamsızlık bin beş yüz gün! imkansız! nayır nolamaz!
    - yaa olm bak gladiator falan gelmiş ne zaman izleyecez bi daha
    - yok abi yaa ben gireyim derse
    - lan olm matematik diyorum, coğrafya diyorum sözlü diyorum ödev diyorum!
    - aboo koşarak kaçalım o zaman ehehe!
    - heyt be koçumsun!
    - birkaç kişiyi daha kurtaralım bari
    - aaha toygun da geliyor allah bee!

    ---

    - toygun olm asıyoz
    - iyi tamam.
    - (çok kolay kabul edince hafif suçluluk duygusuyla) senin devamsızlık kaç bu arada?
    - ne bileyim çok oldu herhalde. hasan'ı arayalım da fişi ayarlasın.
    - nasıl yani?
    - la hasan bi çocuk bulmuş alt sınıftan birçok hocanın imzasını atıyomuş.
    - oha organize suçluyuz haa! ehehe...

    sonra mı? sonrası malum zaten...

    (bkz: olaylar gelişir)
  • okula gitmeyerek okulun kalbini kırmak.
  • ortaokulu ve liseyi moda'nın orta yerinde okumuş bir insan olarak diyebilirim ki, okul kırmanın en kötü yanı, sabah 8 [ulan sabah sekizde insan evladı derse mi sokulur be] ile 11 arasında yapacak şeylerin çok az olmasıdır.

    okul kıran insanın majör aktivitesi, elbette ki, 11'de sinemanın ilk seansına girmektir. ancak o saate kadar önümüzde koc-ca bir 3 saatlik boşluk vardır ve bu boşluğun nasıl değerlendirilebileceği ancak tecrübeyle öğrenilir.

    sabahın sekizinde işyeri açan manyak pek bulunmadığından, bi yarım saat kadar ortalıkta -kışsa götünüz titreyerek- dolanılır, bundan kaçış yok. bu yarım saatin son dakikalarında civardaki pastanelerden yükselen poğaça/açma kokuları dayanılmaz hale gelir ve saat 8:30 civarına geldiğinde civardaki ilk pastaneye -yahut tecrübeliyseniz bu saate kadar dolaşacağınız yolu optimize ederek tam kapısı açıldığı saniyede saray muhallebicisi'ne- dalınır.

    burada bir şeyler atıştırıp, bir de sabah kahvesi içildikten sonra, saat taş çatlasın 9:15 olmuştur. atariciler en erken 10'da açılmakta, 9:15 ile 10 arasında yapılabilecekler, saray'daki nemrut garsonlar "başka bişey var mıydı!!?!?" diye sorasıya saray'da oturmak ile bahariye sokaklarından sahile inip sabahın köründe içmeye başlamak arasında bir yelpazeye yayılır ve o gün yanınızdaki insanlara, hava sıcaklığına, ruh halinize göre değişim gösterir.

    eğer sahile inip içmeyi tercih etmişseniz, ne ataricilerin açılışını ne de sinemayı sallarsınız zaten günün geri kalanında, 2:30 gibi sahilden kalkıp evinize dönmeye başlar, o arada ya vapurda ya otobüste sızar, tercihen taşıtın içinde gerekenden fazla bir iki tur atarsınız.

    yok illa "ateri oynicem!" demişseniz, ksm'den fazla uzaklaşmadan bir yerlerde arka sokaklarda gizli gizli sigara filan içerek vakit geçirirsiniz -zira o zamanlarda sigara içerken vakit her nedense çok hızlı geçer, öğle yemeğinden sonra içtiğiniz tek sigara bile okula geç kalmanıza sebep olur.

    öğlene doğru, sinema açılır, varsa "okula gitmeyen arkadaşlar"ınız ortaya çıkar, ve gün başlar, "okul bitene kadar" eğlenirsiniz işte.

    bir de es geçmemek gereken bomonti çay bahçesi fenomeni vardır ki, kendi başlığında yeterince irdelenmiş, "kimi zaman da bomanti'ye gider, king ya da ihale oynarken okulun bitiş saatini kaçırıp eve geç gelme sebebinizi açıklayacak bir şey bulmaya çalışırsınız" diye şöylece bir üstünden geçerim anca burada.
  • çok bayınca insanın kendini iyi hissetmesini sağlar
  • yine basa sariyoruz iyi mi? agir agir yürü, simdi dur. arkani dön. hatirla.
    unut unut unut.
    ve sonra bi daha. hahaha!

    böyle zamanlarda ben hep arnavutköy'e giderim. beykoz da olur. ama en çok arnavutköy. yine gittim, ayni banka oturdum. bi agaç var burda, tepemde. "bu kez neye canin sikkin haylaz" der durur ben onu ziyarete geldikçe. yine dedi. bi de deniz. çarsaf gibi düz. dümdüz. biri zamaninda denizin sakinligini çarsafa benzetmis yaaa,
    öyle yapmis yaaa,
    ben baska bisiye benzetirsem hatrim kalir. ondan:
    çarsaf gibi deniz. dümdüz.

    artik sadece üzülürüm. "nerede yanlis yaptim, yine niye böyle oldu, bu herif de piçin tekiymis yea" demem. orada oturup öylece, saatlerce çarsaf gibi dümdüz denize bakarak üzülürüm. düsünmem. degistirmeyi de denemem. bi de;
    mutsuz olmam.
    çok afedersiniz ama isemeden siçamayan insan, mutsuz olmadan üzülebilir mi?
    ben bazen hakkaten imkansiz diye bisi olmadigini görüp sasiririm. yüzde yüz düsünce, hayal gücü de artiyo mu yoksa nee? kedi cigeri mi yemis? olabilir.

    sonra telefonum çalar. "nerdesin kizim sen?" yok annem degil, arkadasim bu arayan. sana kizim diyen bi arkadas anne yarisidir, darisi basina, teyze nolur kusura bakma.
    ben o zaman ona hiçbisi demem. diyemem. çünkü beni anlamaz. desem bile. gerçekten. susmamdan anlasin canimin sikkin oldugunu, bi kere gözümün içine bakip anlasin benim asik oldugumu. bi kere.
    o adam da baksin. gözümün içine baksin. elimi tutmasin, seviyorum demesin. bi kere, sadece, gözümün içine baksin. o kadar. sonra gelsin hayat bildigi gibi, gelsin. çok mu sey istedim?
    bu kez aglamayacaktim ama bak ya... göz kapaklarim devrilsin. lanet olsun. hey dostum sadece egleniyorduk ha? ha-ha! ve ben asik oldumsa, o adami sevdimse, artik dünya yansa umrumda degil-dir. nokta. yeter üstüme gelme, dur.
    ama iste hayat durmuyor, bak dünya dönüyor. geride bir sarki çaliyor:
    "ne olursa olsun, yasamaya mecbursun"
    canin sikkin oldugunda bile gülmeye ve okula gitmeye
    ve büyük adam olmaya
    ve karincalarin neden bu kadar küçük oldugunu merak etmemeye
    ve hiç düsünmeden onlari ezmeye
    ve sadece ezilince "can"in yanan bisi oldugunu hatrina getirmeye
    ve asik oldugunda bunun bi gün gelip geçecegini düsünerek kendini avutmaya!
    mecbursun.

    degilim iste anasini satiim. degilim! çiktim evden, okula gitmedim. geldim bu aptal agacin altindaki aptal banka oturdum yine, çarsaf gibi dümdüz denizi seyrediyorum. ben hayatimi çürük çarik dislerin içinde kanal arayarak geçiricem zaten yaa,
    ya ben büyüyünce asik olmak istemiyorum,
    ya ben her seyi üzülmelerimi dahi sonraya ertelemekten yoruldum, anliyo musunuz? kolumdaki altin bilezige siçayim. ben gümüs seviyorum, ve hayati; benim yerimde olmak isteyen insanlari düsünüp nankörlük etmemem gerektigini söyleyen, karsima agiz dolusu kurallarla dökülen sizlerden daha iyi biliyorum. ve kendimi sizlerden daha iyi taniyorum. en sevdigim renk hakkinda bile hiçbir fikriniz yok! alin bütün gereklilik kiplerinizi yikayin yaglayin götünüze sokun!

    ben böyle söyledigim zamansa "gerçek gerçek" diye köpürüyosunuz da, ben 'gerçek'ten sizin anladiginizdan baskasini anliyorsam mesela? ben birini sevdigimi söyledigim zaman, siz önceleri onun yakisikli mi oldugunu soruyordunuz ya, simdiyse gözlerinizi onun cebine dikmissiniz! onun ne kadar zengin oldugunu merak edip duruyosunuz. ve onu tanidiginiz zaman, aslinda onun sevilmeye deger biri olmadigini söyleyip, beni "unut onu"larinizla telkin ediyosunuz.
    birini sevmek için bile bi dolu sart kosuyosunuz. ben onu seviyorum, ve aslinda kim oldugu hiç mühim degil. o serserinin teki de olsa, beni iste böyle üzmüs de olsa, o kör olasica egosu tavan yapmis bile olsa,
    ben onu seviyorum tamam mi? tüm kalbimle. yemin ederim.

    sonra siz benden hep onu artik sevmedigimi duymak istediniz, o yüzden ben de size onu unuttugumu söyledim. götümü yesin o benim bile dedim. iste o zaman sevindiniz, tamam samimiydiniz ve iyi niyetliydiniz. çünkü yüzümün gülmesini istiyodunuz. çünkü benim kimseye zararim yoktu, çünkü ben sürekli iyi seyler yapmak için çirpiniyordum ve gülmeyi hak ediyordum. ha-ha! bakin iste buna gülüyorum.
    ben farkinda degilim sanki bunlarin. ben bilmiyorum sanki, askin gelip geçici bisi oldugunu, o adami unutup bi baskasini sevebilecegimi ve dünyanin dönmeye devam edecegini. ama iste yine basa sariyorum, ve iste yine bile bile lades diyorum. ve yarin yine sabahin köründe evden çikip, o aptal agacin altindaki o aptal banka oturup, o adamin bi kez olsun adam gibi gözlerimin içine bakmadigini aklimdan çikarmayarak, çarsaf gibi dümdüz denizi seyretmeye gidiyorum. her sey dönmeye devam edebilir, ama ben basim döne döne oldugum yerde duruyorum simdi.
    tamam mi?

    hem siz de biliyosunuz yaa, kirildikça kirmak insanin muhtevasinda var olan bisi.
    çogu zaman, çogu yerde, çogu kisi kirilmis olmanin yasattigi aciyi bir digerini kirarak telafi ediyor,
    benimse elimden sadece bu kadari geliyor.
  • devamsızlık 19,5 gün olunca (20 olursa direkt sınıfta kalınıyordu) kendiliğinden sonlandırılan eylem.
    hasbelkader bir gün geç kalsanız yarım gün daha ve direkt kaldınız. şimdi düşünüyorum da çok maceraperestmişiz lisede. ha 19,5 gün nerelerde sürttün derseniz orada da ele alınacak bir aktivite yok, ya sinema ya bilardo filan.(bkz: guzeldi be)
  • yıllar yıllar sonra işten kaytarıp bir yerlere gitmek suretiyle heyecanı tekrarlanabilen kırış, kaçış, gidiş...
  • almanci deyisiyle okuldan caymak.. ayni kisilerce kullanilan bir baska versiyonu da soyledir: okuldan kirmak.. cumle icinde kullanirsak; "lan moruk" hadi iyisin, bugun yine okuldan kirdin..
  • durdurak bilmez eğitim süreci içinde ara ara kafa izni yapma eylemidir. bu eylemin sonu pek de hoş olmayan enstantanelerlede son bulabilir. ör: evebeyin şiddetine maruz kalma.
hesabın var mı? giriş yap