• osmanlı hiçbir zaman sanayileşmeyi aklına bile getirmedi.
    osmanlının aklında varsa yoksa ganimet ve vergi vardı.

    piri reis portekizliler savaştı, galip gelemedi ve osmanlı tarafından kafası koparıldı.
    kazansa ne olacaktı?
    osmanlı oradan elde ettiği hammaddeler ile sanayi hamlesi mi yapacaktı?
    olacak olanı söyleyeyim, osmanlı portekizlilere diyecekti ki, bana vergi verirseniz buradaki madenleri çıkarmanıza izin veririm diyecekti.

    osmanlının göbeğindeki demiryolu bile almanların değil miydi? aynı hesap, osmanlının kaynaklarını batılılar işletsin osmanlı vergi alıp keyfine baksın.

    osmanlı kaynaklarını kullanması karşılığında vergi alınca akıllılık ettiğini sanıyordu çünkü ona göre sanayisi gelişen değil vergi alan güçlüydü.

    cumhuriyet kurulana kadar sanayi namına hiçbir şey yapılmadı desek yeridir. atatürk olmasa, afganistan'dan hallice bir ülke olurduk. afganistan'nın deniz görmüşü olurduk. gerçi 100 sene sonra yine o yola giriyoruz yavaş yavaş.
  • başlık coğrafi keşiflerden bahsediyor ama birileri "osmanlı sömürgeci değildi." teranesi okuyup durmuş.*

    osmanlı' nın elinde teknik imkanlar olsaydı keşif hareketlerine katılabilir, ele geçirdiği yerlerde yine istimalet politikası uygulayabilirdi. yani toprakları karadan fethedince iyi devlet, donanma marifetiyle keşfedip fethedince kötü devlet olmuyorsunuz. bir yeri fethediyorsanız amaç oranın kaynaklarından ve diğer avantajlarından faydalanmaktır. olayları romantize edip, dünyaya sırf adalet dağıtmak için hareket etmişler gibi davranmaya gerek yok.*

    hint deniz seferlerine bir bakın. millet coğrafi keşiflerle yeni ticaret yolları bulduktan 100 yıl sonrasında bile okyanusa dayanabilecek gemilerimiz yoktu. yani asıl mevzu osmanlı' nın sömürgecilik hareketlerine karşı olması ya da her devletin toprak bütünlüğüne saygı duyması falan değil, teknik açıdan yetersiz olmamızdı.
  • okyanuslara kıyısının olmamasıdır.

    coğrafi keşifler çağında öne çıkan bütün devletler okyanus kıyısında olanlardır. bunlar kendileri dışındaki devletleri engellemişlerdir. günümüzde küçük bir ülke olan portekiz, ya da hollanda filan o devirde devasa sömürgelere sahiptiler, çünkü okyanusa kıyıları vardı.

    osmanlı devletininse sadece akdenize ve karadenize kıyısı vardı, okyanusa çıkmamız cebelitarık'tan çıkmamızı gerektiriyordu ve bu da zordu, çünkü orası başkasının elindeydi. donanmaları lojistik olarak desteklemek de mümkün değilmiş, çünkü portekiz direk açılırken, biz ancak bütün akdenizi geçtikten sonra savaşı da göze alırsak okyanusa açılabiliyorduk. ve dönüş de gene aynı şekilde. bu yüzden okyanus denizciliği bizde gelişmemiş.

    biz de elimizden gelenin en iyisini yapıp akdenize kıyısı olan neredeyse bütün kuzey afrika ülkelerine el atmışız. kurulduğumuz coğrafya itibariyle sınavımız buymuş, bu kadarını yapabilmiş, devamını yapamamışız.

    sonradan gelen not: bir çok arkadaş özelden "kızıldenize kıyısı vardı, niye oradan okyanusa açılmadı" diyor. kızıldeniz'e osmanlı devletinin sadece merkezi idaresine tabi kıldığı uzak eyaletlerinin kıyısı vardı. yani arap bölgelerinden ve mısır'dan bahsediyorum. cebelitarık bölgesi de aynı şekilde. buralar nüfusça osmanlı olan yerler değil, fetihler yoluyla elde edilmiş, ama türkçe konuşmayan toplumların yaşadığı, vergiyle bağlı bölgeler. anavatandan yani anadolu kıyılarından kızıldenize deniz yoluyla ulaşım yok. bu da kızıldenizde ayrı bir donanma kurulması zorunluluğu demek, bu da lojistik bir çok zorluk getiriyor, kendine göre güvenlik riski de var, bir deniz savaşı çıksa afrikayı dolaşmadan anadolu'dan yardım gönderemezsiniz mesela, isyan çıksa araplar el koysa yapacak bir şeyiniz yok. kızıldenizde osmanlı donanmasına ait gemiler var, ama bunlar süveyş ve basra tersanelerinde sıfırdan inşa edilen gemiler. baştan kuruyorsunuz yani her şeyi. o bölgeden hint okyanusuna kadar portekizliler hüküm sürüyordu, bu bölgedeki donanmalarıyla osmanlı devleti de bazı seferler düzenliyor, hindistana filan gidiyor, ama işte yeterli olmuyor. en iyi denizcilerimizden piri reis çıktığı seferde portekizlilerle savaşı göze alamayıp dönüyor, ceza olarak boynu vuruluyor. gene bir başka denizci seydi ali reis portekizlilerle karşılaşıyor, o da bir çok gemi kaybedip geri çekiliyor. böyle böyle bir noktadan sonra doğu yönüne devam edilmiyor. akdenize odaklanılıyor.

    sokullu zamanında (ki akıllı adammış) süveyş'e kanal açılmak istenmesinin de sebebi budur, asıl donanmayı oradan okyanusa çıkarabilmek ve portekizlilerle savaşacak güce erişmek. ama açamamışlar, hakimiyet de kuramamışlar. "süveyş kanalını açsalarmış madem, bak, adamların vizyonsuzluğu gene kanıtlandı, görememişler geleceği" diyen adamlar da bence haklı değil. vizyon varmış, fikri düşünmüşler de, işin mali boyutu var, işgücü boyutu var, o kadar kolay mı? aha, kanal istanbul 2010'dan beri ortada, daha kazma vurulabildi mi? ömürleri, paraları yetmemiş.

    yani bugünkü köylülüklere kızıp, kızdığımız insanlar osmanlıyı da sahipleniyor diye osmanlıya da "vizyonsuzlar, tembeller" filan diye tarihi açıklayamazsınız. hayat böyle vizyonlular, vizyonsuzlar diye açıklanabilecek kadar basit değil. portekizliler, ispanyollar, ingilizler, hollandalılar, fransızlar denizcilikte gelişti de tesadüf mü bu yani. portekizliler, hatta tarihin en büyük imparatorluklarından ispanyollar, o zaman çok vizyonluydu, kömür-demir çelik çağı başlayınca mı vizyonsuz oldular? hayır, kömür, demir, bunlar ispanyollarda yoktu, ingilizlerde ve almanlarda vardı. o zamana kadar "vizyonsuz" olan ve denizlere açılamayan almanlar birden vizyonlu mu oldular da sanayi devrimi yaptılar, hayır, onların önünde (batısında) çıkmalarını engelleyen ingiltere vardı, okyanusa kolay açılamıyorlardı, sömürge edinemediler, ama sanayi üretimi yapmalarına engel olmadı bu, "çünkü çok vizyonlu" olduklarından değil, topraklarında demir kömür çok bol ve ucuz bulunduğundan.

    her şey "benim mükemmel vizyonumu paylaşan biri yönetse işler süper olurdu, uzaya gidilirdi" diye açıklanamıyor maalesef.
  • yelkenli gemi yapım tekniğinde yetersiz olunmasıdır. ilk önce şunu söylemek isterim ilginin olmadığını söylemek tamamen yanlış bir düşüncedir. ilgi gösterildi, hazırlık yapıldı ancak netice çok olumlu olmadı. meseleyi açarsak;

    1525 yılında osmanlı kaptanlarından selman reis istanbul'a ayrıntılı bir rapor sunar. raporda kızıldeniz ve hint okyanusu'na açılmanın, bu denizlerde portekizlerle rekabete girişerek ticaret yollarından pay almanın devlet hazinesine mali yarar sağlayacağı ve bu amaçla büyük bir donanma kurulması gerektiği anlatılmaktadır. bu rapor üzerine osmanlı devleti hint okyanusu'na açılmak için büyük bir donanma kurmaya başlamıştır. işte asıl sorun burdan sonra ortaya çıkmaktadır.

    osmanlı devleti inşa etmeye başladığı gemiler iç denizlerde etkili olduğu kadırga tipi savaş gemileriydi. bu gemilerin özelliği kısa menzilli olmaları ve ağır toplar taşıyabilmeleridir. bu özellikler gemileri açık denizde yetersiz kılıyordu. avrupa'da ise açık denizlerde daha etkili olan yelkenli gemi tekniği gelişmeye başlamıştı. yelkenli gemiler uzun menzille ve hafif toplara sahip olduğundan açık denizlerde etkili olabiliyorlardı.

    bu aşamada osmanlı yürüttüğü politika çerçevesinde 70 parçalık kadırga tipi savaş gemisi inşa ederek kızıldeniz'e indirmiştir. orada 1554 yılında portekizlerle yapılan ilk açık deniz savaşında yenilgi alarak donanmanın büyük bir kısmını yitirmiştir. böylelikle açık deniz politikasına sekte vuran en önemli nedenin yelkenli gemi yapım tekniğini uygulamamış olması net şekilde ortaya çıkar. bununda iki nedeni vardır ; ilki osmanlı tersanelerinde yelkenli gemi inşa edebilecek bilgiye sahip ustanın yetersiz oluşu, ikinci neden ise iç denizde büyük başarı sağlayan kadırga tipi gemilerin açık denizlerde de başarılı olabileceği düşüncesinin ağır basmasıdır.

    sonuç olarak açık denizlere yönelik politika yürütüldü, yeterince ilgi gösterildi ancak izlenen yol yanlış olunca başarılı olunamadı olay bundan ibarettir.

    edit: yorumları tekrar gözden geçirince okyanusta kıyısı olmadığı düşüncesini savunan yazıya çok yoğun ilginin gösterildiğini gördüm. buradaki yanlışı düzeltmek için editledim.

    osmanlı devleti'nin 16. yüzyılda okyanuslarda kıyısı olmadığını söylemek ben körüm görmüyorum demekle eş değer bir durumdur. basra körfezi ile kızıldeniz kimin kontrolü altındaydı sormak isterim. cevap osmanlı ise nasıl oluyorda kıyısı olmuyor. koca hint okyanusu nereye gitti o zaman. yok orası uzaktı yönetimi zordu falan argümanlarını geçelim. osmanlı hint okyanusunda portekizlerle açık deniz savaşı yaptı başarılı olamadı ancak okyanus kıyısındaki liman ticaretini yaklaşık 100 yıl daha kimseyi oraya sokmadan gerçekleştirdi. kısacası kıyısının olmadığı düşüncesi yanlış bir yaklaşımdır doğrusunu bilelim ona göre yorum yapalım.

    daha detaylı bilgi isteyen osmanlı ekonomisini en iyi analiz eden tarihçilerden olan prof. dr. şevket pamuk'un eserlerini okumalarını tavsiye ederim.
  • oğlum adamların götünün dibindeki mısır'daki piramitleri "nedir acep bunlar?" diye soran eden bir allahın kulunun çıkmadığı bir devletten bahsediyoruz şurda. 300 yıl boyunca bi tane ilaç niyetine araştıran, inceleyen, yazan olmamış. ne coğrafi keşifinden ne merakından bahsediyorsunuz?

    aynı kafa 500 yıl sonra cübbeli ahmet hoca gibilerde yaşıyor hala. adam nasa'ya "niye plütona masraf yapıp araştırma gemisi gönderdiniz, bana sorsaydınız, parayı bana verseydiniz açıp kuranı söylerdim" diyor. bu kafa itibar görüyor, yaygınca destekliyor. bu kafa iktidarda.
    şimdi bu insanları al, 500 yıl öncesine ışınla gene bir coğrafya keşifi yapmayacaklardır.
    cübbeli kafasıdır bu toprakları bitiren zaten. bütün yaptığı bir sürü hikaye masal (ki çoğu zırva ya da uydurma) ezberleyip anlatma. işte alim dedikleri adamlar bunlar. bunlara alimlerimiz diyorlar. bir batının çıkardığı alimlere bak bi de bizdeki bu hiç bir şey üretmeyen parazit gibi yaşayan alimlere.
  • yazılanlara ek olarak, harita eksikliğidir.

    on ikinci on üçüncü yüzyıldan kalma portekiz haritaları var, hatta anadolu ilk defa o haritalarda turkiye olarak geçiyor, ve bu haritalar portekizliler tarafından devlet sırrı olarak korunmuştur.

    o devirde harita çalmak büyük suçtu ve yer yer savaş sebebiydi. keşfeden bilgiyi kendisine saklıyordu. osmanlı'nın bildiği kadarıyla portekizliler bir yerlere gidip geliyorlardı, ama açıkçası tam nereye gidip geldiklerini osmanlı pek bilmiyordu. keşiflerin keşif olduğunu osmanlı'nın anlaması daha sonra oldu.
  • (bkz: europa universalis iv)

    oyna da gor neymis sebebi.
  • bir önceki entryden devam edeyim.

    dediğim gibi kafa yapısı buna müsade etmezdi. batı ülkeleri hiç olmasa, portekiz ve ispanyaya kadar osmanlı toprağı olsa osmanlı yine coğrafi keşifler yapamazdı.

    öncelikle kafa yapısı farkını görmek için şu adamın hayatını bir okuyun
    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/john_harrison

    dakik bir saat tasarlayarak denizcilerin açık denizde dünya üzerindeki konumu bulmalarını sağlıyor. günümüzde de gps sistemi benzer bir mantıkla hassas saat bilgisini kullanarak konum gösterir.

    peki osmanlı'da bu sırada durum (kafa yapısı) nedir? her sene 10 gün kayan hicri takvim kullanılıyor. amaaan mevsimler her sene 10 gün kayarsa kaysın diyen bir kafa yapısı okyanuslarda yönünü bulamaz, coğrafi keşifler yapamaz.

    yukarıdaki entryde demiştim, osmanlı için varsa yoksa ganimet ve vergi vardı diye. peki vergiyi doğru düzgün toplayabiliyor muydu? hicri takvimle çiftçiden vergi almakta sorunlar olduğunu için rumi (romaya ait) takvime göre vergisini aldı mecburen ama memur ve askerlerin maaşını hicri takvime göre veriyordu bu durum her 3 senede 1 maaş her 33 senede 1 yıllık vergi kaybı demektir.
    (bkz: sıvış yılı)

    her şeyini vergi toplamak üzerine kurmuş devlet daha doğru düzgün vergi alıp mali yapısını planlayacak takvim kullanmaktan aciz. nerde kaldı saniyelerin önemini idrak edip bu bilgiyi gemilerinin dünya üzerindeki konumunu belirlemekte kullanıp okyanusları aşsın.

    osmanlının sahip olduğu topraklardaki hammaddeleri sanayi kurmak için kullandı mı ki de, bu sanayi gelişmeleri kullanarak yeni hammadde arayışına çıkabilsin? anca kıyıdan kıyıdan gidersin, açık denizlere okyanuslara açılamazsın. önceden dediğim gibi açılsa ne olacak? gene elde ettiği hammadde kaynaklarını ücreti karşılığında batıya kullandıracaktı. osmanlının kafa yapısı teknoloji için hammadde, hammadde için teknoloji döngüsünü anlayacak ve saniyelerin önemini bilecek şekilde şekillenmemişti, yılda 10 günlük kaymayı umursamayacak şekilde şekillenmişti, hem de kendisine doğrudan gözle görülür zarar vermesine rağmen.
  • klasik dönemde ticaretin ve zenginliğin merkezi olan akdeniz'e ve ipek yoluna zaten hakim olması. zaten dikkat edilirse avrupalılar, türklerin akdeniz'i ve ipek yolunu kapamasından dolayı çin'e ulaşacak alternatif ticaret yolları aramaya başlamışlardı. bunun sonucunda çin'e ulaşmak için yola çıkan kristof kolomb kendisini amerika kıyılarında buldu. ilerleyen süreçte avrupa'lılar diğer kıtaları sömürgeleştirerek zenginleşmeye başlarken türkler ve müslümanlar ticaretin ve zenginliğin klasik rotalardan kaydığını yavaşta olsa farketmeye başladılar. ancak artık iş işten geçmişti çünkü adeta önce kapan kazanır mantığıyla avrupa yeni dünya zenginliklerine ulaşmıştı bile.

    diğer yandan bizler bugünkü bilgimizle yeni dünyanın nasıl büyük zenginlik sağladığını bilebiliyoruz. ancak o devirlerde avrupalılar da dahil kimse bu büyük zenginliğin farkında olamazdı.

    kısacası osmanlı klasik dönemde ipek yolu ve akdeniz'e hakimdi ve yeni zenginlikler aramasına ihtiyacı yoktu. dolayısıyla önceleri kendisi için avantaj olan bu durum kaderin bir cilvesiyle yıkılmasına kadar gidecek süreci başlattı.

    ne diyelim, coğrafya kaderdir.
  • coğrafi keşiflerin hızlı dönemleri tam da osmanlı'nın zirve yaptığı dönemlere denk gelmektedir. ortalama bir türk olarak düşününce, aynı durumda olsam;

    "siktir et bu enayiler bulsun sonra gider ellerinden alırız" diye düşünürdüm.

    ilgisizliğin sebebi milli hastalıklarımızdır.
hesabın var mı? giriş yap