• hem hz. ali hem de hasan-ı basri hazretleri her türlü problem ve sıkıntı karşısında istiğfarı yani çokça "estağfirullah" demeyi tavsiye etmişlerdir. her gün 100 kere estağfirullah demek, nefsi ve şeytanı yani şuurumuzun karanlık ve antitez yönünü güçsüz kılar; çünkü onlar enerjilerini günahlardan yani negatif enerjilerden alırlar.

    istiğfar ise negatif enerjileri nötrler ve bedeni, kalbi, ruhu temizler. başımıza gelen ne kadar sıkıntı, bela, musibet, can sıkıcı durum varsa hepsinin sebebi şuurumuzun karanlık yönüdür. sebep dışarıda değildir; içeridedir. dışardakiler sadece figürandırlar.

    istiğfar etmek, muharebe kazanmak gibi taktik bir başarıdır ve önemlidir. her gün küçük küçük başarılar kazanmak, savaşı kazanmanın aslıdır. zafer sarayının duvarları, her gün üst üste konulan küçük küçük başarı tuğlaları ile örülür.

    bilinç kazanmak ise savaşın stratejik yönetimi gibidir. o da(mesela) düzenli olarak mesnevi okuyarak elde edilebilir.

    video linki güncellendi:

    https://disk.yandex.com.tr/i/erj22jnmml85nq
  • bismillah der gibi rp yazarak başlanır. resmi reçetelerde heyet raporu yoksa maksimum 4 kalem ilacın bedeli ödenir kurumlarca. her ilaçtan kaç kutu verilmesi gerektiği yazılır. örneğin 1 kutu için (dlb) , 2 kutu için (dllb) , daha sonra s ile kullanımı açıklanır. 3x1 po (ağızdan ) gibi. ya da 1x1 im
    ( kas içine ) resmi olsa da olmasa da reçetenin altına kase basmak ve imzalamak etik olarak daha doğrudur.
  • doktor'larin yazdigi ve icerigi o hastaya verilmesi gereken ilaclarin listesi olan kagit parcasi.. eczaci di$inda kimse tarafindan okunamamasiyla me$hurdur..
  • türkiye'de dün öğrendiğim kadarıyla 4 günlük geçerliliği olan kağıt parçası,4 günde ilaçlarınızı almazsanız kendi kendini imha ediyor. artık reçete de reçete gibi yazılmıyor saçma sapan harflerin yanyana gelerek oluşturduğu gizli kodlar veriyorlar post itlerde sadece doktor ve eczacı anlayabiliyor.bakalım daha neler göreceğiz bu kurgu bilim ülkesinde.
  • bir aleksandros adamopulos öyküsü.

    "reçete

    olaylar öylesine dar bir yer ve zaman içine yığılmıştı ki incelenmesi çok zordu. düşünüyorum da, bir soluğu tutar gibi. nedir daha temel olan, soluk alış mı, veriş mi?

    önümde önemli sorunlar bulunuyordu, yanıt bile aramayan, yanıt vermemle de alay ederek; belki sizin de yaptığınız gibi. daha önemli olan nedir; bir tek yaşam mı yoksa daha çok yaşamlar mı?

    gebe bir hamamböceği mi örneğin, yoksa basit bir hamamböceği mi evrensel oluşumları daha etraflı hesaplar? hayat ne zaman başlar ve bilinç ne demektir? bütün yaşam biçimleri hangileridir, yoksa bütün olmayan bir yaşam biçiminde, yarım yaşam da var mı? üzerinde milyarlarca mutlu mikrop bulunduran hasta bir fare, sağlıklı bir fareden daha mı bütündür? daha mı tehlikelidir? kimin için tehlikelidir? yaşam için mi? ya üzerinde taşıdığı bunca yaşam? ya içinde uyumlu bir biçimde beslenen küçük organizmalar?

    başka türlü söylersek, öldürürken -yaşama son verirken- bir cinayet işliyorsak, acaba vebalı bir fareyi öldürürken, sağlıklı bir fareyi öldürürken işlediğimiz günahtan daha büyük bir günah işliyor olmayalım? ya da bir kediyi beslerken, bir biçimde kediye yiyecek verip günahımızdan kurtulmaya bakıyor olmayalım; içimizde de kedinin içine aldığı olası mikropların doğal bir metabolizma sonucunda hastalanmayacağı gizli umudunu da yaşatarak (hep kendi çıkarımız için, çünkü fareler hep kedilerden kalabalık olacaklar).

    bütün bunların sert, hesaplı, olgun düşüncesi acaba daha mı doğrudur (kimin için doğru? yaşam için mi?) her türlü zora karşı oluşan doğrudan, içten, çocukça tepkiden? anlama olanağını bile bulmadığım ve benim bütünüyle yetersiz olduğumu ortaya koyan başka bir sorun; aynen bir bifteği neden böylesine kolay yiyebildiğimi, ama bir danayı neden kesemediğimi, ya da dişlerimi bir marulun yüreğine geçirdiğimde neden vicdan rahatsızlığı duyduğumu anlayamadığım gibi.

    oysa malzemelerim şunlardır:
    - bir kapan.
    - sağlıklı olup olmadığını bilmediğimiz mutlu bir fare.
    - gebe bir hamamböceği.
    - hassas bir küçük kız.
    - bir kedi.
    - baba.

    ve olanlar şöyle oldu:

    baba kapana yemi kor ve kapanı kurar. bir ara fare kapana girer, yemeğe koyulur ve "klap" diye yakalanır. sağa sola koşuşur, çılgınlar gibi döner ama oradan çıkamaz. birden kapana sokulmuş ve kırıntıları yiyen hamamböceğini görür. üstüne atılıp onu yutar. iki tur daha atar. kaçamaz. karnı tok uykuya dalar. öbür sabah küçük kız ambara girer, yalanan ve bıyıklarını düzelten fareyi görür, güler, ona acır ve "hayır!" diye bağırır babası; onu serbest bırakır ve o, işte avlunun taşları üzerinde koşar, kediye rastlar ve kedi onu yutar. baba kızgın, sessiz gözyaşlarını yutan kızı döver; kedi ise güneşin altında yalanır.

    yenmiş olan peynir için kim dürüst bir requiem söyleyecek?"

    12+1 yalan - aleksandros adamopulos - çeviri: herkül millas - imge kitabevi - 2000
  • çok ilginç bir acil servis olayına kahraman olmuş ilaç verme kağıdı.

    akşam üzeri gözde kızarıklık ve birşey kaçma şüphesiyle gelen hastanın gözünü yıkattım ve konjunktivit tanısı ile reçete düzenledim. reçeteyi verirken -"bu reçeteniz , eğer şikayetleriniz geçmezse mutlaka göz doktoruna danışın " diyerek hastayı taburcu ettim.

    aynı gün gece tekrar geldi ve şikayetlerinin geçmediğini ve gözünün ağrıdığını söyledi. ben de ilacı kullanmaya başlayıp başlamadığını sorguladım. aldığım cevap mahvetti beni :
    --"kullan demediniz ki "

    yapacak birşey olmadığına kanaat getirip , tekrar gözünü yıkattım ve tekrar reçeteyi verdim tabi bu sefer kullanması gerektiğini de söyledim.
  • sol kulağımda bir haftadan fazla zamandır bir tıkanıklık var. geçen hafta gittiğim doktor dört kalemlik bir reçete yazdı bana... insan, kendine reçete yazılıyorken kendini biraz aciz hissediyor sözlük.

    doktor pek hoşsohbetmiş filan derken, kendimi doktora reçete yazarken buldum. (arada bir yaparım böyle şeyler: post-ite, not kağıdına film, musiki eseri, kitap isimleri falan yazar eş dost tanıdık tanımadık talebe hoca kişilerine veririm)

    bu seferki klasik müzik ve iskandinav müziği girizgahını takiben yazılmış güzel bir ilk üç idi:

    1- trans-siberian orchestra
    2- therion
    3- vkgoeswild

    böyle bir harmanlama özeti... senin neyin eksik sözlük, al reçetelen... dahası gelebilir... misal ben de yuzuklerin beyefendisi'nden bol bol vitamin haplı reçeteler alıyorum. sözlük sazan avından, ergen serzenişlerinden, bitmeyen ama bitesi siyaset muhabbetinden, lemmingslerinden ibaret değil ya! (bkz: ekşi sözlük lemmings'liği)

    (o değil de, doktorun reçetesinde yer alan zinnat clarinase cataflam mentropin dörtlüsü bu kulağı açamadı sözlük. beethovenın, izlerini takip mi ediyorum ne, mozartı yaşta geçeli epey oldu...)
  • bir örnek vermek gerekirse:
    - size iki lawrence block bir nelson demille yazıyorum. arka arkaya... bittikçe yenileyin lütfen.
    gibi
  • eskiden yemek tarifleri için kullanılmasının sebebi yemek tarifinin fransızca "recette" olmasıdır.
  • bunun kagidi oyle illet bi'sey ki arkasina imza atamiyorsunuz.
    ya eczanelere dogru duzgun kalem koysunlar ya da kagidi degistirsinler bi'sey yapsinlar.
hesabın var mı? giriş yap