aynı isimde "şeyler (grup)" başlığı da var
  • (bkz: georges perec)
  • şeyler,
    evet şeylerdi isimleri.
    tanımlamak ve hiç tanımak istemediğim
    bir takım acı gerçeklerdi hepsi.
    kimsenin umurunda olmadığı
    ve de maalesef umurumda olmadığı,
    biraz yaşayıp az biraz da eskittiğim,
    sıkıcı bir hayattı heba ettikleri.
  • birden fazla bilinmeyenin bir arada olması.
  • "zaman zaman da dayanamıyorlardı artık. dövüşmek ve yenmek istiyorlardı. savaşım vermek ve mutluluklarını elde etmek istiyorlardı. ama nasıl dövüşmeli? kime karşı? neye karşı? garip ve pırıltılı bir alemde, ticari uygarlıgın cafcaflı evreninde, bolluk hapishanelerine, büyüleyici mutluluk tuzaklarında yaşıyorlardı." georges perec.
  • oldukları gibidir, acı çekeriz çünkü onları farklı hayal ederiz.
  • asıl olanlardır. bir gün gelecek her şeyi, her türlü ismi kaplayacak olanlardır. umut olanlardır.
  • (bkz: georges perec), bize bizi bulutsuz ve berrak bir yaz günündeymişiz gibi anlatıyor. o öyle bir yazar mi penceleri yok ediyor ama onun varlığını kabul ederek bunu gerçekleştiriyor. jerome ve sylvie'nin hayatı tam olarak böyle! onlar sadece fransa'da değil hayır! onlar dünyanın dört bir köşesinde…

    “çok şey vadeden ve hiçbir şey vermeyen bu dünyada gerilim çok fazlaydı”

    şeyler öyle büyüleyici ve kendine bağlayıcı ki bu küçük insanlar seline kapılıyor, gittikçe ufalıyor ve hayatı bir alışkanmış gibi sürdürüyorlar.
  • "anısız, belleksiz bir dünya. yine zaman geçti, çöl ıssızlığında, sayılmayan günler, haftalar geçti. hiçbir istek duymuyorlardı artık. kayıtsız dünya. trenler geliyor, gemiler limana yanaşıyor, motorlu aygıtları, ilaçları, bilyeli rulmanları boşaltıyor, fosfat, yağ yüklüyordu. saman yüklü kamyonlar kentten geçiyor, kıtlığın hüküm sürdüğü güneye gidiyordu. yaşamları hep aynı sürüyordu: okulda ders saatleri, regence'de espressolar, akşamları eski filmler, gazeteler, bulmacalar... uyurgezer olmuşlardı. artık ne istediklerini bilmiyorlardı. hırslarından arınmışlardı.
    şimdi onlara öyle geliyordu ki, eskiden - ve sanki yakın geçmişleri efsaneye, gerçek dışına ya da belirsizliğe doğru yuvarlanıp gidiyormuş gibi bu "eskiden" de zaman içinde her gün biraz daha gerilere gidiyordu- eskiden en azından sahip olma coşkuları vardı. bu istek, çok zaman, onlar için varoluşun yerini tutmuştu. kendilerini sabırsızlıkla, istekler içlerini kemirir bir halde ileri doğru gerilmiş olarak hissetmişlerdi.
    ya sonra? ne yapmışlardı? ne olmuştu?
    çok yumuşak bir trajediye benzeyen, dingin bir şey hızı kesilmiş yaşamlarının bağrına yerleşiyordu. çok eski bir düşün yıkıntıları, şekilsiz kırıklar arasında yitip gitmişlerdi. "
    yukarıdaki pasaj için bile okunduğuna pişman etmeyen, benim için georges perec ile tanışma kitabı. uyuyan adamı okumak konusunda da ziyadesiyle heyecanlandırmıştır.
  • (bkz: şeyler grubu)
  • bir feyyaz yiğit şarkısı, loop'a alıp sürekli dinlediğim:

    https://www.youtube.com/watch?v=w_uf2eack_4
hesabın var mı? giriş yap