49 entry daha
  • imdb puanına kandım. yarrak gibi bişey yapmışlar. film desen değil animasyon desen değil çizgi film hiç değil. lsd/halüsinojen arası bir şey.
    ha bir de iki saat izleyip hikayeti tamamlayamıyorsun, yarım bırakılmış.
    pü sana marvel aq,
  • an itibarıyla imdb'de en yüksek puanlı süper kahraman filmidir. the dark knight'ı bile geçmiştir, maşallah!
  • bu filmi sinemada ve pür dikkat izlemelisiniz, çünkü sırf konusu, öyküsü, senaryosunu takip açısından değil; espriler, mizah, göndermeler de gırla. çok sağlam film ancak bence olabilecek tek sıkıntısı, çok hızlı olması. 2,5 saat içinde ellerindeki konuyu işleyebilmek için her şeyi çok hızlı işlemişler. diyaloglarda yer yer sağlam güldüğüm oldu ama kaçırdığım gülemediğim neler vardır kim bilir.

    film, into the spider-verse'i seyretmediyseniz bile anlayabileceğiniz bir yapıya sahip, çünkü film içinde ilk filmin özetini de veriyor. ayrıca şimdiye kadar gördüğüm en uzun intro'lardan birine sahip; jenerikte verse yazısını görünce, "oha bu giriş miydi?" diye şaşırdım. hatta filmin en başından itibaren "acaba gwen'in öyküsü müydü?" diye düşünmedim değil.

    --- spoiler ---

    öykü olarak bence spider-man no way home'a benzer bir yapısı var; yine kader, karakterin yaşadıklarını kabullenmesi, ebeveyne yaranma çabası vb. bu filmde de miles morales'ın annesine, çoğunlukla da babasına ispat etmeye çalıştığı bir yapısı var, tam o ergen çağları işte. hem babası onun yaptıklarını kabullenmeyip, hem de spider-verse'te miguel'den azarı yiyince ("örümcek tarafından ısırılmamalıydın, sen örümcek adam oldun diye peter parker öldü, spider-verse'te sapmaya yol açtın!"), "kendi kaderime başkası mı karar verecek? ben çocuk değilim!" diye isyan edip kendi kaderini kendi yazmaya başlıyor. ve spider-verse'te görüyoruz ki, bütün örümcek adam'ların yaşaması gereken bir kader/öykü var ve doğru yerde doğru kaybı yaşamaları gerekiyor. bu kaybı yaşamazlarsa, örümcek adam öyküsü ilerlemiyor. o bir must. tabii bunu bilip buna ne kadar karşı koyabilirsiniz orası ayrı. hep bir ben amca veya benzeri bir kaybı yaşıyorlar, yaşamaları gerekiyor. 2002 yapımı spider-man filmini düşünün; ben amca ölmese, peter parker o yola girer mi?

    ancak benim ikinci en çok ilgimi çeken şey, başka bir örümcek evrenindeki ısırması gereken örümceğin, miles'ın evreninde onu ısırması. miles morales'ın belki de hiçbir zaman örümcek adam olmaması gerekiyordu veya belki de bu şekilde olması gerekiyordu; orasını bilemeyiz. ama o yanlış kişinin ısırılması spider-verse'te sağlam bir sapmaya yol açıyor ve bu filmdeki the spot'a da o vesile oluyor aslında. miles'ın derdi de spider-verse'leri kendince bir düzene sokmak ya da en azından verse'teki kendi yazgısını rayına oturtmak. o da kolay olmuyor çünkü verse'te başka bir morales hikâyesine geçiyor ve karanlık bir miles morales'le karşılaşıyor, kendi evreninde babasını kaybetmesi gündemde.

    --- spoiler ---

    böyle çok karışık ve kalabalık bir öyküsü var across the spider-verse'in. çok güzel bir öykü ve senaryo bence, ancak takibi zor ve çok iyi dikkat gerektiriyor.

    --- spoiler ---

    miles kaçarken, "örümcek adam'ı yakalayın!" uyarısı gelince hepsinin "you? you? you?" diye birbirini göstermesi ve klasik kareye atıf çok güzeldi. devamında başka bir spidey'nin, psikolog spidey'yle konuşurken, "ben amca'n öldü diye değil mi? biliyorum biliyorum." demesi ve odaya tüm spidey'lerin dalma sahnesi çok çok iyiydi. dediğim gibi film çok hızlı ve böyle kareleri yakalayıp zihinde tutmak zor olabiliyor. :)

    --- spoiler ---

    filmi de öyle bir noktada bitiriyorlar ki, tam dizi-film gibi olmuş. açıkçası 2024 baharını sabırsızlıkla bekliyorum ve ilk 2 filmde bunu yaptılarsa, 3. filmde ne yapacaklar tahmin bile edemiyorum. :)

    muazzam bir animasyon yapılmış ve okuduğum bir habere göre yaklaşık 1000 kişilik bir ekip çalışmış bu film için. bana film sırasında milyonlarca kişi çalışmış gibi geldi, yani böyle bir filmi 1000-2000 kişiyle yapmak bile zor gibi. :d 100 milyon dolar da bütçesi varmış ki yapımcısına hafta sonunda rahat kâr ettirir bu film. hak ediyor da. hollywood hatta avrupa sineması da baksın örnek alsın. animasyon, geleceğin sinemasıdır bence, bunu bilir bunu söylerim.

    muhakkak sinemada gidip izleyin, hiç "bekleyeyim nete gelir evde izlerim." demeyin; telefon çalıyor, o oluyor bu oluyor dikkat dağılıyor. sinemada pür dikkat izleyin.
    joaquim dos santos, kemp powers ve justin k. thompson yönetmenlere; phil lord, christopher miller ve dave callaham senaristlere ve animasyon ekibine ayrıca seslendirme kadrosuna; kısacası tüm prodüksiyona teşekkürler ve tebrikler! bir film ancak böyle güzel yapılabilirmiş. :)
  • 2018 yılında vizyona giren ve o sene oscar dahil bir çok ödülü silip süpüren, 21. yüzyılın en büyük animasyon başyapıtlarından olan spider-man into the spider-verse in 5 yıllık aradan sonra vizyona giren devam filmi. filmi izledikten sonra şuna kanaat getirdim; bu serinin yapımcıları ve yönetmenleri, sistemin bug'ını bulmuş. zamanın ruhuna uygun, hatta dönemin ilerisinde hikaye yazıp, bunu olağanüstü görsellerle süslemeyi beceriyorlar. şimdiden söyleyelim, 2023 senesinde bu filmin üzerine bir animasyon izleme şansımız yok. çünkü ekip yine çıtayı arşa çıkarmış ya da zaten arştaki çıtayı korumayı başarmış diyelim. spider-man across the spider-verse 140 dakikalık görsel ve işitsel bir şov. ilk yarısından coşku ve heyecan ağırlıklı, ikinci yarısında da dramasıyla göz dolduran, dört dörtlük bir animasyon.

    bu filmi henüz izlemeyenlere sesleniyorum. size, filmi izleyip izlememe konusunda karar verirken şöyle yardımcı olabilirim; öncelikle 2018 tarihli şu filmi izliyorsunuz. eğer ki bu filmi beğendiyseniz, emin olun şu an vizyondaki devam filmine de bayılacaksınız. "yok beni sarmadı, sevemedim" diyorsanız, bu filmi de izlemeseniz olur demektir. şimdi yazının bundan sonrası için, bu çizgi dışı animasyonu başyapıt statüsüne taşıyan 9 maddelik listeyi yazalım;

    a.) senaryo - hikaye / kurgu ve ötesi
    ilk 20 dakikası spider-girl gwen stacy ile başlayan, ilk yarısında sizi heyecanın doruğuna çıkaran, ikinci yarısında draması yoğunlaşan, özellikle son yarım saatte sizi fena halde duygusallaştıran bir hikaye. filmin 140 dakikalık süresi öyle bir geçiyor ki, önce hız trenine, daha sonra gondola ve çarpışan otoya biniyorsunuz. sonlara doğru filmin tonu iyice karanlıklaşıyor ve korku tüneline giriyorsunuz. kısacası senaryo ve kurgu muhteşem ötesi!

    b.) spider evrenine katılan yepyeni karakterler
    sayıları o kadar çok ve öylesine çeşitliler ki, bir kere izlemekle asla tatmin olmazsınız ve tamamını yakalayamazsınız. örümcek ağı tüküren kedi, spider maskeli at, dinozor, lego adam, motosikletli hamile spider-woman, punk rocker spider, manhattan ile mumbai'nin karışımı olan "mumbattan" şehrinin kahramanı hint spider vb. 100'lerce spider versiyonu gözlerinizin önünde örümcek adam resmi geçiti yapıyor. hepsinin kaynağı da ay'a kadar uzanan inanılmaz fütüristik bir yapı. yapı, elbette ki adı değiştirilmiş olan new york'da, yani "nueva york" da bulunuyor. elon musk buna bayılır bence ;)

    c.) ilham alınan muhteşem filmler
    bu filmlerin sayıları aslında daha çok ama ben en önemli 3 tanesinden bahsedeceğim. kahramanımızın içindeki karanlığın farkına varması ve kendisiyle mücadele etmesi, filmin drama seviyesini öylesine yükseltmiş ki, açıkçası o sahnelerde içime büyük bir sinema coşkusu doldu. bu filmlerden ilki elbette the dark knight. ikincisi star wars episode v - the empire strikes back. tabii son olarak da the matrix revolutions. bu üç başyapıtla olan akrabalık, filmi izlerken tüylerinizi diken diken ediyor.
    tüm bunlara ek olarak; ülkemizde de çok sevilen netflix'in başyapıt bilim kurgu dizilerinden, almanya yapımı dark (dizi) ile filmin ikinci yarısında akrabalığı ortaya çıkıyor.

    d.) sinemaya damga vuracak tartışmalı villainler
    bu üç karakter hakkında fazla detay vermek istemiyorum. filmde üç adet "tartışmalı kötü adam" var. ilki filmin başlarında, ikincisi filmin ikinci yarısında ve nihayet üçüncüsü de filmin sonunda ortaya çıkıyor. uzun zamandır bu kadar mükemmel yazılmış böylesi başarılı karakterler görmedim. tartışmalı dememin sebebini, elbette filmi izleyenler anlayacaklardır. filmi mükemmel hale getirenler de zaten bu üç villain. hepsi şimdiden unutulmazlar arasına girecek.

    e.) seslendirme sanatçılarının şairane performansı
    animasyon filmlerin en önemli başarı kriterlerinden olan seslendirme performansı, bu filmde çok ileri düzeyde yapılmış. özellikle yeni karakterlerden miguel'in "spider-man 2099" seslendirmesinde oscar isaac, spider punk "hobie brown" da daniel kaluuya, mükemmel yazılmış ve çizilmiş "spot" karakterinde jason schwartzman, hint spider pavitr prabhakar'da karan soni çılgın atmış. başroller miles ve gwen'de zaten çok başarılı ve yüzde yüz uyumlu işleri önceki bölümde de deneyimlemiştik. ayrıca miles'ın aile fertlerini de, sıcacık yuvasındaki anne-baba karakter yorumları mükemmeldi. bu sebeple filmi lütfen türkçe dublajlı olarak değil, türkçe altyazılı ve orijinal dilinde izleyin.

    f.) filmin orijinal müziği ve diğer şarkılar
    filmin orijinal tema müziğini incelikle işleyen daniel pemberton ın besteleri size ücretsiz uzay seyahati keyfi sunuyor. hemen buraya spotify linkini bırakalım orijinal tema albümü. ayrıca metro boomin in şarkıları filmi öylesi bir seviyeye çekiyor ki, siz kahramanlarımız miles ve gwen'in dünyasına ışınlanmak istiyorsunuz. bu muhteşem şarkılarla dolu metro boomin listesini de hemen buraya bırakıyorum. hepimize bu inanılmaz müziklerle dolu tatlı rüyalar! metro boomin - spider-man film müzikleri

    g.) yeni nesil izleyiciyi için çok hızlı akış
    yazının muhtemelen en bıçak sırtı maddesi bu olmalı. çünkü filmin bu maddedeki özelliği, kendisini izlemeye yeltenen bir kısım seyirciyi ister istemez dışlıyor. bu filmi, "herkese göre olmayan veya her yaş grubuna göre olmayan filmler" statüsüne çekiyor. aşırı derecede hızlandırılmış akış, sizi bir süre sonra yorabilir ve filmde ipin ucunu kaçırmanıza yol açabilir. ancak zamanın ve sinemanın geleceğinin ruhu bu eğilimde olduğundan, film de bunu başarıyor. 2 saat 20 dakika boyunca, içi tamamen dolu olan çok lezzetli ve aşırı yoğun bir tatlı gibi. filmin öncelikle alfa ve z kuşağı için yapıldığını, 40+ üstü seyirciyi yorabileceğini göz önünde bulundurun. dolayısı ile bu film için tamamen "yeni nesil, klasik olmayan sinema" ifadesi kullanmamız gerekir. "nerede o eski filmler?" diyen izleyici için ise cevap olarak "ok boomer" diyebilirsiniz ;)

    h.) çizgi romanı birebir yansıtan üstün teknik
    inanılmaz aile (incredibles) filmlerinin, bendeki yeri her zaman farklıdır. hem 2004'teki ilk film hem de ikincisi, nezdimde başyapıttır. pixar'ın bu olağanüstü iki filminin bıraktığı yerde başlayan yeni nesil animasyon spider-man, inanılmaz aileden aldığı bayrağı, daha da yukarılara taşıyabildi. benzer teknik ve formülle yaratılan dünya, teknik anlamda şu an zamanının ilerisinde bir mükemmellik içeriyor. tabii bunu, incredibles'a benzer şekilde aile bağları vurgusuyla harmanlaması, seyircinin bu canlı akış tekniğini tecrübe ederken, adeta gerçek insanlı bir macera filmi izliyormuş hissiyatına kapılmasına yol açıyor.

    i.) neon renklerle dolu keyiften bayıltan görsellik
    film en başından sonuna dek sizi olağanüstü görselliğiyle içine çekiyor ve bir daha asla bırakmıyor. sinemada ara verildiğinde, tüm seyirciler hep bir ağızdan "aaaaaaa" diye bağırdık. sebebi, o ara kemirmekten olağanüstü keyif aldığımız şekerin elimizden alınması gibi hissetmemizdi. filmin bitişiyle beraber, uzun bir aradan sonra ilk defa alkış ve tezahürat seslerine şahit oldum. bu film öylesine büyülü ki, maalesef bünyenizde bağımlılık yapıyor. o renk tayfına sahip çizgi romanı elinizden bırakmak istemiyorsunuz. sanırım film, bu yönüyle çok eleştirilecek. en çok da izlemekten gözlerini bozan fanlarının yaşayabileceği potansiyel problemler nedeniyle.

    spider-man across the spider-verse, işte bu sebeplerden dolayı çağının ötesinde, dört başı mamur bir başyapıt olmuş. en iyi animasyon oscar'ını kazanmasına kesin gözüyle bakılan film için fanları, filmin oscarlarda "en iyi film" kategorisinde de yarışmasını istiyor. gerçekleşmesi pek mümkün gözükmese de, kendi adıma da böyle bir isteğim olduğu doğrudur. 2023 yılına damga vuran, yılın en büyük sinema olaylarından biri olan, bu filmi izledikten sonra yaşadığım mutluluğu, ancak hakkında yazarak kelimelere dökebilirdim. tüm sinema severlere iyi seyirler dilerim.

    ekleme : film, aynı kill bill volume 1 ve kill bill volume 2 gibi, tek bir epik hikayeye bağlı, ikiye bölünmüş iki adet filmi içeriyor. birbirine çok yakın zamanda vizyona giren, the matrix reloaded ve the matrix revolutions gibi, bu filmin de devamı, mart 2024'te vizyonda olacak. bizler daha bu filmi tam anlamıyla sindiremeden, üçlemeyi tamamlayan son filmi de yakın zamanda izlemiş olacağız.
  • ilk animasyon filmine zamanında bayılmıştım. gerçekten de gözümde raimi'nin 2. spider-man filmi ile ölümüne kapışacak seviyede bir yapımdı diyebilirim.

    fakat across the spider-verse için aynı şeyleri söyleyemiyoruk şahsım adına. yanlış anlaşılmayayım… animasyon teknikleri, detaylar hala harika. gerçekten görsel bir şölen. hele ki hobie brown'un kişiliğini yansıttığı “aykırı” animasyonu tüm filmin ve karakterlerin aksine grunge posteri kıvamında yer alması çok çok çok ince düşünülüp tasarlanılmış. gerçekten sevgi ve büyük emekle yapıldığı bariz belli. ya da gwen'in tıpkı çizgi roman sayfalarında veya 2. the amazing spider-man filminde öldüğü gibi ayağına ağ bağlayıp süzülmesi gerçekten çok ince bir işçilik. tek tek ince detaylara girersek sayfalarca şey çıkar… uzatmayayım, demek istediğim anlaşılıyor zaten. :)

    ama gel gelelim benim beğenmediğim kısma. o da lobi. birazcık absürt olacak ama multi evren hikayesinin biraz daha lokal olmasını beklerdim. çok fazla örümcek-adam var ve bence bu büyük bir sorun. ilk filmden hallice daha niş bir ekibin genişlemesiyle devam edilebilirdi. --- spoiler ---

    ki sonda oraya doğru da gittiler.
    --- spoiler --- fakat 2. perdede inanılmaz derecede çok fazla spider-man karınca sürüsü misali bir anda türedi ve ikonik çoklu evren örümceklerine ek olarak çok sayıda ecüc mecüc tip kadroya dahil oldu. bununla birilikte şahsen örümcek-adam isminin ve felsefesinin önemli derecede anlamsız kıldığını hissiyatına kapıldım. bazı şeyleri tadında bırakmak lazım. her şeyin fazlası zarar. spider-man'in de öyle.

    oldum olası örümdek-domuz veya örümcek-maymun gibi tiplerden hazmetmem. hadi ilkinde idare ettik, devamında onu da abarttılar; kedisi, atı, rexi ayrı geldi. neyse ki olay örgüsünde çok bir etkileri yok. sırf olsunlar diye eklenmiş ve bence bu gibi kararlar ortak tona hasar veriyor.

    bu arada bence no way home'dan biraz örnek alıp zamanında çizgi filmlerde yer alan örümceklere daha fazla yer vermeleri gerekirdi. spectacular ve unlimited spider-man'i tease edip 10 saniye bile göstermemeleri saçmalıktı. keza 67 senesinden kalma örümcekte öyleydi.

    90'lardaki the animated series örümceğini umarım 3. filme saklamışlardır. kendisinin de spot ile bağı varken ve son bölümde mj'i aramak için boyutlar arası yolculuğa çıkmışken, kendisini ekibe dahil etmemeleri büyük bir eksi olurdu. ana karakterler arasına alsınlar demiyorum ama bir yan hikaye olarak ilgili varyasyonun hikayesini burda sonlandırabilirler.

    ek olarak tom holland, andrew garfield ve tobey maguire kesinlikle 3. bölümde örümcek güruhunun arasına katılmalı. yoksa büyük bir eksi olur.

    3. film için çok heyecanlı olduğum söylenemez ama mutlaka çıktığı gibi izleyeceğim. hikayenin nasıl noktalanacağını merak ediyorum.

    muhtemelen spot alt ediltikten sonra devam filmlerinde yeni tehdit olarak morlun, sonrasında ise ınheritors dahil olacak. kader ağı yırtıkları bilmem ne derken bir üç filmlik daha malzeme çıkar. tabi spider-woman animasyonu ile külliyatı farklı alana çekmezlerse.

    müzik ve ses detayları hakkında da bir-ki şey ekleyecek olursam; ses dizaynı üst düzeydi. özellikle miguel ve spot'un çıkışlarında, ilk filmde prowler'in çıkışında olduğu gibi ikonik bir melodinin olması kulak zarlarımı hoş şekillerde okşadı. görselliğin ses ile doğru desteklenmesinden her zaman büyük bir keyif alıyorum ve ilgili animasyonda bunu çok güzel yapıyorlar. fakat soundtrack için ise aynısını söyleyemeyeceğim. ilk filmde birçok parçayı listeme dahil etmiştim ama bu sefer sadece üç şarkıyı ekledim ve hiçbiri bence bir sun flower veya what's up danger değil. metrocular kusura bakmasınlar lütfen.

    düşüncelerimi toptlayacak olursam; güzel bir animasyon ama benim nazarımda asla ilk film veya spider-man 2, no way home kıvamında bir yapım değil. bakalım üçüncü filmde kaderin ağları bizleri nereye sürükleyecek…
  • hala bu salak filmleri izleyen varmı, spiderman 50 mi oldu
  • filmin 2.partı olacağı için cart diye bitti film. o kadar canım sıkıldı ki anlatamam. post credit sahneside koymamışlar küfür ede ede çıktım sinemadan. yapacağınız işi sikeyim.

    bu arada film yarım haliyle fena değildi.
  • imdb top 250'de 19. sırada şu an. 30'larda sabitlenir diye düşünüyorum.

    edit: 12.liğe yükseldi. *

    edit: 11.
  • post credit sahnesi yok. zaten devamı da gelecek önümüzdeki sene.
  • spider-man into the spider-verse'den bu yana merakla beklediğim ve beklentimi fazlasıyla karşılamış film. ba-yıl-dım. filmden çıkınca normal hayatıma geri dönmek zorunda kalmak üzdü. bir müddet boyunca bu filmle alakalı olmayan hiçbir şey hakkında konuşmak istemiyorum. normalde izlememin üzerinden uzun süre geçmediği ve filmin birçok detayını unutmadığım takdirde bir filmi ikinciye izlemeye yanaşmam ancak izleyeli sadece iki gün olmasına rağmen tekrar izleyesim var.

    yaklaşık 1000 kişinin yapımında çalışmasıyla spider-verse şu ana kadar çıkan animasyon filmleri arasında en büyük ekibe sahipmiş. inanılmaz bir emek var. yalnız ben görsel açıdan çok beğensem de epilepsisi olan insanlar için nasıl bir baş belası olduğunu düşünmeden edemiyorum. hızlı akıştan dolayı yer yer çizgi romanlarda kenarda köşede olan açıklayıcı notlar gibi bazı şeyleri takip etmekte zorlansam da karakterlerin canlanıp çizgi roman sayfalarından çıkmış gibi hissettirmesi, soundtrack, cameolar ve göndermeler beni çok mutlu etti. çoklu evren olayının da marvel'ın diğer filmlerine göre spider-verse ile çok daha başarılı işlendiğini düşünüyorum.

    bu arada son iki senedir sinemada izlediği filmlerden ekranın parlaklığının yetersizliği yüzünden bir şey anlamamış biri olarak bu sefer sinemadan oldukça mutlu ayrıldığımı söyleyebilirim. benim gibi sürekli kötü deneyimler yaşayıp "gidiyorum ama acaba görebilecek miyim?" kuşkularıyla sinemaya gidecekler varsa forum istanbul'u öneririm. salon 10'da izledim. parlaklık ve renkler beni tatmin etti ama en güzeli tabii ki imax'te izlemek.

    --- spoiler ---
    - spider-man homecoming filminde prowler'ın alter egosu olan aaron davis karakteri ile gördüğümüz donald glover, ilk defa prowler kostümüyle bu filmde yer alıyor.
    - her spider-man'in sevdiği birini kaybetmesinden bahsedilirken andrew garfield'ın örümcek adamını george stacy'nin öldüğü sahnede, tobey maguire'ı ise uncle ben'in öldüğü sahnede görüyoruz.
    - spot karakteri deliklerden farklı farklı mekanlara giderken venom filminden mrs chen'i marketinde görüyoruz.
    - miguel o'hara çoklu evrenleri açıklarken doctor strange ve peter parker'dan bahsediyor.
    - iki sezonluk the spectacular spider-man animasyonundaki peter parker'ı da orijinal seslendirmesi ile görüyoruz.
    - ilk filmde öldüğünü gördüğümüz mahershala ali'nin seslendirdiği prowler karakteri filmin sonlarına doğru tekrar karşımıza çıkıyor.
    - miles'ın oda arkadaşı miles ondan bir iyilik istediğinde "i'm not your guy in the chair" diyor. spider-man homecoming filminde ned kendi için "guy in the chair" ifadesini kullanıyordu.
    - spider-man no way home'da doctor octopus'ın "hello peter!" demesine benzer olarak bu filmde de doctor octopus spider society hq'dan kaçmaya çalışan miles'a "hello peter!" diyor.
    - spider-punk'ın devam etmek istemediğini söyleyip kostümünü çöp kutusunun oraya bıraktığı sahne spider-man 2'de peter'ın kostümünü çöp kutusuna atmasına benziyor.
    --- spoiler ---
141 entry daha
hesabın var mı? giriş yap