street spirit
-
radiohead'in asmis yarmis yol sarkisi.
-
ev sıraları üstüme doğru geliyorlar
mavi ellerinin bana dokunduğunu hissedebiliyorum
bütün bu şeyler, bütün pozisyonlarda
bütün bu şeyler birgün kontrolü alacak..
(bkz: 1984)
ve kaybol yeniden kaybol.. (kaybol ve tekrar toza karış)
bu makine iletişim kurmayacak,bu düşünceler
ve gerginlik altında kaldığım..
dünya evladı ol,bir daire oluştur hepimiz dibe gitmeden önce.. ( oturmaya devam et..sınırlarında güvende olduğunu san sadece..)
ve kaybol yeniden ve kaybol yeniden..
çatlamış yumurtalar, ölü kuşlar (şehir,teknoloji yok ediyor doğayı)
çığlık atarlar yaşamak için savaşıyormuşçasına (sesleri şehrin gürültüsünde kayboluyor acı şekilde..)
ölümün parlak gözlerini gördüklerini hissedebiliyorum ( şehrin ışıklarında daha da kör edici olan..)
bütün bu şeyler hüsrana
bütün bu şeyler birgün tamamını yutacak (kıyamet gelecek)
ve kaybol yeniden ve kaybol yeniden..
4 nisan 1995'de capitol etiketiyle yayınlanan the bends albümünden bir şarkı..
''saatlerin tiktaklarıyla, çingeneler gibi daireler içinde dans ediyoruz''
yorke sözlere başlamadan introsuyla zamana yenik düşmenize neden oluyor.. 4 dakikalık bir süre,az söz, tek mekan, az görüntü öyle çok şeye yetiyor ki.. bu radiohead klasiği nefessiz kaldığınız o lanet zamanları öylesine yansıtıyor ki..
''insanın hükümranlığı zamana hesap verir''
slowmotion tekniğiyle ( sinemada zamana meydan okuma denebilir) harikalar yaratılmış bir klip var ortada.. sadece birkaç şey yinelemek istiyorum:
çingenelerin karavanlarındaki modernizasyon aslında arka planda bile fark edilmeyecek bir ayrıntı olmakla beraber; aslen teknolojiye fazlasıyla dem vuran,değişmeyi karşısına alan bir çalışmada belki de tek belirgin değişim , çingene kültüründe süre gelen: çocuklarımız,hayvanlarımız iç içe, köpeğimiz ise çocuklarımızın çobanı biz işlerimizle meşgulken, mantığı ile klipte çizilen doberman-çocuk ilişkisindeki farklılık.. köpeciğin iyiki
limitleri el vermiyor diyoruz.. peki ne gösteriyor bize bu: roller değişiyor, biz ilerledikçe bize doğada dişlerini daha sık gösteriyor.. biz tahribat yaptıkça doğada önlemlerini alıyor..
insanoğlu hani hayallerinde o zamana hükmeden perileri yaratıken en büyük ilhamları kuş sinekleri olmuştur.. dakikada yüzbine yaklaşan kanat çırpışlarıyla insanın masallarına ilham veren o canlı nasıl da zamanı mat ediyor değil mi? aslında street spirit tamamiyle zaman üzerine bir oyun, müziğiyle de klibiyle de.. insanın zaman yönetimi çabalarına ( başında teknoloji ) bir göndermeler dizisi..
köpeğin eski dostu,yeni hedefi çocuk ise nasıl da kocaman görüyor önünde kanat çırpan 'sokağın ruhunu', çocuklar daha derin düşünür aslında, daha büyüktür boyutlar onlar için..
yorke çok sever yerçekimden bahsetmeyi.. klibin sonunda yerçekimini yenmeden edemez o 'dem vurduğu' teknolojinin yardımıyla.. ( en ufak ayrıntıya bile dikkat edilmelidir,mesela yorke zıpladığında fiziğe aykırı bir durum olur klipte.. (bkz: tozun iniş zamanı)
sokak kavramı eskiden neydi, şimdi ne? aslında çalışma bu soruyu sordururken bize, zamanı yutturuyor çok tatlı bir dondurma gibi , sonrasında zamanla yine boğazımızda bir ağrı hissediyoruz bu çalışmanın bıraktığı..
insan seyreder vh1'da görür, mtv'de görür, internetten özel versiyonlarını arar filan.. radyoda dinler görüntüden yoksun.. eser değişmeyecek olsa da, eser zamanı da yerçekimini de yenmiş olsa da.. ilginçtir ki insan ömründen günler eserle her karşılaşmada biraz daha eksilir.. ne garip değil mi ürettiği candan yoksun birşeyin kendisinin asla karşısında duramayacağı şeyleri ezmesi.. ne güzel değil mi sanat yapabilmek?.. -
alternatif çeviri:
sira sira evler hepsi de uzerime egiliyor
mavi elleriyle bana dokunduklarini hissedebiliyorum
butun bu seylerin bir konumu var
butun bu seyler bir gun kontrolu ele gecirecek
ve silinip gidecekler yeniden ve silinip gidecekler
bu makine iletmeyecek
iletmeyecek bu dusunceleri
ve altinda bulundugum stresi
bir cember olustur
hepimiz yere dusmeden
ve silinip gitmeden yeniden ve silinip gitmeden
catlak yumurtalar ve olu kuslar
haykiriyorlar yasamlari icin savasirken
olumu hissedebiliyorum boncuk gibi gozlerini gorebiliyorum
butun bu seyler nail oluyor
butun bu seyleri bir gun bir lokmada yutacagiz
ve silinecegiz yeniden ve silecegiz
ruhunu aska daldir -
hava acayip güzel şu an güneşli müneşli. dedim açiym de laylaylom bi şarkı dinliym mutluluğuma mutluluk katiym. i pod'u şarjdan yeni almışım, o da şarjdan sonra direkt random bişey mi çalmaya başlıyo napıyosa, senelerdir bırak dinlemeyi play tuşundan bile itinayla kaçtığım bu allahın cezası şarkıyı başlattı açar açmaz. nasıl panik oldum anlatamam elim ayağıma dolandı. hemen geçiym allam nolur duymiym şimdi sikerticek ruhumu:((( gibi düşüncelerle aypodun üstüne çullanmış boğuşurken aleti elimden düşürdüm. aşırı acele ettiğim için bi türlü başka şarkıya geçemedim (ipod sakince okşanması gereken bişey) ve debelenme esnasında kulaklığın teki koptu sonra ellerim titremeye başladı. bi gürültü patırtıdır kopuyor. arkadaş "noluyoruz lan?!" dedi. ben de birden kendime geldim, noluyo lan?! dedim. noluyo lan?! ne yani alt tarafı bi tane şarkı için bu kadar tantana sinir stres? bu kadar korkulur mu abi iki tane notadan?? nasıl terörize olmuşum. resmen deliricem. çalsa nolur dinlesem nolur, ne yapabilir ki yani bana?? nasıl napabilir insanın ağzına sıçıyo resmen be. içilmiş bi az şekerli türk kahvesinin kat kat telvesi gibi fincanın dibinde bırakıyo insanı. bok gibi bırakıyo ya. sağ kulaklıktan çektiği mutluluğu dinlediğin cihazın içinde işleyip sol kulaklıktan safi iç sıkıntısı olarak enjekte ediyo. kendimi kan değiştirme makinası gibi bi mutluluk emme aletine takılmış hissediyorum. korkunç ya. gerçekten korkunç. işte böyle bişey street spirit. en ufak bi iyi niyet göremiyorum. sadece ilk 9 saniyesini dinlemek durumunda kaldım ve muhteşem yaşam sevincimden çok net 1 cm filan aldı götürdü. şarkı 258 saniye. 9 saniyede 1cm, 258 saniyede 28.66666 cm ediyor. benim mutluluk zaten ful çektiğinde bile 35 filan ya var ya yok. bana işte 7 gibi bişey kalsa onunla anca yemek memek yiyebilecek gücü bulabilirim şu suratla :| dolayısıyla ağzına sıçayım street spirit böyle bişey mi var ya. http://karikaturbul.net/3108
-
thom yorke'nin "biz bu sarkida sanilanin aksine aski degil seytani ve onun kotulugunu anlattik. aci ve korkudan soz ettik. soylerken korkudan icimiz urperiyor." diyerek acikladigi radiohead bestesi.
-
rows of houses
all bearing down on me
i can feel their
blue hands touching me
all these things into position
all these things will someday take control
and fade out again
and fade out again
this machine will, will not
communicate
these thoughts
and the strain i am under
be world child
form a circle
before we all
go under
and fade out again
and fade out again
[choir part]
cracked eggs dead birds
scream as they fight for life
i can feel death can see its beady eyes
all these things into position
all these things will one day swallow whole
and fade out again
and fade out again
[choir part]
immerse your soul in love
immerse your soul in love -
evlerin gürültüsü
hepsi üstüme geliyor
mavi ellerinin
bana dokunduğunu hissedebiliyorum
bütün bu şeyler bir sıraya girecek
bütün her şey kontrol altında olacak
ve bir daha solup yok ol
bu makine,
bu makine iletişim kuramayacak
bu düşüncelerle
ve içinde olduğum nesille
dünya çocuğu ol
ve bir daire oluştur
hepimiz dibe gitmeden önce
ve bir daha solup yok ol
kırık yumurtalar, ölü kuşlar
yaşam için savaştıkça çığlık atıyorlar
ölümü hissedebiliyorum, parlak gözlerini görebiliyorum
bütün bu şeyler bir sıraya girecek
bütün her şey bir düzene girecek
ve bir daha solup yok ol
bırak ruhun aşka dalsın
bırak ruhun aşka dalsın -
radiohead isimli muzik grubunun 95 tarihli ve "the bends" isimli ikinci uzun albumunun kapanis parcasi. sarki ismi olarak street spirit'i muteakip parantez icinde "fade out" ibaresi de kullanilir.
thom yorke'un soz konusu sarki ile ilgili soyledikleri, ray bradbury'nin fahrenheit 451 isimli romaninin onsozunde de bahsettigi gibi "ben yazmadim, o kendini yazdi, onun hizina yetismekte gucluk cekiyordum" tanimlamalarina bir gonderme olmasi kuvvetle muhtemeldir.
dinledikce ve dinledikce bir felaket habercisi gibi yorumlanabilir. insanin odunu patlatabilecek kadar korkutucu ve gerilimli bir parcadir, cok gucludur. radiohead'in "the bends" isimli albumden sonraki albumlerinde de sikca basvurdugu klostrofobik yapili sarkilarinin ilk habercisi olarak da algilanabilir. gerilimi en ust duzeyde tutmayi basaran argumanlar, panik atakli vokaller, cok sik tekrarlanan bir yapi ile kotarilan arpej duzeni ve felaket habercisi sozleridir.
bir baska acidan sarki yazarinin tum gun ayni ruh halini koruyabildigi varsayimi ile, street spirit sarkisi sabah erken saatlerde, ayni albumdeki bullet proof sarkisi ise gece gec bir saatte yazilmis hissi uyandirmaktadir. bu son yorum tamamen kisiseldir.
yine de intihara meyilli, ruh sagligi dengeli olmayan kisilerin ulasamayacaklari yerde saklayiniz. ya da olan oldu bir defa bari hepimize yarasin. -
çok canımı yakıyor bu şarkı.ya da bahanem olsun istiyorum bu şarkının yanan canıma sebep olarak.
(bkz: bu işte bir yalnızlık var) -
radiohead'in remixlenmesine izin vermediği şarkısı.
klibi ise komaya sokacak derecede güzeldir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap