• ülke meselelerini ideolojik düzlemden ziyade teknik düzlemde ele alan; partizan değil, mühendis kafalı; apolitik kimlikli şahıs. az laf, çok iş üretirler, ya da öyle olmaları beklenir.
  • "bütün mimarlar yüksek, mühendisler de
    bir sen alçak kaldın ey sinan usta!"

    der cemal süreya "teknokratlar" isimli şiirinde...
  • politik karışıklıkların arttığı dönemlerde, "sadece işini yapsın başka birşeye karışmasın" mantığıyla göreve getirilen,

    daha sonra ya kendisi de düzene ayak uydurup bir politikacıya dönüşen, ya da uyum sağlayamayıp bir kenara çekilen insanlardır.

    hatırlayabildiğim kadarıyla bu furya atilla karaosmanoğlu ile başlamış -ki nihat erimdir bu teknokratlar hükümetini kuran-, ama arkası hiç kesilmemiştir. hatta turgut özal da bunlardan biridir; dünya bankasından çağırılıp 24 ocak kararlarını hazırlayan ekibin başına geçirilmiş, 12 eylül'den sonra ise politikanın kurdu nasıl olurmuş dünya aleme göstermiştir.

    daha sonraları ahmet necdet sezer adlı hukuk kökenli bir teknokrat aynı mantıkla cumhurbaşkanı yapılmıştır, sonra ecevit'e pabucunu ters giydirmiştir.

    kemal derviş de dünya bankası'ndan "aman hoca kurtar bizi fillerden" denip alınıp getirilen teknokratlardandır.

    yönetime teknokrat getirmenin avantajları ve tabii ki dejavantajları vardır:

    avantajlar:
    - henüz siyasetle malul olmamıştır.
    - olaylara uzmanı olduğu teknik konu açısından bakabilme yeteneği vardır.
    - genellikle sorunlara pratik sonuçlar önerme yetisi vardır.

    dezavantajlar:
    - yönetim bir bilim değil sanat olduğundan, sorunlara bunlar tarafından kağıt üzerinde bulunabilecek yanıtlar her zaman beklenilen sonuçları doğurmayabilir.
    - uzmanlığın bir dezavantajı olarak bir konuyu derinlemesine bilmelerine rağmen, genelde diğer noktaları gözden kaçırırlar.
    - köksüzdürler, ya gelenler giderken onları da beraberinde götürür, ya da gidenlerle gitmemek için popülizmin kralını yaparlar.

    edit: koftiden teknokrat tansu çiller'i unutmak, sehiv değil olsa olsa sevaptır.
  • her milletvekili siyasi yapı içerisinde bir teknokrat kimliği taşımalıdır. teknotrat diye bir kavram yoktu eskiden. çünkü yöneticiler zaten bu sıfata sahip kişiler olmalıdır. yurdun geneline bakıldığında çözüm üreten insan özelliğinden uzak kişilerin yönetici olduğunu görüyoruz. bu da elbette oldukça can sıkıcı. çünkü sefil kafalar siyasi kavga vermekten memleketin sorunlarına çözüm bulamıyorlar. işte teknokrat kimlik yukarıda da okunduğu üzere yeni çağda kafaları değiştirmemiş ülkelerin siyasi olmayan yönetim bilincine doğru ilerlemesinin bir göstergesidir.
    ancak takdir etmesem de doğru bulduğum bir şey var ki teknokrasi , monarşik bir yapının uzantısıdır. makyavel 'in prens i , demokraside çokoprense dönüşebilir. ancak ve ancak siyasi oluşum içinde partiler üstü bir demokrasi anlayışı kabul gördüğü takdirde anlamlı olur.
    prens siyasete karşı değil halka karşı sorumludur. ama kimse prense oy veremiyorsa demokrasiden sözedilemez. halk desteği olmayan teknokrat yönetimler düşünülemez.
  • 90'lı yılların ortalarında, daha sonraları mizan dergisini de çıkaran itü (özellikle fizik mühendisliğinden) öğrencilerinin çıkardığı bir fanzinin adıdır. birkaç yıl sonra ömer tacir ve yeni öğrencileri* tarafından oğuz atay özel sayısı olarak ikinci sayısı çıkmıştır. sonrasını bilemiyorum.

    ayrıca alternatif bir yönetim şeklidir. uydurma değildir.
  • insan etkenine yeterince önem vermeden ekonomik alanda kurumsal incelemelere dayanan devlet adamı...kemal derviş iyi bir örnektir
  • teknokrasiden yana olan; teknokrasi içerisinde yer alan, yönetici konumundaki mühendis, mimar, teknisyen, iktisatçı vb. elemanların ortak adı; ekonomik mekanizmaların teorik incelenmesine dayanan ancak insan etkenini her zaman yeterince göz önünde bulundurmayan devlet adamı veya memur..*
  • zor zamanlarda özellikle ekonomide yaşanan krizlerden sonra ülkelerin başına gelen hükümet ve/veya bakan tipi aynı zamanda.

    euro bölgesindeki krizin ilerlemesi ve irlanda, portekiz, yunanistan gibi nispeten küçük ekonomili ülkelerden sonra euro bölgesinin en büyük üçüncü ekonomisi olan italya'nın da ekonomisinde durgunluğa girmesi üzerine berlusconi'nin istifasını takiben italya'da da kurulan monti hükümeti de buna bir örnektir.

    ülkemizde teknokrat hükümetleri kurulmasa da turgut özal ve kemal derviş gibi ekonomiden anlayan teknokratlar askeri (turgut özal) ve sivil (kemal derviş) inisiyatiflerle göreve getirilmiş, ekonomide sıkı ve disiplinli hamleler yapmışlardır. her ne kadar kendilerini sevmeyen birçok kişi olsa da turgut özal türk ekonomisini cesur bir hamleyle liberalize etmiş, kemal derviş ise türkiye'ye populist olmayan sıkı denetimli mali politika tecrübesini kazandırmıştır.

    benzer şekilde monti'nin de italya da başarıya ulaşması kuvvetle muhtemeldir, çok zor da olsa papandreu sonrası gelen ve enkaz devralan papadimos da avrupa'nın yoğun desteği ile zor da olsa başaracaktır. zaten avrupa da ne yapıp edip başarmak zorundadır çünkü avrupa'nın liberal sistemini değiştirecek, avrupa birliğini parçalayacak, siyasetin dengelerini bozacak, avrupa'da ana akım siyasetin rengini değiştirecek bir ekonomik kriz ile yüzyüzeler. bu krizi aşmak için birlik olmaktan, bir bilene danışmaktan, teknokratları göreve getirmekten başka çareleri yok gibi görünüyor.
  • (bkz: sibel siber)
  • bugunun ekonomistlerinin bir cogu teknokrattir. neoklasik teoriye bagli kalarak bir ekonomi politikasi belirliyorsaniz teknokratsinizdir. herhangi bir konuda, uzmanlik gerektiren tekniklerle karar almak teknokrat bir davranistir. ornegin cok uzun vade ekonomi planlamalari yapan ekonomistler, en optimal karbon vergisini hesaplarken bazi matematiksel modellemeler kullanirlar. teknokrasi de belirli bir dozda bir ulkenin yonetiminde bazi kararlar alinirken onemli ve gerekli olan bir seydir.
hesabın var mı? giriş yap