• kucuk olcekli konar gocer topluluklarin once koy ve mahalleleri kurmasina dayanir. bu nedenledir ki her koy ya da mahalle yakinindaki ile birlesir belde, beldeler birlesir ilce olusturur... yeterli buyukluge ulasmis ilcelerde de sehircilikten anlasilan cami ve imaretlerin cevresi ile mecburiyet caddesi boyu dizili dukkanlardir.
    altyapi altta kalir gozukmez, gosteremedikten sonra kanalizasyon olmus, su olmus neyine.
  • (bkz: doğaçlama)
  • anadolu için şöyledir:

    kent içerisinde bir su kulesi bulunur. yakın çevresinden bir tren yolu geçer ve yolun garı kentin olmazsa olmazıdır. bu yapı ayrıca kentin en eski binalarından biri olur genelde ve genç türk cumhuriyetinin ve kentin kimliğinin önemli yapılarından biri olur. sonracıma, bir yol vardır. belediye, ptt, bilmemne müdürlüğü, tarım kooperatifi falan, ne kadar devletle ilgili yapı varsa bu yol üzerinde birbiri ardına sıralanır. eğer kentin çevresinde bir yükselti, tepe varsa burada büyükçene bir atatürk heykeli vardır.

    bu tablo anadoluda hemen her kentte rahatlıkla görülebilecek bir türk kenti şablonudur.
  • "turkler sehir kuramaz, fetheder" sozu ile aciklanabilecek anlayis.
  • kıt bir anlayisa verilebilecek en güzel ornek
  • şehrin ortasına ya mezarlık ya hapishane koyan anlayış. lan şu istanbul 'da mezarlık görmeyen bir ev yok ya yanarım yanarım ona yanarım. evden çık iki adım sonra mezarlık.

    (bkz: karacaahmet mezarlığı)
    (bkz: zincirlikuyu mezarlığı)
    (bkz: yedikule mezarlığı) *

    edit: elbette şehir büyüdü mezarlıklarla hapishaneler ortada kaldı da bu üç mezarlık bin yıl öncede vardı. üsküdar eskidiyar ken, yedikule sur içindeyken. zincirlikuyu ise zaten şehrin göbeğindeyken. *

    editin editi: yazdıklarımı tam ifade edemedim. eksik açıkladım sanırsam. onun için tam açıklayayım.
    efendim şimdi şöyleki biz türkler ta çin sınırından buralara binlerce yılda kona göçe, kona göçe geldiğimiz için yerleşik kültür oluşturamadık. hiçbir yerde bin yıl ne demek iki yüz yıl bile kalmadık.
    eh bu durumda şehircilik anlayışı ile bir yönetim biçimi de geliştiremedik. adam şehir büyürken gitti hanesini mezarlığın yanına kurdu kimse dur demedi. oysa şehir idareciliği olmasa bile şehir kültürü denen şey adamın içinde yerleşmiş olsa o haneyi zaten mezalığın dibine kurmaz. o zamanda mezarlık hapishane fabrika şehrin tam göbeğinde kalmaz. şehirlerimizde bu hale gelmezdi. bu anlayışı elbetteki şehir planlayıcıları yapmadı. kendiliğinen oluştu. ama yöneticelerde bu çığ gibi büyüme karşısında dur demedi, diyemedi ucuz politikalar uğruna tapu verdi. işte efendim şimdi evden çık iki adım sonra mezarlığın önüne gel. bakırköy' de bile böyle.
    vay canına edit entryden uzun oldu * * * *
  • dağlar yaylalar bomboş dururken, en küçük kasabada bile hem trafik hem otopark sorunu vardır, yürüyecek kaldırım hakgetire..kazara boş bırakılan alanlar yeşillendirilmek yerine asfaltla kaplanır. binalar alt alta üst üste tıkış tıkış doldurulur, nefes alınacak, spor yapılacak geniş parklar yapmak yerine yolların arasına ekilen çimle çiçekle yeşillik ihtiyacı giderilmeye çalışılır. yoğun yapılaşmanın gerektirdiği ulaşım ihtiyacı raylı sistem yerine yol yapılarak giderilmeye çalışılır. bir yere yol yapıldıktan sonra 6'şar ay arayla önce su, sonra elektrik, sonra kanalizasyon, sonra da doğalgaz için o yol tekrar tekrar kazılır. herkes işini bitirdikten sonra her tarafı yamalı yolumsu bişi kalır..
    ayrıca (bkz: türklerin şehir kurmaması/@ellisboydredding)

    edit: ayrıca bebeğini gezdirmeye çıkan annelerin geniş ve düz kaldırımlar yerine yollardan, yarısı tabelalarla kapatılmış ve yerden 30 cm yüksek daracık kaldırımlardan ve arabaların arasından korka korka yürümesine sebep olan herkesin.....
  • yap - işlet - yok et şeklindedir.
hesabın var mı? giriş yap