• ''yirmi yaş dolaylarında öyle bir an vardır ki, yaşamın geri kalan kısmı boyunca ya herkes gibi olmayı ya da farklılıklarını erdeme dönüştürmeyi seçmen gerekir.''
  • "her şeyin illa da bir amacı olacak diye bir şey yok, sanki evren bir makineymiş de her parçasının faydalı bir işlevi varmış gibi konuşuyorsunuz siz de. madem öyle, bir galaksinin işlevi nedir? hayatımızın bir amacı olup olmadığını bilmiyorum, bunun bir önemi olduğunu da sanmıyorum açıkçası. asıl önemli olan bütünün içinde bir parça olmamız. bir kumaşın içindeki iplik ya da kırdaki bir ot sapı gibi. o nasıl öylece varsa, biz de öylece varız. bizim yaptıklarımız, çimenleri yalayıp geçen rüzgara benziyor."

    diyor bana bilim kurguyu sevdiren kadın.

    onun kitaplarında o hep görülen, benimsenen fikirler hiç mi hiç bulunmaz. düşünceleriyle, hayal gücüyle insanı hayretler içerisinde bırakır. kitaplarını okurken çoğu zaman bunu nasıl düşünmüş, böyle bir şey akla nasıl gelir diye düşünmeden edemem. mülksüzler, yerdeniz büyücüsünü, karanlığın sol eli, her yerden çok uzakta...

    benim gibi bilim kurguya mesafeli birçok okuru; yazdıklarıyla, bu zamana kadar bilim kurgu okumadığına hayıflandıracak kadar güçlü bir kalemi var.

    bugün doğum günü. yıllar önce bugün, amacı olup olmadığını bilmediği ve çok önemsemediği bir dünyaya gelmiş. iyi ki de gelmiş. kalemiyle birçok düşünceye dokunduğu muhakkak.
  • "bütün duvarlar iki anlamlı ve iki yüzlüdür. neyin içerde neyin dışarda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıdır."
    (bkz: the dispossessed /@hanging rock)
  • ursula k. le guin'in katılımcı olduğu portland community college söyleşisi türkçe altyazılı olarak :
    video 1
    video 2
    video 3
    ursula'ya bir buçuk saatte ne kadar soru sığdırılabilinirdiyse o kadar doyurucu ve keyifli bir söyleşi olmuş. ursula inanılmaz doğal yanıtlar veriyor.
    dünyanın çevre sorunundan başlıyor , din ve bilim üzerine , lao tzu'nun çevirisinde yaptığı küçük ama komple değiştiren etkiyi, bir dünya yaratmayı ve ilhamı , bilim ve bilim kurguyu ,pasif direnişi, anarşizmi ve tabi mülksüzleri tüm içtenliğiyle anlatıyor.
    ilk video kendi hikayesini anlatması ve biraz üzerinde açıklama yapması nedeniyle daha az soru içeriyor ve biraz daha durgun ancak ikinci ve üçüncü videolarda oldukça eğlenceli anlar ve gerçekten hoş sorular geliyor. buraya onları not düşüp düşmemekte karasız kaldım ve videodan izlenilmesinin daha etkileyici olacağını düşündüm. içinde olunan atmosfer , ursula'nın sorular karşısında ki mimikleri her şey sorulara verilen cevaplar kadar başka bir cevaptı çünkü.
    alt yazısız izlemek istiyorum ben diyen için tek part halinde söyleşinin tamamı.
    seni tanımak ve eserlerinle yeniden karşılaştığımda kendimdeki değişimi de görmek hiç bitmeyecek bir kaynak olduğunu gösteriyor bana. bu dünyadan bir ursula k. le guin geçti , ışıklar içinde uyu güzel kadın.
  • "erkek meşe, kadın sarmaşıktır; güç erkeğin, zarafet kadınındır." gibi cinsiyetçi bir söz, trajikomik bir şekilde, feminist kimliğiyle nam salmış ursula k. le guin'e atfedilmiş ancak durum elbette farklı.

    ifade gerçekten de zihinde bir dalga isimli kitapta, "gençlikte okumak, yaşlılıkta okumak - mark twain'in âdem ile havva'nın güncesi üzerine" başlıklı bölümde yer alıyor fakat le guin'in kendi düşünceleri olarak değil. yazar, alıntılanan cümleye toplumsal cinsiyet rollerini aktardığı bir pasajda yer veriyor yalnızca, savunduğu/ hemfikir olduğu bir düşünce olarak değil:

    "mark twain de ben de ikiliklere dayanan bir toplumsal cinsiyet idealini -evin ekmeğini kazanan bağımsız kocayla, evde oturan bağımlı karısı- benimsemiş bir toplumda büyüdük. erkek meşe, kadın sarmaşıktır; güç erkeğin, zarafet kadınındır. erkek çalışır ve para kazanır; kadın 'çalışmaz' ama evi çekip çevirir, kocasının çocuklarını doğurup yetiştirir, ona hayatın estetik ve çoğunlukla ruhsal tesellilerini sunar. şu anda içinde bulunduğumuz yüzyılın sonlarında, erkeklerin ve kadınların yaptıklarına ve yapmaları gerekenlere dair dini ve siyasi muhafazakârlann görüşleri bu tabloya hâlâ yakın; ama çoğu insanın tecrübelerine elli ya da yüz yıl öncesinde olduğundan daha da uzak. twain'in adem'iyle havva'sı bu güçlü stereotipe uyuyor mu, yoksa ondan belirgin bir şekilde sapıyor mu?"*
  • ursula k. leguin ile yapılan bir röportajdan:
    "sadece beklemenin bile sıradan hayatın büyük bir parçası olduğu bir zamanda yaşadım: ingiltere kralının sonsuz uzaklıktan gelen sesini duymak için çıtırdayan bir radyonun etrafında toplanıp beklediğimiz zamanları... şimdi ise bilgisayarımızın bize istediğimiz şeyi anında getiremezse telaşlandığımız bir dönemi yaşıyorum. zamanı inkar ediyoruz.
    onunla hiçbir şey yapmak istemiyoruz, onu silmek, geçtiğini inkar etmek istiyoruz. siber uzayda zaman nedir? zamanı inkar edersen uzayı da inkar edersin. sonuçta, bizi ayıran bir süreklilik bu.
    bu yüzden, sahilde koşarken sahili görmeden indiana'daki insanlarla cep telefonuyla konuşuyoruz ve çevremizdeki insanları görmezden gelirken sosyal medyada bu ayrılığı inkar eden büyük bedensiz gruplar halinde toplanıyoruz.
    bu sanal varoluşu tuhaf ve bir yaşam tarzı olarak saçma buluyorum. bunun nedeni seksen dört yaşında olmam olabilir. garip olduğu için de olabilir ya da yaşamanın saçma bir yolu olduğu için de olabilir."

    edit: heather davis tarafından yapılan röportajın tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz.
  • zamanında harry potter çılgınlığı sürerken, ursula k. le guin ile bir röportaj yapılır;

    - sizin yerdeniz büyücüsü kitabınızda da yetim bir çocuk var ve büyücü olduğunu keşfedip bir okula gidiyor; j. k. rowling’in harry potter serisinde de aynısı oluyor ve harry potter kitapları patladı. buna hiç kızıyor musunuz veya içerliyor musunuz?

    - tabii ki hayır. bu şanstır neticede. kendisi de hikâyelerini güzel bir şekilde kaleme alan başarılı bir yazar.

    hakikaten de le guin, bu tarz fantastik bir dünyayı bizlerle rowling’den önce tanıştırmış olmasına rağmen, rowling milyarder olurken kendisi normal yaşantısını sürdürmüştür ve bunu hiç dert etmemiştir. “ne kadar büyük bir yazarmış,” demek için değil, şansın bazen kimlerin yüzüne gülüp kimlere gülmediğini belirtmek için yazdım bunu. kaldı ki kendisi de edebiyat dünyasında hayli saygın bir yazar idi.

    ışıklarda uyusun...
  • bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilmeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.

    ursula k. le guin
  • "bir hırsız yaratmak istiyorsanız sahip yaratın.
    suç yaratmak istiyorsanız yasalar koyun"

    mülksüzler, ursula k. le guin
  • "vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. devrim'i satın alamazsınız. devrim'i yapamazsınız. devrim olabilirsiniz ancak. devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir." diyerek klavye başında twitter'dan ya da mesaiden sonra elinde şarap kadehi sokakta sözde devrim yapmaya çalışan tatlı su devrimcilerine, solcularına, chp'lilere ve sosyal demokratlara en büyük dersi vermiştir.
    devrim gülünecek bir şey değildir, espiriye yer yoktur, mizahla yapılmaz. devrim olmak için canlarını, mallarını, varını yoğunu feda etmek gerekir. devrim kanla, göz yaşıyla, etle, kemikle olur; "bu çocuklar bir harika dostum" diyerek ancak toplumun gazı alınır. memurun, arabası ve 2-3 dairesi olanın devrim yaptığı görülmüş şey degildir. çünkü devrim için, önce vermeniz gerekir, vaz geçmeniz ve feda etmeniz gerekir. bu yüzden devtim yapılmaz olunur; çünkü kişi kendi için yapmaz devrimi, toplumun geleceği için devrimin kendisi olur...
hesabın var mı? giriş yap