• durup düşünemiyoruz hayatın hay huyu içerisinde. daha doğrusu düşünüyoruz, hem de o kadar çok şey düşünüyoruz ki, düşündüğümüz hiç bir şey bir mânaya varamadan sönüp gidiyor. meteor yağmuru gibi...daha beynimizin atmosferinde parçalanıyor. fakat yolculukta öyle olmuyor. ister araba, ister otobüs, isterse uçak... pek farketmiyor. ister kafile, ister yalnız... insan yolculuk esnasında aslında kendine rücu ediyor. düşüncelerimiz derinleşiyor, berraklaşıyor. hatta bazen öyle içkin hale geliyor ki, atmosferde parçalanan meteor gibi değil de evreni ısıtan güneş gibi içimizi ısıtıyor.

    bu yüzden olsa gerek, mühim olan yola düşmek, yolda olmak, bir yol tutturmak. gerisi kadere ait bir hâle teslim olmak.
  • --- yolculuk ---
    bizim eşek ihtiyar değildi, ama birisini, bir şeyini kaybetmiş olacak, ölmiye karar verdi. yemedi içmedi, gittikçe küçüldü, kurudu, sıska bir köpeğe döndü. bizim bahçede kalmayıp ne olsa gidecekti.

    karlı bir gün üşümesin diye boynunu, göğsünü, kahverengi bakkal kâğıtlarıyla sardık. bacaklarından başka, her tarafı sargılar içinde yolcu ettik.

    kahve rengi sargılarıyla çamurdan bir heykel gibiydi. arkasında bir kızak, içinde yiyecekler vardı. biz akıl etmiştik ne olur ne olmaz, belki ölmekten vazgeçer de karnı acıkır, diye.

    kulakları bir düşüyor, bir kalkıyordu. kulaklarını da kâğıda saramamamıştık. kapıdan çıktı. uğurladık. el salladık. geri döndü.

    - hadi hadi diye, yeniden uğurladık. biraz yürüdü karda. geri döndü. gitsin istiyorduk. ayrılamıyordu. gözlerinden yaşlar akıyordu. gözyaşları karın üzerine koskoca delikler açıyordu. bu kadar hazırlıktan sonra geri dönmekten utanır gibiydi. alışılmış bir şeydi yaşamak.

    ürküttük. kovaladık. gitti. arkasına bakmadan. asil bir şekilde.
    --- fikret ürgüp, van (öyküler), 1967. görsel---

    bu kısacık öykünün yazarının; enver paşanın damadı, psikiyatr dr. mahpeyker hanımın eşi, 1989'da intihar eden fotoğraf sanatçısı hasan ürgüp'ün babası, türkiye'de şizofreni kavramını kullanan ilk psikiyatr görselve sait faik'in, tanpınar'ın, asaf halet'in, cahit ırgat'ın, necatigil'in yakın dostu öykü yazarı* fikret ürgüp olduğunu ve kendi kendine "şizoid tip depresyon" teşhisi koyarak uzun süredir tedavi görmekte olduğu bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde öldüğünü düşününce "yolculuk" daha bir vuruyor insanı.

    9 mart 1977 tarihli milliyet gazetesi:
    “merhûme malike ürgüp ile merhûm hayri ürgüp’ün oğlu, hasan ürgüp’ün babası, nazan orhon’un ağabeyi, melike ve sinan orhon’un dayıları, enver orhon’un kayınbiraderi dr. fikret ürgüp bu dünyadan kurtuldu. cenazesi 9 mart 1977 çarşamba günü ikindi namazı kılındıktan sonra çengelköy’deki aile mezarlığında huzura kavuşacaktır...”
  • özgürlük simulasyonudur. gözleriniz sabit bir noktada, saatlerce ve sessizce müzik dinleyebilirsiniz ve kimse bunu anormal karşılamaz. ıssız ovalarda veya kıvrımlı vadilerde, belki dağ yamaçlarında dolanır durursunuz da, kimse "divane midir" diye bakmaz. gecenin bir karanlığında sonsuz hüzünlere dalar çıkar, yoldan çok içinizde yol alırsınız da kimsenin ruhu duymaz.

    hayal fırsatıdır. yeni, yepyeni bir insanı tanıma, kendini biraz farklı kılma aracı sanırsınız. bir umut, yanıbaşınıza oturan insanda farklı bir dünya ararsınız; sizinkinden daha güzel, daha anlamlı... onun hikayesinden kendi dünyanıza dersler aksın istersiniz.

    umut arayışıdır. yeni kentlerin yeni yaşamlar vereceğine inananlardansınızdır. umudunuz veya amacınız da sürekli yeni yaşamlar aramaktır. bir umutla yoldasınızdır. kentlere ve insanlara ve tarlalara vereceğiniz anılarınız, yaşamışlığınız vardır. bedeninizi ve emeğinizi bekleyen insanlar vardır. acılardan bir çiçek yapıp mezarına koymak için çıkarsınız bazen yollarına bir kentin. öfkenizin sevdanızdan, mutluluğunuzun acılardan doğduğunu bilerek çıkarsınız engebeli yollara.

    beylik laftır: varacağınız yerden çok yolculuğun kendisidir bazen anlamlı olan.

    yollardan korkmayanlara yolculuk aşktır çoğu zaman .
  • hem arkada bırakmak hem de gidememektir. yol çigileriyle beraber akıl da arkada kalır. hayaller anılarla birleşir, gerçekliği kaybederek hatıralarda yaşarız bir süreliğine. istediğimiz ütopik yaşamlar parçamız olur. camdaki yansımayla yapılan, bakışların araç olduğu sert tarıtışmlara kulaklıkla hayat bulan çalan müziğin yoldaş olup, kendi dünyamızda eşlik etmesidir yolculuk.

    arayıştır yolculuk. hayallerimize, olduğuna inandığımız "biz"e bir evin, hapsolduğumuza inandığımız sahte gerçeklikten kurtulmanın arayışı. "exit" tabelasını görme isteği, kurtuluş çabasıdır.

    sonuç değildir yolculuk. hep bir şeylere gebedir. içinde bulunduğumuz bir süreçtir. asla son bulmayacak, düşüncelerimizle hayat bulup, yaptıklarımızla anlam bulacak olan, pişmanlıklarımızın hakim olacağı, mutluluklarımızın gölgede kalacağı, genelde başkalarından bazen de kendimizden kaçmanın düstur edinildiği, yolun belli olmadığı, seyir halinde olma eylemidir.

    bazı insanlar tarafından, "bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz" diyen muavinlerin verdiği kek ile karnın doyduğu, uyuyunca devrilen insanların dürtüldüğü sonra da dürtenin bir şey olmamış gibi burnunu cama yasladığı, "bu ne" diyerek annesine yüzlerce soru soran çocuğun uykuyu zehir ettiği, uzatılamayan bacakların görevini hatırlama sorunu yaşaması şeklinde tarif edilebilen birkaç saatlik süreç olduğu da düşünülmektedir.
  • bir dergide okudum, serra yılmaz soyle tanımlamış:

    "yolculuk, ötekinin benden ne kadar farklı olduğunu keşfetmek için.
    yolculuk, ötekinin bana nasıl da benzediğini anlamak için..."

    güzel...
  • yolculuklar hüzün kokar. gidilen yer,gelinen yer önemli değildir. yolculuğun kendisi hüzündür. bırakılanlar vardır gelinen yerde.gidilecek yerde özlem giderilecek olanlar.ama yolculuk tek'liktir. iki tarafa da uzak,bir an'dır yaşanan. kendiyle başbaşa kalmaktır. hayata biraz moladır. hiç tanışılmayan,tanışılmayacak bir otobüs dolusu insanın içinde ,kendi içine gömülmektir. uçuşup giden düşünceler,camdan görünen manzara gibidir. var ile yok arası. görünen ama tam algılanmayan. ağaçların arasında kaybolup beliriveren güneş gibi.
    geceyse ışıkları yanar evlerin. her evde ayrı bir hayat vardır bilirsiniz. hikaye yazarsınız her ışığa ayrı ayrı. o da kaybolur sonra. sadece an'lardır yolculuklar.
  • yolculuk, her zaman düşündüm onu;
    içimde bu azgın davet ne demek?
    oraya, nemdeyse güneşin sonu,
    uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.

    altımdan kaydırdı bir el minderi;
    herkes yatağında, ben ayaktayım.
    bir gece, rüyada gördüğüm yeri,
    gözlerim yumula, aramaktayım.

    beni çağırmakta yabancı dostlar;
    bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız.
    eski evde, şimdi bir başka ev var:
    avlusu karanlık, suları taçsız.

    her akşam, aynı yer, aynı saatte,
    güneşten eşyama düşen bir çubuk;
    yangın varmış gibi yukarı katta,
    arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!

    başım, artık onu taşımak ne zor!
    başım, günden güne kayıtsız bana.
    dalında bir yaprak gibi dönüyor,
    acı rüzgarların çektiği yana...

    necip fazıl kısakürek
  • ne kadar üzgün zamanlarım vardı. sanki gittiğim her yolculuktan evvel arkamdan dökülen sularla beraber tüm o üzüntüler, aylar, yıllar, evler, yastıklar silindi. gördüğüm her yeni şehirde, bir sokak daha kattım kendime. bu yüzdendir işte şehirlerin haritalarını biriktirmem. ((ve yolları asla unutmamamdan bilmem bahsetmeme gerek var mı))

    yolculuk, hafızana sırtını dönmektir. sana en güzel gülümsemesiyle vuran hafızana, kendi başına kalma fırsatı tanımamaktır. çünkü "yeni", insana unutturur. depresyon zamanlarında, çarşafları bu kadar sık değiştirmeler işte tam da bu yüzdendir. hatta yeni nevresim takımı alınır ki "yeni"nin kokusu başımızı döndürsün, sorgulamadan, düşünmeden, üzülmeden, belki daha az ağlayarak uyuyalım.

    adımlarına takılan rüzgara bakmaksızın, yollara dökülmek lazım. çünkü yolculuk sana kendini verir.
  • yolculuk

    ....

    ama gerçek yolcular gitmek için giderler;
    yürekleri balonlar gibidir, hafifçecik,
    ve niçin olduğunu bilmeden "gitsek" derler
    yazgıları önünde boyunları hep eğik

    charles baudelaire
    (çev: sait maden)
  • hiç bir eşek yolculuktan at olarak dönmez.
hesabın var mı? giriş yap