• gün geçtikçe kolluk güçlerine benzer olmaya başlıyorlar. davranışları, üniformaları, araçları, aldıkları görevler...
    ufak ufak sanki eyaletleşmenin, yerel yönetimin kolluk gücü gibi bir imaj çiziyorlar gözümde.
    mesela şu son yerel seçimle büyükşehir olan belediyelerin bir çoğunun zabıta kadrolarına tsk'dan geçen astsubay, uzman çavuş hatta subay oldu.
    bildiğin kendi içinde bölük, tugay gibi yapılansa yeridir öyle kadrolar var.

    geçen gün bir belediyenin bir etkinliğinde motorize zabıtalar adeta asayiş polisi gibi davranıyorlardı.

    değişen yeni türkiye'nin göz çok çarpamasa da önemli bir değişim yaşayan yapılarından biri zabıtadır bana kalırsa.
  • seyyar arabada satılan tavuklu pilavı sevmeyen var mı?
    yanında biber turşusu, tercihe göre ketçap ve hafif ekşi ayran..
    defalarca "belki bu sefer hoşuma gider" diye denememe rağmen, pilava ketçap dökmenin mantığını hiçbir zaman anlayamamış biri olarak ben çok severim seyyar satıcıda pilav yemeyi..

    geçen hafta içi bir akşam, çağlayan'da metrobüsten inip, şişli igdaş'ın ordaki dilek pastanesine gitmek için, iki konum arasındaki dar yaya yolunda yürürken bir seyyar pilavcı gördüm. midye dolmacı ve seyyar pilavcı görüp yemeden geçmenin uğursuzluk getireceğine inandığımdan, hemen tabureye iliştim.

    pilavı yedim.

    pilavcı çocuk, gereğinden fazla bir ilgi ve saygıyla boş plastik tabağı ve bardağı aldı, çöpe attı. peçete uzattı, afiyet olsun dedi.
    cebimden on lira çıkartıp uzattım. on liradan fazla tutmaz pilav ayran..

    çocuk elini göğsüne götürüp "afiyet olsun abi, paraya gerek yok" dedi.
    şaşırdım.
    "neden?" dedim.
    sen zabıta değil misin abi, senden para alırsam başıma gelecekleri biliyorum" dedi gülümseyerek.
    gecenin karanlığında, o bölgede daha önce gördüğü bir zabıtaya benzetmiş beni..

    hikayenin bundan sonrası, zabıta olmadığıma inandırmakla ve zorla parasını ödemekle devam ediyor.

    inanmadı ama zor da olsa verdim parasını.
    giderken arkamdan "bu şekilde hiç olmadı ama.." dedi
    -----------------------------------------------

    bu zabıta amcaları sık sık televizyonda görüyoruz. simitçi çocukları, pamuk şekercileri, seyyar bilmemnecileri kovalarken, tezgahındakileri yere döküp satıcıyı hırpalarken görüyoruz.

    vergilendirilmemiş kazancın karşısında duran kutsallaştırıcı askerler.

    karınlarını da bu şekilde kendilerine ayırdıkları vergisiz seyyarcılardan doyuruyorlarmış.

    afiyet olsun.
  • 28 mayıs'ta taksim gezi parkındaki çadırları yakanlardan 7'si işten çıkarılmış, iyi bir başlangıç. umarım iç işleri bakanlığı da en az ibb kadar duyarlı olur da suçlu polisler de cezalarını alır.
  • yolsuzluk, ruhsatsız işletmelerden "haraç" benzeri neüdüğü belirsiz avanta toplama, rüşvet alma, adam kayırma, ücrete mukabil kaçak yapıya göz yumma, çevre düzenleyememe, seyyardan korkma, avare avare dolaşma vb. bir çok konuda uzmanlaşmış; yukarıda belirtilen uzmanlık alanlarına engel olmakla görevli, ancak görev tanımını tersten anlayıp uygulayan; ülkemizin, mesleki yetkinlik konusunda bir hayli cahil bir diğer kolluk gücü..
  • eğer bir zabıta memuru kendi görevi dışındaki bir konuyla ilgilendiği takdirde mahkemede, yetkisi dışında görev yaptığından ötürü haksız konuma düşeceği için çok istese dahi taciz vb,konulara müdahale etme yetkisi yoktur. konuyu alo 155 e bildirebilir sadece
  • türkiye'den başka herhangi bir ülkede var olduğunu sanmadığım meslek.
  • bu ülkenin en yozlaşmış mesleği. kesinlikle görevlerini icra etmeyip saçma sapan işlerle meşguller.
  • geçen gün kiracı aradığım dükkanıma bir şikayet için gelmiş bunlardan bir 'sürüsü'. dükkan boş, cam da ise sadece numaralarımın olduğu kağıtlar var. aramışlar beni duymamışım. geri döndüm kim olduğunu bilmeden. son derece ukala bir üslupla karşı karşıya kalacağımı bilmiyordum. beyfendi beni aramışsınız diyorum, sen kimsin diyor? adımı söylüyorum, beni niye aradın diyor. sonra nerden aklına geldiyse sen dükkan sahibi misin dedi. dedim hangi dükkan? ben hallettim işlerimi dedi suratıma kapattı. ulan carlos! neyi hallettin, niye geldin vs bir bilgi ver demi? hayatında bi bok olamamış, torpilli gençlik kolları üyesi hıyarlarını zabıta mı yapıyolar yoksa diye düşünmeden edemiyor insan.
  • gürültü durumunda "zaten biz gelene kadar biter" diyen çalışanlara sahip kurum. ondan sonra: türkiye'den nefret etme nedenleri..elime bıçağı alıp ben çıkiym di mi? millet piçini doğurmuş doğurmuş sokağa salmış insanları rahatsız etsinler diye.
  • 444-0-167 numaradan da ulaşılabilen kurum.

    155, 153 derken 4440167 numaralı zabıtaya yönlendirildim. şikayet konum gayet açık ve netti, yandaki apartman arka bahçesini çöplük olarak kullanıyor ve civar apartmanlar da böcek, fare türü haşereden nasibini alıyordu. bu durumu her aradığım numarada karşıma çıkan kişiye anlattığım ve zabıtaya bizzat yönlendirildiğim halde az önce kapıma gelen zabıta görevlilerinden dünyanın azarını işittim. benim işim değil senin komşunun çöpleri diyor kadın tir tir titreyerek (sinirden). ben ne bileyim, beni size yönlendirdiler diyorum, sesini daha çok yükseltiyor: benim iki çocuğum var, bunlar şimdi üstüme saldırır, bana niye saldırsınlar, git kendin konuş, sana saldırsınlar diyor. alık alık yüzüne bakıyorum, çenem kapalı. tekrar belirtsem mi beni size yönlendirdiler diye? yok en iyisi susayım ben. zabıtacı abla düş önüme diye eliyle işaret ediyor. beni de götürecek suç bölgesine. senin anan güzel mi demek geliyor içimden ama susuyorum, ne de olsa zabıtadır, düzgün konuşmak lazım. bastır parayı aç mahkemeyi komşuna diyor zabıta, sesi biraz yatışmış. bastırayım parayı tamam da hangi parayı bacım ya, bi git başımdan manyak! yok en iyisi susmalı diyor, susuyorum. bakışlarım hala biraz alık gibi sanki. neyse söylene söylene iniyor iki memur merdivenlerden. gelmedi, yemedi falan diyorlar, sesleri iyice alçaldı. komşu apartmana uğramadan gidiyorlar. hadi öptüm byeeee
hesabın var mı? giriş yap