224 entry daha
  • güney amerika'nın en güneyinde kalan iki ülkeden biri (diğeri için (bkz: şili)). ispanyolca konuşulan ülkenin para birimi arjantin pesosu ve yaklaşık olarak 1 türk lirası eşittir 5 arjantin pesosu ya da başka deyişle 1 usd eşittir 18 arjantin pesosu. ekonomik stabilitenin bir türlü sağlanamadığı ülkede, işsizlik, enflasyon, politik çürümüşlük had safhada. bütün bunlara bağlı olarak, sokaklarda gün aşırı protesto gösterileri görebilirsiniz.

    yüzölçüm olarak türkiye'den hayli büyük olan ülkede yaşayan nufus ise çok az; yaklaşık 45 - 50 milyon (hangi kriteri aldığınıza göre değişebilir). geniş ve boş arazilerin bulunduğu ülkede nufus daha çok kuzeyde, özellikle de buenos aires eyaletinde (iki buenos aires var, biri eyalet olan diğeri de başkent olan. başkent buenos aires eyalet olanın sınırları içerisinde. new york eyaleti ve new york city gibi düşünün) yoğunlaşmış durumda. zaten güney kesimlerinde hayat şartları oldukça çetin olduğu için tercih edilmemesi normal. ekonomi tarım ve hayvancılığa bağlı ama endüstri alanında da gelişmeye çalışıyorlar. bizim gibi çok başarılı oldukları söylenemez ama nisbeten gelişmiş bir ülke.

    arjantin'de daha önce bir medeniyet olmadığı için (tabii ki bazı ilksel* kabileler ve bugünkü arjantin'in kuzeybatısında inka medeniyeti'nin küçük ve geçici bir parçası varmış. burada vurgulamak istediğim, yerleşik bir kültür havzası) nisbeten daha kansız bir kolonyal geçmişe sahip. bu açıdan kendilerini biraz farklı görüyorlar. ülkede bir kültür çatışmasının olmaması her ne kadar bir avantaj olsa da ülke insanının kendisini dev aynasında görmesi, diğer kültürlerle iletişimlerini etkiliyor (bu anlamda yine bizim tavrımıza yakın bir davranış modeli geliştirmişler). ülkede türkler çok seviliyor. emin değilim ama zannediyorum bunda türk dizilerinin ve osmanlı imparatorluğu döeneminde buralara gelen osmanlı vatandaşlarının etkisi büyük. daha önce başka bir başlığa yazdığım için burada kısa keseceğim, ilgili girdi için (bkz: #67096574)

    ülkede, güney yarımkürede konumlandığı için, tersine dört mevsim hakim genel olarak ama birbirine oldukça zıt olan aşırı iklim ve doğa şartlarını gözlemlemek mümkün. okyanus kıyısında kalan yerler tahmin edilebileceği üzere daha nemli iken, iç taraflarda kuru havalar hakim. güney tarafları kutuplara yakın olduğundan ötürü epey soğuk ama kuzey taraflarında, peru sınırına yakın yerlerde çöl havasına yakın hatta basbayağı çöl mevcut. doğayı genel itibarıyla korumuşlar. amazon ormanlarının küçük bir parçası (ya da uzantısı diyelim, tam amazonlar sayılmayabilir) ülkenin kuzey taraflarında. paraguay, brezilya ve arjantin'in kesiştiği üçgende iguazu şelaleleri var ki güzellik olarak niagara şelalesi ile yarışır.

    ekonomik olarak stabil olmayan ülkenin özellikle başkentinde hayat belirsizlik üzerine kurulu ve epey çetin gözlemleyebildiğim kadarıyla. en dikkat çekici gözlemim, evlilik müessesesi epey bir darbe almış buralarda. tabii çağdaş yaşamın getirdiği güvensizlik ortamı bir yana, ekonomik olarak sürdürülebilir bulunmadığı için özellikle eğitimli insanlar bekar kalmayı tercih ediyorlar. ülkede eşcinsel evlilikler 2012 de yasallaşmış (amerika birleşik devletleri'nden 4 yıl önce). nisbeten cinsel özgürlük sağlanmış durumda.

    arjantinlilerin yemek yeme alışkanlıkları epey ilginç. ben akşam saat 8 sularında akşam yemeği yemek istediğimde, ''çok erken değil mi yahu?'' dedi arkadaşlarım. meğer arjantinliler geceyarısına doğru yerlermiş. ''e, bu da çok geç değil mi?'' diye sorunca, bu sefer onlar şaşırdılar. ''12 saat aç mı kalıyorsunuz?'' diye. bilemedim şimdi. ülkedeki turistler için en büyük problem internet. internet ağı epey yaygın olmasına ve hemen her işletmenin (restoran, bar, cafe gibi) internet hizmeti sunmasına rağmen kalite epey düşük ve sağlıklı bir şekilde internete bağlı kalamıyorsunuz. şubat ayı boyunca festivaller var, özellikle de buenos aires'te (başkent olan). her gece, her sokakta dans grupları ve devasa bir kalabalık görebilirsiniz. herkes yiyip, içip dans ediyor. ha, bir de birbirlerine köpük sıkıyorlar.* buenos aires başlığında anlatmıştım yine, kısa kesiyorum (bkz: #66917306)

    insanlar klasik akdeniz insanı, dalgalı bir mizaçları var. bu açıdan bize de benziyorlar. yer yer kendinizi türkiye'de gibi ihssedebilir, hiç yabancılık çekmezsiniz.* ulaşım ülkede çok pahalı. sadece buenos aires'te değil genel olarak otobüs, tren, feribot, uçak bütün ulaşım türleri pahalı (buenos aires'ten montevideo'ya feribotla geçmek toplam 3 saat, ücret 40 dolar. yine buenos aires'ten otobüsle cordoba şehrine geçmek 9 - 10 saat, ücret 60 dolar). yani kaçarınız yok, artık ekonomik durumunuz, vaktinizin bolluğu gibi etmenleri göz önüne alark hangisini kullanacağınıza karar verirsiniz. turist görgüsüzlüğü yok genelde. kazıklamaya çalışmıyorlar.

    şimdilik bu kadar, aklıma geldikçe düzenleme ve düzeltme yaparım!.. gidiniz, geziniz efem!..

    iyi yolculuklar!..
  • pazar günü gerçekleştirilen parlamento ve senato -kısmi- seçimlerinden iktidardaki cambiemos (değişiyoruz) partisi güçlenerek çıktı ve iktidarını pekiştirdi. geçen gün bahsettiğim santiago maldonado olayı seçmenin fikrini çok etkilememişe benziyor. seçmen iktidarı sorumlu tutmadı belli ki. arjantinliler ''kirschnerismo'' dedikleri bir önceki sağ-liberal peronist hükümetten hala şikayetçiler. öyle ki; başkent buenos aires'ten senato adayı olan cristina fernandez de kirschner küçük bir farkla da olsa mağlup oldu (yüzde 34,19'a yüzde 34,11) ve 2019'daki başkanlık seçimleri için muhalefeti taşıyıp taşıyamayacağı konuşuluyor.

    mevcut başkan mauricio macri'nin ''sigamos cambiando juntos'' (haydi beraber değişelim) sloganıyla çıktığı yolda, istediğini elde etti ve ikinci dönem başkanlık için rüzgarı arkasına almış görünüyor. özellikle büyük şehir ve eyaletlerde gayet net galibiyetler aldılar ama taşrada hala statüko egemen (sağ - peronist - devletçi görüş). yalnız burada arjantin'nin siyasi atmosferini ve seçim sistemini iyi okumak gerek çünkü biraz karışık. başkanlık sisteminin olduğu ülkede yürütme neredeyse tamamen başkanın elinde. oldukça güçlü bir başkan var; önceki yazıda da belirttiğim gibi başkanlar genelde parlamento ve senatoyu gözardı ederek (ya da ''bypass'' diyelim) işleri yürütüyorlar. başkanlık emirleri* (yani ''orden ejecutiva''*) başkanın elindeki en büyük koz. tabii bu demokrasiyi baltalayan bir yetki aynı zamanda çünkü parlamento ve senato işlevsizleşiyor ve yeni bir başkan geldiğinde diğerinin yaptıklarını bozabiliyor. yargı tamamen başkanın etkisi altında kalıyor; zaten arjantin'de yüksek yargı mensuplarının ortalama görev süreleri 4-5 yıl, haliyle yargı başkanın arka bahçesine dönüyor.

    başkanların 4'er yıllık iki dönem görev yapabildiği ülkede ara seçimler vasıtasıyla parlamento ve senato yapısı sürekli değişiyor. biraz abd'deki gibi. parlamento ve senatonun tamamını bir kerede seçmiyorlar. ara seçimler hem parlamentonun kompozisyonunu değiştirebiliyor hem de halk hükümete ve başkana memnuniyetsizliğinin mesajını verebiliyor. bu seçimlerde başkandan memnun olacaklar ki oldukça güçlü bir parlamento ve senato bahşettiler. cambiemos partisi (aslında cephe demek daha doğru) yüzde 36 oy alırken, en yakın rakibi olan kirschnerismo cephesi ancak yüzde 20'de kalabildi. ufak bir parantez de sol akımlara açmak lazım: arjantin solu ciddi bir kriz içerisinde. hem genel anlamda sol, hem de arjantin'e has sol-peronizm artık politika üretemez bir durumda. yüzde 7'de kaldılar bu seçimde ve geneneksel sol siyasetin bir kısmı gerek iktidar partisiyle, gerekse kirscner'le ortaklığa gittiler. her halükarda yenilmiş sayılabilirler.

    arjantin'de cepheleşmeler oldukça yaygın. yani, her seçimde kimi küçük çaplı partiler diğer popüler partilerle ortaklıklara gidebiliyorlar. hatta bunu yerel bazda da yapıyorlar. o yüzden yukarıda ''cephe'' terimini kullandım. biraz daha ayrıntı verecek olursam; örneğin ülke çapında pek etkili olmayan ama x eyaletinde bir kitlesi olan ''y'' partisi, işi garantiye almak için güçlü bir partiyle ''x'' eyaletinde ortaklığa gidebiliyor.türkiye düzleminde örnekleyeyim ki kafalar karışmasın;eskişehir'de güçlü bir adayı olan dsp, chp'li seçmenler oyları eskişehir özelinde bölmesin diye sadece eskişehir'de chp ile ortaklık kurabiliyor ya da sağdan bir örnek verilecek olursa; sivas'ta güçlü olan bbp, akp oyları bölüp zaten sınırlı olan etkiyi daha da sınırlamasın diye sadece sivas için akp ile ortak olabiliyor. tabi bu büyük partilerin de işine geliyor. hem parlamento hem de senatoda sandalye sayılarını artırdıkları gibi, taşrayla da bağ kurmuş oluyorlar. o yüzden arjantin'de seçim haritalarını okumak tam bir işkence. zaten gazete ve televizyonlarda hep genellemeler yapılıyor ki kafalar karışmasın.

    arjantin taşrası anladığım kadarıyla hanedanlar tarafından yönetiliyor. sistemi çok iyi bilmiyorum (yani kitaptaki sistem konusunda az çok bir fikrim var ama pratikte işler biraz daha karışık) ama görünen o ki buenos aires'in dışına çıktığınızda bambaşka bir gündem, bambaşka bir siyasi atmosfer, bambaşka bir dünya var (biraz cordoba ve biraz da rosario* merkeze yakın büyük şehirler). örneğin san luis eyaleti saa ailesinin kontrolünde. neredeyse ülke kuruldu kurulalı bir şekilde eyaletin yönetiminde ve merkezdeki temsilinde önemli bir aile/hanedanlık (eyalet valiliği, parlamenterlik, senatörlük gibi bir çok görevde ve pozisyonda kendilerine yer buluyorlar).

    seçim sonrasında, iktidar partisinin düzenlediği zafer eğlencesine katıldım. oradaki bütün konuşmacılar sürekli, fakirliğe, uyuşturucu ticaretine, yolsuzluğa vurgu yaptılar ve bunu değiştireceklerinin sözünü verdiler. uyuşturucu ticaretini pek bilmiyorum, ben de biraz şaşırdım ilk duyunca ama bu kadar vurguladıklarına göre ciddi bir sorun olmalı. diğer iki konuysa gerçekten önemli. bir önceki hükümetin tabiri caizse hamuduyla götürdüğünü söylüyor herkes. varlık içinde yokluk çekmekten şikayetçiler. 2001 ekonomik krizinden sonra 2003'te iktidara gelen nestor kirschner (cirstina kirschner'in müteveffa kocası) dört yıllık iktidarı süresince ülke ekonomisini derleyip toparlamış, işleri biraz olsun yoluna koymuştu ama hemen arkasında 2007'de iktidara gelen ve geçen yıla kadar 8 yıl (iki dönem) ülkeyi yöneten karısı cristina kirschner tabiri caizse kocasının siyasi mirasını yedi iktidarı boyunca. takdir edenlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor ve büyük çoğunluk yaka silkiyor.

    bunula beraber, mevcut iktidarın iki yıllık performansı pek iç açıcı değil. enerji sıkıntısı had safhada (kaldı ki arjantin petrol ve doğalgaz üreten bir ülke), yeni ve yenilenebilir enerjiye olan yatırım çok az ve yetersiz. dünyanın en büyük ''lityum'' madenlerine sahip ülke, tabiri caizse altın tepesinin üzerinde oturuyor ama çorba içecek parası yok (bu bizdeki bor madeni muhabbeti gibi değil. alkali metaller şu an dünyada en önemli yeraltı zenginliklerinden biri ve şili,bolivya ve arjantin'in paylaştığı sınır dünyanın en büyük lityum kaynağı. tam değerini bilememekle beraber, epey pahalı olduğunu biliyorum). yolsuzluk hala en büyük problem ve macri hükümeti gözle görülür, ciddi adımlar atabilmiş değil. önümüzdeki iki yıl bakalım neler olacak.

    biraz uzun bir yazı oldu, o yüzden burada kesiyorum. başka gelişmeler olursa ya da aklıma bir şey gelirse üçüncü bir yazı daha yazarım artık. ailenizin sosyologu arjantin'den bildirdi efenim!.. okuyan gözleriniz dert görmesin...
  • brezilyalı bir ablayla cordoba şehrinde gezinirken, dikkatimi kadınların ayakkabılarına çekmişti. ''çok yüksek tabanlı ayakkabılar giyiyorlar nedense'' demişti alaylı alaylı. hakikaten, terlik giyerken bile yüksek tabanlı modelleri tercih ediyorlar (yüksek topuklu değil, komple ayakkabının yahut ayaklarına geçirdikleri herhangi bir şeyin tabanı epey yüksek oluyor). eski kız arkadaşım bir arjantinli ve modacı. ona sorduğum zaman, 7 - 8 yıl önce tüm dünyada (özellikle latin amerika'da) kısa bir süreliğine böyle bir moda olduğunu ama tanrı'ya şükür bu modanın geçtiğini fakat arjantin'de kalıcı olduğunu izah etti. yine de arjantinli kadınların yüksek taban zafiyetini o da tam olarak açıklayamıyor.

    giyim kuşam ile ilgili bir diğer gözlemim ise daha iç gıcıklayıcı (erkekler için). arjantin'de lateks, parlak deri ve yine parlak spandeks (tayt) çok yaygın. yaşlı - genç, şişman - zayıf bütün kadınlar çok rağbet ediyorlar bu tip giyime. bir erkek için seyretmesi güzel görüntüler ortaya çıkıyor. itiraf etmeliyim ki çok sevdiğim bir tarz. fakat neden bu kadar yaygın olduğunu bilmiyorum çünkü zaman zaman rahatsız edecek kadar dar olabiliyor (yani herhalde öyledir, gidip de kimseye sormadım). genelde bu tip kıyafetler (özellikle lateks ve deri) pek havadar olmuyor ve özellikle buenos aires çok nemli bir şehir konumu itibarı ile.

    arjantin'de ertesi gün hapları çok ucuz. bunu özellikle belirtmemin sebebi, türk erkeklerinin burada çok rağbet görmeleri. daha önce (bkz: latin amerika'da türk olmak) başlığına da yazmıştım,türk olmak (etnik bir gönderme değil,türkiyeli olmak olarak da okuyabilirsiniz) oldukça çekici bir şey kadınlar için (nedeni ile ilgili bazı teorilerim var, ilgili bakınızda izah etmeye çalışmıştım). çapkın bir erkek değilim ama burada zaten çapkın olmama gerek yok. neyse, eğer seks sırasında başınıza istenmeyen bir kaza gelirse endişe etmeyin. hemen bir eczaneye gidip ertesi gün hapı alarak geceyi geçirdiğiniz kadına verebilirsiniz. 5 ila 10 dolar arasında değişiyor. yine de kondom kullanmak en kestirme yol.

    insanlar genelde çok cana yakın. hele ki türk olduğunuzu duyarlarsa yakanızı bırakmayacaklardır. türkçe bazı kelimeler öğrenmeye çalışacaklar. lütfen küfür öğretmeyin, sonra başka bir türk ile karşılaştıklarında (bu satırların yazarında olduğu gibi) ''ben türkçe biliyorum'' deyip sövmeye başlıyorlar. ayıptır. (ben en çok; seni seviyorum, sevgilim, şerefe, teşekkür ederim, günaydın, afiyet olsun gibi gündelik hayatta da işe yarayan ya da ellerine sağlık, sıhhatler olsun, kolay gelsin gibi ispanyolca, ingilizce gibi dillerde olmayan deyimler öğretiyorum).

    türk dizileri ve filmleri dolayısıyla türk kültürüne epey aşinalar. yine de, bazı asılsız kalıpyargıları var bizimle ilgili. daha önce de yazmıştım sanırım; nedense türk erkeklerinin yedi (7) kadınla evlendiğini zannediyorlar. neden dört değil de yedi olarak akıllarında kalmış bunu bilmiyorum ama türkiye'nin seküler bir ülke olduğunu anlatmak epey zamanınızı alabilir. çünkü başka ilgili kalıpyargıları da var. kadınların burka, çarşaf giyme zorunluluğu gibi. nazikçe, bunun isteğe bağlı olduğunu, seküler giyimli kadınların da sokaklarda olduğunu, herhengi bir yasal bağlayıcılığın olmadığını anlatıyorum. şaşırıyorlar, ben de şaşırmalarına şaşırıyorum çünkü dizilerdeki kadınlar hep seküler portreler, hiç mi düşünmüyorlar acaba?

    artık istanbul dışında da ülkemizde dünyaca tanınan bir yer var:kapadokya. insanlar ölmeden önce görülecek yerler listesine almaya başlamışlar. daha üç yıl öncesine kadar istanbu'dan başka bir yer sorulmazdı bana ama şimdi kapadokya listeye girmiş. sosyal medyanın etkisi olduğunu zannediyorum (emin değilim). özellikle latin amerikalılar, hassaten arjantinliler türkiye'ye geldiklerinde muhakkak kapadokya'ya bir uğruyorlar. güzel bir gelişme, keşke bir iki yer daha ekleyebilsek (antalya diyecekler olabilir ama dünyaca bilinir değil).

    şimdilik bu kadarı kafi gelsin. aklıma geldikçe eklemeler yaparım yahut yine bu ve benzeri başlıklara yazarım. gidiniz geziniz efenim!..

    iyi yolculuklar...
  • ekonomik kriz dolayısıyla zor günler geçiren ülke. doğal olarak ekonomik kriz politikayı da etkiliyor. geçen pazar yapılan önseçimlerde iktidardaki mauricio macri yüzde 30'larda kaldı (bkz: 11 ağustos 2019 arjantin seçimleri/@eachart muller) ve hemen akabinde arjantin pesosu yeni bir devalüasyon dalgasına yakalandı (1 usd= 60 ars). borsa çakıldı ve faizler tavan yaptı. son iki yılda yaklaşık yüzde 400 oranında devalüasyona uğrayan yerel para çok istikrarsız bir grafik çiziyor. uluslararası para fonu (bkz: imf) ile daha yeni 50 milyar dolarlık destek anlaşması (bkz: stand-by) imzalayan ülke için bu bir ilaç olmamış gibi gözüküyor. yalnız burada kritik olan reform yapılması gerekliliği ama sistemin reform hareketlerini sistematik olarak tıkaması.

    bunu biraz açmakta fayda var: ülke demokrasisi genel olarak iyi durumda olsa ve freedom house başta olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu tarafında özgür ülke kategorisinde gösterilse de bazı geleneksel yapısal problemler var ki aşmak epey güç. bir kere başkanlık sistemi çalışmıyor. başkan çok güçlü oluyor ve parlamento ile senato işlevsizleşiyor. yargı başta olmak üzere pek çok alanda başkan atama yapıyor ve yargı üzerinden gidecek olursak, arjantin'de yüksek yargıçların ortalama görev süresi 4-5 yıl kadar. çünkü başkanlar kendilerine engel çıkardıklarını düşündükleri zaman mevcut hakimi değiştirip yerine yenisini atayabiliyor. bu hem yargının özgürce çalışmasını engelliyor hem de parlamentoyu baltalıyor.

    bir diğer sorun ise yerel yönetimler. taşrada ciddi hanedanlık egemenliği var. eyaletleri geleneksel muhafazakar tarım sanayiine mensup (latifundistas) aileler yönetiyorlar (bkz: latifundiya/@eachart muller) ve bu ailelerin merkezde (buenos aires) de temsilcileri var (parlamentoda milletvekilliği, senatoda senatörlük gibi). hal böyle olunca merkez reformları taşraya taşıyamıyor. böyle durumlarda başkanlar başkanlık emri yetkilerini kullanıyorlar ama bu seferde işler müzakere olmadan yürümüş oluyor ve kaos çıkıyor. yani yeniden parlamento pas geçilmiş ve tekrardan işlevsizleştirilmiş oluyor.

    her şeye başkanlık emri kullanmaya başlayan başkan (ne kadar idealist olursa olsun) buna alışıyor ve bir süre sonra her işini kimseye danışmadan yapmaya başlıyor (arjantin tarihi idealist söylemlerle iş başı yapıp sonradan büyük hayal kırıklıkları yaşatan başkanlarla dolu). bu sistem (ya da sistemsizlik) bir kısır döngü doğuruyor. başkan sorumluluğu paylaşamıyor ve olası bir başarısızlık ve (ekonomik veya politik) kriz anlarında tek sorumlu oluyor. bütün fatura başkana kesiliyor, seçimlerde cezalandırılıyor ama yapı baştan bozuk olduğu için yeni gelen kişi de pek bir şey yapamıyor ve aynı hikaye farklı aktörlerle yeniden yazılıyor/oynanıyor (aslında bu bütün latin amerika'nın problemi. neredeyse bütün bölge ülkelerinde başkanlık sistemi var ve hepsi aynı dertlerden muzdarip).

    bütün bu sistem problemleri, ülkenin upf (imf) ile yapılan destek anlaşmasının şartlarını yerine getirmesine engel oluyor. sistem aynı arızalara sahip olduğu için hep aynı hataları veriyor ve ülke atılım yapamıyor. aslında ülkenin potansiyeli çok güçlü (zaten bu potansiyel sayesinde borç bulabiliyorlar) ama radikal bir değişime ihtiyaçları var zira bu para ilelebet akmaz. başkanlık sistemi kafadan kötüdür demiyorum ama dünyada çalışan/işleyen başkanlık sistemi pek yok (abd demeyin rica ederim, istisnalar kaideyi bozmaz). hele latin amerika'daki gibi güçlü başkanlık sistemleri aslında başkanlara da haksızlık yapan sistemler (bkz: kaş yapayım derken göz çıkarmak).

    not: arjantin demokrasisinin bir de azınlıklar/yerliler sorunu var ama konuyla doğrudan ilgili olmadığı için bu yazıya dahil etmedim (yine de dolaylı olarak etkiliyor). başka bir zaman mapucheler özelinde konuyu ele almayı düşünüyorum.

    tema: latin amerika tarihi
300 entry daha
hesabın var mı? giriş yap