• gazoz kapağını ellerimle açtığım dokuzuncu nesil çaylak.

    (bkz: siftahı benden bereketi allahtan)
  • güneşin bile sallamadığı insandır. ne nick olur ama bundan?
  • bir özdemir asaf şiiri:

    bir zamanlar yaralanmış gölgeniz
    yalnızlığa ıslanmış geliyor...
    şiirlerde şarkılaşmış seslerle
    duyularla durulanmış geliyor.

    her uykumda uyanıyor gölgeniz,
    gözlerime uzanıyor gölgeniz,
    karanlıkta ışıklaşmış renklerle
    özlemime boyanıyor gölgeniz.
  • gölge: bir zamanlar, yaşlı bir tekne ustası yaşarmış, evlerin beyaz, kadınlarınsa siyah giyindiği bir balıkçı köyünde. herkes onu tanırmış ama kimse bilmezmiş ki, yaşlı tekne ustasının gölgesi yokmuş.

    uzun yıllar evvel, daha gencecikken, durmadan denize dalar, derinliğin altında neler yattığını görebilmek için derine, daha da derine dalarmış. bir gün o kadar derine inmiş ki bir daha asla su yüzüne çıkamayacağını anlamış. işte o zaman gençliğine acıyan deniz ona bir fırsat vermiş. gölgesi karşılığında canını bağışlamış. yaşlı tekne ustası o gün bugündür gölgesiz yaşarmış. sırrını kimseye anlatmazmış.

    oysa, evlerin beyaz, kadınlannsa siyah giyindiği o balıkçı köyünde, denizde vurgun yiyip de hayatta kalabilen kimsenin gölgesi yokmuş. ama gölgelerin yokluğu dikkat çekmediği için kimse durumun farkında değilmiş. herkes kendi sırrını kendine saklayadursun, aslında sır hepsine aitmiş ve bu yüzden de sır değilmiş. nazar sözlüğü

    elif şafak - mahrem
  • gölgesiz demek sorumsuz sorumluluksuz, egosuz, ağırlıksız olmak mı demek acaba? gölgesiz olmak hayalet bir yana şeytani yaratık sıfatlarından mı? araştırmam, azıcık daha kavramam gerekiyor. bu yazılama bulma değil, sorma sızması. gölgesizlik belki şeytani diye korkutucu ama bir yandan da kıskanmalık, imrenmelik. belki görünmez adam olmak gölgesizliğe yakın, ona özdeş olmayan bir durum. görünmezlik de sorumsuzluk arzusu hissettiriyor. ego, insan olmak, bir ağırlığa, bir görev ile ütopyaya sahip olmak, gölgesi yani bilinçdışı denen tanıması veya evcilleştirmesi gereken bir karanlık yanı olmak, fiziksel yaşamın kısıtlarına tabi olmak demek. gölgesiz olan insan gibi ağır, yüklü değil, hafif, belki dumansı ve yarı saydam. cin görenlerin sık deneyimlediği (bildirdiği) gibi ellerinin ayaklarının ters olması, gene kısıtlamadan bağışık olmaları, insani şablonlara uymamaları, başka yasa veya yasasızlıklara uymalarının sonucu.

    ["sonuçta gölgesiz bir güneş neye yarar ki?" diye sorar maier. "tıpkı tokmaksız bir çan gibi". sol, en kıymetli şeyken, gölgesi res vilissima or quid villus alga (deniz yosunundan bile daha değersizdir). simyanın ahlak kurallarına karşı gelen düşünce yapısı her görüşe bir olumsuzlamayla ya da tam tersi bir olumlamayala karşı çıkar. senior, "zahirde bunlar göksel cisimlerdir ancak batında ruhanidirler" der. bu görüş bütün simyasal özellikler için geçerlidir ve her biri kendi içinde karşıtını barındırır.] carl gustav jung - aspects of the masculine

    [ululuk ve yücelikle iki kıbleye namaz kılmış, gölgesizliğinin gölgesi doğuyla batıya yayılmıştır.] feridüddin attar - mantıku't-tayr
    * islamiyet'te önceden kudüs'e yönelerek namaz kılınmış, kabe sonradan kıble olmuş. (abdülbaki gölpınarlı açılaması)

    "kavakların dikliğine, boylarının uzunluğuna bakıp onları önemli bir şey sanmayın. bütün kibirli, meyvesiz ve gölgesiz yaratıkların başları bulutlarda* sallanır." cemil sena ongun

    (ilk giri tarihi: 29.5.2018)

    (bkz: gölgesizlik), gölgesizler
hesabın var mı? giriş yap