• (bkz: oku)

    edit: başlık başıma...

    edit:yıllaaaaardır "ateist olacağım ne yapmam gerekiyor" başlığı altında duran bu entry bugün bu başlığa taşındı ve bütün anlamını yitirdi. günden güne daha boktan bir yer oluyorsun sözlük.
  • ilk ateistliğe giden adımı 15 yaşımda evden kaçıp deniz kenarında şezlongda uyuduğum gece atmıştım.
    bir başına 15 yaşında bir velet, yemeği sigarası var, gökyüzüne bakarak uyuyor..
    yıldızlara bakmaya başladım, lan düşünsene gittikçe gidiyor, gidiyor da gidiyor, o kadar çok yıldız ve o kadar geniş bir alan ki evren; dünya'nın 340958x30495834^2 si kadar büyüğünü düşün.. onun bile 3453 kat daha büyüğü var ve daha da bi 3490534 katı kadar gittikten sonra çarpı sonsuz kadar gidiyor.. yani dünya bile varlığı hissedilemeyecek kadar küçükken, insan dediğin hiç birşey, sıfır. ve din bana bunun hepsinin bir tanrı tarafından insanlık için yaratıldığını, sadece insanın var olduğunu söylüyor. ve bir tanrı var beni yaratmış, yarattığı yetmemiş dur lan şunları sınava tabi tutayım demiş ve geçenleri ödüllendiriyor, geçemeyenleri cezalandırıyor. oldu.
    benim masaya koyduğum kibritin bana tapmasını beklememden farksız bu. kibrit bana nası tapsın lan ? aynı şekilde ben bir hayale, insan beyni itibariyle anlamadığım bir konsepte nası tapayım lan ?
    ayrıca neden tapmak ? nasıl bir tanrı ki o yarattığı şeyin kendisine tapmasını bekliyor, kendisi için, yarattıklarının birbirini öldürmesine izin veriyor,ve kendisi için aç kalmasını isteyebiliyor, yarattığı bir bebeğin kör ya da sakat doğmasına izin verebiliyor ? o zaman tanrı dediğin bayağı denyo bir kavram değil mi? nasıl sevebiliyorsun onu bu haliyle. o seni olduğun gibi sevemez, tapmanı beklerken.

    öte yandan din fakirler zenginlerin anasını sikmesin diye yapılmış gibi de duruyor. yani şuanda dünyamızda dinsiz yada dinli * bir sürü vicdansız insan var, dinsizlerin hakkından imansız (kanun) geliyor. dinlilerin hakkından da dinler geliyor ve bu insanlar ayaklanıp (misal hindistanda) "ananızı sikerim lan ! bizim karnımız aç, siz evlenirken kilosu kadar altın veriyosunuz. sikerim adaletinizi." diye çıkışmıyor. "allahından bulsun" diye bir şey var. sadece o olmasa, herkes "benden bulsun" dese haksızlık ve adaletsizlik karşısında, sıçar insanlık.
    e zaten kanunlar da öyle değil mi; akıll, dürüst ve zenginleri; aptal, fakir ve vicdansız insanlardan korumak amacıyla yapılmış, ama öyle bir noktaya gelmiş ki artık akıllı, dürüst ve vicdan sahibi düzgün insanların da hayatlarını tamamen kontrol altına almış bu kanunlar ve din. misal bana kimse dokunmasa ben sokakta 10 bira içip güler eğlenir evime giderim, ama olmaz öyle bişey, bi polis gelir hemen başıma. neden ? çünkü 2 gün önce 5 bira içip bütün caddeyi rahatsız etmiş bir aptal, karaktersiz var öteki tarafta. böyle bir şeyler.
    velhasıl kelam; 15-18 yaşımda bunları düşünerek ateist oldum. 12 senedir de hiç düşünmedim üzerine. düşünmemi gerektirecek de bir şey olmadı açıkcası. siyaset,din,hukuk hepsi kötüler kazanmasın diye orda, orda olmasa ne olur ? cevabım bir alternatif çözümüm yok. anamızı sikerlerdi onlar olmasa. o bakıma. hiç bir müslümanla böyle bir tartışmaya da girmedim, kimsenin ınancına da karışmadım, herkes ateist olsa nolacak ? sıçacak.
    bakın daha din mensuplarının din adına yaptıklarına, din adına dünyada en çok insan öldürülen savaşların çıkmasına, cami hocalarının yaptıklarına, "müslümanlık hoş görü dinidir" diyip akşam alevilerin evini yakanlara, koca bir oteli ve içindeki insanları diri diri yakanlara, insan taşlayanlara, kadına köle gibi bakanlara.. vs vs ye değinmedim bile. benim karar aşamamda bunları görmek bilgiye ulaşmak bu kadar kolay değildi.
    not: ayrıca zengin değilim.
    edit: imla.
  • kafaya dank etmesi.

    belki cogu ateist, ateist bir ailede dogup buyudugu icin hep ateistir bilemicem ama ben ateist olmadan once muslumandim. musluman bir ailenin musluman yetistirilen cocuguydum. hatta kendi anne babamdan daha cok dinime bagliydim. cagri filminde aglayan cinsten musluman. ortaokul yillarindaydim. ibadet ediyor, dinimi en iyi sekilde ogrenmeye calisiyordum.kitaplar okuyordum. ama hep sorguluyordum. din ogretmenine sorular soruyordum. cevabindan bir turlu tatmin olamadigim sorular. ama inancim saglam. bana dedim butun sorularimin cevabini kuran verecek. aldim elime kurani basladim okumaya. yarisina geldim. yok bir sey. dedim devam et. okuyorum okuyorum. ayni seyler. boyle yaparsan cennete, soyle yaparsan cehenneme gidersinden baska bir numara yok. hele benim kafamdaki cogu felsefik sorularin hicbirinin cevabi yok. yanlis kitap mi aldim acaba dedim kendi kendime. bir yerlerde yaziyor olmali. yine okudum. yine yok. sonra soyle dusundum. yaziyor yaziyor da sifreli yaziyor. ben henuz anlayacak mertebede degilim. anlayanlar ne demis diye bilenlerin aciklamalarini da okudum.hacilara hocalara danistim. anladim ki baskalari da pek bir sey anlamamis.

    neyse bu hayalkirikligi kafamda ilk soru isaretini biraksa da inancimi yine yitirmedim.

    ta ki komsumuzun 4 yasindaki kizi hastalanip hastaneye kaldirilana kadar. o annenin gunlerce dualarini, doktorlarin kosturmalarini, o cocugun nasil can cekistigini ve sonunda nasil can verdigini gorene kadar. o anda kafama dank etti. aniden isik cakti. allah yok. kimsenin bu kucuk cocugu korudugu, kolladigi, sevdigi falan yok. annesinden, babasindan, sevenlerinden, doktorlardan baska kimsenin bir sey yaptigi yok. yanliziz. allah varsa bile bizim dusundugumuz gibi birsey degil. olsa olsa en fazla tasavvuf felsefesindeki sezgisel bir sey olabilir o kadar. yine de allah inancini bir anda birakmadim.

    ama icime bir suphe dustu bir kere. icimi kemiriyor acaba mi diye. ondan sonra sadece gozlemledim, okudum, objektif yaklastim bu konuya. objektif oldukca, dinin o sarsilmaz inancindan kurtuldukca her sey daha da netlesmeye basladi. her sey puzzle in parcalari gibi yerine oturuyordu artik. yillardir cevaplanmayan sorular cevabini buluyordu. zamanla yasamdan edinilen tecrubelerin de yardimiyla en sonunda ayagima baglanmis zincirden kurtuldum. yine ayni insanim. yardimseverim, hayvanlara eziyet etmiyorum, yalan soylemiyorum, hirsizlik yapmiyorum.

    inanan insanlara gelince. ben bir ateist olmak nasil onu da biliyorum, allaha inanan biri olmak onu da biliyorum. ve inanan insana cok gipta ediyorum. cunku inanmak insana gercekten huzur veriyor. bir yaraticinin oldugunu bilmek, seni sevdigine inanmak,dualarini duyduguna inanmak, olumden sonra sonsuz cennete inanmak, onu sevmek. bunlar muhtesem seyler. dusunen insan icin cok luks seyler. acikcasi cogu zaman insana guc veren ve gunluk hayatta basariya yardimci da olan seyler.

    ancak maalesef gercek degil. bu gercegi bilerek de dine inanmaya devam etmek kendimi kandirmak olur. keske bir allah olsaydi,beni korusaydi, kollasaydi ben de ona hayatim boyunca iman edip, ibadet etseydim. ama yok.
  • "tanri varolsaydi din gibi statik, geri kalmis ve insanlarin yorumuyla bu kadar boktan seyler üretebilecek bir seyi insana vermezdi" önermesinin rasyonel acikligi.
    (bkz: deizm)
    edit: bu entryi sevilmeyen entry yapan tüm inancli yazarlari kutlar kendilerini acikgoruslulukleri ve farkli fikirlere olan saygilarindan dolayi tebrik eder umrumda olmadigini* aciklamayi bir borc bilirim..

    edit2: ilk cumle sin kavraminin tanri kaynakli oldugunu kesin kabul etmekte ve irrasyonel bi hal almakta, simdi farkettim. ilk cumle aslinda ´dinin insan icadi oldugunun kanitlari´ diye basliga tasinmali.. "varolsaydi" yerine "gondermis olsaydi" konmali.
  • (bkz: ölü kuş)

    diğer çocuklar gibi değildim ben. dikkatimi insanlardan çok çevremdeki diğer canlılar çekmiştir hep. benim dünyamda etrafta çakıl taşları, ağaçlar, kediler, köpekler, kuşlar, her cinsten börtü böcek ve de öcüler vardı.

    öcüler... karanlıklarda yaşayan yaratıklar. kendimi hep öcülerden korumak için eğittim. en büyük silahım hayvanlar ve bitkilerdi. onları örnek aldım. gecenin bir vakti uyanıp korkudan tir tir titrediğim zamanlar kendimi bir ağaca dönüştürür kıpırdamadan dururdum. öcüler ağaçlara dokunmazlar. aniden karanlığa düşüp korktuğumda kedi gibi tıslardım. öcüler hayvanlara bir şey yapmazlardı. onların tek derdi insanlardı. öcülerin var olduklarına öylesine inanmıştım.

    ailecek evin bahçesinde oturuyoruz. babam tek saçma tüfeğini temizliyor. şakalaşıyoruz, koşuşturuyoruz ağabeyimle. babam işi bitince ayarını denemek için tüfeğini bir ağaca doğrultuyor ve bir serçe vuruyor!

    çıkan sesle irkilip yapraklarla beraber yere düşen serçeyi izliyorum. öcülerin bile karışmadığı serçeyi, babam sırf tüfeğinin ayarını denemek için öldürdü. serçenin yaşamının amacı bu muydu? babamın tüfeğinin ayarı olmak mıydı? bu bizi öcülerden bile kötü yapmıyor muydu?

    bu sorularla birlikte babam bir anda gözümün önde öcüye dönüştü. serçenin yere düşüşünü izliyorum... meğer öcüler bizmişiz! babam, ağabeyim bir öcü. ben bir öcüyüm. oysa öcüler hayvanlara dokunmuyordu. sokağın kedisi her zaman geceleri sağ selim atlatabiliyordu... öcüler yalan. öcülere olan inancım serçeyle beraber ağır çekimde yere düşüyor. var olduğuna bu kadar çok inandığım bir şeyin yalan olduğunu keşfettiğim, insanlardan nefret ettiğim ilk an.

    koşarak kuşu yerden alıyorum. üzgün değilim. sinirliyim biraz ama daha çok heyecanlıyım. ilk defa bir kuşu elime alıp inceliyorum. kanadını kaldırıp tüylerinin nasıl açıldığına bakıyorum, hafifliğine şaşırıyorum. diğer çocuklar ölü kuşla oynuyorum zannedip benimle dalga geçiyorlar. oysa ortada ölüm gibi bir mesela var ama kimsenin umurunda değil. onlar için önemli olan şey, benim ölü bir kuşla oynuyor olmam. ama arada bir fark var. diğer çocuklar öcülerden hala korkuyorlar ve ben var olmadıklarını artık biliyorum!

    çünkü o kuşu biz öldürdük!..

    ölüm gibi benim için soyut olan bir kavramı, önümdeki somut şeyle inceledim, günlerce... bir kutunun içindeki ölü kuş, var olmayan şeylere olan inancımla beraber yavaş yavaş çürüdü ve en sonunda karıncalara yem oldu. biz ölünce bizi de karıncalar yiyeceklerdi. her şey bittiğinde, ilk defa korku filmlerinde görüp öcünün bir türü olduğunu zannettiğim iskelet kutunun içinde duruyordu. meğersem içimizdeymiş! öcüler bizleriz! insanların kendi pisliklerini, işledikleri suçları ve kötülüklerini soyut varlıklara attıklarını daha çocuk yaşta fark ettim. o dönemden sonra ailemin ve çevremdeki diğer öcülerin bana var olduğunu söyledikleri hiç bir şeye gerçekten inanmadım, kendi kendime var olduğunu kanıtlayana kadar.

    yıllar sonra ben, hayatında bir kez bile gusül abdesti almamış alabildiğine isyankar ve anarşist bir ergenim. din kültürü dersindeyiz. sınıfta bir uğultu var. hoca bana soruyor. "tanrı nedir?" ben bilinmeyenin korkusudur diyorum. herkes susuyor. peki şeytan nedir diye soruyor. aklıma çürüyen ölü kuş geliyor ve bir anda biziz diyorum. "bize ait olan bütün kötülükleri üzerine yıktığımız şeye şeytan denir"
  • uçağa binmemen.
  • bahsedildiği gibi kibir değildir, aksine evrendeki her şeyin kendisi için yaratıldığını düşünen kibirden sıyrılıp “mikroskop insana önemini teleskop da önemsizliğini gösterdi “ diyecek kadar mütevazi özüne dönüştür.
  • "kibir" diyene aşırı gülüyorum.

    ateist adam evrende ne kadar önemsiz ve minik bir ayrıntı olduğunu kabul etmek zorunda.
    dindar adam sanıyo ki allah koskoca evreni insanoğlu için yaratmış.

    kim kibirli?
  • ya akıl var mantık var tanrı olsan bir üstteki entry yi yazan arkadaşı mı yaratırdın.

    (bkz: akıl var mantık var)
hesabın var mı? giriş yap