hesabın var mı? giriş yap

  • aşağıda yazılmış entry nostaljik olarak kalmaya devam edecek. yıllar içinde androidi bıraktım iosa geçtim tekrar androide geçtim. artık stream kullanıyorum. #92271462 entrym den okuyabilirsiniz. yine bu nonstop yt ayarında bi program. ama biraz daha iyisi ve gelişmişi. sevgiler.

    bu da orijinal entry

    non stop yt : başka uygulamalar açıkken arka planda youtube'dan video oynatıyor. ekran kilitliyken de devam ediyor. pop up değil. ücretsiz. videolar donma yapmıyor. diyeceklerim bu kadar.

    edit ; arkadaşlar uygulama hala çalışıyor mu bilemiyorum. ama çalışmıyorsa bilgilendirin editlerim

    edit 2; mağazada yok dediler.

    edit 3; rrrekt uyardı. newpipe diye aynı özellikte bi uygulama varmış. play market değil f-droid'den indiriliyormuş, araba özelliği de varmış.

  • acemi veya değil çoğu sürücüyü tırstıran, hatta evinin yolunu değiştirmeye mecbur bırakan sürücü aktivitesi.

    ancak bazen bu aktivite için vites, debriyaj, fren ve hatta el freni dahi yeterli olmamaktadır. çözüm adeta bir herkül gibi arabayı yokuşta kas gücü ile kaldırmaktan geçmektedir.

    true story

    fulya'nın ünlü yokuşlarının birinde kafa kafaya gelinen bir aracın öküz sahibi ile kavga etmekten kaçınan ben, adamla levye savaşına girmektense aracımı kenara doğru çekerek elemana yol verdim. yoluna gitmesini beklediğim kekan yanımdan geçerken saçma sapan sözler söyleyince bastırmaya çalıştığım kroluk damarım kabardı ve ani hareketler ile yokuş aşağı kendimi hafifçe bırakıp ilk sola dönüp ani bir hareket ile tekrar yokuşa verdim burnumu. araç otomatik vites olunca bu tür durumlarda daha rahat oluyor insan. neyse; gaza basmama rağmen aracın kıpırdamaması bir süre sonra dikkatimi çekti. bu bir süre dediğim çok da uzun bir süre değil tabi. el frenini çekip tekrar denedim, sonuç aynı. arkadan gelen beyaz duman ve aracın gazı yedikçe çıkardığı ilginç sesler eşliğinde sağ arka sabit olmak şartıyla sola doğru yönlenmesi durumun anlaşılmasına sebep olmuştu.

    evet, arabanın sağ arka çamurluğu anlık kro reflekslerimin farkına varmamı engellemesinden ötürü kaldırıma takılmıştı ve sağ arka teker hafiften boşa dönmekteydi. yokuşun ortasında çük gibi kalmanın ötesinde yavaş yavaş trafik oluşmakta ve "bu mal bu arabayı nasıl bu hale getirmiş lan?" diye fısıldaşmalar da duyulmaktaydı.

    neyse ki sevgili yokuş trafiği sakinleri çeşitli önerilerini sunmaya başlamışlardı ki benim gözüm yokuşu yavaşça çıkan, duruşuna kurban olduğum, bıyıklı bir amcaya takıldı. asıl fikir kesinlikle ondan gelicekti. olayı çöze çöze çıkıyordu yokuşu. belli ki matematiksel denklemleri ve gerekli kas gücünü hesaplıyordu. tekerin altına taş sokma fikrinin çeşitli sebeplerden ötürü elenmesinin ardından artık yokuşu çıkan amca ile aynı şeyi düşünüyorduk. amcanın da yanıma gelmesi ile gerekli psikolojik desteği yakaladım. hiç konuşmadık. sadece birbirimize baktık. arabaya bindim. kontağı kapattım, vitesi park'a aldım ve el frenini son kez çektim. sonuçta naim süleymanoğlu benim belime geliyordu ve kilolarca ağırlığı "hıpppps" diyip kaldırabiliyordu. bakışlar üzerimde yoğunlaşmıştı ve "yooo yooo saçmalama" dediklerini hissediyordum. sağ arkaya geçtim. amca tatktik vermeye bile gerek duymadan sadece "bismillah" dedi. yaradana sığınıp kaldırdım aracın arkasını. beklediğimden çok daha kolay olmuştu. bunun da gazıyla hepten yüklendim arabanın arkasını ve aracı kaldırımdan kurtarmakla kalmayıp, düzledim de. işte o anda bugün hala fulya'da hatırlanan, ingiliz taraftarların direkte patlayan şut sonrası verdikleri uuuuuuvvvvvvvvv tepkisine benzer bir tepki yükseldi.

    balkonlardan gelen alkışlar eşliğinde bindim arabama ve yokuşu yavaş yavaş tırmanmaya başladım. ancak biliyorum ki o amca olmasaydı, o bana güvenmeseydi bunu başaramazdım.

  • conan o'brien ya da jay leno'ya konuk olmak istiyorum. ne şekilde olduğu önemli değil çok. bana sorular sorsunlar falan sonra ''now we will teyk e breyk and will come back with lalalanoluyola'' desinler ve reklama gidelim. tam reklama giderken bana doğru eğilip bi şeyler desin, ben de bunun olacağını zaten bildiğim için conan' a doğru kaykılmış olayım. 2-3 saniye bişiiler konuşup görüntüden çıkalım, ekrana geri geldiğimizde hala konuşuyor olalım. sonra ben ''nasıl da eğlendik amk biz aramızda 2 dakkada yaaaa'' yüz ifadesiyle kameraya geri döneyim.

    işte ben buna çok özeniyorum arkadaş.

  • efendim bu güğüm sabahtan doldurulur , soba yakıldıktan sonra sobanın üstüne yerleştirilir.
    akşama kadar o sıcak su her işe kullanılır.
    en son akşam bulaşıklar kalan suyla yıkanır.
    ekstra olarak sobanın ağzını kapatmak için, ateşin durumunu ayarlamak için de kullanılır.

  • yeni yıla sayılı günler kalmışken aklıma düşen muhteşem kokulu kurabiye evdir. çok büyük boyutlarda, izlemekten yemeye kıyamayacağınız şahane evler yapmak pek tabii mümkün ama fincan kenarına yerleştirilen minikler benim favorim. mini gingerbread house için kullandığım kalıpların boyutunu bu doğrultuda oldukça minik tuttum. ve iyi demlenmiş bir kahve ile fincanlarımızın kenarına ilişmiş kurabiyelerin lezzetinin harmanlanmasıyla sonuçlandı.

    gelelim bu güzel kurabiyenin hamuruna. ben sadece zencefil kullanmak yerine birkaç ekleme daha yaptım. bu tadını çok daha farklı ve güzel yaptı bana kalırsa. ayrıca toz zencefil yerine taze zencefil kullandım.

    100 gr tereyağı
    1 adet yumurta (orta boy)
    4 su bardağı un (400 gr)
    yarım su bardağı pekmez (100 ml)
    2 çay kaşığı taze zencefil rendesi (4 gr)
    1 portakal kabuğu rendesi
    1 çay kaşığı tarçın (2 gr)
    1 çay kaşığı karanfil (2 gr)
    yarım çay kaşığı muskat (1 gr)
    eser miktar tuz

    royal icing için:
    1 yumurta akı (küçük boy yumurta)
    2 çay kaşığı limon (4 ml)
    8 yemek kaşığı pudra şekeri (64 gr)

    öncelikle tereyağı ile pekmez iyice çırpılır. tereyağı oda sıcaklığında olmalıdır. sonrasında portakal ve zencefil rendesi, karanfil ve tarçın eklenir. sıvılar iyice karışınca un yavaş yavaş eklenir. burada yoğurma işlemini oldukça az sürede bitirmelisiniz. eğer hamuru fazla yoğurursanız daha çok un ihtiyacı olacak ve en son hamurunuz tereyağını dışarı atacaktır. hamur yoğurma işlemi bitince hamurunuzu iki parçaya ayırıp buzdolabında yarım saat bekletin. böylece hamurunuza istediğiniz şekli vermek çok daha kolay olacaktır.

    dinlenen hamuru pişirme kağıdının arasında yarım santimetre kalınlığında açın ve kalıplarınızdan gereken şekilleri çıkarın. bu hamura göre yaklaşık iki tepsi ve 16 minik ev çıkmaktadır. 170 derecede, fansız şekilde 8-9 dakika pişirin.

    bu esnada royal icing yapabilirsiniz. yumurta akı ile limonu iyice çırpın ve sonrasında pudra şekerini ilave edin. bu royal icing evin parçalarını yapıştırma amaçlı kullanılacağı için en yüksek viskoziteye sahip olmalıdır. gerekli kıvam testi: yaptığınız royal icing içerisinde bir çizgi çizdiğinizde, o çizgi 25 saniye beklediğiniz halde hala kapanmadıysa istenen kıvam elde edilmiştir.

    fırından çıkardığınız kurabiyeleri tel üzerinde bir süre bekletin ve sonra royal icing ile parçaları birleştirin. en son süsleme için royal icing içerisine birkaç damla su ekleyerek kurabiyelerinizin süslemelerini yapabilirsiniz.

  • hangisinin benzediğini anlamadığım polis memuru.
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    ek: esas komik olanı, şenol güneş sağdan ikincisine daha çok benziyor. bak, sağdan ikincisi şenol güneş'e benziyor demiyorum, nüans var.

  • böyle saçma sapan başlıklar açıyorsunuz, bu kadar acımasızlık olmaz yaa, pes...

    etin ne olduğunu araştırdım internetten sizin yüzünüzden. lan böyle bir besin var da bizim niye haberimiz yok, ibneler.

    amk aristokratları!...

  • kendini ifade etme sorunu * * *olan bireylerin sıkıntı ve bunaltılarını*vücut organlarına yöneltmeleri ve belirgin hastalık belirtileri göstermeleridir.

    temaruzdan farklıdır. kişi bilerek, isteyerek veya dikkat çekmek için hastalanmaz, kendince gerçekten hastalanır. konversiyonla ortaya çıkan hastalığın tüm belirtilerini bilinçsiz olarak* gösterir. kişi hastalığından rahatsızdır, ondan kurtulmak ister, bu nedenle doktor doktor dolaşır.

    ağırlıklı olarak bastırılmış ve tepki veremeyen kişilerde görülmesinden ötürü en sık ataerkil toplumlarda yaşayan kadınlarda görülür.

    öylesine bire bir konversiyon vakaları vardır ki, şaşırırsınız. gecenin saat üçünde tamamen beyin kanaması bulgularıyla bir hasta gelir. tüm nörolojik muayenesi beynin bir bölgesindeki kanamayı işaret eder. alelacele tomografi çektirirsiniz, kanama görmeyi beklediğiniz yer tertemizdir. biraz aileyi deşince gerçek neden çıkar ortaya. o akşam çok iyidir, derken aynı evde yaşayan kayınvalidesi ile tartışmıştır. sapasağlamken iki saat sonra yere yığılmıştır, karga tulumba acile getirilmiştir.

    en iyi tedavisi telkindir. hastanın konversiyon hastası olduğunu anladıktan sonra hastanın yanında en yüksek perdeden "müthiş yeni çıkmış bir ilaç olan hede'den verelim, bir saatte kendine gelir." diye bağırılır. sonra bilinçsiz yatan hastaya damar yolu açılıp buradan serum fizyolojik* verilir. sadist olan doktorlar kalçadan bir de c vitamini yaparlar*. felç tablosundaki hasta 15 dk sonra gözlerini açar, ve yürüyerek evine gider.

    toplumumuzda çok sık görülmesinden ötürü hemen her doktor biraz problemli görülen kadın hastalara konversiyon tanısı koyma eğilimindedir ne yazık ki. bu nedenle gerçek vakaların bir kısmı da konversiyon zannedilerek bir iğne yapılıp evlerine gönderilir ve ertesi gün üçüncü sayfa haberlerine konu olurlar *.

  • arkadaşları olan biz bekar erkekleri doğal pezevenkleri olarak görürler. olum bizde de bize kadar var.