hesabın var mı? giriş yap

  • ne desinler size daha lan?
    ayaklarınıza kapanıp yalvarsınlar mi? tam olarak ne duymak istiyorsunuz!?

    deprem olmadan, deprem ülkesiyiz amklarım, önlem alın, bütçe ayırın demediler mi? dediler.
    bilim insanlarını tv'de, bld başkanından yardim ister hale getirdiniz ve hala utanmadan açıklama mi istiyorsunuz.

    tek adamınız erdoğan yapsın açıklamayı. neden evler yıkıldı? depremde neden insanlar arabalarında bekliyor? bir daha deprem olur mu? olursa ne olur?
    erdoğan'a sorun çünkü belliki o daha iyi biliyor.

  • çağlar boyu "verba volant, scripta manent." değişiyle anlatıldı yazının kaderi. söz uçtu, bir kuş gibi kulaktan kulağa kondu, mesafeleri, rüzgara tutunmuşçasına aşıp geçti. vakarlı yazı ise olduğu yerde çağları aştı; kimi zaman bir taşın yahut tabletin üzerinde bir yara izi gibi, kimi zaman bir kâğıt ya da parşömenin üzerinde bir desen ya da dövme gibi. bazen yıpranmaya yüz tutmuş sayfalara hapsoldu, bazen de gezgin bir fermanı yazı. hepsinde insanlara bilginin ve duygunun özgürlüğünü sundu.

    "insan neden yazar?" sorusuna birçok cevap verilmesi mümkünken, insanın özgürlük istenci de bu cevaplardan biridir. insan, başlı başına duygulardan ve düşüncelerden oluşan bir dünya. bu dünyanın içinde hapsedilmiş fırtınalar, taşkınlar, depremler ve gelgitler insanı içten dışa tüketmeden dış dünyaya salınması gerekir bazen. kendinde hapsolmuş insanın kendinden bir parçayı dışa aktararak özgürleşmesidir yazmak; yazı da bu özgürlüğün belgesi. yoksa sözler uçar gider; belki yaşar kalplerde, zihinlerde. hâlbuki yazı, insana ait olanın abidesi gibi kalır. bu şekilde bir özgürlüğün getirilerinden biri olarak, bir çeşit varoluşu da tatmak mümkündür. insan yazı aracılığıyla, bir anını, zamanın ve mekânın ötesine taşıyabilir ve o anıyla varlığını yaşatır. bir bakıma yaşamaktır, yazmak. aynı zamanda özgürlüğüne kavuşturduğu her anını dış dünyada anıtlaştırırken, içinde öldürebilir insan —bu bir seçim meselesi. yazı, yok etmek istediğimiz parçalarımızın katili olurken kullandığımız bir cinayet aletidir kimi zaman.

    bunlara ek olarak, paraya olan ihtiyaç, günümüzde biz avam tabakasının aksine, entelijansiyada, yazmak için nedenlerin arasında kendine önemli bir yer bulmuş gibi görünüyor. yazıyı uzatmadan bir örnek vermek gerekirse, 1964 yılında nobel edebiyat ödülü'nü reddeden (ve yanılmıyorsam tarihte nobel ödülü' nü geri çeviren) ilk kişi, beş parasız kaldığı bir dönemde "freud üzerine yazması" teklif edildiğinde hiç düşünmeden kabul etmişti ki, kendisi de bilinçaltının üstadı üzerine bilinçaltını ömrü boyu reddeden birinin yazmasını komik bulmuştu. bana sorarsanız, yazmak için sebeplerin sayısı, insanların dünyalarının çeşitliliği kadardır. insan neye ihtiyaç duyuyorsa onun için yazar ve bu gereksinime giden yolda yazı bir araçtır.

    peki, kullanılan iletişim ve ifade araçlarının içinde yazıyı olduğu yere taşıyan neydi? insanlar arasında en etkili iletişim ve ifade aracı olan dile tutunmasıydı; sesin sembolleşmiş hali olması. yazı, seslerle gelen manayı da taşır ve bilinç düzeyinde dil ile birlikte var olur. müzik de bir nevi dildir, fakat varlığa ve manasına tutunmadığı için, ne kadar notalarla yazılabilse de, soyut bir evrene mahkûm kalır. bu ona duygular dünyasında sınır tanımaz bir özgürlük tanısa da, o da insanın kendi özünü yansıtabilmesinde yetersiz kalır. yazmak basittir ayrıca. dil, insanın varlığıyla neredeyse bütünleşmiş bir araçken, yazmayı öğremek için sıradanlığın ötesinde bir yetenek yahut yüksek seviyede bir eğitim gerekmez. tabii, imla kuralları konusunda kimi zaman eğitim bile işe yaramıyor, orası ayrı. neyse. bir diğer ifade yöntemi olarak resim düşünülürse, bu sefer kalıpların içinde sıkışmışlık söz konusu olacaktır. bir kurşun kalemle bir doğa manzarasını resmetmek yahut sözcüklerle bu manzarayı tasvir etmek mümkün. yapılan resme bakan izleyicinin içinde hoş duygular uyansa da, resimde hayal gücü çizgilerle sınırlandırılmış olacaktır. hâlbuki sözcükler ve onların manalarının değişkenliği ve çeşitliğiyle zenginleşmiş bir betim karşısında okuyucu, o manzarayı hayal dünyasında kendisi çizecektir. hâl böyle olunca, etki alanının ulaşabildiği evrenin sınırlarının büyüklüğü ve bir araç olarak hitap edebildiği insanların sayısı düşünülünce, yazının, bulunduğu yeri fazlasıyla hak ettiği kanaatindeyim.

  • ortaokula giderken bi halil vardı, en yakın arkadaşım. herifin bırak konuşmasını, hayatını slow motion yaşıyor pezevenk. sınıfça erdek'e gittik denize. bu mal açılmış boğuluyor, biz sahilde bunu seyrediyoruz, bu dalgaların arasında kaybolup geldikçe bir şeyler söylüyor "beeeennnnnn" kısmını anlıyoruz da kalanını anlamıyoruz. "ben boğuluyom" diyormuş meğer, ulan imdat de bir şey de, panik yap, çırpın di mi? yok, herif ölürken bile mostrayı bozmuyor abi, yavaş yavaş ölüyor adam, ağır ağır, saçı bile bozulmadan ölüyor suyun içinde. allahtan hocalar gitti de kurtardı, ben olsam bırakırdım orda.

  • işte 15 temmuzu engelleyen gerçek vatansever komutanlarımız bu komutan gibi olanlardı. çomarlar atletle tank durdurduğunu sansın hala.

  • şüphesiz dünyanın en mal insanları tarafından yönetilen ülkedir. adamların becerebildiği tek şey, halktan alınan korkunç orandaki vergileri ayakkabı kutularına doldurabilmek.

  • sevgilisinin onu aldattığını, arkadaşının onunla konuşmak istemediğini, annesinin ise ölüyor olduğunu düşündüğü kimsedir.

  • katil bir mantar türü, bu mantarın sporları bulaştığı böceğin beynine nüfuz ederek ele geçiriyor ve yüksek bir yere yönlendiriyor, yön duygusunu sıfırlayıp öldürüyor.öldüğü yerde böceğin kafasından yukarıya doğru mantar bitkisi büyüyor ve meyvesindeki sporlarla ormanlardaki en büyük katil oluyor.

  • bir tanesi de bende mevcut olan dayı.

    her girdiği işi batirdigindan, yengemin babası en sonunda rest çekmişti, doğru düzgün is bulamazsa kızımı bosatirim diye.

    annem sağ olsun, hemen babamın yanında aglamalara başladı. kardeşim hangi dala elini attıysa kurudu, çocuğun yuvası da yıkılacak şimdi, vs. babam da tüm birikimini dayımın is kurması için harcadı. güzel de getirisi olan bir işi oldu dayımın babam sayesinde.

    sonra ne oldu? dayım işi büyüttü, kendi evi, suv aracı, çocuklarını özel unilerde okutmasi derken ihya oldu. normalde babama bir vefa duymasını beklerdik. öylece üstüne yattı, yetmezmiş gibi hala babamın arkasından söylenir, eleştirir vs.

    ha kardeşi için babamın yıllarca çalışıp edindiği birikimini hiç ettiren annem ne yapıyor derseniz, babam kendi ailesine en ufak yardımda bulunacak olsa hemen surat asar, söylenir.

    (bkz: canım babam)

  • markette veya barda satılması ile arasında fark yoktur. laik bir ülkede normal durumdur. istemeyen almasın, içmesin. isteyen kararında içsin ve alkollü araç kullanmasın. kimse de kimseye karışmasın.

    drink responsibly

    not: alkol kullanmıyorum. kullanana da laf etmiyorum. alkol almayan herkese bu bakış açısını tavsiye ederim.