hesabın var mı? giriş yap

  • 12 saatlik hastanedeki gece nöbetinden sonra, eve gelir gelmez çocuklarına sevdiği yemeği pişirmeye üşenmeyecek kadar fedakar soğan kokulu ellerin sahibidir. aynı anda bu yemeğin yenmesini oturup uykusuzca seyreden pırıltılı, milyonlarca yıldızlı gözlerin sahibi. meleğin yer yüzünde insanda şekil almış halidir.

  • şöyle bir trend var son yıllarda.

    bu trendi doğru anlamak için 30-40 sene önceki duruma bir bakmak gerekiyor.

    30 sene önce şarkılarınız varsa besteciyseniz şarkıcıysanız, şarkılarınızı yayınlamanın yolu plak şirketinden, dagıtımcıdan ve şarkları profesyonel bir studyoda kaydetmekten geçiyordu.

    studyoda kaydetmek için kayıt vs yapan mühendise, enstrümanistlere ihtiyacınız vardı.

    studyolara ve studyo muziyenlerine erişim pahalı olduğu için bunu finanse etmeye ihtiyacınız vardı.

    cepte bu yatırımı yapacak para yoksa bu işi finanse edecek bir plak şirketi bulup onları şarkıyı yayınlamaya ikna etmek gerekiyordu.

    plak şirketinde ikna etmeniz gereken ilk kişi güncel piyasanın nabzını tutmak ve yeni potansiyel hit-şarkıcıları bulmakla görevli a&r - yani artist and repertoire temsilcileri idi. filmlerde falan gördüğünüz sanatçıya kartını veren görüşmek isteriz diyenler a&r'cılardır mesela.

    bu adamlar da canlı muzik yapan mekanlarda dolanır grupları /sanatçıları sahnede izlerdi.

    yani sizin önce sahnede şarkılarınızı çalıyor olmanız lazımdı.

    yani bir grubunuz olması gerekiyordu.

    bu grubun da bir maliyeti vardı. solist-sanatçı iseniz mesela orkestra tutar, parasını verir sahneye çıkardınız. bu maliyet.
    öyle bir para yoksa "ortaklık ve gelecekteki gelirler" sözüyle grup kurardınız, herkes yatırım yapardı (emek olarak).

    yani siz "kaset çıkartmak" istiyorsanız önce grubu kurmak zorundaydınız. çünkü canlı icra etmeden diğer adımları aşmanız zordu.

    gelelim bugüne.

    bir şarkı yayınlamak istiyorsanız, plak-kaset-cd üreticisine, mağazalara, dağıtımcıya ihtiyacınız kalmadı. zaten artık tüketim hep dijital.

    yayınlamak için plak şirketine de ihtiyacınız yok. zira online magazalara ürününüzü kendiniz koyabiliyorsunuz.
    online magazalara (itunes spotify tidal vs) şarkılarınızı ileten ve herkese açık olan digital distributor'lar var. çok çok cüzi bedellerle şarkınızı magazalara dagıtıyorlar.

    şarkınızı kaydetmek için studyolara olan ihtiyacınız da çok azaldı. bir çok şeyi, düzgün bir laptopla yapmak mümkün. 10-15 senedir evinin salonunda giriş seviyesi aletlerle kaydettiği albümü platinum satan sanatçılar var (ilk örnek aklıma gelen bon iver'ın ilk albümü. 100 dolarlık sm57 mikrofon, bence berbat bir ses kartı olan mbox 2, kulaklık ve laptop ile ormanda kulübede 3 ayda kaydetmiş albümü)

    studyolara nerede ihtiyacınız var? mesela yaylı grubu kaydedeceksiniz 10 kişi gelecek. veya canlı davul kaydedeceksiniz.

    açıkçası bunlarda bile studyoya gitmeden çözüm üreten müzisyenler var.
    davul için mesela ara ara çalıştığımız bir arkadaşın evinde hazır kurulu davul kayıt ortamı var, şarkıyı yolluyoruz, arkadaş 3 take çalıyor, 2 take aranjenin aynısı, 1 take de davulcu olarak kendi yorumu, yolluyor geri dosyaları.
    ya da başka bir arkadaş var, yaylı grubu kaydını tek başına alıyor. 3 kez keman çalıyor, 3 kez viyola 3 kez de cello çalıyor, kanalları üst üste koyunca sanki grup çalmış gibi sound geliyor. adamı gerçek hayatta görmeden performansını aranjeye dahil ediyoruz.

    geri kalan hemen hemen her şeyi evinizde bir kaç basit önlemle (başta oda akustiği olmak üzere) kendiniz kaydedebilirsiniz.

    canlı davul - yaylı grubu vs istemiyorum, ben gitar calıyorum, rock muzik yapıcam derseniz tek başına kaydınızı yapabilirsiniz. ne studyoya ihtiyaç var ne başka bir grup elemanına. hatta teknoloji öyle bir noktaya geldi ki, sürükle bırak modeli, "şan-nakarat-outro" partisyonlarını studyo yazılımınıza sürükleyip davulcuya gerçekçi bir aranje çaldırabilir, akorları yazarak piyano-klavye- bas - akustik gitar ritm partisyonları çaldırabilir hale geldiniz.

    bas gitarınız yok mu? akorları yazıyorsunuz, patterni seçiyorsunuz, program size kanlı canlı muzisyen gibi bas çalıyor. akordu tam, zamanlaması mükemmel. canlı bas gitarcıdan daha iyi yani bazen.

    burada bana gelen projelerden gözlemlediğim şey, kayıtların ve performansların fena olmadığı ama miks master uzmanlığı olmadığından yayınlanan işlerin potansiyelinin altında kaldığı. daha önce de bahsettim, dünya çapındaki diğer örneklerle yarışabilecek sound yapmak için gereken uzmanlığa erişmek için belki 20 sene miks yapmak lazım. evde yaptığın kaydı, arka mahallede yapılan kayıtla kıyaslamıyorsun zira. açıyorsun spotify'ı - 5 tane grammy almış mikscinin yaptığı işle kıyaslıyorsun. sokaktaki resim kursunda yaptığın çiçek tablosunu van gogh ile kıyaslamak gibi.

    öte yandan, grup olarak müzik yapmanın maliyetleri hala benzer durumda. millet para kovalamak zorunda. ucuza hayatta kalmak - hele ki canlı muzik yapılabilecek mekanlara yakın yerlerde yaşayıp müzik geliri ile hayatta kalmak çok zor, türkiye için 5 kat falan zor.

    bu sebeple tüm dünyada, "tek adam" modeli müzisyenlik-sanatçılık pratiği çok arttı. önceden belki 30 kişinin bir araya gelerek yapabildiği bir muziği, teknolojinin olanakları ve ekonomik zorunlulukların baskısı ile tek bir kişi yapabilir hale geldi.

    evde yaptığı albüm tutarsa, online kanallarda milyon dinlenmeye gelirse, bilet kesebilir noktaya gelirse, o zaman o one man show gidip sahne için muzisyenleri tutar, konserini yapar, parayı 4-5'e bölmek yerine aslan payını kendine alır.

    şimdi bunun zorluğu ne - bir kaç kişinin dahil olduğu bir şarkıyı üretirken aslında her hareket 9 kişinin onayından geçiyor.
    mesela davulcu kayıt alıyor di mi - davulcu kendi performansından emin değil diyelim, ama diğer 9 kişi "okeydir abi bu gitara geçelim" gibi bir şey dediği noktada davulcu da kendinden emin olabiliyor.

    ama davulu da kendi programlayan, bası gitarı kendi çalan, vokali kendi yapan, miksi masteringi neyse artık kendi yapan adamın yaptığı her işi adım adım onaylayacak (veya olmadı baştan diyecek) kimsesi yok. biten işi dinlerken bu ara onaylar olmadığı için arabasında telefon kulaklığıyla vs yaptığı şarkıyı dinlerken 100lerce şüphe oluşabiliyor.

    o yüzden minimumda , yaptığı işi başkalarıyla paylaşıp feedback alması çok faydalı olur - ideali miksi, olmadı mastering'i başkasına yaptırması faydalı olacaktır. 2nci 3ncü görüşler iyidir.

    fakat şu noktayı da atlamamak lazım - gelen feedbackleri de allah kelamı gibi görmemek lazım. yani bugün bana hotel california'yı getirip nasıl olmuş abi diye sorsanız derim ki son solo cok uzun çok sıkıcı. yani yorumları öyle çok çok da dikkate almayın - "bunda problem var mı" diye sorarsan sana problem icat edip söylerler.

    özetle

    trend, komün halinde üretilen müzikten - tek adamlığa doğru evrilen bir müzik.
    bunun artısı, genius bir müzisyen varsa, vasat diğer paydaşların (bas gitarcı, plak şirketi vs) etkisinden etkilenmeden dinleyiciye ulaşıyor.
    eksisi, berbat fikirlerin de filtrelenmeden dinleyiciye ulaşması.

    edit : debe olmuş nays.
    o zaman (bkz: plak şirketi/@moresk) ve (bkz: auto tune/@moresk) de alakalı

  • şu fani hayattaki en büyük lüksüm. bi de nutella var işte.

    bi de bir tespitim var bununla ilgili. bir insan aldığı pringles ın yarısını kendisi yiyebiliyorsa düzenli bir hayatı vardır. az bi kısmını paylaşarak kurtuluyorsa çok saygılı arkadaşları vardır. ama eğer tamamını kendisi yiyebiliyorsa, o insan yalnızdır dostlarım. çok yalnızdır.

  • malatya'da düğün fotoğrafçılığı yapan onur albayrak, bir düğün için fotoğraf çekimine gittiğinde yaşı küçük görünen geline kaç yaşında olduğunu sordu. habere göre “15” cevabını alınca da “çocuk gelin fotoğrafı çekemem” diyerek duruma tepki gösterdi.

    ...ısrarla çekimin yapılmasını isteyen damat ile fotoğrafçı arasında yaşanan yaşanan kavgada damadın burnu kırıldı."

    "... evet maalesef durum bu, keşke yaşanmasaydı ama yaşandı. bir daha olsa gene çekmiyorum der miyim evet derim. kimse kusura bakmasın, çocuk gelin de çocuk istismarıdır benim gözümde ve hiç bir kuvvet bana o çocuğun gelinlikle fotoğrafını çektiremez. çocukların saçına duvak takılmaz, kır çiçekleri ile süslenmiş taçlar takılır ancak. saygılarımla"

    onur albayrak
    http://haber.sol.org.tr/…ografini-cektiremez-242285

  • özelleştirmeye karşı çıkan 2000 ( iki bin ) madencinin gerçekleştirdiği eylem;

    "zonguldak'ta türkiye taşkömürü kurumu'nda (ttk) çalışan maden işçileri, kurumun özelleştirilmesinin önünü açan torba yasa tasarısını protesto için 'maden ocağından çıkmama' eylemi başlattı

    madenciler, bugün de tasarıya tepki için maden ocağından çıkmama eylemi başlattı. kuruma bağlı müessese müdürlüklerine ait maden ocaklarında gece 24.00-08.00 vardiyasında çalışan işçiler, sabah mesaileri bitmesine rağmen yer üstüne çıkmadı.

    gündüz 08.00.16.00 vardiyası için iş yerlerine giden madenciler, arkadaşlarının yukarıya çıkmaması üzerine ocak önünde beklemeye başladı. gmis genel başkanı ahmet demirci, sendikanın eylem kararı almadığını, işçilerin kendilerinin örgütlenerek böyle bir eylem başlattığını söyledi. kaynak"

    ayrıca 17 ekim 2017 şırnak maden kazası gerçekleşen maden'in ruhsatsız ve kaçak çalıştırıldığı tespit edilmiş, sekiz ( 8 ) işçi ölmesine rağmen gözaltına alınan işletmeci ve yöneticiler serbest bırakılmıştır.*

    edit : sendika başkanının açıklaması akıllara maden filmindeki sermaye uşaklarını hatırlatmıştır.

  • kaza yapıp ölür umarım içindeki.
    böyle insanlara acımam ve tahammülüm sıfır artık, sıfır.. ölün hepiniz amk.