hesabın var mı? giriş yap

  • milattan önce 280 civarında, kuzey yunanistanda kral olan pyrrhus, büyük iskender’in de kuzeni idi ve plutarch’a göre, bütün italya’yı istila etme planları kuruyordu.

    yaklaşık iki sene boyunca sicilya’da kamp kurdu ve 275 senesinde, 40.000 kişilik ordusu ile, maleventum şehrinde (günümüzde benevento’dur) eşit büyüklükte bir ordu ile karşı karşıya geldi.

    pyrrhus, gece karanlıkta, ormanın içinden geçip, roma güçlerine arkadan saldırmayı planlıyordu. ancak, askerlerini göndermeden önce, rüyasında, dişlerinin döküldüğünü ve ağzının kanla dolduğunu görmüştü. telaşla, generallerinden, planları iptal etmesini istedi, ancak geç kalınmıştı.

    askerler, filleri ve meşaleleri ile çoktan ormana girmişlerdi. ancak, meşalelerin ömrü yeterli olmadı ve askerler ulaşmak istedikleri noktaya varmadan çok önce karanlıkta kaldılar, el yordamı ile roma askerlerine arkadan yaklaştıklarında ise, gün çoktan doğmuştu; hepsi kılıçtan geçirildi.

    pyrrhus, elinde kalan diğer askerler ile, kötü sonuç veren yanlış meşale hesaplarını telafi edeceğini umuyordu, çünkü fillerine güveniyordu. ancak bu sefer de, romalılar, fillere, hayvanlar paniğe kapılıncaya dek, kızgın oklar ile saldırdılar. bu saldırı başarılı olmuştu, çünkü filler, panikle, önlerine çıkan herşeyi ezdiler. yunan ordusunun düzeni bozuldu ve pyrrhus, yaklaşık 30.000 birlik kaybederek, yunanistan’a kaçmak zorunda kaldı.

    general, hayatını, argos kasabasında bir sokak kavgasında, kızgın bir kadının, başına bir kiremit vurması sonucu kaybetti!

  • atar yapan magandalık yapana haksız olana birden fazla kişi engel olmaya kalkınca haksızı tutmak gibi bir huyu var bizim milletin. adam barzo adam hödük. adamın ensesinin kalın olması avrupa görmüş olması bir şey ifade etmiyor. eşeklik bakii. hem gücü yettiği ile üstelik uçakta kavga etmeye kalkıyo. başkaları kulaklarından tutup s..ip attılar diye haksız mı olacaklar. aferin onlara.

  • viyana cafesi denince aklima gelen ilk yer.
    tam da hayal edildigi gibi bir cafe. ikinci dünya savasini yasayan, zamaninda entellektüellerin, yazarlarin, sanatcilarin ziyaret ettigi, simdi ögrenciden turiste kadar her kesimden insanin görülebilecegi birinci viyanada bulanan bir cafe. ne zaman gittiysem kuruculari leopold hawelka ve esi josefine hawelka gecmis yaslarina ragmen müsterilerine hizmet icin calisip dururdu. tanisinlar tanimasinlar herkesi selamlar, yer bulmak icin cabalarlardi. 23.3.2005 tarihinde 92 yasindaki josefine hawelka maalesef vefat etti.

  • adamlar resmen 1984 romanını uyarlamaya çalışıyor.
    sanki hiç var olmamış gibi tarihten silmeye çalışıyorlar bazı kişi ve olayları.

    hakan şükür, evet fetöcüdür fakat türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük golcüsüdür.
    bu tarihe yazılmıştır ve biz bir romanda yaşamıyoruz. bazıları kudursa da bu gerçek değişemez.

    ben karşıyakalıyım, tribünlerle biraz içli dışlı olanlar bilir aramız iyi değildir galatasaray ile. ben şahsi olarak da daha bi' sevmem galatasarayı, fakat bu da hakan şükür'ün çok büyük bir golcü olduğunu değiştirmez.

    - hakan şükür bir türk takımının uefa kupası almasının en büyük aktörlerinden biridir. uefa kupası kazandığı sene avrupa kupalarında en çok gol atan futbolcudur.

    - hakan şükür bir adet fifa gümüş ayakkabı ve bir adet fifa bronz ayakkabı ödülü almıştır.

    - hakan şükür iffhs dünya gol kralı ödülü ve dünyanın en iyi golcüsü ödülü almıştır.

    - hakan şükür dünyada en çok gol atan türk futbolcudur.

    - hakan şükür türk liglerinde en çok gol atan futbolcudur.

    - hakan şükür şampiyonlar liginde en fazla gol atan türk futbolcudur.

    - hakan şükür türk milli takımında en fazla gol atan ve en fazla forma giyen futbolcudur.

    - ve evet bir dönem akp millet vekili ve trt yorumcusu da olan hakan şükür 11. saniyede attığı gol ile dünya kupaları tarihinde en hızlı gol atan futbolcudur.

    aynı ekranlarda sayın öcalan demek serbest, sözde değil özde teröristbaşı öcalan'ın kardeşini çıkarmak serbest. hakan şükür denilince auvvv.

  • 600 bin takipçili bir influencerla geçirdiğim iki gün doğrultusunda söyleyebilirim ki bu mecralarda gösterilen o hayatlar kocaman bir yalan.

    bu uygulamayı kullanan iki türlü insan var, göstericiler ve izleyiciler. göstericiler şaşalı hayatlarını ya da "mış gibi" hayatlarını sunarlar ve diğerleri de bu hayatları izlerler. izleyenler hayranlıkla izleseler de içlerinden öfkeliler çünkü isteyip de elde edemedikleri hayatları izlemekten mutsuz olup öfke duyuyorlar. öte yandan göstericilerin hayatı gerçek değil çünkü insan yaşadığı anları kayıt altına alma çabasındayken o anı yaşamaz o anı sadece kaydetmeye çalışır.

    yaşadığım bir örnekle somut hale getireyim. fotoğraf ve video editörlüğü gibi konularda çok bilgisi ve tecrübesi olan eski bir arkadaşım yaşadığım bölgeye geldi, yanında 600.000 takipçisi olan bir influencer ile. iki gün boyunca onlarla zaman geçirdim. fenomen olan kişi kamera önünde mutlu, neşeli, insancanlısı bir imaj yaratırken, kamera arkasında (yani instagram paylaşımları dışında) hiç de öyle değildi; asık suratlı, mutsuz, şikayetçi bir ruh halindeydi sürekli olarak.

    bir gün beni kaldıkları otele akşam yemeğine davet ettiler. fenomen arkadaş sürekli olarak oteli ve yemeğini paylaşmakla ve fotoğraflarını editlemekle meşguldü ve kafasını tüm gece boyunca telefonundan neredeyse hiç kaldırmadı. kafasını telefonundan kaldırdığı vakitlerde de asık suratlıydı ve memnuniyetsizdi. gece boyunca sohbete pek katılmadı. bu arada garsona da pek iyi davranmadı. otel personeli bize otelin misafiri gibi de davranmadı, bizimle ilgilenmediler, ruhsuz ve açıkçası umursamaz bir tavır içinde ve "bir an önce gitsinler" gibi bir hava içindelerdi.

    bir başka gün bölgeyi gezdirdim. fenomen kişi özellikle güzel kayıt ve fotoğraf alabileceği yerlere gitmek istedi ve tüm gün boyunca yine sadece çekim yapmakla ve telefonuyla meşguldü. çekimlerde kendisini çekerken çok mutlu ve eğleniyormuş gibi bir yüz ifadesi takınıyor ama nadiren telefondan başını kaldırdığında yine huysuz, aksi ve mutsuz birine dönüşüyordu.

    ve düşününce bu gibi kişiler gerçekte kendi hayatlarını yaşamıyorlar, telefona sıkıştırılmış bir hayatta bir tür avatara dönüşmüşler. kocaman bir hayatı el kadar bir cihaza sığdırmışlar ve tüm hayatları o telefonun içinde olup bitiyor. bunun için yaşıyorlar ve bundan ibaret.

    yani bu hayatlar gerçek değil dostlar. yaşanılan her anın kıymeti bilinmeli ve her an hissederek ince ince yaşanmalı. gerçek olan bu.

  • dünya' nın benzinli araçlarını yasaklayan ilk ülkesi olmayı planlayan norveç'in, oylama sonucunda 2025' den itibaren dizel ve benzinli araçların satışını yasaklaması.

    tüm "sıfır" model arabaların elektrikli olmasına ek olarak 1 milyar euro da bisiklet otobanlarının yapımına sermaye olucak.

    almanca kaynak

  • türk kadın şarkıcıların kıyafeti ile kafayı bozmuş bir adam.
    ancak ben kendisini şöyle hatırlıyorum. zannediyorum sene 2008, cerrahpaşa tıp fakultesi son sınıfta öğrenciyim. acilde nöbet tutuyorum. izzet yildizhan'in da bir yakını mi ne acilde , kapıda bekliyor. o zaman böyle ayna camlı gozlukler meşhur, böyle kürk filan giymiş, tavus kuşu gibi kabarıyor, sen hesap et.

    bizim genel cerrahide bir asistan abi vardı, sanırım azeriydi, tarkan kadar ünlü olmadıkça bir turk arabest şarkıcısini tanımazdi ama sanırım bunu bir yerden gözü ısırdı. izzet yıldızhan in yanına geldi.
    -ben sizi bir yerden tanıyor muyum?
    - eee tabi, yani taninirim evet
    - paşa konağında mı çalışıyorsunuz?
    cevap vermeden hızlıca uzaklaştı.

    paşa konağı cerrahpaşa karşısında bir kebapciydi, orada çalışanlara benzetmiş. işte taa o zamanlardan beri ünlü olmaya çalışıyor. beceremiyor.

    debe edit: beni debeye taşıyan siz sevgili sözlük yazarları ve büyük sanatçı izzet yıldızhan'a çok teşekkür ediyorum.

  • sağlam yamuk yapmıştır, tanımadan&tanışmadan gönül koyduğum yazarlar kervanına katıldı..

    14 aralık ekşi sözlük kemal kılıçdaroğlu buluşması için kendisine katılmak istediğimi belirten bir mesaj attım. 1-2 gün sonra dönüş yaptı ve beni listeye aldığını söyledi. çok mutlu oldum. uzun zamandır istediğim bir görüşme olacaktı. kılıçdaroğlu'na yöneltilecek sorularımı hazırlamaya başladım. sonra benden iletişim bilgilerimi istedi, gönderdim. günü biliyordum ama saati sordum. cumartesi günü de çalışan bir kapitalizm kölesiyim. özellikle yılın bu zamanları çok daha yoğun oluyoruz. saati de söyledi ve o saat için yöneticimle görüşüp izin aldım. yaklaşık 3 saat izin aldım ve o 3 saate gelen müşteri randevularımı arayıp tek tek erteledim özür dileyerek.

    neyse sonra kendisi 20 kişilik listeyi açıkladı, heyecanla adımı aradım ama bulamadım. listeyi açıklamasından 120 saniye sonra mesaj attım kendisine, o derece bekliyorum çünkü. unutmadım seni, sen de varsın, geliyorsun dedi. ben de çok absürd birşey sormadım, acaba dedim yedek listeye mi attın beni. yok bildiğin varmışım ekipte ama ne hikmetse ismim yazılmadı. editlesin diye bekledim editlemedi. iletişim bilgilerimi vermiştim, buluşma yeri ve saatini bekledim haber gelmedi.

    şu an galiba görüşme yapılıyor ve ben işyerinde çalışıyorum. galiba beni yedek listeye koyduğunu [eğer böyle bir liste varsa] dahi söyleyebilecek kadar bile kıymet vermiyor karşısındakine, diyalog kurduğu yazara. çok daha farklı şeyler yazabilirdim ama yazmıyorum, sağlık olsun. bu vesileyle tanımış oldum kendisini. belki de makul bir mazereti vardır, kim bilir..

  • dişlerini fırçalamayan adam dişi grisi bu. biz dişlerini fırçalamadan günde 3 paket sigara içen adam dişi grisi istiyoruz.