hesabın var mı? giriş yap

  • dedeler çalışır, didinir, uğraşır iş kurar ve büyütür. babalar bu işi geliştirir daha ileri taşır. 3. nesil de playboy olur alemlere akar. biraz düzgün olanı da klüp başkanı falan olur ve paraları ezerrler. türk burjuvasının yaşam döngüsü budur.

    t: magazinsel bir hikaye

  • az önce egm tarafından tarafıma yollanmış sms. yanlış. newton'ın fizik kurallarını egm'ye hatırlatacak olursak:

    d = v.t

    yani

    mesafe = hız x zaman

    buradan hesaplarsak

    zaman = mesafe / hız

    yani mesafe aynı olduğu zaman hız arttıkça zaman azalıyor bölen olarak değeri arttığından. eğer

    aşırı hız > hız

    denklemine bakarsak aşırı hızın her zaman zaman kazandırdığını söyleyebiliriz. dolayısıyla doğru cevap:

    "aşırı hızla kazanılan zaman, kaybedilen hayatlara değmez"

    olacaktı. bir emniyet genel müdürlüğü eğitiminde daha görüşmek üzere.

  • çok güzel bir yemeğiniz var ve ne şekilde bir sos yapacağınızı bilmiyorsanız bu yöntem imdadınıza yetişir. efendim piyasada bir çok şeften bu yöntemi duyarsınız fakat işin hakkını veren şef sayısı bir hayli azdır. onlar da nasıl yaptıklarını göstermiyorlar zaten.

    hadi toplaşın da size işin sırrını vereyim.

    şimdi efendim sıcak bir tavada kırmızı et, kümes hayvanı ya da balık pişirdiğinizde bu gıdaların kendi sularını saldıklarını görürsünüz. (farkındaysanız sıcak tava dedim. aranızda hala tava ısınmadan içerisine bir şeyler atanlar var) kendi öz suyunu salan bu gıdalar aynı zamanda kendi küçük parçalarını tavaya yapıştırırlar. işte biz türk milleti olarak tencerenin dibine yapışan dibine yapışan gıdalara uyuz olduğumuz için teflon ve granit tava kullanırız. bu yüzden deglaze nedir bilmeyiz ya zaten. her neyse ne diyorduk tencerenin dibine yapışan gıdalar.

    örnek üzerinden gidelim. diyelim ki tavada saç kavurma yapacaksınız. tavaya etlerinizi attınız ve küçük parçalar tavanın dibine yapıştı. ister bunu bilerek yaptınız ya da istemeden oldu ve bu durumu fırsata çevirerek sos yapmak istiyorsunuz. bu durumda yapacağınız tek şey istediğiniz sos miktarının iki katı kadar tavaya su ya da şarap eklemek.

    (bu arada ekleyeceğiniz şarap tavadaki gıdaya bağlı olarak değişir. altın kural neydi? kırmızı ete kırmızı şarap, beyaz ete beyaz şarap.)

    -suyu ya da şarabı ekledikten sonra tavanın altını iyice açıyorsunuz.

    -altını açtığınızda fokurdayan sıvıyı (şarap ya da su işte) gördünüz. şimdi elinizdeki kaşık ya da spatula ile birlikte tavanın dibindeki karamelize olmuş yapışan parçacıkları kazıyorsunuz.

    -kazıdığınız parçacıkların fokurdayan sıvının içinde eridiğini göreceksiniz. bu işlemi sıvı yarı yarıya buharlaşıncaya kadar devem ettirin ve sürekli karıştırın.

    şimdi gelelim en önemli bölüme. yarı yarıya çektirilen sıvının tadına bakın. bazıları için bu sos çok ağır gelebilir, bazıları için de yavan olabilir. burada çeşitli seçeneklerimiz mevcut. buradan sonraki işlemler sizin damak tadınız ile alakalı. benim tavsiyelerim şu şekilde efendim.

    çektirilen sosa taze baharatlar ekleyerek biraz daha kaynatmak,

    çektirilen sosa klasik baharatlar ekleyerek (karabiber ve kekik) direkt servise sunmak (servise sunmak dediğim ana yemeğin üzerine dökmek işte)

    çektirilen sosa bir miktar tereyağı ekleyerek karıştırmak ve bu şekilde kullanmak (tereyağından sonra kaynatmıyoruz değil mi? )

    çektirilen sosa çiğ krema ilave ederek servis etmek.

    artık deglaze yöntemini biliyorsunuz. kurallara bağlı kalarak yaptığınızda pek lezzetlidir efendim. tabiki saçmalayanlar da çok fazla. bu gözler dibine tutmuş pilav tenceresini musluk suyu ile kazıyarak deglaze yapmaya çalışanları gördü. her neyse artık tencerenin dibini her tutturduğunuzda bu yöntemi öne sürerek karizmayı kurtarabilirsiniz. hadi yine iyisiniz..

  • sınıf başkanı olduğum için derslere giremediğim ve ucundan dahil olduğum nesil. çünkü albayımız "bir sınıfta iki rütbeli olmaz sen derslere girme, kafadan 5'ini vereyim" diyerek beni kantine yollardı.

  • bu sebepten, başımızdan gidin diye her gün dua eden milyonlar var sayın bakanım. içiniz rahat olsun. her gün dua ediyoruz.

    tanım: türkiye cumhuriyeti'nde bakanlık yapan bir şahsın beyanı.

    edit: ağrı aşağı köşk ilkokuluna kitap yardımı için kampanya başlatılmış. bir göz atmanızda, imkanınız varsa yardım etmenizde fayda var #64375170

  • bitirdiği bölümle alakalı bir işte çalışamayan onlarca insandan biriyken, tam da deneyimsiz insanları işe alıp eğiten bir seyahat acentası bulmuştum ikda. hemen başvurdum tabi. görüşmeye çağrıldığımda elime o sayfalar uzunluğundaki başvuru formlarından biri sıkıştırıldı.
    formu doldurup bekleme odasında diğer insanlarla kanka olacak kadar uzun süre oturup, yaklaşık 8 ayrı görüşmeden geçtikten sonra; genel müdürün karşısına çıkmaya hak kazanan sınırlı sayıdaki insandan biriydim.
    müdür sıfatını taşıyan adam, önce uzun uzun başvuru formumu inceledi. 3-5 genel sorudan sonra sordu:
    "baban ne iş yapıyor"
    kitapçık halindeki başvuru formunda tabii ki aile fertlerinin adları, meslekleri, bitirdikleri okul gibi sorular da mevcuttu ki; o zamanlarda takriben 8 sene önce ölmüş babamın adından başka bişey yazmak saçma olurdu forma.
    "babamı 8 sene önce kaybettik efendim"
    "hmm. başınız sağolsun.ne iş yapardı"
    "heykeltraştı"
    "nerden mezundu peki"
    "tatbiki güzel sanatlar"
    "deden ne iş yapardı "
    (allah allaahh. adam sülalemi araştırmaya başladı...)
    "ressamdı efendim"
    "tabii yaa. doğru"
    (ne ki şimdi bu?)
    "vay bee. vefat etti demek.
    (nası yani??)
    ...biliyo musun biz senin babanla arkadaştık. hatta bi ara beraber bir serigrafi atölyesi bile açmıştık"
    !!! (dumur)
    "ciddi misiniz? ne zaman?"
    "78-79 seneleriydi. daha bitirmemişti baban okulu. sonra çok iş yapamadık kapattık. nası vefat etti peki?"
    " şimdi şööle ki...."
    muhabbet burdan sonra uzar, gider. işle ilgili tek bir cümle bile kurulmaz. ne nerde okuduğumla ilgilenir, ne amaçlarımla ne de ideallerimle - babamın eski arkadaşı. iş görüşmesi yerini eski günlere yapılan bi yolculuğa bırakır. gitme zamanının geldiğinin hissedildiği anda iki tarafın da gözleri yaşlı, sesleri tirektir.
    teşekkür edip ayrılmak için kalktığımda gözünden sevinçle karışık üzüntü okunur müdür insanın. bense çıktıktan sonra muhasebesini yaparım babamın o eski ama hayatını kariyer uğruna sanatından mahrum bırakmış arkadaşıyla; istediği gibi yaşayıp bu dünyadan göç etmiş sevgili babamın hayatının...

    yıllar sonra gelen edit: arada hikayenin sonunu merak edip işe başladın mı diye soranlar oluyor. cevabım hayır çünkü mevzu bahis yerden haber geldiğinde, başka bir yerde çalışmaya başlamıştım bile çoktan..

  • bu yazıyı yazan zata bir öneri. 5 arkadaşını toplasın, kızılay meydanında zamlara hayır diye bağırsın. o zaman görür barışçı eyleme verilen tepkiyi.