ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
30 kasım 2020 temel özgürlüklerin kısıtlanması
hiroshima mon amour
-
aşk, unutmak, özlemek, tutku, savaş, işkence, acı... bunların hepsini, hatta daha da fazlasını barındıran bir film.. açılış sahnesinde, savaşın lanet sonuçları sağlam bir tokat atar seyirciye. bunun nedeni görmeye alışık olduğumuz savaş görüntüleri değil, filmin şiir gibi akıp giden anlatımıdır..
film anlatmak istediklerini, barış temalı bir film çevirmek için hiroşima' ya gelen fransız aktris ve japon mimarın hayatları üzerinden anlatır bize.. farklı hayatları olsa bile, çektikleri acılar bir yandan da benzerdir ve bunların nedeni savaştan başka bir şey değildir..
filmin sonlarına gelindiğinde, ne olacağını iyice merak edersiniz. kadın ve adam arasındaki ilişki nasıl sonuçlanacaktır.. ayrılık mı, değil mi? söyleyecek değilim.. seyretmek lazım...
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"sanırım evrene yolladığım tüm mesajlar kenan evren'e gidiyor. darbe üstüne darbe yiyorum resmen"
istanbul bahçelievler'de gasp dehşeti
-
böyle bir olay başıma gelirse kararı veren hakime aynı şeyleri yapmayı düşünüyorum. benim dava da emsal olur artık.
unutulmayacak film sahneleri
-
her ne kadar nasıl çekildiğini bilsem de, etkileyiciliği bakımından, arkasında yatan zeka bakımından zirve olan şu 38 saniyelik sahnedir:
https://www.youtube.com/watch?v=zd0_5hfmpig
edit: hayatımda almadığım mesajı bu entry'm sayesinde almış oldum. toplu cevap vereyim:
aynada green box var. oraya kızın koşarken önden çekilmiş görüntüsü monte edilmiş.
örnek birkaç green box çalışması:
https://www.youtube.com/watch?v=muifz8wcnvm
https://www.youtube.com/watch?v=xjwv9sv_gq4
buna en yakın bir çalışma için: https://youtu.be/3kzkhedix1o?t=1m12s
not: film için: (bkz: contact)
mükemmel bir filmdir, herkese tavsiye ederim.
kulak çınlaması
-
öylesine bir çınlama değil, beş dakika, bir saat değil, her an gürültünün içinde olmak tinnitus. kafamın içinde çalan siren sesini daha az duymak için buzdolabının yanında oturuyorum herkes uyuyorsa, onun sesine konsantre olmaya çalışıyorum. bazen unutuyor gibi olsam da her anım davullu zurnalı düğünden yeni dönmüş de kafası sikilmiş gibi çok afedersiniz.
bilmeyen insana anlatmak da çok zor. geçenlerde bir arkadaşın annesine söylemiştim tinnitusum var diye, nasıl dedi, anlattım böyle sesler duyuyorum diye, 'dua oku bolca, cevşen tak, bazen böyle görünürler' falan dedi. tövbe tövbee, zaten tırsarım uzatmadım mevzuyu.
saçma sapan bir hastalık işte özetle, geçeceği de yok gibi.
fransa sen konuşamazsın
ulus baker
-
"düşünür ernest jünger' in dediği gibi, tüm bu sakatlıklara neden olanın kazalar olduğunu düşünmek optik bir yanılgı, bir göz aldanmasıdır; aksine başımıza gelen kazalar, dünya henüz rüşeym halindeyken bile sakatlanmış olmamızdan gelirler. böylece düşününce sakatlıkların nedeninin basitçe kazalar olmadığını, kazaların nedeninin ise basitçe dikkatsizlikler ve ihmaller olmadığını, bütün bu nedenler-sonuçlar zincirinin aslında başka bir alanda belirlendiğini kavrayabilir: yaşamak zorunda bırakıldığımız bu dünyada mağduruz, sakatız: trafik bu dünyanın bir olayıdır. trafik içine doğduğumuz tehlikeli bir dünyadır; orada her zaman hep... kazalar gelir başımıza. olaylaştırma bütün basitliği ve anlaşılabilirliği içinde fikirler arasındaki bağlantı zincirini de sağlar. sözgelimi trafik ile metropoliten yaşam, vahşi piyasa kapitalizmi arasındaki bağlantılar: medyanın kamuoyu oluşturma adına iş kazalarına karşı münferit ve bağlantısız uyarıları, ancak kayıtsız bir kulakverişi cezbederken, fikirler arasındaki düşünsel bağlantı aynen trafik dünyası gibi vahşi kapitalizm dünyasının, ordaki iş örgütlenme biçiminin iş kazalarının gerçek nedeni olduğu kolayca görülebilir. ayrıca süratin ve denetimin aynı oranda zorunlu kılındığı vahşi trafik alanıyla vahşi kapitalizm arasındaki bağı da: zaman paradır öyleyse sürat de paradır..."
(ulus baker, dolaylı eylem)
nietzsche'nin ölüm anında çekilmiş fotoğrafı
-
sandalyeden düşüren fotoğraf.
ya sandalyeden düş ya da beni sil.