hesabın var mı? giriş yap

  • 1970 meksika dünya kupasının unutulmaz yarı final mücadelesi. bir epik tiyatro sergilenmişti estadio azteca'da. stadı dolduran yüzbini aşkın taraftar bir şölene tanıklık etmişlerdi...
    roberto boninsegna, luigi riva, sandro mazzola, giacinto facchetti'li italya, sepp maier, berti vogts, karl heinz schnellinger, kaiser, uwe seeler, gerd müller ve wolfgang overath gibi bugün bile ezbere bildiğimiz oyuncuları bünyesinde barındıran almanya. bir de yedekten giren siegfried held de var ya neyse. efendim boninsegna ile öne geçer italyanlar. golde riva'nın parmağı, boninsegna'nın da yarım vole vurmuş ayağının parmağı vardır. sonra devreye almanlar girer. kaiser takımını ateşleyeme kalksa da, italyanların inter'li kaptanı facchetti'nin façasından geçilmemektedir. hayatı o gün itibarı ile yarılamaya hazırlanan otuzdörtlük uwe babanın gazı ile almanlar sağlı sollu gelirler gök mavilerin kalesine. bu güne kadar neden yolumun düşmediğini bir türlü kestiremediğim jürgen grabowski döktürmektedir. maçın ilk yarısında başka gol olmaz.
    ikinci yarı yine almanların dalga dalga geldikleri bir heyecan fırtınasına sahne olmuştur. seeler, müller herkes yoklar kaleyi. lakin kalede direnen vardır. enrico albertosi dimdik durmaktadır kalesinde. maçın belki de en kritik anı 67. dakikada yaşanır. kaiser, yapar yapacağını lakin hakem penaltıya hükmetmez. kaiser'in sorunlu omzu da bu anda devreye girer. almanlar değişiklik haklarını kullandıklarından, imparator sahada kalır. bizim sigi held'in bir şutu nerdeyse ağlara girecekken çizgiden çıkartır italyanlar. maç arık böyle bitecek derken, grabowski'nin ortasına schnellinger vurur, maça eşitlik gelir. schnellinger millî forma ile ilk golünü atmak için bir dünya kupası yarı finalini seçmiştir adeta. uzatmalarda gelen bu gol malumumuzdur zira futbol doksan dakika sürer ve almanlar kazanır.
    lakin papaz bu sefer pilav yemez. zira belki de futbol tarihinin en güzel uzatmaları yaşanır meksika'da. bir almanlar, bir italyanlar derken gol düellosuna sahne olur azteca. tam beş gol görür izleyiciler bu yarım saatlik sürede. son gol, maçı ve finalisti tayin ederken, altın bir çocuğun imzasını taşımaktadır...
    (bkz: gianni rivera)

  • tam salona girmeden önce yer göstericilerden birinin gelip -o zamanki parayla- elime 1 milyon tl tutuşturması ve başka bir yer göstericiyi çaktırmadan işaret ederek "abi, şu herif bizden para tırtıklıyor galiba.. bu paranın seri numarasını aldık.. yer gösterdikten sonra bahşiş olarak verebilir misin" diye sorması.. benim olur demem, ama sonuç olarak yanlışlıkla cebimdeki başka bir milyonu vermem..

  • esad'ın muhteşem başarısını göz önüne seren haber. adam güney'de rahat rahat halkıyla yaşarken ne kadar işe yaramaz adam varsa türkiye'ye kitledi.

  • türkiye cumhuriyeti’nin eski sağlık bakanı prof. dr. recep akdağ'ın, “keneden korunmak için pantolon paçalarını çoraba sokun” buluşudur şüphesiz.

  • bence zordur ya. vallahi bak. var benim böyle bi tanıdığım. evlendi sonra bir de aşık olmadığıyla. aşık olduğu ona yar olmamıştı çünkü. sanırım o da "benim sevdiğim beni sevmiyorsa ben de beni sevenle beraber olurum"* diye düşündü.

    mesela hayal kuracaksın. insan kendiyle ilgili hayaller de kuruyor elbet ama 2 kişilik hayaller daha bi tadından yenmiyo. sevdiğin biriyle olursa tabi. ama aşık değilsin işte. ne zevk alıcaksın ki o hayalden? insan kurmaya üşenir.

    mesela bişeyine sinirlendin diyelim ki. seven insan görmezden gelir, kabullenir, geçiştirir falan. sen hem sinir olmuşsun hem de aşık değilsin, napcan? insan sevdiği kişiye daha fazla tolerans gösterir. peki ya sevmediğine?

    ailesiyle oturup kalkman lazım. ben sevmediğim adamın annesine "annem" babasına "babam" gözüyle bakamam heralde. kendi annem-babamla aynı evde yaşadığım halde gün içinde illa ki ararım naptınız ne ettiniz diye, onları aramak istemem ki? ailesini benimseyebilmek için adamı sevip benimsemek lazım önce.

    arkadaşları var bir de. arkadaşlarıyla takılmaktan hoşlanmıyosam sırf onun hatrı için katlanabilirim. ama işte sevmediğim bi insan için hatır gönül falan bana biraz yalan geliyo.

    zaten bir defa geliyoruz bu dünyaya. bu eziyeti çekmeye değmez. ömür boyu yalandan mutluluk sahneleri pozlamanın manası yok. feysbuka boy boy gelin-damat fotoğrafı koyunca mutlu olunmuyo. -muş gibi oluyo.