ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
mcdonald's'ta satılan kivi aromalı milkshake
-
arkadaşlarla aranızı bozmanıza da cause edebilir.
bunu geçenlerde içtim. amazing bir tat. sonra arkadaşım bir yudum istedi, bayıldı adeta, inspiring dedi ve ekledi; o kadar strong bir presence var ki. sonra pipetteki köpüğü saçıma başıma sürmeye kalktı. yapma dedim. dinlemedi, sonrasında çok sert bir şekilde çıkıştım;
i said saçlar no dedim.
küstü.
deizm çığ gibi yayılıyor
-
he yayılıyor tamam da . camiler kilise olacak çıkartımını nasıl yaptın a be dangalak.
das boot
-
tek mekanli filmleri cok severim, bu da onlardan biri. bunun yaninda izledigim en iyi savas filmi kesinlikle. yaklasik 3.5 saat surmesine ragmen kesinlikle daralmiyorsunuz. soyle daraliyorsunuz ki kucucuk yataklarin, kucucuk tuvaletin oldugu, yemek yiyecek masanin bile olmadigi (kaptanin masasi haric) bir denizalti. her yatakta 2 kisi yatiyor, 55 adam 1 tuvalete giriyor. izmir'de inciralti'ndaki denizaltinin icine girdigim icin ne kadar klostrofobik bi alan oldugunu da az cok bildigimden arada daralmalar geldi tabi. u-bot yuzeye cikinca ben de oksijen alabilmis kadar rahatladim.
direkt savasin icinde degil bu film mesela pearl harbor gibi. film esnasinda arada savasi hissettiren olaylar oluyor o kadar, bir de sonu tabi. bunun disinda butun murettebatin psikolojik hallerini izlemeniz, aralarindaki muhabbeti, farkli olaylardaki ironileri gormeniz daha muhtemel.
ben bu filmi sevdim, hatta cok sevdim. simdiye kadar okudugum en fantastik, en heyecanli ve orijinal konulu romani da gordum biraz bu filmi izlerken. aslinda konular cok farkli ama, o psikolojik degisikleri gordugumde o kitap geldi aklima. romanin adi hayalet gemi (filmi cekilen degil, bu farkli), yazarlari neil r. burger ve george e simpson. turunun bence en iyi orneklerinden biri, tavsiye ederim.
filme donecek olursam diger savas filmleri gibi, ki bence savasin yaninda dram kismi daha agir basiyor, aglak unsurlar yok. dram ama gereksiz bir dram degil. illa aglatacagiz diye ugrasmadan o duyguyu cok net hissettirebildiler bende acikcasi.
--spoiler--
filmde u-bot'umuz batacak diye odumuz patliyor, ama karsi tarafta batan destroyerde ve denizaltlardaki insanlari dusunmemek elde degil. biz gordugumuz murettebati seviyoruz ve tutuyoruz ama karsi tarafi da seven bekleyen bir suru insan var. onlarin denizin dibinde caresizce kaldigini dusunmek ya da destroyerdeki yangindan sonra suda can ceken insanlari gormek insanin icini dagliyor tam anlamiyla. cunku bu olaylar gercekten yasandi zamaninda.
bir yerde 25000 marklik bir suru torpidonun oldugundan ama 50 feniklik bir tane kablo bulunmamasindan yakiniyordu kaptan. trajikomik bir olay.
ekmeklerdeki kufleri temizlerken ispanya'ya yanasmalari ve ordaki gemiye binince var olan ziyafet sofrasi da bana oyle geldi.
u-bot'u denerken 230 metreye kadar indiklerinde her an denizalti ordaki ikinci subayin demesine dayanarak kagit gibi olacak diye baya tirstim. cebelitarik'ta batirildiklarinda ve 270 metreyi gorduklerinde filmin yasattigi heyecani az filmde bulursunuz sanirim.
filmin sonunun mutlu sonla bitmesini beklemiyordum, hatta sasirdim vatanlarina kavustuklarinda. ta ki ucaklardan ates acilincaya kadar. en cok makine dairesindeki johann'a, ikinci subaya, sevgilisi hamile olan gence ve tabi ki kaptana uzuldum. gazeteci genc de hayatina bi kafayi siyirmis olarak devam eder artik.
filmde surekli limon yenmesinin sebebi yukardaki entrylerden ogrendim, iskorbut hastaligina yakalanmamak icinmis.
film bittikten sonra en basindan tekrar actim filmi, murettebattaki degisim inanilmaz. adamlar resmen 10 yil yaslanmislar ve bunu acayip yansitmislar filme, bayildim.
yalanci kahramanlik gosterileri hic yok, askerler gercekten korkuyor ve bunu belli etmekten de cekinmiyorlar. bu da filmin gercekciligini artıran bir durum.
filmin artilarindan biri de sacma vatan millet hayranligina girilmemesi. bana en cok koyan seydir, bastaki insanlarin hirslari, kararlari yuzunden dunyanın her gun daha kotuye gitmesi. elinizde olmayan sebeplerden, tamamen insanoglunun hirslari yuzunden bir dunya savasi baslayabiliyor. agizlarindan cikan iki kelimeyle sevenler, aileler birbirinden, evlerinden ayriliyor. sonuc olarak olen bir suru insan, dagilan bir suru aile, bekleyen sevenler, cokmus hayatlar. bunu filmlerde cok gurur verici bir seymis gibi gosterirler genelde. "oo vatan icin savasiyoruz, mukemmel bir is yapiyoruz, harika." bu sacma dusunce bu filmde yok, bunu cok net gosterdi bazi diyaloglar. onlardan ikisi:
- hep bugunu hayal etmemizi istemislerdi. korkusuz, magrur ve tek basimiza olacagimiz anlari. bunun erkekligimizin sinamasi olacagini, vatan icin her seyi feda ederken kimseye ihtiyacimizin olmadigini soylemislerdi. ben yalniz olmak istemiyorum. tek hissettigim sey korku.
kaptan eski seyir defterlerine bakar:
-su hale bakin. ne zaferler ama! "dusman ucagindan kurtulmak icin daldik." "destroyerin sualti bombalarindan kacmak icin daldik."
bir de ingilizlerin destroyerlerinden, ucaklarindan kurtulup 270 metreden tekrar yuzeye cikip karada olmek cok aci oldu be. halbuki denizin dibinden 260, 250, 240... diye yuzeye cikarken nasil da sevinmistik.
--spoiler--
simdi baktim da baya uzun bi yazi olmus. bu film icin yazilacak cok sey var aslinda da yeterli simdilik.
edit: italya degil, ispanya'ymis.
artık arkadaşlarla mutsuz konuşmaların geçmesi
-
var böyle bir şey gerçekten.
yakın arkadaşlarım, liseden ve üniversitenin ilk zamanlarından kalma kişiler.
o dönemler inanılmaz mutlu kişilerdik, sohbetlerimizde de o mutluluk olurdu.
şimdi buluştuğumuzda ağlama krizleri, taşan dertler, gelecek kaygısı, ülke gündemi, işsizlik ne ararsanız var. insan aşk acısını anlatmayı özler mi? özlüyormuş işte. şimdi birimiz kötü bir ayrılık yaşasa yarım saat dinleyip üç beş sövüp geçiyoruz.
yaştan mı soktuğum ülkesinin gündeminden mi umutsuzluktan mı bilmiyorum ama her yerimize işlemiş bir mutsuzluk var. çoğumuz böyleyiz biliyorum.
10 ağustos 2020 paü rektörünün görevden alınması
-
liyakata onem veren yoneticilerimiz oraya hakeden birini atayacaklardir.
saka lan saka. badem biyigi ve lacivert damali ceketi olan biri gelecektir.
tayyip erdoğan'ın hiç yorulmayıp hastalanmaması
-
böyle insanlar için genellikle "tık diye gitti " tabiri kullanılır.
evrim doğruysa bugün maymunlar neden insan olmuyor
felix atlarken kız arkadaşının çektiği mesaj
-
ztn kotu gidn iliskimzde bnmle ilgilenmen gerekirken bir de uzaya gidiyorsun scma span bi is icin!!grcktn cok yiprandm bn ve artk dyanamiyorm.aramizda buyuk bir ucurm var ve sen bunn farknda diilsin.asagi indgnde bir sevglin olmayck felix!iyi atlayislar sana...
evrim ölüme neden çare bulamadı
-
evrim'in bir şeye çare bulmak gibi bir amacı olduğunu düşünen yazar sorusu. allah da minnacık bebelere tecavüz edilmesinin çaresini bulamadı. buna ne diyecen.
pegasus airlines
-
ortalama 200 yolcu kapasitesi olan uçakta 10 gram et azaltmayla tasarruf edilebilecek ağılık miktarının sadece 2 kilo olduğu hesaba katıldığında, "ağırlığı 2 kilo azaltıp yakıttan tasarruf ettik diye seviniyorsanız yolculardan uçağa binmeden önce sıçmasını talep edin, her yolcu boarding öncesi ortalama 350 gram sıçsa tam 70 kilo tasarruf edersiniz" dedirten havayolu şirketidir.