ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
magnum'un pahalı olduğu yıllar
-
mc donalds'a bayramlıklarla gidilen yıllara denk gelir.
sümeyye erdoğan'a suikast emri
6 kelimelik hikayeler
-
aşağıdaki örnek bana ait değil, bir yerde okudum ama çok beğendiğim için eklemeden geçemedim:
"strangers. friends. best friends. lovers. strangers."
google görsellerde nick aratılınca çıkan ilk resim
-
bazen aratılmaması gerekendir.
bana ne lan çıkmam saraydan
-
garibim namıma tayyip diyorlar,
oyumu kürt almış devrik diyorlar,
hastayım derdime kanser diyorlar,
konyalı davutoğlu, satılmışım ben..
evrim neden aptallığa çare olmadı
-
evrim, canlıların hayatta kalma ve çoğalma yeteneklerini artırmak için genetik varyasyonlar ve doğal seçilim yoluyla sürekli olarak adapte olmalarını sağlar. ancak, evrimin bu süreci, canlıların zekâ seviyelerini doğrudan artırmaz. bunun yerine, evrim, canlıların çevrelerine ve yaşam koşullarına en iyi şekilde uyum sağlamalarını destekler.
1800'lerde aşıların bulunması, insan ömrünü önemli ölçüde uzattı. örneğin, çiçek hastalığı gibi ölümcül hastalıkların aşıları, insanların bu hastalıklardan ölme riskini büyük ölçüde azalttı. aşı olmayanlar, bu hastalıkların yayılmasına karşı savunmasız kaldı ve genellikle hayatta kalamadılar. bu durum, aşılananların genetik olarak daha sağlam olduğu ve daha uzun yaşadığı anlamına gelir.
aşıların zorunlu hale gelmesiyle birlikte, insan popülasyonu hızla artmaya başladı. bu, 1900'lerden sonra nüfus patlamasına yol açtı. örneğin, 1804 yılında dünya nüfusu 1 milyar iken, 1927'de 2 milyara ve 1975'te 4 milyara ulaştı. bu süre zarfında, aşılar sayesinde birçok ölümcül hastalığın yayılması kontrol altına alındı ve insan ömrü önemli ölçüde uzadı.
bu durum, evrimin işleyişine bir müdahale olarak görülebilir. bilim ve tıp, doğal seçilimin bazı etkilerini hafifletti ve insanların daha uzun yaşamasını sağladı. ancak, bu durumun 'aptallığa çare olup olmadığı' konusu tartışmalıdır. evrim, canlıların zekâ seviyelerini doğrudan artırmaz, ancak daha zeki bireylerin hayatta kalma ve çoğalma şansı genellikle daha yüksektir. bu nedenle, evrimin 'aptallığa çare' olup olmadığı, bireylerin ve toplumların zekâyı ne kadar değerli bir özellik olarak gördüğüne bağlıdır.
ekşi itiraf
-
oğlum üç buçuk yaşında, otizm spektrumu içinde bir çocuk. henüz konuşmuyor. bana babacığım diyerek sarılacağı günü görebilmek en büyük hayalim. birçok babanın farkında bile olmadığı, basit, küçücük bir şey benim hayalim evet.
geçen gece eve dönerken, evlerden birinin balkonunda küçük bir kız babasına heyecanla bir şeyler anlatıyordu. babası hiddetli bir ses tonuyla "ceren sus artık allah belanı versin" diye bağırdı. o an içimden bir şeyler kopup gitti. buz gibi oldum.
debe editi: otizmin farkında olalım. erken fark edilen ve eğitime yönlendirilen çocuklar birçok alanda başarılı olabilirler. otizm bir hastalık değil, farklılıktır.
(bkz: #52401653)
https://www.youtube.com/watch?v=m31gxcg8qiw
ispanyol omleti
-
ispanyolların öğrenci yemeği.
ispanyol öğrencilerin yaptığı şekilde hazırlanışı şöyledir:
patatesler küp şeklinde doğranarak derin yağda kızartılır. az miktarda ufak doğranmış soğan da bu derin yağın içine ilave edilir. soğanlar yerken ağzınıza pek gelmeyecek ama tadını ve kokusunu alacaksınız. bu sırada büyükçe bir kasede yumurtalar tuz eklenerek çırpılır. yumurta sayısına patates miktarına göre karar verilir, patatesler yumurta içinde yüzmeyecek. patatesler kızardıktan sonra tavadan yağı süzülerek alınır ve çırpılmış yumurtanın içine konur. bu karışım az yağlı başka bir tavaya serilir ve kısık ateşte karıştırmadan pişirilir. bu ikinci kızartma işlemini ilk tavadaki yağı alarak onda da yapabilirsiniz. altı kızardıktan sonra bir tabak yardımıyla -ya da havaya fırlatarak- ters çevirilir. uzaktan bakıldığında böreğe benzeyen omletiniz hazır olduğunda sıcak olarak servis edebilirsiniz. mayonez ve kekik de pek bir yakışır. afiyet olsun.
liverpool kalecisiyle yanlışlıkla yapılan röportaj
-
40 yılda bir olabilecek, hoş bir tesadüf. her iki tarafında absürt bir durumu olgunlukla karşılaması da hoş olmuş.
ben mesela şimdi bir düşündüm de, bundan 50 sene sonra birisi aynı şeyi volkan demirele sorsa muhtemelen bastonu kafaya yerdi.
sevgiliyi telefona adı ve soyadıyla kaydeden insan
-
benim lan bu.. ama azarı yedik. şimdi "canım" olarak değiştirdim ama kalbim hala ad-soyad kombinasyonunda kaldı. düzen istiyorum lan ben...