hesabın var mı? giriş yap

  • muhtemelen ekşi sözlükten haberin vardır. yoksa da yarın sabah uyandığında telefonunda onlarca çağrı bir sürü mesaj görecek "fundacım internet seninle yıkılıyor" diye arkadaşlarından haber alacaksın.

    işte burayı açıp baktığında görmen için yazıyorum funda esenç. sen saf kötü bir insansın,ettiğin hakaretler sinir harbinden değil, muhtemelen kendinden aşağı gördüğün hatta kendin gibi 3 5 tiple bir araya geldiğinde "ıyy varoş şekerim bunlar" diye aşağıladığın insanı bilerek ve isteyerek tahrik etmek amacıyla hakaret ediyorsun. işte bu yüzden çok kötü bir insansın.

    halkla ilişkiler firmasında müdürmüşsün ya,muhtemelen kısa bir süre sonra mahkeme kararıyla bu girileri sildireceksin. inandığım tüm değerler üzerine yemin ederim ki, sen sildirdikçe tek başıma bile olsa buraya senin ne kadar kötü bir insan olduğunu yazacağım. 200 lira para verdi diye karşısındaki insana "koca kıçını büyüteceğine aklını büyüt, sokak süprüntüsü ben çingeneler ile muhattap olmam" dediğini bıkmadan usanmadan tekrar tekrar tekrar yazacağım.

    şu hayatta çok az insandan nefret ederim listeme paraşütle en tepeden indin.

    düzeltme editi: kendisi başlıkta da sıkça belirtilen halkla ilişkiler şirketinden uzun bir süre önce ayrılmış. bilgiyi veren `@proverb haste makes waste` ye teşekkür ederim

  • daha vahimi yaşanmıştır.

    geçen güz 600 yataklı bir askeri hastanede ölümün kıyısında yatmaktaydım. ızdırap içindeki günlerin birinde hemşire kolumdaki serumu değiştirip az sonra doktorun geleceğini söylemişti ve bunu önemsememiştim. bir perişan akşamüstü ailemi, sağlığımı ve hürriyetimi özleyerek hastanedeki odamın penceresinden bahçedeki çam ağaçlarını seyre dalmıştım. birden doktorum yanı başımda beliriverdi. üstelik çok uzun süredir beklediğim bir mucizeyle birlikte..

    bulunduğum odaya giren genç bayan teğmen, çocukluk aşkımdı. evet başkası olamazdı, yıllar önce gata'da okuduğunu duymuştum. o'nu gördüğüm an çok güçlü bir sevinç akımı, tarifsiz bir mutluluk olup dolandı damarlarımda. mahallemden ortaokul yıllarında büyük bir üzünçle ayrıldığında ben o üzüncün belki de kat ve kat fazlasını yıllarca ruhuma çarmıhlamıştım. büyüyüp tabip ve komutan olan, seneler boyu gizli merakıma ve ara sıra bıçak gibi saplanan hasretime konu olmuş bir kızdı. fakat kızın subay üniforması giymiş, yaşlanmış, eğitilmiş hali bir an için gözlerinde bir ışık belirse de ciddiyetini takınırak sordu: "asker! rütben ve birliğin?"

    "tankçı çavuş x antalya. 5. kolordu komutanlığı ulaş garnizonu keşif taburu 1. bölük. emredin komutanım!"

    karşımdaki tabip teğmenin gözleri yıllar önce tanıyıp sevdiğim küçük kızınkiyle kesnlikle aynı elaydı. lakin sanırım gülmeyi epeydir unutmuş bir soğukluktaydı. ismimi, memleketimi söylemişken neyden çekinip de konuşmamış, geçmiş masum ve güzel günlerin hatırına niçin bir şeyler anlatmamıştı, anlayamadım. kesif bir düş kırıklığı duyumsadım. emreden sorgusundan sonra, sayrılı bedenimin yanı sıra bilincim ve duygularım da yıkıktı..

    yakınlığı, ilgiyi ve şevkati zaten belki pek fazla ummamıştım. ama yok sayılmak, kendisini hiç tanımamışımcasına umursanmamak neyin yaptırımıydı?

    elbette hemingway'in silahlara veda'sındaki gibi bir romantizm ve yaşama direnci asla söz konusu olmasındı, buna razıydım. ama böylesi bir red ve inkar bana çok ağırdı, bunu hakedecek ne yapmıştım?... 10 küsur yıl evvel sarılıp ağlaşarak vedalaştığımız kız, beni tanımamıştı. varlığımı zerre umursamamıştı. üstelik sır olmuş ve yaşlanmamla büyümemiş düşlerime karşın...

    zaman geçti. artık fiziken iyileşmiştim. fakat taburcu hattâ terhis olsam da aklım hep o soğuk hastane odasına mıhlıydı. etrafında askerlerin nöbet tuttuğu hastaneyi çevreleyen o dikenli tellere; çocukluğumun sonlarından ilk gençliğime uzanmış ve o güne kadar tümden ölmemiş hayallerim takılı kaldı. kurtaramadım...

  • geldik canımız nba finallerine… bu yıl finallerin kendine has, özel bir karakteri var bence. iki takım da “en iyi takım oyunu” ve “en çok mücadele eden kadro” unvanlarını ayrı ayrı alarak buraya geldiler. bu durum geçen sezona göre daha farklı ancak daha “hakedilmiş” bir görüntü veriyor bize. kim jimmy butler ve nikola jokic'ten daha iyi oynadı ki? kim onlardan daha çok hak etti ki???

    neyse, gelelim tahminlere:

    ev sahibi avantajı denver'da ve miami 4-3'lük bir “dişe diş – kana kan” serisinden geldi. denver için “aşırı dinlenmiş” olmak formdan düşmüş olmak anlamına gelebilir ancak ilk maçta miami'nin -her zaman bahsedilen- yüksek rakımlı denver'da ilk maçı adeta “salacağını” düşünüyorum. bu miami'nin mücadele etmeyeceği anlamına gelmiyor ancak bir noktaya kadar direnip bir noktadan sonra da enerjilerini ölçülü kullanacakları fikrindeyim. bu esnada denver aşırı paslanmış ve maç ritminden çıktıysa bir sürpriz galibiyet mümkün ama çok büyük ihtimalle ilk maç denver'ın olur. neyse, serinin taktik bağlamına geri dönersek, nuggets'ın jokic'le arka alanda kurduğu oyunun ve o oyun görüşü yüksek oyununun tüm o backdoor cut larının miami'nin alan savunması tarafından bir noktaya kadar savunulma ihtimali var. denver jokic'i alçak postta da yüksek postta da ayrı işlevlerle oynatabilir ancak onların a planı “dışarda oyunu kuran bir nikola jokic” olduğu ve bu plan yürüdüğü sürece denver sahaya oyun ve skor ağırlığı koyacaktır. savunmada hiçbir zaman harika olmamış denver'ın özellikle kcp ve aaron gordon'dan verim alması gerekiyor. özellikle gordon savunmada kilit isim. adebayo ve butler arasında bolca git-gel yapacağını düşünüyorum. miami alan savunması özellikle jamal murray, mpj ve kcp üçlüsüne inanılmaz bir atış frekansı sağlayacak. bunlar hep heat adına sorunlu durumlar. denver'ın maç kaybetmesi için aşırı sayıda 3 sayı kaçırması, jokic'in oyun kuramaması veya miami'nin alan savunması yaparak onun paslarını kısıtlaması gerekiyor. ayrıca hücumda etkili olup son dakikalarda skor olarak “orada olup” işlerinin biraz rast gitmedi gerekiyor.

    buradan miami'ye gelecek olursak vincent-strus-butler-gabriel-adebayo beşinden çıkmamaları gerekiyor. hatta duncan robinson istim üstündeyken uzun zamandır oynamayan tyler herro'dan insiyatif almalı diye düşünüyorum. boy olarak kısa olsalar da denver'ın oyun tarzı sebebiyle bu beklenenden daha az etki gösterecektir diye düşünüyorum. miami, denver'a göre daha az hücum silahına, hücum setine ve yeterliliğe sahip. hand-off'lar, butler'ın mucizeleri bir kısım sürpriz şutlar derken miami'nin boston'a karşı yer yer yaşadığı yıkıcı şut sokma serileri dışında kazanması, öne çıkması bence zor.

    tahmin:

    ilk maçı denver'ın alması yüksek ihtimal olsa da ikinci maç olağanüstü heyecanlı, keyifli geçecek diye düşünüyorum. denver final heyecanı yaşayabilir ancak tüm stres ve hislerden bağımsız bir şekilde kendi oyununu sahaya dikte edebilen bir jokic var sahada. adebayo ile değil kısalar tarafından savunulacak ve bu sayede durdurulamayacak bir isim olduğu görüşündeyim. triple double'lar havada uçuşacak ve denver bence seriyi 4-1 kazanacaktır. boston'a karşı miami'nin mücadeleyi bırakmayıp onlara kan kusturacağını -skordan bağımsız- tahmin etmiştim ancak denver oyun olgunluğu, işlerini iyi yapma becerisi ve silahların çeşitliliği, keskinliği sebebiyle boston'ın miami'den olduğu seviyeden ciddi şekilde daha yukarda. jamal murray, mpj gibi isimler mutlaka su kaynatacaktır ancak nikola jokic'in bu seride bir “başarı standardı” olacağına kesin gözüyle bakıyorum. 4-1 denver alacaktır. jimmy butler ise bir efsanedir. onun yeri başka. jokic ise espn-reverse racism lobisinin ağzının ortasına manevi tokadını çakacaktır. onlar hala jokic'i küçümsemeye devam etsinler. gerçekten de “bir cisim yaklaşıyor”.

  • son laik bükücü adıyla twitter'da bulunan tarihin en büyük aktroll lideri. yargılanacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum.

  • türkiye'nin gelmiş geçmiş en özel sanatçılarından aysel gürel'in bugün 89. doğum günüymüş. özellikle türk kadını için ayrı bir yere sahip olan aysel gürel gibi ilginç bir karaktere dair söylenecek çok şey var. ben de anlatmak istedim. kendisi her ne kadar söz yazarı kimliğiyle öne çıkmış olsa da aslında diğer mesleği de oyunculuk, edebiyat öğretmenliği ve şairlik. istanbul üniversitesi, sanat tarihi bölümü okuyan aysel gürel çok erken bir yaşta gazeteci vedat akın ile tanışmış ve evlilik teklifi ederek nikah masasına oturmuş. sanırım çılgınlık yılları bu kadar erkene dayanıyor :) evlilikleri boyunca iki kız çocuğu dünyaya getiren aysel gürel, aynı zamanda çok yokluk da çekmiş bir isim. kendisini aldatan kocasından sonra babasından kalan malı mülkü satarak düşünmeden harcarmış. mesela kuyruklu piyano alırmış ki evden piyano çalmayı bilen olmamasına rağmen. aynı zamanda bu renkli görüntüsünün altında kızları için oldukça baskıcı bir anne olduğu gerçeğini de es geçmemek gerek. hatta bir söylentiye göre evden dışarı çıkmalarında bile sıkıntı yaratıyormuş. bunların yanında vasiyetinde türk kadını için 80 yaşına kadar güç oldu ama hep çalıştım bunu herkes yapabilir lafı da boşuna değil; sahiden de kendisi hayatı boyunca hep çalışmış. binlerce şarkı sözü de cabası. hatta öldükten sonra evinde yirmi bine yakın şarkı sözü bulunduğu söyleniyor. özel hayatında da kimsenin dediğine aldırış etmeyen bir kadındı. ne görüntülendiği genç sevgililerine ne rengarenk peruklarına ne de kendine has giyim tarzına söylenenlere asla aldırış etmedi. türkiye'nin başından gelmiş geçmiş en güzel şeylerden biri olan aysel gürel özellikle de türk kadını için apayrı bir yere sahip. bu güzel insanı bu vesileyle tekrar sevgiyle anıyorum.

  • aşının faz 3 çalışmaları daha önce de belirtildiği gibi türkiye, endonezya ve brezilya'da devam ediyor. her ülkede çalışma o ülkenin bilim insanları kontrolünde sürüyor. haklı tereddütler de var ancak varsayımlarını kesin bilgi gibi paylaşanlar maalesef salgın sürecini uzatmaktan başka birşey yapmıyorlar,

    çin'de neden faz 3 yok savı yanlış zira çin'de bu aşı kullanıma açıldı, ancak uygulama batı standartlarına uygun ve kontrollü olmadığı için haklı olarak kabul görmüyor,

    bildiğim kadarıyla türkiye pfizer aşısı almak istedi ancak aşı geliştirme sürecinde ödeme yapan avrupa ve abd öncelikli, üretim kapasitesi sebebi ile şimdilik 1 milyon gönderilecek bize, burada nüfusundan fazla sipariş veren isviçre gibi ülkeler var maalesef (2 doz olarak hesaplandığında adamlar nüfuslarının iki katından fazla aşı sipariş etti)

    çin aşısının ilk sonuçları antikor seviyesi düşük olmakla birlikte yan etki tarafında güvenli olarak değerlendiriliyor, koruyuculuk faz 3 sonrası ortaya çıkacak. bu değerlendirmeler batı bilim insanlarının değerlendirmeleri. zaten ciddi yan etki beklenmiyordu zira eski teknikle geliştirilen inaktif virüs aşısı bu

    brezilya'da faz 3 bir ara askıya alındı, ölen doktorun plasebo grubunda olduğu belirlendi ve çalışma devam etti ve bitmek üzere, brezilya bu aşıdan 46 milyon sipariş etti ve ilk parti ülkeye ulaştı

    çin aşısının ucuz olduğu doğru değil, pfizer aşısı 20 usd. geçen hafta siparişimiz için doz başına 25 usd ödedik çin aşısına, ilk parti 10.000.000 doz. burada avrupa birliği ve abd nin hibe adı altında pfizera daha faz 2 de ödeme yaptığını hatırlatmak lazım

    çin aşısı tabiki ideal seçenek değil ancak mevcut durumda iyi seçeneklerden biri

    şunu unutmamak lazım en iyi aşı bile toplumda çoğunluğa uygulanmadıkca bir işe yaramaz, bu sebeple önyargıları bir tarafa bırakıp kendi bilim insanlarımızın değerlendirmelerine güvenmek zorundayız.

    şahsen hem pfizer hem sinovac için faz gönüllü başvurusunda bulundum, geçen cuma coronovac faz 3 e dahil oldum. yani çin aşısı eğer placebo değilsem bana uygulandı.

    faz 3 sonuçlarına göre karar verirsek hepimiz için daha iyi olacak, maalesef salgında herkes kendi kararlarından mesul değil, birimizin yanlışı hepimizin hayatını mahvedebilir. lütfen önyargı ve paranoyalarınızı bir tarafa bırakıp mümkünse yurtdışı yayınları takip edin. burada kaos ve kötü haber ilgi çektiğinden hem basında hem bu mecrada hep bunlar pompalanıyor

    aşının milliyeti olmaz, etkinliği, koruyuculuğu, yan etkisi olur.

  • mahkeme heyeti de sorgulanmalı, gündem olmalı, gerekirse yargılanmalı

    gündemde tutalım lütfen

  • belçika girişi / 2015

    polis: (ing.) nereden geldiniz?
    önümüzdeki türk teyzeler: jolly tur :)

    p: neden geldiniz? turist misiniz?
    ött: jolly tur :/

    p: ingilizce bilmiyor musunuz? neden buradasınız?
    ött: jolly tur :(

    bu 2 teyzeyi göz altına almışlar, normalde yapmayacakları iş...
    4 saat sonra tur rehberi gidip çıkartmış.