hesabın var mı? giriş yap

  • aşmış radyoculuk kariyeri, ilişki testi ile yakaladığı başarısı, rabarba'sı, stand-upları, komedyenliği, samimiyeti vesaire bunlar bir yana... yakınındaki tüm arkadaşlarına her zaman destek olmuş, ellerinden tutmuş ve başarılı olmaları için çabalamış bir adamdır. benim için bu yönüyle özeldir. abidir.

    sayesinde cem işçiler'i, kemal ayça'yı, fazlı polat'ı, firuze özdemir'i, ilker gümüşoluk'u, ibrahim türker nam-ı diğer anlatanadam'ı, erman arıcasoy'u tanıdım. bunlar mesüt süre ünlü değilken, ya da küçük bir kitle tarafından takip edilen bir "az ünlü" iken de yanındalardı, şimdi mesut süre tüm türkiye'nin tanıdığı bir adamken de yanındalar ve onlar da kendi komedyen kariyerlerinde ilerliyorlar. hiç birini yarı yolda bırakmadı, kendi kocaman yüreği ondan kocaman, güzel adam.

  • aylak ve dağınık adamdır. tıpkı bir arkadaşım gibi. tüm gelirini kiraya bağlamış durumda. ne acı değil mi? üstelik her ay kendini buna göre ayarlıyor. hepi topu 14 dükkanı var, 350bin tl seviyesinde de kira getirisi bulunuyor (aylık). şu an çeşme'de yazlığında. daha doğrusu mayıs ayında bir gidiyor, eylül sonuna kadar orada. çok zor bir hayat, çok hemde.

    edit:
    arkadaşlar bu konuda çok mesaj aldım. sebebini anlamadım ama çok ilgi çekti. bakın benim bildiğim (bire bir tanıdık değil) bir kişi var ve aylık kira getirisi 7 milyon tl seviyesinde. yani bizim arkadaş öyle düşündüğünüz gibi ultra bir gelire sahip değil.
    beylikdüzü ve esenyurt civarından 20-22 sene önce toprak sahibi olanlar bugün ürkütücü bir varlığa sahip oldular. siz siz olun, istanbul'dan toprak alın. istanbul'da toprağın olsun, saksıda dursun derler ya. çok doğru bir sözdür.

  • erich fromm üstada göre artık yönetilen ve yönlendirilen kişidir.

    “bir ilişkiyi az seven yönetir. çünkü çok seven kaybetme korkusundan her şeye olur der.” erich fromm

  • acilen kedilerime onlar tarafından ödüllendirilmek istemediğimi, mamaları karşılıksız verdiğimi anlatmam gerekiyor sayın kediciler. ben kediden anlamam, köpekten anlarım. köpeğe hayır derim mesela, ödüllendirmez. ancak kedi konusunda ne yapacağımı bilmiyorum. hatta ödüllendirildiğimi anlamam bile aylar sürdü bak, o kadar yabancıyım kedi milletine. beynim bir türlü basmıyor.

    şincik, benim 5-6 tane kedim vardı. bu sayı çok diye başta bayağı söylendim. ben bakmam, istemem, vermiyorum mama cart curt diye. sonra bir baktım meğerse 14-15 kedim varmış! aynı renkte olanları ayırt edemeyişimi fırsat bilen üçkağıtçılar sırayla ortaya çıkmak sureti ile beni kandırdılar. zaten hiç doymuyor oluşlarından şüphelenmem lazımdı. yav diyorum kuş kadar mideleri var, 15 kg mamayı anında bitiriyorlar. yine de kötü düşünmedim, yakıyorlardır, koşuyor garibanlar dedim. duygularımla oynadılar. ta ki mama vermeyi unuttuğum güne kadar. ertesi gün mamayı bir döktüm, her yerden kedi yağdı. sağa bakıyorum benim şişko sarı, sola bakıyorum benim şişko sarı. zaten o sarının huyunun hep değişiyor olmasından da şüphelenmeliydim ama işte hep iyi niyetimden hep :( neyse sonuçta sürüsüne bereket kedim var.

    bir gün mutfak penceresinin önünde, bahçede, ölmüş bir fare gördüm. aha dedim, kedilerim eve girmeye çalışan bir fareyi yakalamış. fareye üzüldüm çünkü ben üzülmek için yaratılmıştım ama yine de kedilerin evi koruması hoşuma gitti. ödül olarak verdiğim mama miktarını artırdım. çalışın aslanlarım dedim. sonra yine mutfak penceresinin önüne bir koyun bacağı geldi:( gittikçe bir korku filminin içinde yaşamaya başlar oldum. evi koyun bacaklarından korudukları için de teşekkür edebilirdim ama biraz saçma geldi ne bileyim. zavallı koyun bacağı bana ne yapabilirdi ki? heveslerini kırmamak için bunu yüzlerine vurmadım. olur öyle dedim.

    bu arada kedilerimin mamasını mutfak penceresinden veriyordum. sonra kapının oradan vermeye başladım çünkü mamalar girişte duruyordu ve böylesi daha kolaydı. ayrıca uzun uğraşlar sonucu o ölmüş fare ve koyun bacağını da atmıştım, ardından da ptsd tedavisine başladım, sizlere acıdığım için onları atarken hissettiklerimi yazmıyorum. his derken neyle tutarsan tut bedenleri böyle, tamam anlatmıyorum.

    neyse, sonra kapının oraya başka bir ölmüş fare geldi. bu kez fare kendi geldi ölük ölük. ve tombişti, diğer ölük fare değildi. ertesi gün de aynı kapının önüne tombiş koyun bacağı geldi:( bilmiyorum kayaları birleştirebildiniz mi ama farelerin ve bacakların her seferinde benim mama verdiğim yerden eve girmeye çalışmaları çok mümkün değil gibiydi. kedilerim beni ödüllendiriyordu:( nolur beni kurtarın, sözün özü bu. bahçede çok sevdiğim ve köpeklerimi delirten kirpim var, ödül olarak onu getirirlerse ya? kirpime savunma sanatlarını öğretmek istiyorum çünkü dikenleri sivri ve sert değil. geçen gün büyük köpeğim onu ağzına almış gezdiriyordu kirpime hiçbir şey olmadı. köpeğime de. tabii ki köpeğin kirpiyi aldığını fark etmedik yoksam izin verir miyiz ya neyse işte. eve gitmiycem ben karar aldım şu an. kesin kapının önünde ölük bir şey olacak:(

    ben geldim: kedilerimi göstereceğim. burada soldaki şişko sarı kedim, sağdaki ise şişko sarı kedim. tabii iki gün önce bu kediler böyle değildi. soldaki şişko sarı resmen gitmiş yüzünü gözünü patilerini beyaza boyamış ama neyse, bir şey demiyorum. böyle boyanmış halini dedem de ayırt eder. nasıl boyamış ya, hayret bir vaka. bu da diğer sarı kedim, boyanmamış olan. sabahın köründe çektim fotoları ve otur dedim bekle dedim hiç dinlemediler. insan güceniyor. sonra şu fotoyu gördüm. sağdaki ne:( önce ayakkabım sandım ama öyle tüylü ve yumuşak ayakkabım yok. kedi mi bu, kediyse benim öyle kedim yok:( kirpim desek hiç değil çünkü kirpim toparlak ve tek renk, gri. tilki de olamaz, tilki olsa kedilerimi yerdi. kesin karıncayiyen bu çünkü karıncayiyen hiç görmedim, demek ki gözüm algılamadı sabah sabah. aa karıncayiyenim oldu bahçede, yaşasın be, ismi guido olsun. guido salvadora.

  • polis her zamanki gibi masum'un ölümünü izleyip katil'in linçten kurtarılmasını sağlamıştır.